KATEGORİLER

25 Ocak 2016 Pazartesi

25/01/2016 Pazartesi, İzmir

Güzel planlarım vardı bugün yine ama eve kapandık mecburen. Sadece soğuk değil bunun nedeni. Neyin sebep olduğunu bilemediğim bazı sinyaller alıyorum sağlığımla ilgili. Başım ağrıyor, üşüme krizleri geliyor. Soğuk algınlığı desem değil. Ne öksürük var ne nezle. Korkarım böbreklerle ilgili bir problem yaşıyorum. Belki de taş ya da kum döküyorum.

Sabah kalktığımda belimin sağ alt kısmında hafif bir ağrı hissettiğimde bunu hiç önemsememiştim. Birlikte kahvaltıyı hazırlarken, her zaman olduğu gibi erkenden güne merhaba diyen  eşim, benim için büyük bir sürpriz yaparak son yazılarımı okumuş. Sadece okumuş olmak için değil tabi. Elinde kocaman bir büyüteç, iz peşinde koşan Sherlock Holmes misali, yazım hatalarımı ortaya dökmek üzere yoğun emek vermiş sağolsun. Sonuç hem şaşırttı hem sevindirdi beni. Şaşırttı çünkü, o kadar çok hata yapmışım ki şaşırmamak elde değil. Hele bazılarını ben mi yapmışım diye sordum kendime. Sevinmemin nedeni ise, hatalarımı görebilmem ve bu hataları en aza indirme olanağına kavuşmam. Bazen olmadık imla hataları yapıyorum. Ama bazen o kadar vahim mantık hatalarımı çıkaıyor ki eşim, ağzım açık kalıyor.

Aslında teknik bir adamım ben. Sosyal branşlar benim alanım değil diye, uzun bir süre mesafe koydum arama.İlk yanılgım hukuk üzerine olmuştu. Birlikte uzun seneler çalıştığım avukat arkadaşım, hukukun da matematiksel bir denge üzerinde kurgulandığını göstermişti bana. Dava sonucunun,  sadece kitaplarda yazılı yasalarla sınırlı olmadığını öğrendim ondan. Sanılanın aksine olaylar üzerinde bir takım bağlantılar kurup, sanki bir karmaşık formül çözermiş havasında sonuca odaklanmak çok daha önemli. Arkadaşımın hukuk bilgisi, benim olaylara mühendis mantığı ile analitik yaklaşmam pek çok davayı lehimize çevirmeye yetmişti.

Benzer bir ilişkiyi yazarlık üzerine kurmaya başladım şimdilerde. Mantığa sığmayan ifadeler iyi bir okuyucunun gözünden asla kaçmıyor. Olayların normal akışına ters düşen ifadeler ya da metnin bir yerinde damdan düşer gibi alakasız bir cümle, yazının ahengini, onun sihirli formülünü bozuyor aniden. Muazzam bir konsantrasyon gerektiriyor bu iş. Sanki duvar örer gibi her taş yerli yerine oturmak zorunda ve birbiriyle güzel bağlanmalı taşlar. Yoksa çöker o duvar, ustasının başına. Usta demezler böylesine artık. Aynı durum yazısı çöken bir yazar için de geçerli. Ustalık ister yazarlık da bu yüzden.

Öğlen olmuştu. Şimdi geçer diye beklediğim ağrılarım bilakis yayılarak arttı. Battaniyeye sarılarak ağrılarımı bastırmaya çalıştım gün boyu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder