KATEGORİLER

9 Ocak 2016 Cumartesi

08/01/2016 Cuma, Tire

Bugünüm, tamamen plan dışıydı. Önce mazeretleri sebebiyle ustalar gelemeyeceklerini bildirdiler. Bu arada son kestane gömüsünü açacaktık. Ali bugün söz verdiği işleri bitiremediği için o da olmadı. Ne mi yaptım? Benim için sıra dışı bir şey.
Pablo Emilio Escobar Gaviria

Dünyaca meşhur uyuşturucu kaçakçısı Pablo Escobar'ın hayatını konu alan "Narcos" adındaki dizi filmlerin ilk 8 bölümünü birbiri ardı sıra seyrettim. Dün takıldığım bir blog yazarının ilk iki bölümünü seyrettikten sonra çok beğendiğini okumuş ve benim de ilgimi çekmişti. Pablo, yüzlerce kişinin öldürülmesine sebep olup sayısız genci uyuşturucu müptelası yapmasına rağmen iyi yanları da olan biri. Hatta her memlekete Escobar gibi adamlar lazım dedirtiyor zaman zaman. Belki de filmde ilgi toplayan hususlardan biri de bu. Uyuşturucudan gelen paralarla dünyanın en zengin 7. kişisi olmuş. Memleketi Kolombiya'nın devlet başkanlığına kadar talip birinden bahsediyoruz. Veciz sözleriyle yaşamış karakter. Kokain işinin % 70'ini tekelinde toplayan bir uyuşturucu kartelini yönetmiş. Acımasız olduğu kadar fakirlere yardım eden bir "Robin Hood" tur aynı zamanda.

Bildim bileli söylerim. Gelişmesini tamamlayamamış bizim gibi ülkelerde demokrasinin asla iyi bir yönetim şekli olduğuna inanmıyorum. Hitler örneğinde (hatta ülkemizde o yolda diyebilirim) olduğu gibi diktatörlüğe bir geçiş yoludur demokrasi. Cumhurbaşkanı bir zamanlar "demokrasi bizim için bir araçtır" dememiş miydi?

Escobar, ne kadar kötü bir adam olsa da en büyük zararı ABD'ye vermiş anlaşılan. Bir yandan ülkesine oluk oluk  Amerkan dolarlarını akıtırken diğer yandan o ülkenin gençliğini uyuşturucu batağına saplamış. Az değil, haftada 500 milyon dolarlık kokain gençlerin ciğerlerini parçalıyor. Kazandığı bu para ile satın alamayacağı şey yok. Herkesi, adaları, hatta ülkeleri bile satın alabilecek duruma geliyor kısa zamanda. Kolombiya hükümetinin bütün borçlarını ödemeyi teklif ediyor. Elbette hiçbir şey karşılıksız değil. Diyor ki hadi ben haydutum, Amerika benden daha mı masum? Hak veriyorsunuz. "İyi, kötü bunlar göreceli şeylerdir" diyor. Dize getirdiği hükümet temsilcileriyle pazarlığa giden ağır silahlı adamlarını ikaz ediyor. "Oğlum bu silahları niye götürüyorsunuz, tabanca yeter, politikacı bunlar, haydut mu?" sorusuna can dostu ve kuzeni Gustavo cevabı yapıştırıyor. "Patron ne fark eder?"

Genel olarak seyirci güçsüzün, fakirin, namuslunun yanındadır. Bazı durumlarda iş tersine dönüyor. Muhteşem Yüzyıl dizisinde "Hürrem Sultan" en çok entrika çeviren kafası hep muzırlığa çalışan biri olmasına karşılık şansın hep ondan yana olmasını istedik. Escobar'ı da aynı duygular içinde seyrettim. O yaptığı şeylerin doğru olduğuna inanıyor. Başkasına yanlış görünseler de.

Savaş açtığı bir diğer kesim politikacılar. Amerikan gizli servislerinin baskısı ile çıkarılan "suçluların iadesi" yasasından sonra ülkede kan gövdeyi götürüyor. Pablo Escobar, Amerika Birleşik Devletleri hapishanesine girmektense memleketimin topraklarında mezara girmeyi yeğlerim diyor. Şebekenin muhbirlik sistemi ve haber alma ağı devletten daha güçlü. Şimdi biraz da Cem Uzan'ı hatırlattı bu olaylar. O da suikast silahları, şantaj kasetleriyle ayağına taş koyanları benzer yöntemlerle ortadan kaldıracak bir örgütlenme hevesindeydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder