19/06/2016 Pazar, Tire
Cehennem sıcakları kavuruyor. Odamıza kapandık, klimayı çalıştırdık. Ara sıra yaptığım üzere kafama bir konuyu takar, onu araştırır öğrenmeye çalıştım. Öğrendikçe şaşırdım ve kızdım kendime ben bunları niye bilmiyorum diye. O kadar çok konu var ki öğrenilecek hangi birine yetişeceğim?
Cehennem sıcakları kavuruyor. Odamıza kapandık, klimayı çalıştırdık. Ara sıra yaptığım üzere kafama bir konuyu takar, onu araştırır öğrenmeye çalıştım. Öğrendikçe şaşırdım ve kızdım kendime ben bunları niye bilmiyorum diye. O kadar çok konu var ki öğrenilecek hangi birine yetişeceğim?
Blogları karıştırırken "kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı" isimli bloğa takılıyorum. Uzun zamandır takip ettiğim bu blog bana çok keyifli anlar yaşatıyor. Son yazısı "balkon konuşmaları" nın altına hoş bir müzik parçasının linkini vermiş. Basıyorum linkin üzerine. "Cayetano - Fairy Tales" Nefis bir müzik... Onun arkasından aynı youtube sayfasında dolaşmaya devam ediyorum. Martin Zarzar'dan Moliendo Cafe'sini dinlerken mest oluyorum... Güzel ezgiler arasında yaptığım geziye İspanyolca müzik eksenli devam ediyor, sonunda Tango 'da bir mola veriyorum. İşte Querer... Buram buram aşk kokuyor. Al sevdiğini yanına, çık sahilde mehtabın altına dinle bu müziği... Anında aşık olmazsa sil geç üzerinden, hayır gelmez sana ondan...
Yetmezse müziğin ezgileri, İspanyolcaya Fransız kalınırsa eğer, işte Türkçe sözleri...
Yetmezse müziğin ezgileri, İspanyolcaya Fransız kalınırsa eğer, işte Türkçe sözleri...
Aşk, kalbinin ta içlerinden, utanmadan, sebepsiz, tutkunun ateşiyle,
Aşk, geriye bakmadan, gözlerinin içiyle, daima, daha da fazla,
Aşk, mücadele etmek, rüzgara karşı uçmak, denizin güzelliklerini keşfetmektir.
Aşk, paylaşabilmek, hayata susamışlığı, aşkın hediyesidir: hayat
Aşk, denizle gökyüzü arasında, yerçekimi olmadan, özgürlüğü hissetmektir.
Aşk, hiçbir şey beklemeden, vermek sadece vermek, daima daha fazlasını
Ben yine orijinal halinden daha çok zevk alıyorum.
Tangoyu severdim ama hiç bu kadar ilgimi çekmemişti. Bu durum tango hakkında yeterince bilgi sahibi olmamaktan mı kaynaklanıyor yoksa taşıdığım ruh halinin sonucu mu? Dansı, müziği, sözleri ayrı güzel... Her millete göre kendini biçimlendirmiş bir sanat.
Tango deyince aklıma hep ekonomik ve kültür seviyesi yüksek toplum kesiminin müziği gelirdi. Oysa 1800'lü yılların başında Arjantin'in başkenti Buenos Aires ve Uruguay'ın başkenti Montevideo'da doğmuş danslı müziğin adıymış tango. Çeşitli Avrupa ülkelerinden büyük hayallerle Latin Amerika'ya göçtükten sonra büyük sosyo-ekonomik sıkıntılar çeken insanların ortaya çıkardığı müzik... Ailesini geride bırakıp her türlü sıkıntıyla boğuşan bu insanlar Almanların icat ettiği akordeona benzeyen bir müzik aleti (bandoneon) çalar, müzik eşliğinde dans edip avunurlarmış. Bir anda erkek nüfusun artması kadın sayısı ile dengesizlik yaratmış, bunun sonucunda genelev sayıları artmış. Talebi karşılamakta zorlanan işletmeciler salonda sıra bekleyen erkek müşterilerini eğlendirmek için küçük tango grupları çalıştırmaya başlamışlar. Sonraları orta ve üst düzey müşterileri ağırlamaya başlayan bu mekanlar dayesinde alt kesimin sokak müziği olan tango üst kültür tarafından da tanınmaya başlanmış!
Tango, önceleri genelevlerde çalındığı için ayıplanan ve argo sözler içerdiği için küçümsenen bir müzik türü iken 1900'lü yıllara gelindiğinde gemilerle Avrupa'ya giden işçiler tarafından Paris, Londra, Berlin ve diğer başkentlere taşınmış. Argo sözcüklerden arındırılan tango Avrupa yüksek sosyetesinde büyük rağbet görmüş. Paris'te de bu müziğe değer verilmesiyle birlikte Arjantin'de her kesimin beğenisini kazanmaya başlamış. O ince, yüksek topuklu ayakkabılarla ayaklarını burkmadan dansın kıvrak hareketlerini yapabilmek sadece kadınlara mahsus bir özellik olmalı...
Değişik dünya kültürleriyle yoğrulan tango her ülkede farklı isim ve farklı şekillerde çalınıp söyleniyormuş. Finlandiya'ya girdiği andan itibaren çok sevilen tango bu ülkede Fin Tangosu olarak isim yapmış. Diğer tangolardan farklı olarak çiftler bu türde diz dize, yanak yanağa yakın temas halinde dans ederken kadının erkekten ayrı artistik hareketlerine yer verilmezmiş. Sadece Arap Tangosu (Tango Oriental) eşsiz yapılıyor! Kadınlar oynuyor erkekler seyrediyor...
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Türkiye'de çok sesli müziğe geçilmesinden sonra tango müziği yurdumuzda tanınmaya başlamış. Necip Celal, Fehmi Ege ve Necdet Koyutürk bu türde çok sayıda eser vermiş ve Türk tangosunun temellerini oluşturmuşlar. Özellikle Necdet Koyutürk'ün "Papatya" tangosu yirmi milyon nüfuslu ülkede yirmi bin adet taş plak satmış. Türkiye'nin ilk tangosu olan "Mazi kalbimde bir yaradır" parçasını ilk seslendiren kişi Seyyan Oskay'mış. (1913-1989)
Özetle bir zamanların ayıplanan ve hor görülen halk dansı bugün sosyetenin nezih müziği haline gelmiş! Tangonun aşk ve melankolik tutkuya sahip mizacının temelinde onun doğduğu topraklardaki yaşanmışlıkların yattığı aşikar. Georges Bizet tarafından bestelenen çok sevdiğim Carmen Operasının ünlü "Habanera" aryasına İspanyol figürleri ve Küba müziği ile beslenen tango dokunuşları eşlik ediyor.
Kendimi tangonun eşsiz dans ve müziğine kaptırmışken hayatın gerçekleri kulağıma çalınıyor. "Hayatım, salonun perdelerini indirecektin!"
Perdeler indi, boncukları kırılmasın diye filelere toplandı, yıkandı ve tekrar yerine asıldı. Yayla zamanı şimdi. Aşağı yayladaki ceviz fidanlarının yarısını bugün sulayacaktım. Bu sefer yalnız çıktım yukarı. Damlama sistemi onarılana kadar hortum yetmeyen yerlere kova kova su taşımak zorundayım. Aşağı yaylanın alt taraflarına doğru eğim artıyor. Yakup Usta iyi ki burada neredeyse ağaç haline gelmiş yabani otları temizlemiş. Bastığım yeri ve fidanları görebiliyorum artık. Bütün fidanlar buz gibi kaynak suyu ile ferahlıyor. Çok seviniyorlar ve onlardan çok dua alıyorum.