Kahvaltıya İzmir'den kalabalık bir grup rezervasyon yaptırmıştı. Adnan Şefi almak üzere erken yola çıkmam lazım. Saat dokuzda telefon ediyorum. Cevap yok. Beş on dakika sonra dönüyor bana. Uykudan yeni uyanmış. Akşam ayrılırken onu saat onda alacağını söylemişim meğer. Üst üste iki gün aynı şey oluyor. Erken aramamın bir sebebi İzmir'den gelecek grubun telefon edip yola çıktıklarını söyleyerek beni panikletmesi. Hüseyin'i arıyorum. Önce onun telefonu da cevap vermiyor. Beş dakika sonra geri dönüp işyerinde olduğunu söylüyor. Saate bakıyorum, misafirler yarım saat sonra gelmiş olacaklar. Adnan Şef buluşma yerine gelir gelmez çıkıyoruz yaylaya.
Masalar düzenleniyor. Kahvaltılıkları zaten hazırlamış eşim. Sadece servis açıldıktan sonra küçük kahvaltı tabakları yerleştirilecek. Bir çeyrek saat içinde her şey hazır oluyor.
Aşkın Şef de zamanında geliyor.
Misafirlere vereceğimiz menü hakkında ekibi bilgilendiriyorum. Çok geçmeden misafirler gelmeye başlıyor. Her ilk gelen gibi önce bahçeyi ve binayı gezip bol bol fotoğraf çekiyorlar. Hava oldukça güzel. Gün ilerledikçe sabahın serinliği güneşin sıcaklığına bırakıyor yerini. Salonda her ihtimale karşı şömine soba yanıyor.
Gelen ailelerin hepsi kültürlü, yemeyi ve gezmeyi seven kişiler. Taş Ev'e hayran kalıyorlar. Tek tavsiyeleri bol bol tanıtım yapmamız yönünde. Bu esnada kahvaltıya gelen başka aileler de var. İlginç bir rastlantı gelen bütün misafirlerin arabalarının rengi beyaz. Daha sonra gelen iki gri renkli araba ile tılsım bozuluyor.
Dün kızımla Zeytin'i eğitim yürüyüşüne çıkarmıştık. Bugün de bir fırsatını bulursak yine çıkalım istiyoruz. Kızım Sağlık Bakanlığının ne kadar yönetmeliği varsa sıralıyor. O kadar çok kural var ki uyulması gereken. Onca yıllık tecrübem şunu göstermiştir bana. Sözleşmeler, yönetmelikler, yasalar sadece güçlü olana işler. Eğer niyet yok etmekse karşısındakini, hepsi birer araçtır sadece. Memurun niyeti olsun işyerini kapatmaya yeter ki. Mutlaka açık bir noktanı bulacaktır. Vergide de durum aynı belediyede de. Bazen siyaset girer işin içine bazen ticaret. Çoğu denetçi niye denetlediğini bilmez bile. "Mevzuat efendim, mevzuat" der durur. Bu açıdan taş duvar içinde bakır gaz borusunu geçirmek için bıraktığım boruyu beğenmeyip ahşap doğramada delik açtıran itfaiyecilere benzerler. Her ne kadar istisnalar kaideyi bozmasa da yönetmelikleri çok abartılı ve işgüzar bulur, onları memurun elini güçlendirmek için bir araç olarak görürüm. Yönetmelik maddelerinden biri de şuymuş (!) Sıvı sabunluklar mikrop yuvası olduğundan her boşaldığında üzerine yenisini eklemeden yıkanıp kurutulmalıymış. Teneffüs edilen havada da mikrop var aslında. Doğrusu maskeyle dolaşmak. Kızıma "Mevzuat Hanım" demeye başlıyorum. Sanki bana inat okudukça okuyor Sağlık Bakanlığı mevzuatlarını. "Biraz daha okursan bayılacağım şimdi ."diyorum. "Denetlemede soracaklar ama bunları." diyor. Aklıma çimenlerin üzerindeki uzun yol geliyor. Uzun parke döşeli yolda bir sürü yönlendirme levhası. Ancak üzerinden geçen bir Allah'ın kulu yok. Bütün insanlar karşı tarafa geçmek için en kestirme yolu kendileri yaratmışlar. Yol olarak kullandıkları dar şeritte çimler yok olmuş üzerinde gidip gelmekten. Bir şeye uyulsun isteniyorsa çok fazla detaya girmeyeceksin. Her şey için geçerli bu kural. Yazdığın yazının okunabilir olması için kısa olması gerektiği gibi. Fazla uzatmayım bu lafımın üzerine.
Zeytin'le dolaşıyoruz. Kızım güzel fotoğraflar çekiyor.
Gündüzün yoğunluğu yerini akşamın sakinliğine bırakıyor. Bu gecenin Mevlit Kandili olmasının etkisi büyük elbette.