Güç geçen gecenin ardından kendime gelmem vakit aldı. Sabah erkene kurduğum saatin alarmı uyandırdı. Dün gece tembihlediğim saat "Kalk, doğru Işıklı Köyüne git, zeytin silkicileri ve toplayıcı kadınları al gel." diye bağırıyordu. Henüz bir saatten fazla zamanım var. Gideceğim yolsa ancak yarım saat.
Rahat bir şekilde köye varıyorum. Ortalarda kimse görünmüyor. Dayıbaşını telefon ettikten hemen sonra, çıkıyor ortaya. Elindeki üç uzun sırığı arabanın üzerindeki uzunlamasına demire sıkıca bağlıyor. Yoldan bir silkici alıyoruz arabaya. Diğer silkici başka tarafa gittiği için onun yerine kendisinin geleceğini söylüyor. Kadın toplayıcılardan bir kısmını Boynuyoğun Köyünden, birini Devlet Hastanesinin önünden, sonuncuyu ise Kesikbaş mevkiinden alıyoruz.
Bu ayın en soğuk günlerinden biri. Sabah yolun üzerinden akan sular donmuştu. Zeytinliğe vardığımızda saat dokuzu geçiyordu. Yoldan geçerken bıraktığım yaygı ve çuvalları alıp yukarı tarafa çıkardılar. Sınırlar nerede? Epeyce yukarı çıktık. Üst kısımda evvelki yıl diktiğim zeytin fidanları benim için birer işaret. Yine de tereddüt ediyorum.
Hüseyin'i aradım. Uykulu bir sesle cevap verdi. Hemen gelmesini söyledim. Yaygıları ağaçların altına sermeye başladılar. Ağaçlarda çok fazla tane yok. Yerler zeytin dolu, toplanacak gibi değil. Birkaç ağacın altını ancak temizleyebildim. Hüseyin geldi.
Saat on bire doğru Adnan Şefi almaya gittim. Alışveriş olmayan nadir günlerden biriydi. "Haydi çıkıyoruz." deyince o da şaşırdı buna. Hüseyin de zeytinlikte çalışanları kendi haline bırakıp çay almaya gelmiş. Sözde bana tost yaptırmak için gelmiş. Ben ise toplayıcıların başında dursun diye onu dikmiştim oraya.
Yemek molası verdiklerinde işin bugün bitmeyeceği kesinleşmiş gibiydi. Telefonum çaldı. Arayan Adnan Şef. Kestane toptancıları gelmiş beni bekliyorlar. Onlarla istemeye istemeye anlaştık. İşçilik, sırık çuval, ilaç parası derken harcadığımız parayı ancak karşılayabildik. İnce hesap yapsak belki de içerideyiz.
Dönüp zeytinliğe gittim yine. Altı yedi çuval kadar zeytin toplanmış. Yarısı ağaçta daha. Yerdekiler ayrı. Zeytin çuvallarını arka koltuklarını yatırdığımız arabaya koyuyoruz. Eşim arıyor yağhaneyi. Telefon cevap vermiyormuş. Kapatmış olabilirler düşüncesi ile çuvalları yaylaya çıkarıyorum. Döndüğümde ekip toplanmaya başlamış. Alıp onları yerlerine dağıtıyorum.
Yok, bugün başka bir şey olmadı. Ben daha iyiyim. İnşallah yarın daha iyi olacağım.
Tümden etkinlik yayla hayatı. Dur durak yok. Dinlenmek yok.
YanıtlaSilAğaçlar bakım ister, meyveler silkelenmek ister... Zor işler :)
Yayla hayatı güzel güzel olmasına. Keşke toplayabileceğimiz kadar ağacımız olsa dediğim çok olmuştur. Ağaç çok olunca yevmiye ile adam tutuyorsunuz. İnsan girince işin içine zorluk o zaman başlıyor. Yevmiyeler yüksek, doğru düzgün çalışanı yok, 100 TL işçilik ödediğiniz malın pazar değeri 80 TL oluyor. Bakımı, ilacı, ot temizliği, sürülmesi, budanması hepsi ayrı birer maliyet. Zor tarafı bu işte:)
SilEmek isteyen işler gerçekten çok kazanç getirmiyor.
YanıtlaSilkimbilir ne kadar koşturdunuz bunca iş için Allah mükafatını versin
Maalesef öyle. Çok kazanç getiren işler de bize göre değil:) Dualarınız için teşekkürler...
SilKestanesiz bir kış düşünemiyorum. Hiç bu kadar zahmetli olduğunu düşünmemiştim. Her bir tanesinde bu kadar alın teri olduğunu düşünerek yememiştim. Çok büyük emek gerçekten elinize sağlık o zaman. Biz buralarda çok keyifle tüketiyoruz :)
YanıtlaSilBaşa gelmeyince düşünülmüyor maalesef. Bazı aksilikler üst üste gelince işler daha zorlaşıyor elbette. Kurak bir sene oldu bu yıl. Ağaçlar yaşlı ve sebebi bilinmeyen bir hastalık nedeniyle kuruyor. İşçilik ücretleri yüksek, yine de işten anlayanı bulmak zor.
SilYerken keyifli tabii. Afiyet olsun:)
Bizim buralarda da nar para etmediğinden ağaçta kaldı. Kuşlar ziyafet çekiyor. Hükûmetin tarım politikası zarar ziyan üzerine kurulu.
YanıtlaSilHaklısınız. Özellikle makineli tarıma müsait olmayan bahçelerde durum aynı. İşçilik ürün bedelini karşılamıyor. Sadece iki buçuk ton elma ağaç dibine döküldü. Belki de Taş Ev'i düşünmemizin bir sebebi bu. Seneye elmaları ikram edeceğiz. Bir kısmı da reçel oluyor zaten. Hükümetin hangi politikası doğru ki?
Sil