KATEGORİLER

3 Aralık 2016 Cumartesi

TANITIM FİLMİ

03/12/2016 Cumartesi, Tire

Dünden farkı yok bugünün. Nedense bana daha soğuk geliyor. Sabah kapıya varmadan Hüseyin karşımda belirdi. Bu aralar horoz ve tavuklarının yanından ayrılmıyor. Gelir gelmez Zeytin'i çözüyor. Özgürce dolaşıyor geniş arazide bizimki, tam istediği gibi. Bir o yana bir bu yana deparlar atıyor. Sonra gelip önümde yatıyor. Elini uzatıp ayağımın üzerine koyuyor. Sevmemi okşamamı bekliyor. Masaj yaparmışçasına boynunu, kollarını ovuyorum. Sırt üstü ayaklarını gerip "Biraz daha, biraz daha" diyor adeta.

Adnan Şef'in gelmesini bekliyorum. Alışverişsiz gün geçmiyor. Koca şantiyelerde bile mubayaa dediğimiz satın alma işini haftada bir güne indirmiştim. Zaman zaman iş makinelerinin beklenmeyen arıza durumlarındaki acil parça ihtiyaçları dışında pek bozmuyorduk kuralı. Burada bunu uygulamak çok zor görünüyor. Ancak haftada iki günü zorlayabiliriz belki.

Dün cüzdanını düşüren beyefendi gelip emaneti teslim aldı. Günün ilk telefonu Google Amca'dan. Telefondaki ses amcanın kızı olmalı. Önce hayırlı olsun güzel bir mekan açmışsınız falan diye gurur okşayıcı sözlerle başladı. Şanslı on restorandan biri olarak reklam kampanyasından yararlanabilirmişim. Arama motoruna anahtar kırk kelime yazıldığında sayfanın sağ üst köşesinde restoranımız için hazırladıkları reklam çıkacakmış. Bütün İzmir ve civarı tarafından tanınmak tesisimiz için çok iyiymiş. Kampanya fiyatları şöyleymiş, istersem Avea veya Vodafon sabit faturalarına eklenebilirmiş. Siz güzel anlattınız sağ olun var olun da, bütün bunları bana e-mail yoluyla gönderseniz de ben ona göre kararımı versem." deyince amcanın kızı şaşırıyor. "Sözüm size değil ama biliyorsunuz telefonla yapılan işlerde dolandırıcılık çok oluyor. "E-mail adresimi veriyorum adının Şerife olduğunu söyleyen hanımefendiye. Ne e-mail geliyor ne de telefon.

İyi koku takip eden bazı uyanıklar birkaç tatlı sözle geçim yolu bulmuşlar eğer gerçek dolandırıcı değillerse bile. Bugün benim onları kabul günüm. Birkaç saat sonra biri daha arıyor telefonla. Efendim çok güzel bir yer açmışım. İzmir'de herkes Taş Ev'i konuşuyormuş. Ege TV olarak bir tanıtım filmi çekeceklermiş. Böyle güzel bir mekandan başlamak istiyorlarmış. Bilmem ne firması sponsor olarak bütün masrafları karşılayacakmış. Ne zaman bizi rahatsız edebilirlermiş? Kim olsa havaya girer. Vay, ben neymişim? Reklam yapmadan bu kadar tanındıysak eğer, reklam yaparsak kim bilir ne kadar artar gelirimiz? Adının İlhan olduğunu söyleyen beyefendi bizden sadece tanıtım filmi çekim ücretini talep edeceklerini, Ege TV de filmin ücretsiz yayınlanacağını, bize başka bir masrafı olmayacağını anlatıyor ve bir kez daha soruyor. Çekim için İzmir'den geleceğiz, epey yolumuz var, siz hangi gün müsait olursunuz? Bu filmi daha önce gördüğüm için kararım belli ama sadece meraktan soruyorum. "Peki, size ödemem gereken ücret ne olacak?" Doğrudan şu kadar demek yerine lafları süslemeye devam ediyor bizimki. "Sponsor firma geri kalan bütün masrafları karşılıyor. Bizim sizden talep edeceğimiz yalnız film çekim ücreti. Sizden bu hizmetin karşılığı olan 300 TL yi talep edeceğiz sadece." Teşekkür edip konuşmayı bitirmek istiyorum. "Yanlış anlamayın efendim, bu sadece çekim ekibine verilecek para, sizden reklam ücreti adı altında başka bir ücret talep edilmeyecek." Kapatıyorum telefonu.  Bu tecrübe nereden mi? Ankara'dan. Şöyle ki:

Eşim emekli olunca butik bir pastane açıyoruz Ankara'da. Diksiyonu düzgün bir hanımefendi telefon ediyor. "Efendim, sizin methinizi duyduk. Fox TV İstanbul merkezden arıyoruz. Sizin gibi sektör temsilcilerini halka tanıtmak adına çekim yapıyoruz. Fox TV sektörel tanıtım kuşağında değişik saatlerde yayınlanmak üzere sizin gibi küçük girişimcilerle röportaj yapmak sizleri halkımızla buluşturmak arzusundayız. Ne zaman müsait olursunuz?"

Fazla uzatmak istemiyorum. Aynı çete, aynı oyun. Acemiliğimizde tamam dedik, reklama ihtiyacımız var. Bir kameraman, bir de ağzı laf yapan bir hanımefendi geldi arabalarıyla. Yarım saat röportaj yapıp parayı aldılar. "Fatura isterseniz KDV eklemek durumundayız." demeyi de ihmal etmediler. TV de yayınlandı mı peki?  Elbette hayır.

Diş doktorumu arayıp randevu alıyorum nihayet. Öğleden sonra şehre iniyorum. Kasabımıza siparişi verdikten sonraki durağım doktor. Sağ alt çenemi iğnelerle iyice uyuşturuyor. Dudağımın ucunu hiç hissetmiyorum. Rezervasyonlar başlıyor. Dün geceden sonra iyi moral oluyor bu. İlk arayan bir beyefendi. Söze girişini beğenmiyorum başta. "Kaystros Taş Ev Restoran mı?" Evet cevabımı alır almaz ikinci soru geliyor. "Sizin orada Digitürk var mı acaba?" "Maalesef yok efendim." diyorum. "İyi o zaman, ben de bunu duymak istiyordum. Kız arkadaşıma evlilik teklif etmek istiyorum, uygun bir masa hazırlayıp süsleyebilir misiniz? Bir de masada mum olursa sevinirim." "Elbette efendim, en güzel masa istediğiniz gibi hazır."

Yarın öğlen yemeğine doktorlar geliyor. Metrekareye düşen doktor sayısı ile rekor kıracağız.

8 yorum:

  1. En güzel reklam taşev'e gelen misafirlerin en yakınlarına tavsiyesi olur. Zaten bu kulaktan kulağa yapılan tanıtım asıl amacına ulaşıyor. Onun dışında yapacağınız hiç bir reklama da ihtiyacınız yoktur. Elbette röportajlar ve haberler yapılabilir sizinle ilgili. Bu çok hoş oulr. Aynı zamanda kültür için bir katkı olur. Ancak paralı hiçbir haber ve röportaj yapılamaz. Haber görünüşlü ve formatllı yapılan sayfalar için de "Bu bir ilandır" ibaresi yapılan paylaşımda yer alır. Bundan da para alınır. Tanıtım için reklam vermeyin derim ben. Sizin reklamınızı size gelen misafirleriniz yapar zaten...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı fikirdeyim. Bizim yapacağımız reklamlar duyuru mahiyetinde olabilir en fazla. Mesela yılbaşı programı ile ilgili. Diğer söylediklerinizde haklısınız.

      Sil
  2. Çok şaşırdım, reklam sektöründeki dolandırıcılardan haberim yoktu, şu zekalarını azıcık da faydalı işler için kullansalar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahsettiğim kişilerin avladığı kişiler ticarete yeni atılan küçük ve saf işletme sahipleri. Bu ülkede herkes tutturmuş bir yol gidiyor işte:)

      Sil
  3. Bizim de bir ajansımız var. Söylediğiniz gibi tanıtım filmleri de çekiyoruz fakat böyle bir şeyi hiç yapmadık. Bizi firma arar, tanıtım filmi istediğini söyler. Bir de "Masrafları sponsor karşılıyor, siz sadece çekim ücreti vereceksiniz" ne demek. Buradaki masraf zaten çekim ekibine ödenen paradır. Aynı ekip, montajı da üstlenir. Bilmeyenleri böyle kandırıyorlar demek ki. Bu gibi durumlarda tvde hangi program adı altında yayınlanacağını sormak gerek. Program izlenip referans alınmalı. Kaç dakika, görüntü kalitesi nasıl bunlar önemlidir. Mekanı olduğundan kötü de göstermek ellerinde. Zaten istedikleri paranın miktarından işi salla pati yapacakları da çok belli. Belki ileride konaklama da verdiğiniz zaman otellerin yaptığı gibi internet sitesi ve sosyal ağlarda yer alacak kısa bir tanıtım filmi hazırlatabilirsiniz. Şu anda gerekli olduğu kanısında değilim. Yerel kaliteli bir dergi varsa röportaj üzerinden gizli reklam verebilirsiniz. Böyle dergiler genelde iş yerlerine, kuaförlere, muayenehanelere vs dağıtılıyor. Böylelikle etki alanı genişliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz mutlaka bu işi doğru yapanlardansınız. Ancak sayısı azımsanmayacak kadar bu işten duygusal sömürü yoluyla para kazanan da var. Haksızlık etmeyelim, fifti fifti paylaşalım suçu.
      1. Adamlar işi iyi biliyor. Yeni açılan yerleri ticaret odası, esnaf odası ve daha bilmediğim pek çok mecradan araştırıp buluyorlar. Daha önceki tecrübem ve yeni yaşadıklarımdan öğrendiğim faaliyete geçtikten sonra iki ya da üç ay içinde kapınızı çalıyor olmaları.
      2. Önce kendilerini tanıtıp güven veriyorlar. Esas vurucu nokta sizden övgüyle bahsetmeleri. Ne kadar doğru bir karar verip işletmeyi açtığınız, sektörün sizin gibi girişimcilere ne kadar ihtiyacı olduğu, araştırmalarına göre kısa zamanda büyük yol alacak potansiyelimiz olduğu, tek sorunun bölgemizde yeterince tanınmaya ihtiyacınızın olduğu öyle güzel anlatılıyor ki o esnada iyice gevşiyorsunuz zaten.
      3. Sizi o kadar yüceltiyorlar ki çekim için uygun günün seçimini size bırakıyorlar. Yani işlerimiz o kadar yoğun ki yarım saat ayıramayacağız. Böyle olunca "Biz müsait sayılırız her zaman, siz istediğiniz gün ve saatte gelebilirsiniz" demekten utanıyorsunuz. Bu da bir ikna metodu olmalı. Yani çat kapı gelseler "Ben mi sizi çağırdım?" demenin yolu kapanıyor sanırım. Şimdi gün vererek siz çağırıyorsunuz. Geldikten sonra faturayı ödemek boynunuzun borcu artık.
      4. Son olarak belirttiğiniz üzere olay büyütülüp size düşen küçücük bir ücret havası yaratılmış oluyor. Az para mı TV de reklam filminizin oynatılması. Neyse ki sponsorlar var, babamızın hayrına bütün maliyeti karşılıyorlar. Bize düşen sadece çekim ve montaj parası.
      Anlayacağınız eline bir kamera mikrofon alan bu tezgahı yürütebilir saf vatandaşlarımızla. İlk saflığı biz de yaptık ama ikincisinde uyandık:)
      Katılıyorum, şu anda reklama fazla ihtiyacımız yok.

      Sil
  4. Telefon ve internet bu tür insanların fazlasıyla yoğunlaştığı ortamlar oldu...

    YanıtlaSil