Bugün tatil günümüz. Pazar alışverişinden önce Taş Ev'imizle hemen hemen aynı günlerde faaliyete geçen bir kafede kahvaltı ettik. Aklıma "masanın karşı tarafı" anekdotu geldi. Meslek hayatımda masanın hep bu tarafında oturdum. Karşı tarafımda oturanlar genellikle devlet memuruydu. Genç yaşlarımda kamu kurumu yetkilileri, onlardan haklı bir talepte bulunduğumda bana karşı koyacak haklı bir neden bulamazlarsa eğer, "Sen masanın karşı tarafında oturdun mu?" diye sorarlardı. "Hayır, oturmadım." derdim. Bu sorunun altında yatan gerçek şuydu: İstediğin yönde karar verirsem bunu amirlerime, müfettişlere, Sayıştay denetçilerine anlatamam, soruşturma geçiririm. Bu korkunun esas nedeni kurumu zarara sokacak bu talebin kendi yanlış kararlarından kaynaklanmış olmasıydı.
Pazar alışverişi kısa sürdü. Oradan matbaacıya uğradık, kartvizitim bittiği için yenisini hazırlamalarını istedim. Öncekinin aksine "Bu sefer fon beyaz olsun." dedim. Bir dost tavsiyesine uyup yönümüzü Kuşadası'na çevirdik. Uzun zamandır ihmal ediyorduk bu şirin beldeyi. Akşama doğru tavsiye edilen Davutlar yolundaki et lokantasına vardık. Bahçede lokantaya adını veren 800 küsur yaşında bir çınar ağacı karşıladı bizi. Yine masanın bu tarafında olmanın rahatlığı içinde etrafı gözlemlemeye başladık. Sol tarafta bütün kuzular ateş üzerinde çevriliyor. Özellikle mezeleri övülmüştü. Salonun ortasındaki kocaman ocak üzerinde iri kütükler yanıyor içeriyi ısıtıyordu. Dışarının soğuğuna aldanıp şömine adını verdikleri ocağın hemen yanındaki masaya oturduk ama kısa zamanda aşırı sıcaktan rahatsız olduk.
Meze vitrini bizimkine benziyordu. Yan tarafta tatlılar ve meyveler için bir bölüm daha ilave etmişler. Dört meze seçtik. Her birimiz farklı yemek söyledik. Buraya gelmemizin bir nedeni değişik bir şey yapma arzusu, bir diğeri ailecek güzel bir yemek beklentisiydi. Gizli niyetimiz ise aynı sektörde faaliyet gösteren bizler için eksik ve fazlalarımızı görmekti. Masaya oturur oturmaz garson bizimle ilgilendi. Bu önemli bir ayrıntı aslında. Bizdeki bazı durumlarda mutfaktan başka bir masanın siparişini götürmeye çalışan garsonun salona geç geldiği, bu nedenle misafirlere yer göstermekte gecikildiğini konuştuk. Böyle durumlarda zaman zaman bizzat kendim devreye girsem de gözden kaçan durumlar oluyordu zaman zaman. Belki bu konuda Hüseyin'i de ikaz etmek gerekecek.
Yemek salonu, tuvaletler, mutfak pırıl pırıldı. Tam puan aldılar bu konularda. Mezelere gelince; Fiyatlar bizim meze fiyatlarından % 15 daha düşüktü ancak porsiyonlar bizimkilere oranla çok daha küçük. En önemli eleştirim menü sorduğumda menülerinin olmadığını ancak ağız yoluyla bana söyleyebileceklerini ifade etmelerineydi. Böylesine güzel bir işletmeye yakıştıramadım. Mezeler fena değildi ama lezzet olarak bizimkilerin yerini tutmadı. Bunun nedeni Aşkın Şefin zeytinyağı ve lezzet verici diğer malzemeleri kullanmada elinin bolluğu olabilir. Yapılan keyifle yendiğinde problem yok. Ancak geri gelip çöpe atılan konusunda çok katıyım.
Sezar'ın hakkı Sezar'a. Ziyaret ettiğimiz işletme bizden beş kat daha büyük oturma yerine sahip ve daha profesyonel. Daha uğrak bir yer olması itibarıyla ekibi daha kalabalık. Bizim bu ziyaretimiz hem gözümüzü hem midemizi şenlendirirken bize yeni ufuklar kazandırdı. En önemlisi masanın bu tarafının keyfini yaşattı.
Bu kez masanın bu tarafına geçtik. Kahvaltılıklar, çaylar önümüze geldi. Bize hizmet eden kafe sahiplerinin gözlerindeki mutluluğu okuduk. Bizi tanımadılar, biz de tanıtmadık kendimizi. "Buralı mısınız?" diye sordu biri, bizim bazen gelen misafirlere sorduğumuz gibi. "Evet" dedik sadece. "Sizi daha önce hiç görmedik." dediler. Kalkarken tanıttık kendimizi. Biz de sizi ziyarete geleceğiz dediler. Kafelerin kardeşliği... Hak ettikleri beş yıldızı verdik facebook 'ta. Hayır, torpil yapmadık, gerçekten iyilerdi. Aslına bakarsanız bakış açısı. Çekilen sıkıntılar ortak olunca biraz daha anlayışlı oluyor insan. Mesela biz kahvaltımızı yaparken tadilat vardı hemen yanımızda. E, burası beş yıldızlı otel değil ki o katı kapatasın.
Pazar alışverişi kısa sürdü. Oradan matbaacıya uğradık, kartvizitim bittiği için yenisini hazırlamalarını istedim. Öncekinin aksine "Bu sefer fon beyaz olsun." dedim. Bir dost tavsiyesine uyup yönümüzü Kuşadası'na çevirdik. Uzun zamandır ihmal ediyorduk bu şirin beldeyi. Akşama doğru tavsiye edilen Davutlar yolundaki et lokantasına vardık. Bahçede lokantaya adını veren 800 küsur yaşında bir çınar ağacı karşıladı bizi. Yine masanın bu tarafında olmanın rahatlığı içinde etrafı gözlemlemeye başladık. Sol tarafta bütün kuzular ateş üzerinde çevriliyor. Özellikle mezeleri övülmüştü. Salonun ortasındaki kocaman ocak üzerinde iri kütükler yanıyor içeriyi ısıtıyordu. Dışarının soğuğuna aldanıp şömine adını verdikleri ocağın hemen yanındaki masaya oturduk ama kısa zamanda aşırı sıcaktan rahatsız olduk.
Meze vitrini bizimkine benziyordu. Yan tarafta tatlılar ve meyveler için bir bölüm daha ilave etmişler. Dört meze seçtik. Her birimiz farklı yemek söyledik. Buraya gelmemizin bir nedeni değişik bir şey yapma arzusu, bir diğeri ailecek güzel bir yemek beklentisiydi. Gizli niyetimiz ise aynı sektörde faaliyet gösteren bizler için eksik ve fazlalarımızı görmekti. Masaya oturur oturmaz garson bizimle ilgilendi. Bu önemli bir ayrıntı aslında. Bizdeki bazı durumlarda mutfaktan başka bir masanın siparişini götürmeye çalışan garsonun salona geç geldiği, bu nedenle misafirlere yer göstermekte gecikildiğini konuştuk. Böyle durumlarda zaman zaman bizzat kendim devreye girsem de gözden kaçan durumlar oluyordu zaman zaman. Belki bu konuda Hüseyin'i de ikaz etmek gerekecek.
Yemek salonu, tuvaletler, mutfak pırıl pırıldı. Tam puan aldılar bu konularda. Mezelere gelince; Fiyatlar bizim meze fiyatlarından % 15 daha düşüktü ancak porsiyonlar bizimkilere oranla çok daha küçük. En önemli eleştirim menü sorduğumda menülerinin olmadığını ancak ağız yoluyla bana söyleyebileceklerini ifade etmelerineydi. Böylesine güzel bir işletmeye yakıştıramadım. Mezeler fena değildi ama lezzet olarak bizimkilerin yerini tutmadı. Bunun nedeni Aşkın Şefin zeytinyağı ve lezzet verici diğer malzemeleri kullanmada elinin bolluğu olabilir. Yapılan keyifle yendiğinde problem yok. Ancak geri gelip çöpe atılan konusunda çok katıyım.
Sıcakları söyledik. Medium pişmiş dana antrikot istedim. Tam zamanında gelen servis tabağında garnitür olarak patates kroket ve brokoli ile pirinç pilavı vardı. Bıçağı vurduğumda kolayca kesilen etin rengi, olması gerektiği gibi, pembemsiydi. Ağızdaki yumuşaklığı ve lezzeti yerindeydi. İkinci tabak olarak tandır dedikleri kuzu çevirmeyi denedik. Altından ısıtmalı biz düzenek içinde bakır kapta sunulan et gerçekten tandır kıvamındaydı. Her iki et yemeğini de kusursuz gördüm. Üçüncü tabak konusunda aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. O kadar güzel et yemeklerinin yanında ızgara köfte sönük kaldı. Parmak patates eşliğinde sunulan ızgara köfte bizimkilerin yarısı kadar irilikteydi. İçi kırmızıya yakın pembe olmasına rağmen suyunu kaybetmiş, kurumuştu. Et porsiyon büyüklükleri bizimkilerden az değil, fiyatları ise ucuz. Izgara köfte ise porsiyon büyüklüğü ve lezzeti bakımından bizimkine göre sınıfta kaldı diyebilirim.
Sezar'ın hakkı Sezar'a. Ziyaret ettiğimiz işletme bizden beş kat daha büyük oturma yerine sahip ve daha profesyonel. Daha uğrak bir yer olması itibarıyla ekibi daha kalabalık. Bizim bu ziyaretimiz hem gözümüzü hem midemizi şenlendirirken bize yeni ufuklar kazandırdı. En önemlisi masanın bu tarafının keyfini yaşattı.
Keyifli bir gün olmuş.
YanıtlaSilDavutlarda Değirmen vardı eskiden, arda oraya giderdik. Çocuklar küçücüktü, bak şimdi küçüklüklerini özledim onların :)
Değirmen'in karşısında gittiğimiz yer. Hatta Değirmen'in sahipleri satın almış diye duydum.
SilZaman geçiyor:)
Güzel bir tecrübe edinmişsinizdir yaptığınız mukayeselerle. Kurumsal müesseselerde mutlaka menü listesi olmalı. İnsanın düşünüp ne arzu edeceğinin kararını menüye bakarak yapmalı. Bir nefeste yüz çeşit yemeği, tatlıları sayan garsonlara rastladım ben. İnsan anlık düşünme ve karar verme sınavı veriyor adeta.
YanıtlaSilMenü sadece ne yenip içileceğini görmek için değil elbette. Neye ne ödeyeceğinizi de biliyorsunuz menü olunca. Menüsü olmayan bir restorandan rahatsızlık duyarım. Seneler önce Bodrum yolunda yediğim gözlemeye normalin on katı bir ücret ödediğimi hatırlıyorum.
SilYazıya konu restoranda fiyatlar gayet uygundu aslında. Ancak hesabı istediğimde iki katı gelseydi itirazsız yine ödeyecektim. Diğer bir husus da menü olmadığı zaman kişisine göre hesap çıkarma endişesi. Özellikle Tire'de yabancıya ayrı yerliye ayrı hesap çıkarttıklarını çok duydum. Üzücü bir durum tabii.
Güzel bir çapraz kıyaslama olmuş.
YanıtlaSilMönü olmaması düşündürücü. Müşteri memnuniyeti konusunda da bir uygunsuzluk aynı zamanda.
Evet ara sıra yapmak lazım.
SilBu arada TDK önceleri "mönü" derken son olarak "menü" de karar kılmış:)
Bana kalırsa bir restoranda çatal bıçak kadar önemli.
Objektif bir öz eleştiri olmuş. Madalyonun diğer yanını görmek gibi.
YanıtlaSilRakip veya dost bir restoranı övmek 5 yıldız vermek de çok iyi niyetli bir davranış.
Menünün sunulması çok güzel ama bazen masadan aniden kaçırır gibi toplanması hoş değil.
Yemek yenen bir iş yerinde lavaboların, tuvaletlerin temizliğini de ben çok önemsiyorum.
Masanın diğer tarafında görülecek ne çok şey var.
Mümkün olduğunca tarafsız bir gözle bakmaya çalıştım. Menünün kaçırır gibi toplanması benim de dikkatimi çeken bir davranıştı. Garip ama sanki adet buymuş gibi aynı şeyi biz de yapıyoruz burada:) Bunun izahı şu olabilir belki: Elimizde sayılı menü olduğu için yeni gelen misafirlere vermek üzere masada işi bitince alıyoruz. Diğer bir neden menümüzün kötü niyetli kişiler tarafından götürülmesi endişesi olabilir. Daha çok bizimle aynı işi yapan birilerinden çekiniyoruz. Teker teker sayfaların fotoğrafının çekilmesi belki hoş karşılanmayabilir diye alıp götürmek daha kolay gelebilir.
SilAncak masanın bu tarafından bakınca dediğiniz gibi itici gelebiliyor bazen:) Şimdi buna daha fazla dikkat edeceğim artık.
Evet masanın diğer tarafı biraz karışık:)