Yayladan daha yaman şehrin soğuğu. Arabaların camları donmuş, üstlerine kırağı yağmış. Camdaki buzları eritmek için her iki aracı da çalıştırıyoruz. Eşimin arabasının kliması arızalanmış. Sabah erkenden ustaya götürmek istiyoruz ancak buzlar çözülmüyor bir türlü. Tırnaklarımızla camın üzerindeki buzdan film tabakasını çizerek açtığımız pencereyi büyütüyoruz. Nihayet önümüzü zar zor görebilecek hale geliyor. Olgun Usta kısa bir kontrolden sonra bizi oto elektrikçisine gönderiyor. Oto elektrikçisi de işin içinden çıkamıyor. Gösterge panelinde problem olduğunu söyledikten sonra arabayı kendi servisine ya da Ödemiş'e götürmemizi salık veriyor. Olgun Usta'ya dönüyoruz. "Benim bir elektronikçim var." diyor, "Akşama hallederim." Olgun Usta işini iyi bilir ama parayı sever diyorlar. Yarın yola çıkılacağı için çaresiz kabul ediyoruz.
Adnan Şefi alıp birlikte yaylaya çıkıyoruz. Yayla yolları kırağıyla bezenmiş. Bahçe kapısı kapalı. Hüseyin ağaç kesim motorunu alıp yukarı yaylaya çıkmış olmalı. Öğlene doğru arıyor, Hızara benzin ve bıçkı yağı aldığımı söylüyorum. Yemeğini yedikten sonra yukarı yayladaki ağaç kesim işine devam ediyor.
Öğlen bir fırsatını bulup şehre iniyorum. Ne zamandır ihmal ettiğim Aşkın Şefin siparişi kireci almak ve Hüseyin'in baltasına sap yaptırmak için değil sadece. Gitmişken unuttuğum bilgisayarımı da alıyorum. Toplu konut pazarına uğruyorum ama almaya değecek bir şey yok. Soğuk hava bütün yeşilliklerin tazeliğini kaybettirmiş.
Gani Ustayı aradım. Yukarı yaylada Hüseyin'in kestiği kocaman bir ceviz ağacını aşağı çekmek için traktörünü getirmesini söyledim. Az sonra geliyor. Ben yaylaya döndüğümde bütün odunlar aşağıya indirilmiş bahçenin uygun bir köşesine yığılmış bile. Gani Usta ile Hüseyin avluda yorgunluk çayı içiyorlar.
İzmir'den dayımız arıyor. Çeşme'deki evin sözleşme taslaklarına bakıp bakmadığımı soruyor. Bana gönderdikleri sözleşme üzerinde konuşuyoruz biraz. Lafın arasında sıradan bir şeymiş gibi bir vefat haberi veriyor yakınlardan. İnsanlar yaptıklarıyla birlikte gidiyorlar eninde sonunda. Gidenler can yakıyor bazen. Bazen doğal karşılıyoruz. İyi ya da kötü izler bırakıyorlar arkalarından.
Akşam siparişlerinden biri çoktandır fotoğrafını çekmek isteyip bir türlü denk getiremediğim Taş Evin ağır abisi "Kaşarlı Mantarlı Bonfile". Aşkın Şefi uyarıyorum "Bu sefer yukarı göndermeden fotoğrafını çekeyim artık."
Akşam siparişlerinden biri çoktandır fotoğrafını çekmek isteyip bir türlü denk getiremediğim Taş Evin ağır abisi "Kaşarlı Mantarlı Bonfile". Aşkın Şefi uyarıyorum "Bu sefer yukarı göndermeden fotoğrafını çekeyim artık."
Sabahtan akşama kadar Türkçe Pop Müziği çaldık . Kafam şişti desem yeridir. Listedekilerin çoğu ismini bilmediğim hatta ilk kez dinlediğim şarkıcılara ait. Sessizce inip müziğin sesini kıstım önce. Sonra Yann Tiersen'in Amelie'sini başlattım. Ruhum dinlendi...
Bu sabahın karanlığında Ankara ayazı feciydi.
YanıtlaSilMantonuz, kabanınız, gocuğunuz bile buz kesiyor.
Yazdım da bunu.
Kaşarlı, mantarlı bonfile harika görünüyor.
Bu soğuklar ancak yağışla kesilir. Yaz gelsin demiyorum ama hani biraz ısınsa havalar hiç fena olmayacak.
SilBence de:)
Bir başka olur yayla havası...Kaşarlı mantarlı bonfile de enfes görünüyor...
YanıtlaSilSizi + ekledim.
Ben de http://yesimlehertelden.blogspot.com.tr/ sayfama beklerim sizi.Sevgiler....
Yaylanın her şeyi güzel elbette:) Değil mi?:)
SilOK Teşekkürler:)