Dünkü yorgunluğun ardından Fırat uyanamamış. Her zaman onu aldığım yerde yoktu. Beş on dakika bekledim. Uyuyup kalacağını tahmin ediyordum. İyi ki evini öğrenmişim. Yüz elli metre yürüyüp kapısına geldim. Giriş katında yan yana iki kapı var. Sağ taraftaki kapının ona ait olduğunu sanıyorum ama kesin bir şey söyleyemem. Nazikçe çalıyorum kapının zilini. Ses veren olmuyor. Bir daha basıyorum zile. Yine yok. Başka birinin evi olsa açardı kapıyı şimdiye kadar. Bu düşünceden cesaret alıp uzun uzun çalıyorum zili son defa. Ses gelmeyince bırakıp dönüyorum. Apartmanın önünden geçip giderken balkon kapısı açılıyor ve uykulu gözlerini açmaya çalışan Fırat'ı görüyorum karşımda. "Uyuyup kalmışım, hemen geliyorum." diyor. Telefonu su dolu kovaya düşürünce sabah saatin alarmını kuramamış (!)
Biraz bekledikten sonra birlikte çarşıya gidiyoruz. Kasap ve diğer alışverişlerimizi yapıyoruz. Fırat bu arada kendine cep telefonu bakıyor. Aradığını buluyor kısa zamanda. Kasapta oyalanıyoruz biraz. Öğlen yemeği için gelirlerse sıkışacağız. Telefonum çalıyor, eyvah şimdi yandık, birileri yemeğe geliyor olmalı. Telefonun ekranına bakıyorum aceleyle. Aşkın Şef'miş arayan. İlk kez yayla kapısında bekletiyorum onu. Ekmeğimizi alıp hemen çıkıyoruz yaylaya.
Temizlik devam ederken telefonum çalıyor. Arkasından bir telefon daha. Öğlen yemeğine iki rezervasyon. Aşkın Şef'ten rica ediyorum sobayı yakmasını. En kısa sürede ortalığı dumana gark etmeden sobayı yakan kişi o çünkü. Öğlen saatlerinde güneş ısıtıyor biraz ama hava yine çok soğuk. Ben terası yıkarken Fırat salonu temizliyor. Temizlik bitmeden ilk misafirler geliyor, şömine sobanın yanındaki masayı tercih ediyorlar. Hemen arkasından diğer misafirler de gecikmiyor. Öğlen misafirlerini uğurladıktan sonra serbest zamanımız oluyor. Odun stoklarımız bayağı azalmış. Şömine sobamız inanılmaz derecede odun yutuyor. Bizde çok fazla var nasıl olsa. Eğer bahçede bu kadar çok kuru odunumuz olmasaydı, dünya kadar odun parası verirdik. Bir an önce odun hazırlamam lazım.
Ağaç motorlu testeresinin yağını, benzinini tamamlayıp işe koyuluyorum. Üç arabalık odun kısa zamanda hazır. Son kütüğü keserken zorlanıyorum. Bıçkı zinciri körlenmiş iyice. Belki de görmeden çiviye rast geldi. Unutmadan arabaya koyuyorum motoru yarın şehre götürmek için.
Akşam yemeği için yeni rezervasyonlar yapılıyor. Dünkü yoğunluğun üzerine bugün fazla yorulmuyoruz. Hava çok soğuk. Gözümüz sobadaki ateşte. Kocaman kocaman kütükleri anında yutuyor. Geç sayılabilecek saatlere kadar oturuyor misafirler. Kapıları kapatıp evlere dönüyoruz. "Sıradan Bir Gün" siz dostlarıma gelsin... Jülide ÖZÇELİK