Stream'in evine yakın bir yerde park ettiğim Lexus arabamın içinde otururken, onu hack’leyerek kablosuz yönlendiricisine girmem sadece beş dakikamı almıştı. Reinhardt bunu bilse benimle ne kadar gurur duyardı. Stream için oluşturduğum e-posta hesabında oturum açtım ve oradan bir not gönderdim:
“Deneme,
bir iki üç. Lütfen beni kabul et.”
Gönder tuşuna bastım ve bir an gözlerimi kapadım,
sonra Yargıç Moss’un oturduğu, Travis Gölü'ne bakan ve üst düzey insanların yaşadığı evi aradım. Onun ağına girmem biraz daha uzun sürdü. Tabletimi kullanarak
hesabına giriş yaptım.
“Mesajını net
bir şekilde almış bulunuyorum. Yalnız, bir dahaki sefere senden biraz daha cesaretli olmanı bekliyorum. <baştan çıkarıcı sırıtış>” yazdım.
Stream'in bloğuna geri döndüm. İkinci bir e-posta
yazdım:
“Mükemmel!
Bu hafta sonu kaçamağına ne dersin? Sahilde büyüleyici bir BB biliyorum.”
Acaba bu onun doyumsuz beklentilerini karşılar mıydı? Son bir e-postam daha olacaktı, Yargıç Moss'tan bir cevap geldi.
“Gerçekten iyi
olur, mükemmel bir fikir. Benimki cemaatine vaaz vermekten kalan tüm hafta sonlarını golf oynayarak geçiriyor ve muhtemelen nereye gittiğimin farkına bile
varmaz. Yarınki öğle yemeği için iş yerimizde buluşmaya ne dersin?”
Göz kırpışan bir gülen yüz emojisi ile imzaladım.
Neyin yanlış gidebileceğini, hangi noktaların yanlış göründüğünü düşünmeye
çalıştım, ancak hiçbir şey gözüme ilişmedi. Bu konularda iyiydim. Ya doğal halim buydu ya da hapishane beni düşündüğümden fazla etkilemişti. Her şeyi kapattım.
Serin, bulutsuz bir geceydi. Tüm elektronik
malzemelerimi bagaja koymak ve bacaklarımı uzatmak için arabamdan indim. Sakallı üç
adam, otobüs durağının bulunduğu caddenin karşısındaki parkın içinde, bir
çardağın altına geçmiş, mariachi* çalıyorlardı. Müziğin etkisiyle ayağımla ritim tuttuğumun farkına vardım. Güney Lamar'daki bir taco standından rendelenmiş tavuk tamales**, fasulye ve iki şişe Carta
Blanca birası aldım. Araba, onların yoğun kokularıyla doldu, daha sonra hepsini
hangara taşıdım. Dışarıda katlanır bir sandalyeye oturdum ve başımı gökyüzüne dikip yıldızları
inceledim. Bacaklarım titriyordu, o anda hissettiğim ateşli bekleyişi daha önce
sadece iki kez yaşamıştım: La Ventana'nın kapılarını ilk açtığım gece ve
Tieresse ile evlendiğimiz gün. İkinci biramın yarısına gelmeden, derin ve
rüyasız bir uykuya daldım. Güneş doğarken uyandığımda kendimi tamamen yenilenmiştim.
Ertesi sabah, Lexus’ümü araçların çaprazlamasına dizildiği Adliye’nin park sahasına
çektim ve aracımı caddeyi görecek şekilde konumlandırdım. Stream’in Motorola’sıyla,
Moss’un Nokia’sını aradım ve kendimle iki dakika süren bir görüşme
yaptım. Sonra Moss'dan Stream'a bir mesaj gönderdim,
“Sesini duymak güzeldi,
yakışıklı. On dakika kadar geç kalacağım. Sakın bensiz başlama.”
Mesajın sonunu göz kırpan emoji ile imzaladım, sonra geri mesaj attım,
“Beni çok heyecanlandırıyorsun,
otele kadar yürüyebileceğimden emin değilim. Emekleyebilirim.” <gülen
surat>
İki saat sonra, Stream'den Moss'a bir mesaj daha gönderdim:
“Bu, hafta sonu için
harika bir açılış atraksiyonumuz olacak.”
Moss, bir kalp göndererek cevap verdi.
Telefonları kapattım ve her ikisini de alüminyum kılıflarına yerleştirdim. Verilerin uzaktan silinmesini önlemenin yanı sıra, kılıfların onları izlemeyi imkânsız hale getireceğini düşünüyordum. Stream ve Moss'u takip eden korumalarının olabileceğini zannetmiyordum. Lâkin aşırı duyarlılık ve paranoya arasında bocalarken yakalanmamak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdım.
Telefonları kapattım ve her ikisini de alüminyum kılıflarına yerleştirdim. Verilerin uzaktan silinmesini önlemenin yanı sıra, kılıfların onları izlemeyi imkânsız hale getireceğini düşünüyordum. Stream ve Moss'u takip eden korumalarının olabileceğini zannetmiyordum. Lâkin aşırı duyarlılık ve paranoya arasında bocalarken yakalanmamak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdım.
Sonraki on bir ay boyunca, her perşembe akşamı
güneye uçtum, hangarımdan çıkıp Austin'e gittim, aynı gün birbirlerine bir ya da iki mesaj ve
geceleri de bir ya da iki e-posta gönderdim. Kameraların bulunduğu ücretli
yollardan ve marketlerden uzak durmaya çalıştım. Kafamda daima, iyice aşağı çektiğim bir kovboy
veya bir beyzbol şapkası vardı. Gece yarısından sonra Austin'den ayrılıp, eyalet
dışına çıkıyor, yemek ve otel ücretlerini kendi kredi kartımdan çektiriyordum.
Gelecekteki suç mahallinin yakınlarındaki yerlere gitmemem ve gittiğim uzak
yerlerde özellikle iz bırakıyor olmam, sözde Güneybatı'nın küçük kasabalarını keşfetme
arayışımın bir parçasıydı. Pazar günleri yanıltmak amacıyla Kansas'a dönüyor hangarıma
şöyle bir uğrayıp Moss ve Stream'i bir kez daha konuşturmak! üzere tekrar Austin'e
gidiyordum. Moss ara sıra kocasının şüphelendiğini ve planlanan hafta sonu buluşmasına
gelemeyeceğini belirtip özür diliyordu. Stream ise her zaman, ona endişelenmemesini, ilişkilerinde en önemli şeyin gizlilik olduğunu vurguluyordu.
Buluştukları yerleri özellikle üstü kapalı bir biçimde açıklamaya
dikkat ediyorlardı - bir otele, plaja veya yaylaya gitmekten bahsediyorlardı -
ama asla hareketlerinin izlenmesine imkân verecek şekilde değildi. Dikkatli
olmaları gerekiyordu, bu yüzden müfettişler hiçbir motel veya restoran çalışanından
sevdalı çiftleri ne zaman gördüklerine dair bilgi alamayacaklardı. E-postaları
ve mesajları çapkın ve mahcup, müstehcen ve bazen de ahlaksızdı. Onları gözümün
önüne getirdiğimde, kendimi, keskiyi eline almadan önce taşa gizlenmiş eserini
görebilen bir heykeltıraş gibi hissediyordum.
Onurları böyle bir şeyi kaldıramazdı elbette,
kimsenin kabul edebileceği bir şey değildi bu. Fakat şimdi, Yargıç Moss ile Yargıç Stream’ın
dijital olarak kanıtlanabilecek ihtiraslı bir gönül ilişkisi vardı ve bu konuda
oldukça aşağılayıcı bir durum yaşayacaklardı. Birlikte olmaları için bir bahane
yaratmıştım ve bu yüzden birlikte kaybolmalarının net bir sebebi olacaktı. Durum böyle olunca her ikisini aynı anda hazırladığım yere koymam kimsenin dikkatini çekmeyecekti. Ancak onları oraya nasıl
getireceğime dair hiçbir fikrim yoktu.
Ve sonra şans bir kez daha yüzüme güldü.
Batı Texas’taki romantik hafta sonu B&B
buluşmaları konusunda, âşıkların birbirleri arasında birkaç e-posta ve mesaj
alışverişini ayarlamak için yeniden Texas’a uçmam gerekmişti. Cumartesi
sabahıydı. Villanın yakınlarında, yol kenarına park ettiğim Lexus’ümün içinde kahvemi
yudumlarken, geçen tırlara aldırmaksızın I-10 mola yerine çektikleri arabalarının
arka koltuğunda seksin ne kadar heyecan verici olduğuna dair birbirlerine süslü ve komik şeyler
yazıyordum.
Stream, Porsche'una bindiğinde bilmediğim
farklı bir şeylerin olduğunu düşünmeye başlamıştım. Önceki hafta sonlarında
SUV'unu kullanırken peşini bırakmamıştım. İşime yarayabilecek başka bilgilere ulaşabileceğimden emin değildim ancak gereksiz riskler almak istemiyordum. Anında kararımı verip onu
takip etmeye koyuldum.
Arabasının örtüsünü tepeden aşağıya indirdi ve
71 numaralı otoyola doğru sürdü. Bastrop ilçesinde altı kadar fast-food mekânı
olan bir alışveris merkezinde mola vermek hususunda tereddüt geçirdi ama yemek için burada
durmadı. Bunun yerine, güneydoğu yönünde iki şeritli bomboş bir yolda sürmeye
devam etti. Aramızda bir kilometreye yakın mesafe bıraktım. On dakika sonra
yoldan saptı. Elektronik olarak kontrol edilen bir kapıya şifresini girerken onun yanından
geçip iki yüz metre kadar ileriye park ettim. Geldiği yer yaklaşık üç bin metre
uzunluğunda bir piste sahip özel bir hava alanıydı. Orada başka hiç kimse yoktu.
Bir dürbünle Stream'in doksan dakika boyunca yüksek performanslı tek motorlu
bir uçakla piste kalkış ve iniş yapmasını izledim.
Yargıç Stream pilottu! Tanrılar benim yanımdaydı
ve planım kafamda oluşmaya başlamıştı.
İki saat boyunca orada kaldı, gelen giden başka
kimse olmadı. Uçağın kuyruk numarasını yazdım ve sonra uçağın Stream adına
kayıtlı olduğunu öğrendim. Devam eden birkaç ay boyunca havanın izin verdiği her
cumartesi günü havada vakit geçirdiğini keşfettim, bu yüzden güzel bir bahar
gününde casusluk yapmak için Bastrop'a uçtum.
*mariachi: Geleneksel bir Meksika müziği
*mariachi: Geleneksel bir Meksika müziği
**tamales: Mısır unu ve kırmızıbiberle yapılan bir Meksika yemeği
(Devam edecek)