Sade ve Derin / Deeptone tarafından moderatörlüğü üstlenilen Ağaç Ev Sohbetlerinin ikinci yılında, 55. Hafta konusu Manxcat/Kuyruksuz Kedi'den. Hemen konu başlığını verelim:
Parayla saadet olur mu, olmaz mı? Birileri her şeyin başı sağlık mevzusuna bağlamadan önce belirteyim, sağlığımız yerinde ve paramız var. Mutlu olmaya yeter mi yetmez mi?
Sağlığımız yerinde ve paramız da olduğuna göre daha başka ne isteriz bu fani dünyada. Gerçekten merak ettim var mıdır üçüncü bir şey? Madem sağlığı bir tarafa koyduk, yaşadığımız dünyada paranın çözemeyeceği çok az şey olduğunu düşünüyorum. Fakat bizi mutlu edecek her şeyin parayla çözüleceğini iddia etmek de doğru değil. Altını çizdiğim gibi her şeyi çözemez para. Diyelim ki denizi seviyorsunuz, "Ah bir de şöyle bir yatım olsa ne kadar mutlu olurum." diyebilirsiniz. Paranız varsa buyurun, işte mutluluğun kapısını açtınız. Şöyle istediğinizden âlâ yatınız emrinizde. Üç sefer, bilemediniz dört sefer açıldınız denize, partiler verdiniz arkadaşlarınız toplayıp, içkiler, yemekler keyifler yerinde. Sonra sıkıldınız, özel bir uçağınız olsun, istediğiniz zaman istediğiniz yere gidip gezmek için. Para çok ya, problem değil sizin için. Onu da aldınız, gezip gördünüz, yiyip içtiniz, mutlu da oldunuz, hem de en lüksünden, en pahalısından, muhtemelen normal insandan daha fazla mutlu eder pahalı şeyler sizi, sonra...
Sonra tatil dönüşü eşiniz arıyor telefonla, iyi görüştüğünüz bir dostunuz koltuk takımını değiştirmiş, tutturuyor biz de değiştirelim diye. "Ya hanım, daha bir ay olmadı, biz onları alalı!" Eşiniz, kıskançlığından hız kesmiyor, "Olsun, şimdi onlar moda." Kızıyorsunuz elbette, "Biz paraları sokaktan mı topluyoruz?" diye çıkışıyorsunuz. "Sen şişesi elli bin liralık şarabı içtin ama arkadaşlarınla, bana otuz bin liralık koltuğu mu çok görüyorsun?" diye yanıtlıyor. Elbette bu tartışma bu kadar sakin ve medenice devam etmiyor. Mutluluk mu dediniz?
Adamcağız tarladan topladığı ürününü gitmiş, pazarda satmış. İyi para kazandım diye ağzı kulaklarında, mutlu mu mutlu. Hani para olsa bari, elli kilo domates, yirmi kilo biber. 200 TL, onun için hiç de az değil. Köy evinde mis gibi bir tarhana çorbasının kokusu geliyor burnuna, kapıdan girerken. Çocuklar koşturuyor etrafına. Oturuyorlar birlikte mütevazı yer sofrasına. Kırıyorlar soğanı yumruklarıyla, kuru fasulye pilav, yanında da halis muhlis köy yoğurdu, katıksız. Kadın demiyor ki falanca komşumuz şunu aldı ben de isterim. Elindekilerle mutlu oluyorlar çoluk çocuk, bütün aile.
Nedir mutluluk, var mı ölçüsü? Eğer varsa, eminim ki ikinci örnekteki ailenin saadeti çok daha ağır basar. Belki soruyu şöyle evirip çevirmekte fayda var. Parasız saadet olur mu? Ha, o zaman iş değişir bak. Parasız saadet olmaz. Yarını nasıl geçireceğini bilmeyen bir kişinin mutlu olmasına imkan yoktur. Hele bu pandemi döneminde işini kaybeden bir sürü insanı düşünüyorum. Hangisi mutlu olabilir düştüğü bu durumdan?
Sonuç olarak, yeterince paranın olmaması da, yettiğinden fazla olması da saadet kapılarını kapatır. Her kişiye göre bu sınır değişmekle birlikte saadet için yeterli paramızın olması gerekir. Kritik sözcük YETERLİ. Bu kadar doyumsuz bir insan neslinde YETERLİ denilen miktara bir sınır koyamadığımız içindir bütün mutsuzluğumuz.