Sevgili blogdaşımız Sade ve Derin / Deep Tone Ağaç Ev Sohbetleri'nin 56. Hafta konusunu belirlemiş. Bu belki de sohbetler başlayalı beri sorulan en kısa ve öz soru olmuş.
"Nasıl okuyorsunuz blogları?"
Blog benim için bir yaşam tarzı oldu diyebilirim. Fırsat buldukça ve günün 24 saatinde blog yazılarını ve bloglarda yapılan yorumları okurum. Sevgili Deep'in yaptığı gibi okumada belli bir standardım ya da düzenim yok. Özellikle bana bir şeyler öğretecek ve keyifli bir okuma sağlayacak blogları tercih ederim. Takip ettiklerim arasında gerçekten kalemi kuvvetli arkadaşlar var, onları okumak benim için kitap okumak kadar değerli. Bazen yazmaya daha çok kendimi kaptırıyor, blog okumalarım seyrekleşiyor ve kaçırdığım bazı yazılara üzülüyorum. Daha sonra takip ettiğim bloglar arasında genel bir tarama yapıp onlardan bazılarına ulaşıyorum. Bazen de yazmamın kısırlaştığı dönemlerde ya da fırsat bulduğumda blog okumalarım sıklaşıyor.
Okuduğum blogların hakkını verdiğimi düşünüyorum. Çünkü, ilgimi çeken yazıları satır satır okumaya anlamaya çalışırım. Hatta, dönüp dönüp birden fazla okuduğum yazılar da oluyor. Önce bir kez okurum bazen, yorum yazacak durumda hissetmem kendimi, sonra döner yine okur yorumumu yazarım. Yorum yazmak hakkında fikirlerim eskisi gibi değil. Daha önce yorum konusunda farklı düşünürdüm. Ev ziyareti gibi gelirdi bana. Biz geldik şimdi sıra sizde, artık sizi bekliyoruz gibi yani. Böyle bir zorunluluk hissettiğim için pek kıymet vermez, canım istediğine yorum yapar, yazdığım yazılara yorum yapılıp yapılmadığını o kadar önemsemezdim. Fakat artık düşüncelerim değişti. İnsanın yazdığı bir yazı okununca, yazarın ruhunun okşandığını anladım. Bir nevi paylaşım, etkileşim, ayrı bir keyif...
2015 yılının sonundan beri Kaplan Diary adını verdiğim bu blogta yazıyorum. Günlük olarak başladığım yazılar zaman içinde çeşitlilik kazandı, burası bir bakıma benim mabedim oldu. O ilk yıllarda Evde Yazar'ın adını zikretmeden geçemeyeceğim. Şimdi çalışma hayatının içinde eskisi kadar sık yazamıyor maalesef. Bir de Buzlu Kalem vardı, genç bir doktor arkadaşımız, öykülerine bayılırdım. Şimdi artık yazmıyor, ya da başka bir isimle yazıyor, izini kaybettirdi. Burada orkestra şefi gibi bloglar arası köprü kuran sevgili Deep'i anmadan olmaz. Diğer taraftan sevgili Manxcat Kuyruksuz Kedi'nin hayatını anlattığı bir yazıdan sonra aramızda bir dostluk ve anlayış köprüsü oluştu. Daha sonra onun "canımdan öte" dediği Denize Bakan Ev'i kendime yakın buldum ve her ikisinin yazılarını da zevkle okuyor ve fikri tartışmalarından büyük zevk alıyorum.
Okuduğum bloglar üzerinde uzun yorumlar yapıyorum bazen. Öyle ki, yaptığım yorumun uzunluğu asıl yazıdan da uzun oluyor zaman zaman. Uzun yorum almayı da seviyorum. Yorumlar üzerinde tartışmayı da. Genellikle öykü, kitap üzerine yazılan yazıları, günlük, deneme ve araştırma yazılarını okumayı seviyorum bloglarda. Siyaset ve dini konular da dahil olmak üzere her türden yazıları ve güncel tartışmaları takip ediyorum. Hiçbir siyasi ve dini bağlantım yok fakat yaşama dair belli görüşlerim var. Düşünmeyi seven, yaşamı sorgulayan blog yazarları benim favorim. Takip ettiğim blog yazarları, listeme düştüğünde ilgimi çeken yazıları okuyorum. Arada bana yorum yapan blog arkadaşlarına dönüp onların bloglarında yazdıklarına bakıyorum. Genellikle okuduğum bütün yazılara yorum bırakıyorum.