"Hepimizin fark ettiği gibi iklim hissedilir derecede değişti. Peki sizce bu değişimin ülkemizde ya da sizin yaşadığınız alanda/şehirde yarattığı en büyük etki ne? Bu saatten sonra geri dönüş olur mu?"
Yapılan araştırmalara göre küresel ısınma ve bölgesel iklim değişikliklerinin en büyük nedeni atmosfere salınan sera gazlarıdır (Su Buharı % 36-70, Karbon dioksit % 4-9, Metan % 3-7 vs). Güneşten gelen ısıyı tutma özelliğine sahip bu gazlardan bir kısmı kendi kendine oluşurken bir kısmı da insanlar tarafından üretilir. Yaşam için mutlak surette gerekli olan sera gazları olmasa dünyamız buzla kaplı bir çöle dönüşürdü. Diğer taraftan atmosferdeki sera gazlarının artışı küresel ısınmaya yani kuraklığa yol açar. Söz konusu dengenin bozulmasında en önemli iki etken nüfus artışı ve teknolojik gelişmelerdir.
Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinden bahsederken Kyoto Protokolü'nden söz etmezsek olmaz. İlk olarak Aralık 1997'de Japonya'nın Kyoto şehrinde görüşülmeye başlanan protokol maddeleri, 15 Mart 1999 tarihinde son şeklini almış ve bugün itibarıyla 175 ülke tarafından imzalanmıştır. Protokole göre gelişmiş ülkeler sera gazı salınımını % 5 oranında sınırlamak zorundadır.
Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 6.000'in üzerinde bilimsel araştırmayı inceleyerek hazırladığı özel rapora göre insanlar, sanayi öncesi döneme göre dünyanın 1,0 santigrat derece ısınmasına neden oldu. Küresel ısınma şimdiden, kuraklıklara, sellere, atmosfer olaylarında beklenmeyen artışlara, deniz seviyesinde yükselmelere, buzulların erimesine yol açtı. Aynı rapora göre, sera gazı emülsiyonları bu şekilde artmaya devam ederse, küresel ısınma 2030 ile 2052 yılları arasında kritik 1,5 santigrat derece sınırını geçecek. Bu küçük sıcaklık artışı, sürdürebilir kalkınma, yoksulluğu önleme ve yaşam alanlarında birçok olumsuz etkinin kontrol altına alınması konularında bir eşik noktası kabul ediliyor.
Nüfus artışını kontrol edebilen tek canlı türü insan. Dünya nüfusu her geçen gün biraz daha artıyor. Bu daha çok gıda ve daha fazla temiz su ihtiyacı demek. Daha fazla gıda ihtiyacı, gdo'lu yiyecekler ve teknoloji sayesinde büyük ölçüde sağlanabiliyor. Lakin bu durum insan neslinin kendi ayağına kurşun sıkmasıyla eşdeğer. Teknoloji daha fazla sera gazı salınımı demek, yağmur ormanları GDO'lu tarıma açılarak doğanın dengesi bozuluyor. Sera gazını azaltmanın yegane yolu olan yenilenebilir enerji kaynakları, (hidroelektrik, güneş, rüzgar enerjileri vs) sera gazı üreten kaynaklara (petrol, doğalgaz, kömür gibi fosil enerji kaynakları) göre daha büyük yatırım gerektiriyor. Bugün atmosfere kişi başı en fazla sera gazı gönderen ABD, Kyoto protokolünü uygulamayan tek ülke!
Hem dünyada hem de yaşadığımız bölgede mevsimlerin değiştiğini, kuraklığın ve sellerin arttığını gözlemleyebiliyoruz. İklim değişikliği ve doğal afetler, yanlış siyasi kararlar nedeniyle zaten yıldan yıla azalma eğilimindeki tarım ve hayvancılığı olumsuz etkiliyor ve bu durum bitkisel ve hayvansal gıda fiyatlarının yükselmesine neden oluyor. GDO'lu gıdalar sağlığımızı tehdit ederken, hiçbir gıdadan eskiden aldığımız tadı alamıyoruz. Pek çoğumuzun aklına gelmese de, açlık, yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlikte küresel ısınmanın büyük rolü var.
Peki bu saatten sonra geri dönüş olur mu? Zor bir soru. İnsan türünün neler yapabileceğini kestirmek gerçekten zor. Son dönemde okuduğum kitaplar kainatta dengenin kaosa doğru meylettiğini ve sonumuzun kaos olacağını iddia ediyor. Her türlü olumsuzluğa rağmen dünyada ortalama yaşam süresi 1950 yılından bu yana 22 yıl artmış! Yaşlı nüfusa bakacak genç insan sayısının yetersiz kalması beklenirken tam aksine işsizlik gittikçe artıyor. Boşluğu teknolojik gelişmelerle kapatmaya çalışıyoruz. Bu da daha fazla sera gazı salınımına yol açmakta. Son olarak dünyayı sarsan pandemi krizi ve akabinde üretilen aşıların yaşlı nüfusu azaltmak amacıyla devreye sokulan bir proje olduğundan bahsediliyor. Bunu saçma bir komplo teorisi kabul etsek bile insanların buna benzer bazı planları akıllarından geçirebileceklerini düşünüyor olması ürkütücü. Geriye dönüş ancak, gelecek nesilleri düşünen ahlâk sahibi yöneticilerin, çevreye ve küresel ısınmaya karşı gereken önlemleri almalarıyla mümkün görünüyor bana göre. Böyle bir hareket küresel sermayenin biraz daha fazla para harcamak zorunda kalması anlamına geliyor. Sizce bu olası mı? Bence zor!
* Küresel ısınma ve iklim değişikliği, oldukça detaylı bir konu. Mümkün olduğunca teknik detaydan kaçındım. Mesela "karbon kredisi" ne hiç değinmedim. Mesleğim itibarıyla yenilenebilir enerji benim ilgi alanım. Konuya ilgi duyan arkadaşlarla yorumlarda tartışabiliriz.