Orta boy cam tepsinin içinde ince porselenden iki fincan dolusu çayla birlikte salona geri dönen Esther, sehpanın diğer tarafındaki koltuğa oturmadan önce fincanlardan birini Selma'ya uzattı.
- Anlattıkların beni çok şaşırttı Selma. Peki bu durum seni hiç mi rahatsız etmiyor?
- Doğrusunu söylemek gerekirse, böyle bir ilişki bana da ters gelmişti önceleri, ama insan zamanla alışıyor işte. Arkadaşlarımdan çoğunun durumu benimkinden daha iyi değil ki. Sağ eliyle saçını geriye toplarken şen bir kahkaha attı. Sonuçta ben de kendi dünyamı yarattım şekerim.
- Nasıl yani?
- Timur'un doğumundan sonra birlikte zevk alacağımız doğru dürüst bir şey kalmadığını fark ettim. Onu mutlu eden şeyler beni, beni mutlu eden şeyler ise onu mutlu etmiyordu. Ben de onu sevdikleriyle baş başa bıraktım. Timur’la ayrı bir dünya kurduk
kendimize. Fırsat buldukça kitap okuyorum. Eşleri benimkine benzeyen
arkadaşlarımla günler düzenliyor, sohbet ediyor, yiyor, içiyoruz. Senin gibi
birkaç arkadaşım daha var sık görüştüğüm. Onlarla vakit geçiriyoruz işte. Senelik izinlerde birlikte birkaç gün tatil yapıyoruz, hepsi bu.
- Bunun adı da evlilik oluyor yani, öyle mi?
- Aynen öyle. Birbirimize karışmadığımız sürece sorun yok yani.
Esther, duyduklarına inanamıyordu.
- Yıllardır arkadaşımsın, ilk kez anlattın bunları. Tek amacın beni rahatlatmak değil mi?
- Bak Esther, özel hayatımı kimseyle paylaşmamaya özen gösteririm, bana içini dökmeseydin ben yine anlatmazdım bunları sana. Ama bana esas tuhaf gelen senin duygu ve düşüncelerin. İçinde bulunduğun durumdan kurtulman için kimsenin sana faydası dokunmaz, çareyi bizzat kendin üretmen lazım. Sorunlarını Kemal’e anlatmaktan kaçarsan, ondan nasıl destek bekleyebilirsin ki! Seni rahatlatmak istediğim doğru. Evlilik de olsa, sonuçta eşlerin farklı mizaçlara sahip olduğunu, farklı şeylerden hoşlanabileceklerini anlatmaya çalıştım, kendi hayatımı örnek göstererek. İnsanların zevkleri ayrı, sevip sevmediği şeyler farklı olabilir. Evliliğin ilk yıllarında ortak paydalar ararız, hatta bazen bu uğurda fedakârlık yapmaktan kaçınmayız. Hiç istemediğimiz bazı şeyleri sadece eşimiz mutlu olsun diye sever görünürüz. Aradan yıllar geçer, sadece onu değil kendimizi de kandırdığımızı anlarız. Sonunda ya yollar ayrılır ya da herkes kendi yolunda devam eder. Ben ikinci yolu seçtim.
Esther’in kafası iyice karışmıştı. İnsanlar çevresine bakıp
başkalarının yaptığı şeyleri normal kabul ediyorlar ve buna göre hayatlarına yön veriyorlardı. Oysa olması gereken herkesin yaptığını yapmak değil, doğru olanı bulmaktı.
- Beni yanlış anladın sen, dedi Esther. Bak ben Kemal’i suçlamıyorum. Benim ondan beklediğim bir şey yok. Ona yardım etmek, gözünü açmak istiyorum. Evlilik, senin anlattığın gibi olmamalı. Eğer ortak şeylerden zevk almıyor, iyi vakit geçiremiyorsan, oturup konuşacak bir konun kalmadıysa birlikte olmanın ne anlamı var? Ben Kemal’le senin ve senin gibilerin durumuna gelmek istemiyorum. Haklısın, benim durumum da sana karışık gelebilir belki. Yani, ortada hiçbir şey yokken, birbirimizi ilk günlerdeki gibi sevmemize rağmen, aramıza soğukluğun girmesi, birbirimizin farkında olmayışımız... Bir yanım bütün sıkıntılarımın tek sebebinin Kemal’in işine karşı duyduğu sorumluluk duygusu olduğunu düşünüp ona hak verirken, diğer yanım bu duruma isyan ediyor. İşinden önce evde kendisini seven, ona hayatını adamış bir kadının beklediğini düşünecek duruma geldiğinde her şeyin düzeleceğine inanıyorum. Evet, onun sorunu benimkinden büyük. İşte bu yüzden bana ihtiyacı var. Ondaki marazi bir durum, biliyorum. Ama ben ona destek olmak konusunda kendimi çok aciz hissediyorum. İşlerinden dolayı bütün sevdiği şeylerden elini ayağını çekmek, kendini bir nevi inzivaya çekmek sağlıklı bir ruh hali değil.
***
İlaç etkisini göstermiş, başının ağrısı hafiflemişti. Acil olan belgeleri imzaladıktan
sonra Ümit’e telefon etti.
- Ümit Bey, seninkilerden bir haber yok mu hâlâ?
- Ben de şimdi sizi arayacaktım Kemal Bey, dedi Ümit. Müsaitseniz yanınıza geleyim.
- Tamam, gel bakalım, deyip kapattı telefonu.
Az sonra kapıyı tıklatıp içeri giren Finans Müdürünün yüzü gülüyordu.
- Oldu bu iş, dedi sevinçle. Bütün taleplerimizi kabul
ettiler.
- Yok ya, hiç beklemiyordum, dedi Kemal. Taleplerimizi kabul ettiler demek. Aldığı haber hoşuna gitmişti ama Ümit'in kendine pay çıkarması sinirlerini bozmuştu yine.
- Evet Kemal Bey, sizin ısrarınız üzerine, toplam fiyatın üzerinden yüzde beş indirim yaptılar.
Kemal, "Hah şöyle, haddini bil." dedi içinden. Sanki bir katkısı olmuş, kalkmış bir de sözüm ona caka satıyordu. Sözlerine devam etti, Ümit.
- Sizden en az yüzde on indirim istedi Kemal Bey, dedim. Bu oranın altında bir teklifi asla kabul etmez diye ısrar ettim ama yapabilecekleri son teklifin bu olduğunu söylediler.
"İyi bari, kedi, kedi olalı bir fare tuttun bari." diye söylendi içinden. Birden Anna geldi aklına.
- Aferin. Peki, ne yapıyorlar şimdi?
- Kemal Bey’in onayını almam lazım, dedim, odamda
bekliyorlar.
- İyi git kabul ettiğimizi söyle o zaman. Geçenlerde gittiğimiz bir et lokantası vardı, Nalan'a söyle de, orayı arayıp dört kişilik yer ayırtsın akşama. Neşesi yerine gelmişti, Kemal'in, Ümit'e göz attı. Bizi aç bıraktılar demesinler sonra, dedi. Masasının üzerinde incelenmek üzere bekleyen evrak dağına rağmen sırtından önemli bir yük kalkmıştı.
Hemen Feridun Bey’i arayıp müjdeyi vermeyi düşündü. Sabah yediği fırça epey canını sıkmıştı. Bakalım bu kez ne diyecekti. Onca stres, saatlerce harcanan mesai, uykusuz saatlerden sonra en azından tatlı bir söz ya da bir teşekkür hakkıydı. Ama maaş veriyordu ya (!) Ne kadar çalışırsan çalış, yaranamazdın bu patronlara. İnsanı iliğine kadar sömürürler, hayatını, ruhunu, ciğerini söküp alırlardı. Aynı düşündüğü gibi oldu. Feridun Bey, telefonu açıp, soğuk bir şekilde "İyi." demişti sadece. Kuru bir iyi! Ne sevinç, ne mutluluk, ne de teşekkür, hiçbir şey. Sadece üç harf dökülmüştü dudaklarından, iyi... Yine de şans yüzüne gülmüştü. Eğer iş bozulsaydı, açardı bayramlık ağzını yine. Onun gözünde bütün çalışanlar sabahtan akşama kadar ense yapar, bir işten anlamazlardı. Bütün doğru kararlar kendine, başarısızlıkla sonuçlanan bütün yanlış kararlar ise çalışanlarına aitti.
Devam edecek