KATEGORİLER

16 Şubat 2021 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 78


Ağaç Ev Sohbetlerinin 78. Haftasındayız. Sevgili DeepTone tarafından organize edilen etkinliğimizin bu haftaki konusunu öneren de kendisi. Sınırsız bir dünyanın hayalini kurmuş. Daha önceki haftaların sohbet konularını ve konuları öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın sorusu şöyle:

"Dünyada sınırlar kalksa ne olurdu?" 

Sevgili Deeptone'un yazısından alıntı yaparak başlayayım: "Gerçekleri severim diyen de yalan söylüyor. İnsanlar gerçekleri sevmez, bal gibi de yalanı severler. Ama öyle demezler." diyor sevgili hayaller prensesi. İnsanlar kötü şeyleri hayal etmez fakat gerçekler bazen acıdır. Benim hayalci bir yanım yok. Fakat, hayır, yalancı değilim, yalan söylediğimi kabul etmiyorum. Bu kez ben de hayal kurmaya çalışacağım elimden geldiğince. Gölgelerin gücü adına, bütün gerçeklerimi bir yana itip hayal gücümün sınırlarını zorlayacağım, eğer becerebilirsem.

Sevgili Deep, yazısının sonunda coğrafi sınırları dikkate almamızı istemesine karşılık tarlamızdan portakal çalanı tüfekle vuramayacağımızı söylemesi sınır konusunda kafaları karıştırmış olsa da konuya takılmayalım. Sınırların ne önemi var. Başta ABD olmak üzere süper güçler sınırları hiçe sayıp zaten bütün dünyaya hükmediyor. Devletler arası savaşlar olmazdı fakat iç savaşlar devam ederdi. Yok kötü düşünmeyeceğim, savaş lafını ağzıma almamam lazım, hayal kuracağız şurada. 

Evet, vizeler kalkardı, seyahat için pasaport çıkarmaya gerek kalmazdı. Cebimize kimliğimizi koyup dünyanın diğer ucuna gidebilirdik.  Irkçılık, sömürü aynen devam ederdi. ABD'nin sınırları içinde ırkçılık devam etmiyor mu? Hitler kendi topraklarında soykırım yapmadı mı? 

Güzel şeyler düşünmeye çalışıyorum, aklıma bir şey gelmiyor, ne zormuş hayal kurmak! Şimdi sınırsız bir dünyanın başında illa ki bir yönetim olmalı değil mi? Bakın burası çok önemli! Başa Atatürk gibi muhteşem bir insanı getirelim. Hayal değil mi bu canım, karışmayın.

Devlet, ülke diye bir şey kalmayacak! Ne güzel... Ama sınırları kaldırsanız bile milletleri yok edemezsiniz, onlar olacak. Dünyanın bütün topraklarında değişik milletler serbestçe dolaşacak, kaynaşacak. Melez bir ırk oluşacak zamanla, dünya ırkı. Bunun için biraz sabırlı olmak gerekir tabii.    

Sınıfsal farklılıklar da kalkacak. Refah seviyemiz yükselecek, üretim artacak, sanata gereken önem verilecek, okuma oranı artacak, dünya yaşanılır hale gelecek. Nasıl mı? Atatürk'ü başımıza getirdik ya! Siz de bir tuhafsınız yani...   

Oh, içim açıldı, güzelmiş hayal kurmak, ah şu gerçekler olmasa...

32 yorum:

  1. Deep'in yazısını okuyunca "İş coğrafi sınırları kaldırmakla bitmiyor ki! Asıl mevzu ırk, millet, devlet, yönetim kavramlarında gizli." yazmak istemiş ama bunu ifade etmenin kısa bir yolunu o an bulamamıştım. Sizin yazınızı okuyunca yazayım dedim Mr. Kaplan. Coğrafi sınırlardan önce kafalardaki sınırlar kalkmalı bence. Yoksa çok bir şey değişmez. Pasaport zorunluluğu kalksa bile mevcut ekonomik koşullarda kim nereyi gezebilir? Başka millet, başka ırk, başka din, başka insan algıları değişmedikçe değil dünyanın öbür ucunda, burnumuzun dibindeki yerlerde bile iş, eş, ev vb. bulup yaşayamayız. Sorun coğrafi sınırlar değil de zihinsel sınırlar bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ya! Yanlış hatırlamıyorsam eskiden gomonistlerin bir rüyası vardı. Gelecekte sınırları olmayan ve insanların mal mülk sahibi olamayacağı bir dünya hayal ediyorlardı. Sınır kavgalarında köylülerin bir karış toprak için birbirlerini katlettiği bir dünyada ülke sınırlarının kalkacağını düşünmek yersiz. Deep de bunu biliyor elbette. Onun işi hayal kurmak, bu yüzden hayalde öte bir durum değil bu. Dünyayı yaşanılır hale getirmenin yolu elbette sınırların kaldırılmasından geçmiyor. Söylediklerinize kesinlikle katılıyorum, sorun coğrafi sınırlar değil. Ben imkansız olduğunu bildiğim halde sorunu önemli ölçüde çözecek bir formül hayal ediyorum. Miras olayını ve aileler arasında taşınmaz satışını kaldırsak nasıl olur? Varlıklı bir insan ömrünü tamamlayınca bütün varlığı devlete kalıyor, devlet bunu değerlendirip halka ücretsiz eğitim, sağlık ve bayındırlık hizmetleri sunuyor. İnsanların sınırsız hırsına gem vurabilecek bu uygulamada insanca yaşama kucak açabiliriz. Oysa mevcut düzende gelir adaletsizliği dayanılmaz boyutlara gidiyor, insani değerler ayaklar altına alınıyor. Teşekkürler:)

      Sil
  2. Bir İngiliz ya da Amerikalı da acaba bizim gibi vize ya da pasaport olayını bu kadar önemsiyor mudur? Dilleri heryerde geçiyor, vize dertleri yok. Onlar için bu hayal yavan kalıyor mudur?Biz galiba sıkışmış halde yaşıyoruz ülkemizde. Hayaller de genelde yurtdışı ile ilgili oluyor.Bazen bu bana ilginç geliyor. Ben gurbetçi olamam, hayallerim o yönde hiç olmadı da eşimde vardır yurtdışı hayalleri. Sınırsız bir dünya zormuş gibi geliyor bana. Herkes bir yerleri, bir şeyleri sahiplenmiş.Paylaşmak zor olabilir.Doğuştan var bu ,bir çocuk bile oyuncağını zor paylaşırken,büyükler sınırları kaldırıp ,herkes karışsın ,der mi? Ama hayali olarak olur tabi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sınırların kaldırılmasının bana da vereceği fazla bir şey yok. Param olduğu takdirde sınırların ne önemi var? Param yoksa sınırları kaldırmak neye yarar? Amerikalı bir aylık maaşıyla ülkemize gelip bir yıl geçirebilir ama biz bir yıllık maaşımızla Amerika'da bir ay yaşayamayız. Sınırların kaldırılmasının pek bir önemi yok bu yüzden. Sorun bu değil. Dediğiniz gibi sınırları kaldırmak imkansız. Bunun hayalini kursak bile hayatımıza önemli bir katkı sunmayacağı net:)

      Sil
  3. Çocuklar hayal kurmayı nasıl da severler. Kah Rapunzel'in saçlarına tutunarak kuleden iner, bazen Pamuk Prenses olur yedi cücelerle ormanda. Bazen anka kuşuyla Kaf Dağına uçar. Efsaneler, destanlar da masallar gibidir. İnsanı bir başka dünyaya götürür.
    Yetişkinler çocukların o saf ve masum dünyasına ne kadar ulaşabilirler? İzin verilmez ki. Hayaller paramparça olur. Dünya henüz o kadar temiz değil...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deep benim bu denli gerçekçi olmama kızıyor belki, ben de onun bu kadar hayalci olmasını garipsiyorum. O gerçeklere sırtını dönüp hayal dünyasında huzuru bulurken ben hayallerden uzak gerçekleri değiştirmek için aşırı bir mücadeleye girmeyip onları olduğu gibi kabul ederek rahatlatıyorum kendimi. İkimiz bir mıknatısın zıt kutupları gibiyiz bu anlamda:) Yaşımızla ilgili bir durum olduğunu sanmıyorum, karakterlerimiz farklı muhtemelen. Çocukken bile hatırladığım kadarıyla öyle uçuk hayallerim olmadı. Süpermen gibi kahramanlar hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Evet, dünyamız temiz değil, belki de bu yüzden hayal kurmakta zorlanıyorum. Çünkü hayaller her zaman güzeldir. Kötü bir hayalin peşinde koşmak mantıklı bir yol değil. Teşekkürler:)

      Sil
  4. Sınırlar biraz da insanların kafasında. Zor bu anlamda kalkması

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle hak veriyorum size. Kalkması zor olmasının yanı sıra kalkmasının da pek faydası olmaz kafalar değişmedikçe:)

      Sil
  5. AB üzerinden gideceğim. AB içerisinde sınırlar yok, para tek, bir çok kurumun işleyişi ve mentalite de benzer fakat, yine milliyetçilik var. Dil farklı bir defa, 50km içinde 3 dil değiştiriyorsunuz, dili bırakın lehçe bile farklı ve herkes ama herkes birbirini ötekileştiriyor aslında. Asla "biz avrupalıyız" mentalitesi yok ve olamaz çünkü insan doğasına aykırı. Biz ve ötekiler, bizim savunma mekanizmamız olarak genlerimize kodlanmış bunu aşmamız mümkün değil. O nedenle sınırlar her zaman olacaktır, ülke sınırı olmasa da ırk, din, dil sınırı her zaman olacaktır....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. AB'yi ben de düşündüm. AB, ABD ye karşı kurulan bir güç birliği, başka hiçbir özelliği yok. İnsan yine aynı insan. Genetiğimizi değiştiremediğimiz için hayal kurmak yerine yapabileceklerimizi ıslah etmeye çalışmak, gücümüzün yetmediklerini de olduğu gibi kabul etmek en hayırlısı. Doğuştan gelen ve değiştirilmesi pek de mümkün olmayan ırk, din ve dil gibi özelliklerin sebep olduğu farklılıklar, sınırlar ortadan kalksa bile eşitliği ve huzuru sağlayamaz bence de...

      Sil
  6. Hayal etmek bile imkansıza yakın değil mi?:-)) Bütün sınırlar zihinde.. Bütün sınırlar zenginlik ve fakirlikte. Konu çok güzel ama hayalleri bile zorlayan bir konu:-) Ellerinize sağlık, keyifli bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben ne kadar kendimi zorlasam da hayal kurmayı beceremiyorum:))) Haklısınız özellikle bu konuda gerçekleri unutup hayal kurmak benim için imkansızdı diyebilirim:) En zorlandığım yazılardan biri oldu bu. Teşekkürler:)

      Sil
  7. ya bunlar hayal mi şimdi :) bak ne dicem, bu kadar sıkıcı hayal duymadım yaa :) hayalde bile siyaset var sende :) ama atatürk hoştu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil, biliyorum. Yazıyı yüzüme gözüme bulaştırdım, ne yapayım:))) Evet, yani benim tek hayalim Atatürk. Onun dışında hiçbir hayalim yok. Ah keşke çıkıp gelse de şu memleketi bir düzene sokabilse... Bak bunu hayal etmek bile içimi açtı:)

      Sil
  8. cografi sınırlar kalkınca zaten tarla sınırları da kalkar ki yaa yani gerek kalmaz. tamam sen gerçek sevebilirsin ama inan azınlıktasın. dünya çapında bir anket yapılsa gerçeği seçenler bence yüzde onu yirmiyi geçmez :) ormanda patika olur ya, bir patika gerçeğe diğeri de yalana hayale götürse herkes yalana gider diyorum ama gerçeğe giden sayılı sayıda insan da olabilir tabii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atma şimdi deep:))) AB'de sınırlar kalktı, herkes tarlasını komşusuna mı açtı da ben bilmiyorum. Evet, azınlıktayız gerçek severler, kabul ediyorum. Eğer çoğunlukta olsaydık dünya bu halde olmazdı zaten:)) Madem bu dünya yalandan şikayetçi, o zaman gerçeğe dönmenin vakti gelmedi mi daha?:)

      Sil
    2. ya sen hiç ütopist değilsin gerçekten yani futurist de değilsin tipik bir distopiksin :) ab değil dünyadaki tüm coğrafik sınırlar kalkınca devletler ortadan kalkmış oluyor, bu kararı verebilen dünya insanı zaten mülkünü çitle çevirmiycek ki, buna gerek kalmıycak, benim tarlam yok o zaman, sınırları kaldıran dünya insanı kendi tarlasının sınırını daha kolay kaldurur:) baak sana iki yazar, seveceğin türden, jean baudrillard, noam chomsky, ikisini de çok severim, okumadıysan kitaplarını okuyabilirsin :) bir de sana bir sanatçı, bak izle de insan neler yapabiliyor bir bak, ama iyi araştır bak videolarını izle, derren brown, izlemediysen tabii, şaşar kalırsın :)

      Sil
    3. Ne ütopist ne de fütüristim. Hele hele distopik hiç değilim bir kerem:)) Bana bir sıfat yakıştırmak istiyorsan, realist ve rasyonalist diyebilirsin. Senin bu söylediklerin komünizmi çağrıştırıyor evlerden ırak:) Onun da ne başarı elde ettiği ortada. Yazdığın isimlere bakayım, teşekkürler. Bu arada Designated Surviver dizisinde yirminin üzerinde bölüm seyrettim artık sıkmaya başladı, yeni yeni olaylar icat ediyorlar. Sanırım onu bırakacağım.

      Sil
    4. e bırak tabii sıkıldıysan, ben bütün diziyi iki üç gecede bitirmiştim, sen bir iki ayda bitiremedin, öyle izlemek keyifli olmuyor ki :)

      Sil
  9. Gerçekten insan kendi başına kafasındaki sınırları kaldırmalı önce daha sonra dünyayı daha güzel bir yer yapmaya odaklanmalı... Kim bilir o zaman belki barış da geldi, sınırmış, ülkeler arası savaşmış, açlıkmış hiç bir kötülük kalmaz... Ama işte hayaller ve gerçekler diye bir şey var...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Savaşları, açlığı ortadan kaldırmak için genetiğimizin değişmesi lazım sanırım:) Hayaller ve gerçekler her zaman olacaktır. Belki en güzeli gerçekçi hayaller:))

      Sil
  10. Sizin bu konudaki görüşlerinize katılıyorum. İnsanın genetiği ve varoluşu gereği böyle bir tablonun gerçekleşmesi imkansız. İnsan türü var oldukça görüş farklıkları olacaktır. Her birey kendi içinde benzersiz bir kimlik taşır. Bazı kimlikler maalesef kendi kimliklerini tüm insanlığa dikta etmeye çalışıyorlar. (Hitler gibi) Tekrar üzülerek söylüyorum, dediğiniz gibi dünya tek devlet olsa ve Atatürk başta dahi olsa insanlar içindeki gruplaşmaları yok edemezsiniz. Gruplaşmalar oldukça kaos her zaman olacaktır. Bu konuyu işlediğim yazım bu cumartesi için planda yayına girecek. O yüzden artık geri kalan yorumum, yazıma kalsın. ( İçiniz açıldığı, uçtuğunuz, kaçtığınız hayalleri kurabilmek aslında çok güzel bir yetenek olsa gerek çünkü geçek dışı hayaller kuramıyorum. Bu biraz bilim kurgudan uzak kalmam sebebiyle gerçekleşti sanırım. İlk okul çağlarımda gerçeği anlatan, psikoloji ve psikanaliz temalı kitapları okumayı tercih ederdim.) Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Sözlerinize katılıyorum. Atatürk'le ilgili sözlerim bir hayalden ibaret elbette. Ben ve benim gibi düşünenlerin hayalinde her yönüyle mükemmel bir lider figürü Atatürk. Zira son derece kısa bir süre içinde topraklarımızı dünyanın en güçlü devletlerinin işgalinden kurtarıp yeni bir cumhuriyet kurabilmek için sadece askeri deha olması yetmez. Onun askeri başarısının yanı sıra izlediği siyaset, millet şuurunu aşılaması, devrimleri, üretime dönük hamleleri son derece etkileyici. Ama bütün bunları demokratik yollardan başardığını söylemek mümkün değil elbette. Aslında demokrasi de dahil ideal bir yönetim sisteminin olmayacağını iddia edebilirim. Bütün mesele adil, insana değer veren, kendi ve yandaşlarının çıkarını değil, vatandaşlarının çıkarını gözeten, akıllı politikaları uygulamaya koyabilecek yöneticileri bulmakta. Eğer toplumda adalet, fırsat eşitliği varsa ne gruplaşma ne de kaos olur bence. Sorun sistemde, sistemi sorgulamak lazım. Evet insanın genetiğinde egoizm var, kapitalist sistem de bunu destekliyor. Bütün bunları aşıp refah toplumuna ulaşmak teorik açıdan mümkün olsa bile pratikte imkansız olduğunu biliyorum. Benim de hayal kurmada sıkıntım var ve dünyanın mevcut düzenini görünce karamsarlığa düşüyorum. Bu yazımda ilk kez kendimi zorlayarak hayal kurdum ve böyle bir görevi üstlenebilecek yegane kişi olarak Atatürk'ten başka biri aklıma gelmedi:)

      Sil
    2. Daha yeni Abdülhamid'in devriliş dönemini ve bu süreçte Abdülhamid'in politikalarını kısacası direnişini okudum. Ortada türlü oyunlarla yıkılan bir devlet yapısı var. Güçlü bir devlet yapısının karşısında oynanmış güçlü stratejik oyunlar gözlemliyoruz. Böyle bir yıkımı toparlamak pekala demokratik yöntemlerle olması beklenemez. Osmanlıda yapılmış olan bazı hatalar başkadır. Burada bahsetmek istediğim hülasada bu değildir. Ama Abdülhamid okuduğum ve bildiğim kadarıyla kudretli ve basiret sahibi bir padişah olmasına karşın yıkıma direnememiştir. Sonrasında kötü bir yönetim ve kaybedilen topraklar ve savaş ortasında devletsiz bir vatan, bu durumda oylama yaparak cephede savaş kazanamazsınız. Hürriyet gazetesi kitabında attığı başlıkla aslında Atatürk'ü güzel bir şekilde tanımlamıştır. "Bir Dâhinin Hürriyet Aşkı" Evet, bu aşk bugün Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Hiçbir insanın kusursuz olması mümkün değildir. Bunun ışığında Atatürk'te de kusurların olması gayet tabi bir durum olacaktır. Bu alana biraz girilmiş madem bende bir açıklama ve fikir beyan etmek istedim. Konuya tekrar dönecek olursam herkes kendi ilmi ışığında olayları değerlendiriyor. İnsan ilmi ışığında ancak karanlığa ışık tutabiliyor. Benim tarih ilgili okuduğum kitap ve edindiğim bilgi kısıtlıdır. Devlet yapılarından pek anlamam ancak insanın biyoloji ve psikolojik yapısı gereği geçmişten bugüne, sistem kuranında insan faktörü olması ile bahsettiğiniz tabloların gerçekliğini savunuyorum. Hayal kurmak biz gibi insanlığın dertleri ile dertlenen ve bu dertlerle sabahlayan, paydaş insanlar için pekte mümkün olmuyor. Maalesef biran için bile olsa kendimizi bu dünyanın gerçekliğinden soyutlayıp hayal dünyasına dalamıyoruz. Keşke yapabilsek...

      Sil
    3. Yazdıklarınızı zevkle okudum. Aslında karşı çıkacağım herhangi bir durum yok anlattıklarınızda. Abdülhamit hakkında farklı değerlendirmeler yapılıyor, yapılmaya devam edilecektir de. Son döneme kadar onu, "kızıl sultan" lakabıyla gaddar, can korkusu içinde yaşayan ve bu yüzden çevresindeki jurnalcilerden beslenen bir kişi olarak tanıdık. Bazı kaynaklar da tam aksine onun vatan topraklarını içten ve dıştan gelen tehditlere karşı korumaya çalışan, basiretli bir padişah olduğundan dem vururlar. Tarihi her zaman kazananlar yazar. Hitler bile eğer savaşı kaybetmeseydi, bugün bambaşka bir konumda olurdu dünyanın nazarında. Evet, Monarşi ve Halifeliğin yıkılması, yerine kurulan devletin demokratik bir cumhuriyet olması pek çoğumuzun hoşuna gidiyor belki ama benim gözümde değişen fazla bir şey yok ne yazık ki. Yönetim sistemi toplumu ayakta tutan bir iskelettir fakat nihayetinde bunu işleten yine insandır. Adil ve ahlaklı bir yöneticinin sistem ne olursa olsun ülkesini her türlü dış etkilerden koruyup milletini refaha kavuşturabileceğini düşünüyorum. Ancak daha da önemlisi insanlar arasında ırk, din, dil ayrımı yapılmaksızın bunun başarılması. Çünkü söz konusu ayrımlar toplumun içine nifak tohumları sokan, sömürüye imkan veren öğelerdir. Atatürk, bir insan olarak illa ki hata yapmış olabilir. Son dönemde devleti kuran ve dünyanın hayranlığını kazanmış bu insanı her türlü hakarete maruz bırakmak moda haline gelirken hangi hataları yaptığı konuşulmuyor, ya da konuşulanlar benim nazarımda hata değil! Bu yüzden Atatürk'ün nerelerde hata yaptığı merak ettiğim bir konu. Çoğu insan padişahlığı ve hilafeti kaldırdığı, tekke ve tarikatları yasaklayarak devleti dinsizleştirdiğinden şikayetçi. Oysa bunlar benim ona hayranlığımın temelinde yatan şeyler. Evet, bütün bunları sadece on yıl uygulama fırsatı buldu. Son yıllarında zaten hastalığıyla uğraştı. Sağlıklı zamanında eğitime, üretime, Türk diline yaptığı katkılar, kadına vermiş olduğu değer inanılmaz. Belki zamanı olsaydı dini örgütleri devlet denetiminde serbest bırakır Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumu fesheder, bu tür yapıların devlet desteğini keserdi. Bilindiği üzere batıda dini kurumlar, sadece müritlerinin desteği ile çalışmalarını yürütür, siyasetle ilişikleri kesiktir. Ne yazık ki bunu yapmaya ömrü vefa etmedi. Geldiğimiz noktada Abdülhamit devrini mumla arıyoruz, üstelik demokrasiden dem vurarak yapıyoruz bunu.

      Dediğiniz gibi insan faktörü yaşamın her alanında belirleyici oluyor. İyi bir insan en kötü yönetim sisteminde bile harikalar yaratabilirken kötü bir insan en iyi yönetim sistemini toplumu ezmek, baskı altına almak ve sömürmek için kullanabiliyor. Bu arada yazılarınızı en kısa zamanda okuyacağım, fikirlerinizi paylaştığınız için teşekkürler:)

      Sil
  11. Bence sınırlarla birlikte mülkiyet ve para ortadan kalkarsa başka bir dünyayı yaşayabiliriz.tabii kurallar ve mahremiyet filan kalmalı.şirinler gibi filan olalım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak bu söylediklerin çok etkili olur. Mülkiyet ve paranın kalkması, adil ve eşitlikçi bir düzen dünyayı değiştirir. Kurallar bu esaslara göre düzenlenebilir. Tabii ki asla hayata geçmeyecek hayaller bunlar:)

      Sil
  12. Deep'ten buraya gelince yere inmek için acil iniş takımlarımı açmam gerekti :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle:))) Deep gökyüzünde süzülürken ben yerlerde sürünüyorum:))) İki yoldan birini seçmek zorundasın, biri hayal, diğeri gerçek:)))

      Sil
  13. Yaa başa Atatürk'ü getirmek ne güzel olurdu. Aslında yaşaması fikri bile beni mutlu etmeye yetiyor. Keşke görebilsek, tanıyabilseydik gerçekten.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atatürk bugün başımızda olsaydı, şüphesiz bütün dünya bizi sözde değil özde kıskanırdı:) Hayali cihan değer...

      Sil