"Bazılarımız insanın dünyayı olumsuz yönde etkilediğini, diğerlerimiz ise insanın dünyayı olumlu yönde etkilediğini düşünüyor. Siz ne dersiniz?"
Doğrusunu söylemek gerekirse, şimdiye kadar insanların dünyayı olumlu yönde etkiledikleri görüşünü savunan bir kişiye henüz rastlamadım. Aksine, çevre kirliliğine yol açmaları ve doğanın dengesini bozmalarından dolayı, gelecek nesilleri olumsuz yönde etkileyeceği bilimsel olarak kanıtlanan tek canlı türünün insan olduğu tartışılmaz bir gerçek. Bununla birlikte bazı insanların tamamen "bireysel" gayretleriyle gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakma mücadelelerini takdirle karşılamaktayım. Sözgelimi geçen gün tesadüfen rastladığım Amerikalı bilim kadını, Dian Fossey, konforlu hayatını bırakıp Ruanda'nın dağ ormanlarında on sekiz yıl boyunca gorillerle birlikte yaşamış, onların sevgisini ve dostluklarını kazanırken aynı zamanda bu hayvanlara karşı girişilen katliama engel olmaya çalışmış. Fossey'in hayatı, 1988 yılında "Sisteki Goriller" adıyla beyaz perdeye aktarılmış bulunuyor. Dian Fossey'in yaşamı, bir kadının yaşamak için bir yandan doğayla diğer yandan doğaya zarar veren insanlarla yaptığı mücadelenin öyküsü. Ne yazık ki sayıları zaten az olan bu değerli insanların yaşamları hazin bir şekilde son bulmakta. Fossey de, 28 Aralık 1985 tarihinde gorillerin el ve ayaklarını pazarlamak için ormanda büyük katliam yapan çeteler tarafından kulübesinde silâhla vurularak öldürülmüş.
Dünyayı yaşanılır hale getirmek için Dian Fossey gibi kendisini bu işe adayıp benzer çabalar gösteren kaç kişi sayabiliriz. Evet, eskiye oranla daha rahat yaşıyor olabiliriz. Çamaşır makinemiz, bulaşık makinemiz arabalarımız, gemilerimiz, uçaklarımız var, doğru. Daha kısa sürede daha temiz yıkanıyor giysilerimiz, bulaşıklarımız. Daha konforlu ve tez vakitte ulaşıyoruz gideceğimiz yere. Fakat suları deterjanla kirletiyoruz, hava kirliliğini önemsemiyoruz pek. Evet, rahatımız yerinde, düne göre çok memnunuz halimizden. Ancak bunların hepsi doğayı tahrip etmekte, çevreyi kirletip gelecek yaşamı tehlikeye sokmakta.
Yaşamın doğal bir hızı, her şeyin bir zamanı var. Dünya turunu ne zaman tamamlayacağını, erik ne zaman çiçek açacağını, buğday, baş vereceği zamanı bilir. Gel gelelim doyumsuz insan, beklemeye ve kanaat etmeye karşı tahammülsüzdür. Doğal hızını geçmeye çalışır yaşamın, yarışır adeta doğayla. Bu tahammülsüzlük farkında olmadan hem kendisine hem diğer canlılara zarar verir. Bununla kalmaz, kendinden sonraki nesillerin geleceğini de karartır.
İsrafı önlemenin, gereksiz tüketime son vererek yaşam tempomuzu düşürerek sağlıklı bir çevrede daha güzel bir dünyanın, daha güzel bir geleceğin kapısını aralayabilirdik belki. Lâkin dünyanın böyle bir düzeni yok. Kaos hüküm sürecek. Hiç şüpheniz olmasın, bir türlü önüne geçemediğimiz egomuz ve gemleyemediğimiz hırsımız yüzünden hem kendi türümüzün hem de diğer canlı türlerinin kuyusunu kazmaya devam edeceğiz. Hayır, hayır olağanüstü bir durum değil bu, moral bozmaya gerek yok. Sonumuzu kendi ellerimizle hazırlayacak olmamız şaşırtmamalı hiçbirimizi. Hiçbir din bu dünyada cenneti vaat etmiyor zira.