Yazar: Markus ZUSAK
Çeviren: Selim Yeniçeri
Sayfa Sayısı: 574
Yayınevi: Martı Yayınları
Avustralyalı 1975 doğumlu genç bir yazar Markus Zusak'ın romanını okumaya başladığım o ilk anı hatırlıyorum. 2005 yılında yazılan, dünyada onlarca dile çevrilmiş ve birçok ülkede haftalarca "bestseller" olmuş, ödüller kazanmış, Oscar'a aday filmi çekilmiş bir kitaptan bahsediyorum. Kitabın kapağında kitabın ve filmin başkahramanı Liesel Meminger sıkı sıkıya kucakladığı kitabıyla yanmakta olan Himmel Sokağında dikilmiş, masum bir yüz ifadesiyle hüzün saçıyor. Sonra adetim olduğu üzere kitabın arkasına önüne bir göz attım. "Merak uyandıran ve vicdanlara seslenen bir hikâye." demiş The Washington Post. Olabilir, bestseller olmasının da önemi yok benim için. Pazarlama tekniğini kullanarak haksız ün kazanmış pek çok kitap var. Kalın bir kitap, oyuna gelmemek için şöyle bir sayfalarını karıştırmak istedim. Yok bu benim seveceğim bir kitap değil. Kişisel gelişim kitaplarındakine benzer birkaç sayfada bir kalın harflerle yazılmış ara başlıklar, basit sayılabilecek karikatür gibi çizimler. Elime aldığım bu kitap çocuklar için yazılmış olmalı. Neyse aldım bir kere elime. Okumaya başladım. Önsözün anlatıcısına kulak verdim. Kim bu anlatıcı? Yazarın kendisi mi, kahramanlardan biri ya da bir yakını, dostu?
"Kendimi düzgün bir şekilde tanıtabilirim ama aslında buna gerek yok. Beni çok çeşitli değişkenlere bağlı olarak yakında çok iyi tanıyacaksınız zaten. Zamanın bir yerinde, olabildiğince samimi bir şekilde yanınızda duracağımı söylemem yeterli. Ruhunuz kollarımda olacak. Omzuma bir renk konacak. Sizi nazikçe uzaklara götüreceğim."
Doğal olarak merakımı yenemiyorum. Hangi hadsiz bana bunları söyleyebilir, bu ne cüret! Eşime soruyorum, "Okudun mu bu kitabı? Ben bir şeye benzetemedim, ne dediği anlaşılmıyor." Eşimin cevabı olumsuz, başladım ama hoşuma gitmedi, bıraktım diyor. O zaman kim aldı bu kitabı? Oğlumuz almış olmalı. Çocuk ne görse alıyor zaten. Her zamanki sıralamayı bozup kitap hakkında yorumları okuyorum. Hayret bir şey, yorumların hepsi kitabı yere göğe sığdıramıyor. Yok, ben bu kitabı okuyacağım. Zaten başladığım kitabı her şartta bitirmeye şartlamışım kendimi...
Birinci kısım, sayfa 23. Himmel Sokağı'na Varış. Kelimeler kanatlanıyor ve beni usulca sarmaya başlıyor. "Ocak 1939'du. Dokuz yaşındaydı; yakında on olacaktı." Hitler Almanya'sında insanlık tarihinin en acı yılları... Olayların akışı, kullanılan üslûp, karakter tahlilleri, kelimelere yüklenen lirik anlatım, kısa sürede kitabın formatından duyduğum rahatsızlığı unutturup beklemediğim bir merak, hüzün ve haz duygusu bırakıyor içimde. Nazilerin İkinci Dünya savaşında yaptığı soykırıma dair birçok film izledim, bir sürü kitap okudum. Bu kitap konu itibarıyla bildiğim ya da tahmin ettiklerimin ötesinde edebi açıdan da çok etkileyici.
Liesel Meminger, komünist bir ailenin kızı. Hitler'in kara listesinde yaşam hakkı tanınmayan, başta Yahudiler olmak üzere zenciler ve kendilerinden olmayan diğerleri gibi yerlerinden sürülen, yok edilmeye çalışılan ailelerden biri. Babasının ne olduğu meçhul. Annesiyle birlikte, karlı bir günde yaptıkları tren yolculuğu sırasında beş altı yaşlarındaki hasta kardeşini ölüme uğurluyor. İlk istasyonda kardeşinin mezarı başında kazıcılardan birinin düşürdüğü kitabı eğilip yanına alıyor. Kitap hırsızının ilk vukuatı olmayacak bu. Genç kızı önce annesi terk ediyor ve sosyal bir kurum tarafından Hubermann ailesine teslim ediliyor. Bundan sonraki dört yılda savaşın yıkıcı etkisiyle zor yıllar geçiren Liesel, hayatına giren kişilerden çoğunu kaybediyor. Romanda geçen bütün karakterleri, yerleri, olayları, duyguları gözünüzün önünde canlandırıyorsunuz. Yazar bunu başarırken hiçbir aşırılığa ve duygu sömürüsüne kaçmıyor. Bununla birlikte kullandığı ifade tarzı yürekleri sızlatıyor.
Hans Hubermann; Kitap Hırsızı'nın üvey babası, son derece şefkatli, yumuşak ve sevecen biri. Birinci Dünya Savaşında şans eseri hayatta kalmasını sağlayan ve onun yerine ölüme koşan arkadaşı bir Yahudi. Ona olan borcunu yaşamını riske ederek ödemeye çalışıyor. Karısı Rosa ise tuhaf bir tip. İri yarı, asık suratlı, itici ama nasıl oluyorsa yumuşacık bir kalbi var. Rudy Steiner, komşunun oğlu, Kitap Hırsızı'nın sırdaşı, en iyi dostu. Max Venderburg; Hans Huberman'ın hayatını borçlu olduğu adamın oğlu, Nazi Almayası topraklarında olmaması gereken bir kişi, bir Yahudi. İlsa Hermann; Belediye Başkanının karısı, zulmün kol gezdiği yerde iyi kalpli bir melek. Ve mesaisinin çoğunu salgın hastalıklarda, katliamlarda ve savaşlarda geçiren bir melek daha, ölüm meleği...
Kitabı ilginç kılan bir özellik de zaman zaman Azrail'in anlatıcı rolünü üstlenmesi. İnsanların mezalimi karşısında o bile imana geliyor. Öyle büyük acılar, öyle büyük işkencelere maruz kalınıyor ki ölüm artık bir kurtuluş, mutlu son. Azrail insanların ruhlarını kucaklayıp göğe yükseliyor, onları huzura erdiriyor. Kitabın ilk sayfalarındaki anlatıcının sırrı çözülüyor.
"Hitler'in yönetiminde geçen onca yılda kimsenin Führer'e benim kadar sadakatle hizmet etmediğini söylesem yalan olmaz sanırım. Bir insan benimki gibi bir kalbe sahip değildir. İnsan kalbi bir çizgiyken benim kalbim daire biçimindedir ve doğru zamanda doğru yerde olmak konusunda kusursuz bir yeteneğim vardır. Bunun sonucu olarak, insanları hep en iyi ve en kötü durumlarda bulurum. Hem güzelliklerini, hem çirkinliklerini görürüm ve ikisinin nasıl aynı yaratıkta olabildiğini merak ederdim. Ancak onlarda da benim kıskandığım bir şey var. İnsanlar ölecek kadar akıllıdırlar."
Kitabı çok beğendiğimi söylemeliyim. Okunması gereken bir kitap. Duygu sömürüsü yapmıyor, kullanılan üslûp etkileyici. Kitabın sonunda gözyaşlarımı saklamak için ıssız bir köşe aradım. Bir yandan büyük bir ferahlık ve mutluluk veren bir rahatlama. Kelimelerin gücü. Bir kurgu bu kadar gerçek anlatılabilir mi? Yazar Zusak bunu başarmış. Çeviri de güzeldi, o duygusal ortamı, mekân ve karakterlerin ruh hallerini olduğu gibi yansıtmayı başarmış.
Kitabı bitirdikten sonra filmini izledim. Fena değildi ama kitabın verdiği tadı alamadım. Son zamanlarda okuduğum ve gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim güzel kitaplardan biri oldu Kitap Hırsızı.