Babalar ve Oğullar - Ivan Sergeyeviç TURGENYEV
Çeviren: Ergin ALTAY
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 260
Blogger Kitap Kulübünün saygıdeğer üyeleri, değerli okurlar: "she is the man" arkadaşımızın kurduğu Blogger Kitap Kulübünde bu ay, sevgili "Şule Uzundere" arkadaşımız tarafından önerilen Ivan Sergeyeviç Turgenyev'in "Babalar ve Oğullar" romanını değerlendirip tartışacağız. Aralık ayının BKK ev sahibi, "she is the man", arkadaşımızın seçtiği kitap ise, yazar Daniel Keyes'in "Algernon'a Çiçekler" adlı romanı. Kulüp üyelerine ve bütün kitapseverlere iyi okumalar dilerim.
Rus yazar, Ivan Sergeyeviç Turgenyev (1818-1883) soylu bir ailenin çocuğu olarak Oryol'da doğdu. Süvari albayı bir baba ile okumuş, eğitime, kültüre düşkün fakat oldukça sert mizaçlı, arazilerinde çalışan 5.000 kadar toprak kölesini kırbaçlatacak kadar acımasız bir annenin oğludur. Turgenyev 9 yaşındayken ailecek Moskova'ya göçerler. Burada özel okullarda özel öğretmenlerden ders alır, Almanca, Fransızca ve İngilizceyi ana dili gibi öğrenir. Moskova ve Petersburg üniversitelerinde eğitim alarak felsefe bölümünü bitirir. Çevresini oluşturan insanlar genellikle toprak köleliğine karşı duran, aydın kesimdendir. İlk ciddi çalışmalarına 1842 yılında başlar. Puşkin'in ortaya attığı ve Gogol'un geliştirdiği gerçekçilik akımında eserler vermeye başlar. 1852 yılında Gogol'un ölümü üzerine yazdığı bir yazı sansüre uğrar ve bu nedenle bir ay hapis yatar, bir yıl da polis gözetiminde yaşar. Dönemin ünlü Rus yazarları Tolstoy ve Dostoyevski ile inişli çıkışlı ilişkileri vardır. Soylu çevrelerde Turgenyev bu ikiliden daha fazla tanınmaktadır. Tolstoy'la uzun bir küslük dönemine rağmen birbirlerinden beslenirler. Oysa Dostoyevski'yle aralarında ciddi fikri uyuşmazlıklar vardır. Turgenyev zengin, iyimser, Alman hayranı liberal bir batıcı, Dostoyevski borç içinde yüzen, pesimist, koyu bir Rus milliyetçisidir. Dostoyevski'yle, her zaman makul ve mantıklı olan Turgenyev, her bakımdan birbirine zıt iki karakterdir.
Babalar ve Oğullar kitabına başlamadan evvel konunun kuşaklar arası bir çatışma üzerine kurgulandığını az çok tahmin ediyordum. Rus klasiklerini sevdiğim için Turgenyev'in bu eserinden de zevk alacaktım şüphesiz. Özellikle, Ecinni adlı romanındaki anarşist yazar karakteriyle üstü kapalı bir şekilde yazarı hicveden Dostoyevski ile aralarında süregelen fikir ayrılıkları ilgimi çekmişti. Eser, Rusya'nın bir kasabasında, ülkede yapılan toprak reformunun hemen ardından, 1859 yılındaki aristokrat aileler ile batılı eğitim alarak radikal fikirlere sahip olmuş çocukları arasında ortaya çıkan anlayış farklılıklarını konu etmekte. Çarlık Rusya'sında gençler arasında hayli taraftar bulan Nihilizm akımı, gerek devlet yönetimi gerekse toplum ve aile için ciddi bir tehlike olarak değerlendirilmiştir.
Okuması kolay ve zevkli, karakterleriyle akılda kalıcı bir kitap Babalar ve Oğullar. Özellikle nihilist bir genç olan Bazarov karakteri okurun hafızasında yer bırakacak cinsten. Nihilizm hakkında yüzeysel bilgilerimi biraz derinleştirdiğimde aslında söz konusu akımın sadece "her şeyi boş vermek", "tüm sorumluluklardan kurtulmak", "her şeyin değersiz olmak" demek olmadığı sonucuna vardım. Nihilizm, tam aksine her şeyin anlamını arama, pozitif bilimler doğrultusunda nedenler üzerine, araştırma ve keşfetme felsefesi. Nihilizm, en basit anlamıyla gerçekçilik ve pozitif bilimlerin ihtiyaç duyduğu şüphe ve kanıtlama içeren bir düşüncedir. Bu akımın temsilcilerinden Arthur Schopenhauer ve Friedrich Nietzsche'nin varoluş ve insana dair diğer fikirleri bana her zaman yakın gelmiştir. Bununla birlikte Turgenyev'in nihilist Bazarov karakteri Dostoyevski'nin söylediği gibi "uydurma bir karakter" izlenimi bıraktı bende. Sözgelimi Nietzsche, sanatı felsefeden daha çok önemserken Bazarov sanatı küçümsemekten kaçınmamıştır. Ayrıca kendi ailesine olan nobran davranışları ve romantizmi reddetmesine karşın şıpsevdi bir karaktere bürünmesiyle ortaya çıkan kişilik çatışmaları dikkatimi çeken konular oldu. Genel olarak yazarın tasvirlerini, diyaloglarını ve dile getirdiği aforizmaları çok beğendim. Diğer taraftan Bazarov'un beklenmedik ölümü ve bir bakıma aşk nedeniyle düştüğü ruhsal durum dönemin siyasi otoriteleri tarafından yapılan baskıların sonucunda yazar tarafından değiştirilmiş olabilir mi sorusunu getirdi aklıma. Zira romanın sonunda nihilizmin çöküşü gösteriliyor okura. Bu yüzden romanın sonunda bir eksiklik hissi uyandırdı bende.
Hikâyeye gelince; Yevgeniy Vasilyiç Bazarov, nihilist görüşe sahip, tıp öğrencisi zeki bir genç. St. Petersburg Üniversitesinden yeni mezun olan yakın arkadaşı Arkadiy Nikolayeviç Kirsanov'la birlikte Arkadiy'in babası Nikolay Petroviç'in evine geliyorlar. Mülk sahibi, liberal, demokrat görüşlü Nikolay, aristokrat bir asker emeklisi olan ağabeyi Pavel ile birlikte yaşamını sürdürmektedir. Çiftlik evinde hizmetçiler, uşakların yanı sıra pek ortalarda görünmesi istenmeyen Nikolay'ın kapatması Feniçka adında güzel bir kadın ve onun Nikolay'dan olma gayri meşru küçük bir çocuğu var. Arkadiy, aldığı batı eğitimi sayesinde muhafazakâr görüşten sıyrıldığı için babasını cesaretlendirerek yasa dışı bu ilişkiye sıcak bakar ve Feniçka'yla sıcak bir iletişim kurar. Bazarov, arkadaşının babası Nikolay'ı, savunduğu düşüncelere toleransından ötürü kabullenmiş olsa da, Arkadiy'in amcası, mevcut düzeni katı bir şekilde savunan Pavel'den hoşlanmaz ve birbirlerine karşı nefrete dönecek sert fikir tartışmalarına girerler. Bu tartışmalarda Arkadiy zaman zaman Bazarov'un nobran tavırlarına karşı zaman zaman arkadaşına sitem etse de genellikle akıl hocası arkadaşının yanında yer alır.
Pavel'in Bazarov'a cevabı:
- Bravo, bravo! Duyuyor musun Arkadiy... Çağdaş gençlerin nasıl konuşması gerektiğini öğren! Böyle düşünürseniz, gençler sizin arkanızdan nasıl gelmesin? Eskiden okuyup öğreniyorlardı gençler; çevrelerinde cahil tanınmak istemediklerinden, ister istemez öğrenmeye çalışıyorlardı. Ama şimdi şöyle demek yeterli oluyor onlar için: "Dünyada her şey saçma!" Bu kadarla iş bitiyor! Tabii bundan keyif alıyor gençler. Eskiden de saçmalayanları vardı kuşkusuz, ama şimdi nihilist olup çıktılar."
Bazarov, Arkadiy'e şöyle sesleniyor:
"Şöyle düşünüyorum: Bak, şu saman yığınının yanında uzanmış yatıyorum... İşgal ettiğim yer öylesine küçücük, evrende bulunmadığım ve umurunda bile olmadığım alanın yanında öylesine ufacık, yok sayılacak kadar küçük ki... Ve yaşayacağım zaman dilimi benim bulunmadığım ve bulunmayacağım sonsuz zaman yanında öylesine az ki... Oysa bu atomun, bu matematiksel noktanın içinde kan dolaşıyor, bir takım istekleri var... Ne kepazelik, ne saçmalık!"
Bana göre romanın ikinci önemli kahramanı orta yaşlarda, varlıklı bir dul olan Anna Sergeyevna Odintsova'dır. Bazarov'un kendini beğenmiş züppe öğrencisi Victor Sitnikov, nihilist arkadaşları, güzel, süslü bir kadın olan Kukşina'ya götürür ve onun sayesinde katıldıkları baloda Odintsova'yla karşılaşırlar. Güzel bir kadın olan Odintsova, Bazarov'dan etkilenir ve gençleri malikânesine davet eder. Bazarov ve Arkadiy kadının ilgisinden memnun kalırlar. Nihilist fikirlere sahip Bazarov ile yerleşik düzeni savunan Odintsova arasında uzun fikir tartışmaları yaşanır. Hararetle savunduğu ideolojiye göre romantizm ve aşk ilişkilerinden kendini uzak tutması beklenen Bazarov kısa süre sonra aşka yenik düştüğünü fark eder. Odintsova da Bazarov'a karşı boş değildir. Fakat genç adamın kendisine rahat bir hayat vaat etmediğini gören Odintsova beklenenin aksine bir tutum sergileyerek Bazarov'la sadece dost kalmayı tercih eder. Bu durum Bazarov'u yalnızlığa ve kendi içinde çatışmaya iter. Bir yanda savunduğu fikre ters bir davranış içerisine girmesi diğer yanda üstesinden gelemediği tutku arasında bocalamaya başlar. Öyle ki, arkadaşı Arkadiy'in Odintsova'yla iş çevirdiğini düşünerek ondan bile şüphelenir bir ara. Bu yüzden araları açılır. Oysa Arkadiy, Odintsova'nın birlikte yaşadığı kız kardeşi Katya'ya aşık olmuştur. Arkadiy ile Katya, benzer kişilik özelliklerine sahip oldukları için ilişkileri sorunsuz devam eder. İki güçlü kişiliğe sahip Bazarov ve Odintsova çiftinde ise kaybeden Bazarov olur.
Bazarov - Tek tek insanları incelemek için emek harcamaya değmez.... İnsanlar bir ormandaki ağaçlar gibidir; hiçbir botanikçi her akağaçla teker teker ilgilenmez.
Odintsova - ... Şu halde, size göre aptal insanla akıllı insan arasında, iyi insanla kötü insan arasında bir fark yok, öyle mi?
Bazarov - Hayır, bir fark var: Hasta insanla sağlam insan arasındaki gibi bir fark. Veremli birinin ciğerleri, yapıları aynı da olsa sizinkiyle bizimki gibi değildir. İnsan vücudundaki illetlerin nedenlerini aşağı yukarı biliyoruz; manevi hastalıklar ise kötü eğitimden, küçük yaşlardan itibaren insanların kafasını dolduran her türlü ıvır zıvırdan, kısacası toplumun rezil durumundan kaynaklanmaktadır. Toplumu düzeltirseniz, hastalıklar da olmayacaktır.
Bazarov bir süre ağırlandığı ve tekrar ziyareti beklenerek uğurlandığı Odintsova'nın malikânesini boynu bükük terk ederek Arkadiy ile birlikte babasının evine gider. Babası, Vasilyev Ivanoviç Bazarov, emekli bir askeri hekimdir. Eğitimli, kültürlü biri olmasına rağmen kırsal bölgede tecrit hayatı yaşadığından modern düşünceden ve yeni ortaya çıkan fikirlerden uzaktır. Geleneklerine sadık ve Tanrıya bağlılığını açık bir şekilde gösteren biridir. Annesi de tıpkı babası gibi, geleneklerine bağlı, köklü bir aristokrat aileye mensuptur. Efsanevi ve hayal mahsulü hikâyelere inanan dindar Ortodoks bir Hıristiyan olan anne çocuğuna olağanüstü, derin bir sevgi beslemekte, oğlunun Tanrı tanımaz fikirleri karşısında dehşete düşmektedir. Hem annesi Irina'dan hem babası Vasilyev'den şefkat, aşırı sevgi ve olağanüstü ilgi gören Bazarov ise ebeveynlerine karşı son derece soğuk ve ilgisizdir. Yanlarında fazla kalmaz Bazarov, arkadaşı Arkadi'lerin çiftlik evine gitmek üzere ailesinin yanından ayrılır. Kafasından Odintsova'yı atamamaktadır. Arkadiy'in teklifini gönülsüz görünerek kabul eder ve yol üstündeki Odintsova'nın malikânesine uğrarlar. Bu kez açıkça aşkını ilân eden Bazarov, yine karşılık göremeyince kaderine razı olur. Arkadiy ise, Katya'yla birlikte evlenmeye karar verirler.
Arkadiy'lerin çiftlik evine dönerler. Bir gün Feniçka'yı yalnız gören Bazarov, genç kadını sıkıştırır ve onu dudağından öper. Tam o sırada arkadaşının amcası Pavel'e yakalanır. Pavel, Bazarov'a çıkışır ve onu düelloya davet eder. Rusya'da o dönem son derece olağan bir durumdur bu. Pavel'in Bazarov'a bu kadar sert çıkışmasının sebebi kardeşi Nikolay'ı koruma amacıyla değil, Pavel'in de içten içe Feniçka'ya gönlünü kaptırmış olmasındandır. Ertesi gün, Nikolay Petroviç'in uşağı Pierra şahitliğinde yapılan düello sonucunda Bazarov, silahla Pavel'i yaralar. Pavel, yüce gönüllülük gösterip rakibini korur ve olayın üstünü kapatır. Bazarov'un çiftlik evinde kalma imkânı kalmamıştır artık. Arkadiy ile yollarını ayırmak ister, zaten ister istemez ayrılmıştır yolları. Babasının evine dönmek üzere yalnız başına yola çıkar.
Bazarov, Arkadiy'e: "Bir romantik olsaydım yollarımızın ayrıldığını hissediyorum derdim ama değilim, o yüzden sana birbirimizden bıktığımızı söylüyorum."
Babası, Vasilyev Ivanoviç Bazarov, emekli olduğu halde zor durumdaki hastalara elinden geldiğince yardımcı olmaktadır. Bazarov da ona eşlik etmeye başlar. Köylülerle konuşur, onların hayata bakış açısı iyice şaşırtır Bazarov'u.
"Bey ne kadar sertse, bizim için o kadar iyi olur, biz ne de olsa anlamayız."
Günün birinde tedavi ettiği bir köylüden aldığı mikropla tifüse yakalanır Bazarov. Hastalığı fazla önemsemez. Ölüme yaklaşırken babasından tek arzusu Odintsova'yı son kez görmek iken babasıyla annesinin tek dileği içlerini rahatlatmak için Bazarov'un dini vecibelerini yerine getirmesi ve iyi bir Hıristiyan olarak yaşamını tamamlamasıdır. Bazarov, eğer sizi rahatlatacaksa, tamam der ama buna daha zamanının olduğunu söyler. Vasilyev'in çağrısı üzerine yanında bir doktorla evlerine gelen Odintsova, genç adamla dramatik bir şekilde vedalaştıktan sonra Bazarov gözlerini kapatır. Bazarov ertesi gün ölür.
Romanda değinilen birbirine benzemeyen üç farklı aşk var. İlki Bazarov ile Odintsova arasında, ikincisi Arkadiy ile Katya arasında ve son olarak Pavel'in Feniçka'ya olan gizli aşkı. Bununla birlikte aşkı vıcık vıcık anlatmıyor yazar. Tam kararında ve son derece gerçekçi bir tarzda ele alıyor bu duyguyu.
Son bölümde anlatıcı altı ay sonra neler olduğundan bahseder. Anna Sergeyevna Odintsova, geleceği parlak bir avukatla evlenir. Arkadiy'in babası Nikolay Petroviç Feniçka'yı resmi nikâhına alır ve çocukları Mitya ile birlikte yaşamlarını sürdürürler. Arkadiy, Katya ile evlenerek çiftliğin başına geçer ve işleri yoluna koyar. Bazarov'un babası, Vasilyev ile annesi Irina, birbirinden destek alarak, gözleri yaşlı bir şekilde her gün ziyaret ettikleri oğullarının mezarı başında dualarını esirgemezler. Böyle dramatik bir şekilde sona eriyor hikâye.
Yazar Turgenyev'e romanıyla ilgili sorarlar: "Bazarov'u niye öldürdün?" Cevabı şöyle olur: "Eğer onu öldürmeseydim, o beni öldürürdü." Bu cevapta siyasi bir mesaj olduğunu düşünüyorum. Eğer nihilist bir genç olan Bazarov, romanın sonunda isteklerini gerçekleştiren bir karakter şeklinde tezahür etseydi devlet yönetimi ve aristokrat kesimden büyük tepki alırdı. Böyle bir sonla Nihilizm felsefesi tam da yüreğinden vurulmaktadır.
Turgenyev aynen şöyle demiş: "Eğer okuyucu, Bazarov'u tüm kabalığı, kalpsizliğiyle acımasız ve soğukluğuyla sevemediyse yineliyorum ki, ben suçluyum ve amacıma ulaşamadım demektir... Bazarov, benim sevgili çocuğumdur, bu akıllı, bu kahraman kişi bir karikatür olabilir mi? Onun benim yarattığım tiplerin en sempatiklerinden olduğunu fark etmiyor musunuz?"
Bazarov karakterine kızanlar olduğu kadar kendileriyle özdeşleştirenler de az değil. Romanda aşk gibi kuvvetli bir duygunun karşısında herhangi bir fikrin ya da ideolojinin çaresiz kaldığını ve aşk denilen hastalığın insanı ne hale getirdiğini görüyoruz. Ben kitabı da, Bazarov'u da sevdim ve özellikle Rus klasiklerini sevenlere tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar...