"Eski fotoğrafları sever misiniz, biriktirir misiniz?"
Zaman mı değişti, yoksa ben mi? Eski fotoğrafları bir hobi olarak biriktiren ve bu konuya ilgisi olanların dışında fotoğraf alışkanlığımız pek kalmadı sanırım. Eski siyah beyaz fotoğraflar evimizin bir köşesinde, birkaç albümün içinde derin bir uykuya dalmış durumda. Uzun yıllar önce ev gezmelerinde albümlerin açılıp aile fotoğraflarının konuklara gösterilmesi adettendi. Bir başka adet ise, doğan erkek çocuğu henüz yaşını doldurmadan bir pöstekinin üzerine sırt üstü yatırılıp anadan üryan fotoğrafının çekilmesiydi. Benim de böyle bir fotoğrafım vardı ve büyüdükten sonra o fotoğrafımı her gördüğümde utandığımı hatırlıyorum. Oysa ne gerek var el âleme şeyini göstermenin, tuhaf...
Eski fotoğrafları sever misiniz sorusu bana mektup yazmayı sever misiniz sorusunu çağrıştırdı. Fotoğraflar da aynı mektuplar gibi dijital çağa ayak uydurdu. Bence tarih oldular. Zamanımızda gençlerin telefonu, bilgisayarı bırakıp aile büyüklerinin fotoğraflarına baktıklarını hiç sanmıyorum. Ayrıca bu fotoğraflar eski güzel anıları çağrıştırsa da çoğu zaman hüzün veriyor insana. Çünkü ne kadar mutlu anları ölümsüzleştirmenin bir gayreti içinde olsalar da orada gördüğümüz kişilerden pek çoğunun artık aramızda olmaması kötü hissettiriyor.
Eskiden çekilen fotoğrafların tab edilmesi için fotoğrafçı birkaç gün süre isterdi. Cep telefonları ya da dijital kameralar olmadığı için az sayıda fotoğraf çekilirdi, bu yüzden her pozun ayrı bir değeri vardı. Günümüzde cep telefonlarıyla istenen sayıda çekim yapmak mümkün. Eğer bir şey sayıca az ise daha kıymetlidir. Şimdi aile fotoğrafları sadece facebook, instagram gibi sosyal medya ortamlarında boy gösteriyor ve eski siyah beyaz fotoğrafların yerini asla tutmuyor.
Fotoğraf deyince aklımdan çıkaramadığım bir olay da şu: Uzakdoğu seyahatimiz sırasında yeni aldığımız dijital fotoğraf makinesiyle bir sürü fotoğraf çekmiştik. Şimdi hâlâ bu işlerden anlamadığımı itiraf edeyim. Döndükten sonra bilgisayara yüklemek için makinenin hafıza kartını (sanırım chip diyorduk adına) çıkarıp bilgisayarımın yanındaki alâkasız bir socket'e yerleştirdim. Bir daha da çıkartmam mümkün olmadı. Yıllar sonra bilgisayarımı servise götürdüğümde bana öyle bir şeye rastlamadıklarını söylediler. Yaşadığım büyük bir talihsizlikti. Oysa Tayland'da ve Singapur'da eşimle birlikte çekildiğimiz muhteşem fotoğraflar vardı. En çok da dev bir boa yılanıyla sarmaş dolaş vaziyette çekildiğim fotoğrafıma yanarım.
Sevgili DeepTone'un yazısına yaptığım yorumda eski fotoğrafların ilgimi çekmediğinden bahsetmiştim. Gerçekten de o eski siyah beyaz aile fotoğraflarından hoşlanmıyorum. Fakat Ara Güler gibi ustaların çektiği siyah beyaz eski şehir manzaraları ile farklı halk sınıflarından insanların yüzlerine yansıyan acı, hüzün ve neşe dolu anları yansıtan fotoğrafları severim. Bir de sevgili Adadeniz arkadaşımız tarafından profesyonelce çekilen tabiat manzaralarına bayılıyorum.
pekii torunlar nasıl görecek bilecek eski siyah beyaz fotolardaki aile atalarını, 50 yıl 100 yıl sonra, yani o eski siyah beyazları dijitale aktarmalı kii ilerde herhangi bir torun, ailenin geçmişini merak edebilir ve dijital fotolara bakabilir :)
YanıtlaSilEşimin akrabaları bir soy ağacı çıkarmışlardı. Hepsinin bir arada görmek normal kâğıda dökmek mümkün olmadığı için ozalite çektirmiştim. Kocaman bir rulo, arabaya zor sığıyordu. Soy kütüğü ciddi ciddi ta Kanuni Sultan Süleyman'a dayanıyor:) Bugüne bugün saraylı damadıyım:) Sonra koyacak yer bulamadığım için attım sanırım. Şimdi bilgisayarımın bir yerinde yüklü ama zor bulurum. Aslında merak işi, o da bende yok. Eğer genetik yoldan geçen bir duyguysa merak, merak etme, torunlar da merak etmez:))
Sileski fotolar, ilerde bir gün aile hikayesini yazmak isteyen torunlar veya aile fotolarından yola çıkarak edebi hikayeler yazmak isteyenler için çok heyecanlı birer kaynak :) yani bir gün birinde edebiyat ruhu çıkabilir bir gün ilerde, o fotoları dijitale aktarıp saklamalı, bizler meraklı olmasak bile belki ilerde meraklı olanlar çıkabilir :)
YanıtlaSilFotoğraftan aile hikâyeleri yazmak güzel fikir. Şimdi artık video da çekilebilir, büyüklere yaşamları anlattırılıp kaydedilebilir. Bizim taraf Girit'ten. Büyüklerden kimse kalmadı. Evet, siyah beyaz ama kötü çekilmiş fotoğraflar vardı. Sadece o fotoğraflara bakıp hikâye üretmek biraz zor. Dediğim gibi merak işi. Bende okuma yazma merakı çocukluğumda başlasaydı, onları konuşturur not alırdım. Dedemin kurtuluş savaşında İzmir'e ilk girenlerden biri olduğunu biliyorum. Silah arkadaşlarıyla çekilmiş siyah beyaz, tam teçhizat fotoğrafları vardı. Şimdi sadece o fotoğrafa bakıp İzmir'e nasıl girdiklerini kurgulamam hayli zor. Eğer bunu yapmaya niyetlensem, o fotoğraf olmadan da mevcut kaynakları araştırmak suretiyle yapabileceğime inanıyorum. Tabii bu işin meraklıları yapsın ama benlik bir iş değil eski fotoğrafları biriktirmek:)
Silfotoğrafları kaybetmek can yakabiliyor gerçekten de dijital ortamda ben de 1000'e yakın fotoğrafımı cihaz değişikliğinden sonra kaybettim hala da üzülürüm aradan yıllar geçmesine rağmen
YanıtlaSilEvet, dijital ortamda saklamak bile kurtarmıyor bazen. Yedeklemek gerekiyor, yedeğini sakladığın yeri unutmaman gerekiyor. Sonra Deep'in dediği gibi yıllarca özenle koruduğun dijitalleri torunlarına verirsin. Torunlar da neymiş bunlar, deyip atarlar bir kenara:))
SilEski fotoğraf severim ama her eski fotoğrafı da değil. Kağıttan Dünyam İlkay yazısında bir hesap önermiş ordakilere de bayıldım. :)
YanıtlaSilHepimizin farklı ilgi ve sevgi alanları farklı. Eski fotoğraflara bakıp ah, vah ne iyi insandı Mehmet Efendi demektense hüzünlü işlerden uzak tutuyorum kendimi. Belki bir tercih, belki kaçış. Ağaç Ev Sohbetlerine katılan bütün arkadaşların yazılarını okuyup yorum yazıyorum. İlkay'ın yazısını da merak ettim şimdi:)
SilSoy ağacı bizimde vardı fakat sadece erkekler sorgulanmıştı bunda bayanlar yoktu, onun için önem vermedim ben. Fakat son hazırladıklarında bayanlarda varmış iyi ki aklıma getirdin bir isteyeyim ben şu soy ağacını.Erkeklerin bu fotolarını hatırlıyorum teyzemin oğlunun da bizim albümde olması lazım:)))
YanıtlaSilBizimkinde hem kadın hem erkek vardı fakat sanıyorum soy erkekten ilerlediği için daha ziyade eril yol izlemiş olabilirler:) Soy ağacını önemsemiyorum. Soyluların işi bu bence:)
SilHiçbir şey biriktirme🤭 ben daha çok atıcıyım bulduğunu atarım😂ana fotolar var duruyo baktım canımı sıktılar atarım gider🤭😂
YanıtlaSilŞöyle düşünüyorum da, sanırım ilk ya da ortaokulda pul koleksiyonu yapardım bir ara. Şimdi nerede nasıl atıldı hatırlamıyorum bile. Fotoğrafların çoğu da öyle. Aradan yüz yıl geçtiğinde hangimizin fotoğrafı saklanacak acaba? Sonra saklanacak da ne olacak? Bu işe ne işe yarayacağını bilerek zaman ayıranlara saygım sonsuz. Arada albüm sayfalarına bakmak bana pek tat vermiyor:)
SilEski fotoğraflar evimizin ücra bir kısmında bir dolabın içinde albümler halinde duruyor.. emekli olduğumda ilk yaptığım işlerden biriydi fotoğrafları tarih ve konularına göre sıralamak ve albümlere yapıştırmak.. bu arada elim değmişken çoğunun fotoğraflarını da çekip whatsapp aracılığı ile yakınlarıma da gönderdim.. ama uzun zamandır onca emek verdiğim albümleri elime alıp tekrar bakmadım.. bunda sanırım o fotoğraflara bakarken içinde düştüğüm hüzünlü ruh halinin etkisi olsa gerek.. kardeşim eski fotoğrafları renkli fotolar haline getiren bir program almış, elindeki fotoları hem siyah beyaz ve hem de renklendirilmiş olarak bana ''attı'', tahmin edeceğiniz gibi o da yakınlarda emekli oldu :) .. onları izlerken de yine benzeri duygulara kapıldım.. nostalji ve hüzün yan yana gidiyor çoğu zaman.. sanırım hafızamıza nakşettiğimiz ile fotolarda gördüklerimiz de pek birbirini tutmuyor.. en güzeli hafızalardaki bence...
YanıtlaSilBen de aynı nedenden ötürü eski fotoğraflardan kaçıyorum muhtemelen. Hüzün sevmediğim bir duygu. Bir an gelse de başka şeyler düşünüp siliyorum aklımdan. Güzel bir iş çıkartmışsınız. O fotoğraf albümlerinden güzel hikayeler gelebilir aklınıza. Hikaye için fotoğrafa gerçekten ihtiyacımız var mı, onu da bilmiyorum. Fotoğraf yerine aile büyüklerini konuşturup seslerini kayda alabilme imkanı olsaydı belki daha kullanışlı olabilirdi bu. Ama siyah beyaz derisi kemiğine yapışmış, gözleri yuvasına çekilmiş, avurtları çökmüş ninelerin bir araya gelip toplandığı aile fotoğraflarına bakarak insan nasıl bir hikaye üretebilir. Üretse de hayal gücünün ne kadarlık kısmı o eski sararmış fotoğrafın payına düşer? Evet, eskiyi anmanın en güzeli hafızalarda kalan şekliyle...
SilEvet, evet. Hafızamızda kalanlarla yetindik. Kimseciklere hava atamadık ama olsun:)) Ara Güler'in yeri ayrı. O fotoğraflarla hem tarih hem de toplumun kültürel özelliklerini, hatta insanların psikolojisini ölümsüzleştiriyor. Aile fotoğraflarını pek önemsemiyorum sanırım. Teknoloji yaşadığımız dönemde çok hızlı ilerledi, hızına yetişemiyoruz. Bir de zaman faktörü var tabii. Eski fotoğraflara bakıp, nereden nereye duygusu çoğu zaman yaşlandığımızı yüzümüze vuruyor, bu da ayrı bir hüzün kaynağı. Ben de nostaljiden kendimi uzak tutmaya çalışanlardanım. Geçmiş, geçmişte kaldı, bugüne ve geleceğe bakmak daha önemli:)
YanıtlaSilEvet ya ne gıcıktır o sünnet fotoğrafları. Bir dönem tüm erkekleri hedefine almış, berbat bir adet bence. O erkek büyüdüğünde kız arkadaşına-eşine bir de o kareleri gösterecekler....
YanıtlaSilRezalet... Bunun gibi çok saçma adetlerimiz, geleneklerimiz var. Bana hemen hepsi ters geliyor.
SilHocam öyle güzel yazmışsınız ki, kendimde eksiklik hissettim. Eski fotoğrafları sevmiyor değilim fakat kendi aileme ait fotoğrafları biriktirmiyorum. Belki bu yönde ilgi duymuyorum ama daha çok hüzünlenmekten kaçıyorum sanırım. Anneannem liseye giderken Rus yapımı Lübitel marka bir fotoğraf makinesi hediye etmişti bana. Annemin genç denebilecek bir yaşta, mutfağın balkonunda, bir çiçek saksısının önünde fotoğrafını çekmiştim, siyah beyaz. Işık ve diğer birçok teknikten anlamadığım halde o kadar net, o kadar güzel çıkmıştı ki. Bütün detayları, giydiği elbiseyi, duruşunu, yüz hatlarını o günkü gibi hafızamda tutuyorum. Yıllar sonra seksen yaşını üzerindeki annemim bugünkü halini görünce içim burkuluyor. Aile büyüklerinin ölüm tarihlerini de aynı nedenle aklımda tutmam. Geçmişin bütün acı izlerini unutmaya çalışırım. Mutlu bir aile fotoğrafına baksam bile zamanın acımasızlığı gelir aklıma. Diğer taraftan dediğiniz gibi Atatürk'ün siyah beyaz fotoğrafları ya da belli bir dönemi yansıtan şehir manzaraları, başkalarına ait anıları yansıtan fotoğraflar her zaman ilgimi çekmiştir.
YanıtlaSilFotoğraf silmemeye çalışırım, yedeklerim ki sonradan bakmak beni hep o güne götürür. Kıymetli bence. Kalemine sağlık!
YanıtlaSilOnca fotoğrafa bakıp eski günleri yad edecek zaman bulabiliyorsanız ne mutlu size. Ben geleceği ve bugüne yetişmek için zamanla mücadele ediyorum:) Teşekkürler...
SilYazınızı keyifle okudum, kayıp fotoğraflar çok kötü olmuş gerçekten... Fotoğraflar dijitalleşmeden önce daha kıymetliydi, şimdi bir fotoğrafa ikinci kere bakmıyoruz bile, eskiden albümler baş köşede dururdu, bir şeye ulaşmak ne kadar kolaysa değeri de o kadar az oluyor, elinize sağlık:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, bazen bazı olan bitenin arkasından üzülsek de geri gelmiyor ne yazık ki. Kesinlikle haklısınız, ben de son olarak ne zaman aile albümüne baktığımı hatırlamıyorum. Dijital olarak muhafaza etmek çok daha pratik ama onlara bakmaya bile nedense fırsat yaratamıyoruz.
SilKayıp fotoğraflar insanı çok üzüyor. Benim de telefonumdan altı aylık bir dönemin bütün fotoğrafları silinmişti. O dönem en çok gezdiğim, arkadaşımın kınasına ve düğününe katıldığım bir zaman olduğu için giden fotoğraflara üzülmüştüm. Neyse ki çevremden birkaç tane toplayabildim.
YanıtlaSilHaklısınız, insan önem verdiği bir şeyi yitirince üzülüyor tabii. Hatırlamak istediğimiz anları hafızamızda canlandırmaktan öte elimizde bir şey yok ne yazık ki.
Sil