İki gün önce felaket bir baş ağrısı, sırt ağrısı ve kırgınlıktan sonra eşimin hazırladığı ilaçlar sayesinde ertesi sabaha bir şeyciğim kalmamıştı. Gel gelelim, bu iyileşmenin ne kadar yalancı olduğunu anlamış bulunuyorum. Şimdi eşimle birlikte aynı anda yoğun bir soğuk algınlığına karşı mücadele veriyoruz.
Bu aralar yağmurun ardı arkası kesilmiyor. Eşim sen de hastasın gitme bugün açmayıverelim n'olcak? derken benim içim rahat etmiyor, ayaklarımı sürüyerek dükkanın yolunu tutuyorum. Caddenin akan kalabalığından eser olmuyor böylesi günlerde. Ellerinde şemsiyelerle insanlar başlarını kaldırmaksızın ya işlerine, ya evlerine ya da oturabilecekleri kapalı kafelere atıyorlar kendilerini... Bu yetmezmiş gibi bir saate yakın elektriklerin kesilmesi de cabası.
Deep sayesinde yeni blogdaşlar tanıyorum. Mim konusunda seçici davranmaya çalışıyorum. Bahse konu Mimi, beni düşünmeye ve hatta kendime ayna tutmaya çalışan bir takım sorular içermesi nedeniyle ilginç buldum. Bu sorular ilk kez Sevde'nin Şiirleri bloğunda ortaya konulduktan sonra bloggerlar arasında yayılmış, ben de son olarak Bonheur'un samimi cevaplarını okumuştum. Şimdi gelelim soru ve cevaplarıma.
1-Hayat sizce nedir?
Bilinmezler bütünüdür bence hayat. Nereden geldik, nereye gidiyoruz, hangi boşluğu dolduruyoruz? Şanslar, talihsizlikler, acılar, sevinçler, başarılar, başarısızlıklar ve daha niceleri. İşin en ilginç yönü bunlardan çoğunun ne zaman nasıl olacağının bilinmezliği. Cehennem, cennet ve huri efsanelerine inanmıyorum bu çağda. Bu sebeple "Yaşam bir imtihan yeridir" dememi beklemeyin benden.
Madem geldik bu dünyaya, insanı yücelten değerlere sahip olmayı önemli buluyorum. Şans ve yetenek bir araya gelince kalıcı olabiliyor insan. Mozart, Beethoven gibi ne bileyim Fazıl Say gibi. Ya da Einstein gibi, Newton gibi, Aristo, Platon gibi... Pek çok insan gibi ufak tefek başarıların dışında öyle geride yad edilecek bir şey bırakamayacağım. En fazla iki nesil sonra kimse adımı bile hatırlayamayacak. Çok da önemli değil bu benim için aslında. Ama ismini asırlarca zikrettiğimiz değerlere gıpta ettiğimi gizlemek istemiyorum.
Bu bakış açısına göre hayat bir hiçtir. "Bir varmış, bir yokmuş" masal tekerlemesindeki gibidir. Eğer kendine yetecek bir düzen kurabiliyorsan senden iyisi yoktur. Sağlık, mutluluk dilemek laftır. Çünkü insan hayatı boyunca hasta da olacaktır mutlu da. Bir de şans önemli elbette. Bir nedenle sakat kalmış ya da doğuştan özürlü insanların yaşadığı hayat sağlıklı insanlarla aynı olmasa gerek. İnsanlığın gereklerinden bence en önemlilerinden biridir onlara yardımcı olmak.
2- Sen nasıl bir insansın?
OLUMLU
Şimdi aynayı alıp kendime tutuyorum. Benim düşüncelerime göre olumlu olan şeylerin başkalarına göre olumsuz olarak algılanmasına aldırmadan. Evet, hümanistim. Milliyetçilik, bölgecilik bana uzak olan özellikler. Benim canı yanan komşumun çocuğuna nasıl içim cız ediyorsa aynı duyguyu Etiyopyalı bir çocuk için de hissederim. Bu sebeple Myanmar Arakan'da Müslüman halka yapılan şiddet bir başka ülkede başka bir topluma uygulanan şiddetten farklı değildir gözümde. Hayvanları seviyorum.
Sözümün eriyim. Eskiden "Söz Namustur" derlerdi. Şimdi namus başka taraflarda aranıyor. Benim için verilen sözlerin tutulması çok önemli. Sakin sayılırım, uzun bir planlama süresine ihtiyacım olur. Verdiğim kararlardan bu sebeple kolay kolay dönmem. Maceracı bir ruh haline sahibim. Karşılaştığım sorunlar ne kadar büyük olursa olsun zamanla işlerin düzene gireceğine inanırım. Bu bakımdan hemen paniklemem. Engelleme imkanım olmadığı olayların sonucunu kabul eder, bir sonraki adımı düşünmeye başlarım.
Sabırlıyım aynı zamanda.
Sıradan bir insanım işte...
OLUMSUZ
Görsel hafızamdan hep sıkıntı duydum. Bir anda kalabalık bir kitle ile muhatap olduğumda tanıştığım kişilerin siması hafızamda kalmaz. Bunun için en az birkaç sefer karşılaşmamız lazım. Sadece görsel değil insanların isimleri de kolay kolay aklımda kalmıyor, eğer tanıdığım bir kişi ile eşleştirmezsem. En olumsuz tarafım bu olmalı ve bana yaşantım boyunca çok şey kaybettirdiğini düşünüyorum.
Şüpheciyim. Buna rağmen yediğim goller az değil.
Arkadaşlarla maç değerlendirmesi yapacağıma kitap okumayı tercih ederim.
Biraz kendimi hantal buluyorum, pratik değilim. Yalap şap iş yapmayı sevmem, bu nedenle her yaptığım iş zaman alıcı olur. Kitap okurken bile hızlı değilim.
3- İnsanlar sizi hiç üzüp kırdı mı?
Evet, ne yazık ki bazı dost bildiklerim beni hayal kırıklığına uğrattı. Bir de sayısı çok olmasa da iyilik yaptığım insanlardan gördüğüm nankörlükleri sayabilirim. Çözümüm son derece basit oluyor böyle durumlarda: İlişkini hemen kes(!)
4- Sizce dost nedir?
Deep'in bu soruya vermiş olduğu yanıt aklımda. Ben sadece Ankara'daki Dost Kitabevini bilirim demişti. Haksız da sayılmaz hani. Dost sadece keyifli zamanlarında değil, sıkıntılarında da sana kucak açacak biri. Hiçbir çıkarı olmadan senin iyiliğini düşünen, başarılarınla gururlanan, canın yandığında üzülen, her zaman kapısını çalabileceğin, normal annelerin evlatlarına duymuş olduğu karşılıksız hisleri taşıyan bir kişidir.
Gerçekten var mı böyle biri?