KATEGORİLER

18 Mart 2020 Çarşamba

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 30

Ağaç Ev Sohbetlerinde yeni bir hafta ve yeni bir konu. Menfi'nin Günlükleri Korona'ya dair bir kaç güzel yazı yazmış blogunda. Dünyanın konuştuğu böyle bir konuya Ağaç Ev Sohbetlerine yer vermeden olmaz diye düşünmüş sevgili Deep Tone / Sade ve Derin. Evet bir çoğumuzun evlere kapanmak zorunda kaldığı bu zor günlerin ana gündemini Ağaç Ev Sohbetlerinin 30. Bölümünde tartışıyoruz. Sizler de davet beklemeksizin, gönül rahatlığıyla blogunuzda gündemizdeki bu konuya dair içinizi döküp düşüncelerinizi yazabilir, Ağaç Ev Sohbetleri ailesinde yerinizi alabilirsiniz. 

*** Koronavirüs Gündemi ***

İlk olarak Çin'in Wuhan kentinde görülmüştü. Halkın pek bir rağbet ettiği yarasa çorbasından insanlara sirayet ettiği düşünülürken daha sonra bu virüsün yarasadan değil de nesli tükenmekte bir memeli türü olup Wuhan pazarlarında yasa dışı yollardan satılan ve boyları 30 cm den bir metreye kadar değişen, eti yumuşak ve lezzetli bir hayvan türü olan pangolinden insanlara bulaştığı iddia edildi. Uzak Doğu insanlarının bize ters gelen fare, böcek, yılan gibi değişik hayvanları mutfaklarında baş tacı ettiklerini biliyordum. Sanırım bu yüzden Koronavirüs'ün bölgede sınırlı bir etkisi olacağını düşünmüştüm. Doğrusunu söylemek gerekirse o zamanlar Wuhan'da yaşayan Türk vatandaşlarının uçakla ülkeye getiriliş sürecini ve onların özel giysiler içinde uzaydan gelmiş gibi karantinaya alınmalarını aşırı bulmuş, tv'lere yansıtılan görüntüleri şov olarak değerlendirmiştim. Bir süre sonra komplo teorileri konuşulmaya başlandı. Bu mutlaka ABD'nin işi olmalı diye düşünmeye başladığımı hatırlıyorum. Çin'in önlenemeyen ekonomik gelişmesine karşı bir biyolojik saldırı mıydı acaba? 

Ölenlerin sayısı arttıkça olayın ciddiyetini anlamaya başlamıştık. Çin ekonomik bakımdan büyük darbeler alıyordu. Kısa süre sonra Koronavirüs diğer ülkelere yayılmaya başlamıştı. Bütün ülkelerde, komşularımızda can kayıplarına neden olan bu virüsün ülkemize girmemesi alınan doğru önlemlere bağlanıyor ve takdirle karşılanıyordu. Fakat virüs bu, Türklere ayrıcalık tanıması beklenemezdi. Diğer taraftan "demokrat" bir virüs olduğu söyleniyordu. Bu bakımdan kendisini takdir etmiştim. Yani sınıf, dil, din ve ırk ayrımı yapmadığı ifade ediliyordu.

Sağlık Bakanı gecenin bir yarısında açıkladı; ilk Koronavirüsümüz ülkemize teşrif etmişti. Halkımız önlem olarak marketlere koştu, un, makarna ve şeker ne bulurlarsa kapıştılar, raflar bir anda boşaldı. Sonra vaka sayısı, beşe, altıya çıktı. Koronavirüsten korunmak için bez maske kullanımının, elleri yıkayıp dezenfekte etmenin önemi anlatıldı tv'lerden, kalabalık yerlerden uzak durmak gerektiği söylendi. Halkımız büyüklerimizin dediklerini dikkatle dinledi, cumhuriyet kurulalı beri tüketilen bez maske sayısının onlarca katı maskeyi bir anda satın aldı. 50 tanesi 12,5 TL ye alıcı bulmayan bez maskenin fiyatı tam yirmi kat artarak çarşıda, pazardaki çocukların elinde tanesi beş liraya satılmaya başlandı. Ülkenin bütün kolonya stokları bir anda eridi, milli ikramımız karaborsaya düştü.

Bugün itibarıyla endişenin boyutu artıyor. İtalya, İspanya, Almanya gibi gelişmiş ülkelerin içine düştüğü durumu gördükçe endişelenmemek elde değil. Şimdiye kadar Koronavirüs'e bağlı sadece bir ölüm vakası açıklandı resmi makamlarımız tarafından. 89 yaşındaki kurbanın mikrobu Çinli çalışanından kaptığı pek kıymetli Sağlık Bakanımız tarafından duyuruldu. Ülkemizde toplam 98 kişiye Koronavirüs bulaştığı söyleniyor. Bunların tamamı hasta olmayabilir. İşin tehlikeli yanı da bu zaten. Bağışıklık sistemi güçlü olan bazı insanlar virüsü vücutlarına aldıklarında kendileri etkilenmese de başkalarına yayabiliyorlar. Restoranların, eğlence yerlerinin, okulların ve camilerin kapılarına bir süreliğine kilit vuruldu. Özellikle insanlara zorunlu olmadıktan sonra evden çıkmamaları öneriliyor.

Ne yapmak lazım? Bu konuda farklı görüşler var. Mesela İngiltere; "Sürü Bağışıklık Sistemi" adı verilen bir yol takip edip doğal seleksiyonla "Kalan sağlar bizimdir" ideolojisini benimsemiş. Bazıları Koronavirüs'ün tanrının bir lütfu olduğunu iddia ederken en iyi korunma yönteminin dua edip günâhlarımızın affını dilemek olduğunu dile getiriyorlar! Genellikle ülkeler halktan gelebilecek tepkiyi azaltmak gayesiyle konuyu ciddiye aldıklarını göstermek zorunda hissediyorlar kendilerini. Aslında biliyorlar ki böylesine etkili küresel bir tehdit karşısında insanoğlunun yapacağı çok fazla bir şey yok. İngiltere modeli çözüm ilk bakışta sorumsuzluk gibi gelse de bu yöntemin üzerinde durulması, düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. Zira adamlar ülke imkânlarına, mevcut sağlık malzeme stoklarına, personel ve hasta yatak sayısına bakıyorlar önce. Sonra dönüp Corvid-19'ün yayılma kapasitesini, virüsün kabiliyet ve zayıf noktalarını yatırıyorlar masaya. Çıkardıkları ilk sonuç, bu virüsün yayılmasını önlemenin mümkün olmadığı ki buna ben de sonuna kadar inanıyorum. Bakmayın siz yapılan resmi açıklamalara. Özellikle ülkemizde enfekte olmuş kişi sayısının açıklanandan kat kat yüksek olduğunu düşünüyorum. Başarılarıyla gönüllere taht kuran Sağlık Bakanımızın liderliğinde alınan önleyici faaliyetler göstermelik bence. Bu konuda uzun uzun yazmaya gerek yok. Sadece şunu söylemekle yetineyim, gerisini siz düşünün. Koronavirüs'ün terör estirdiği komşularımızdan İran'a çok sayıda koruyucu maske yardımı yapan ülkemizin virüs testini yapan ender sağlık kurumlarımımızda doktorlara verebileceği maske yok!

Koronavirüs'e dair izlenen hükümet politikasını sadece bir açıdan doğru buluyorum. O da vaka sayılarının, yer, kimlik gibi bilgilerin gizli tutulmasında gösterdiği başarı. Gerçek sayılar ortaya dökülse ulkemizde kıyamet kopardı herhalde.

Hijyen önemli elbette. Sadece Korona için uyulması gereken bir durum değil bu. Alışkanlık, kültür meselesi. İzmir'in gevreğini bilirsiniz. Sabit ya da tekerlekli bir arabanın üzerine monte edilmiş camekânlı dolaplarda satılır genelde. Bazen de bir ahşap tablanın etrafına dizilmiş gevrekleri ya da kumru dediğimiz susamlı sandviç ekmeklerini satan seyyar satıcıları görürsünüz cadde ve sokaklarda. Dün bunlardan birine rastladım. Kadının biri genç satıcıdan bir gevrek, yanında bir parça peynir ve birkaç parça da dilimlenmiş domates istedi. Adam eline geçirdiği şeffaf plastik eldivenlerini kullanmadaki acemiliğiyle bir kâğıda gevreği, onun yanına da peynir ve domatesleri koyup paketlemeye çalıştı. Uzunca bir süre ince naylon poşeti açmaya uğraştı fakat elindeki eldivenle bunu yapmayı bir türlü beceremiyordu. Sonunda kadın beklemekten sıkılıp satıcının elindeki gevrek paketini ve naylon poşeti alıp bu işi kendisi üstlendi. Elindeki kâğıt parayı uzattı adama. Adam eldivenini çıkarmaya gerek gormeden aynı eliyle parayı bölmeli plastik kutuya bıraktı, bozuk para üstünü verdi kadına. Sonra sıradakine aynı eldivenle bir gevrek alıp kâğıda sardı, uzattığı parayı aynı eldivenli eliyle alıp, aynı şekilde para üstü verdi. Delikanlıya sordum merak edip, "Niye takıyorsun şu eldiveni?" Bezmiş bir halde kafasını çevirdi bana doğru, "Valla abi, ben de anlamıyorum, ne yapayım, müşteri böyle istiyor!" Söylemem lâzımdı, dayanamadım sordum. "Peki, gevreği tuttun o eldivenli elinle, sonra da aynı eldivenli elinle paraya elledin, sence doğru mu bu? Adamın derdini eştiğimin farkında değildim hâlâ. Bana cevap verdi. "Öbür türlü zor oluyor be abi, tak çıkar, başa mı çıkar." Dersimi almıştım. Hayırlı işler, dedim, yürüdüm.

İşte böyle. Virüsün bizi bulabileceği yollar o kadar çok ki. Hele şehir hayatında yaşıyorsak bir de. Dağ başında yaşayıp toplumdan kendimizi tamamen soyutlamamış isek Koronavirüs bir yolunu bulup gelecektir. Bu bakımdan etkisini kaybedene kadar bağışıklık sistemimizi zinde tutup geldiğinde  onu yenmemiz daha akıllıca  bir yol gibi görünüyor. Hasta ve yaşlı olanların işi çok daha zor tabii.

Son olarak şu konuya da değineyim. Bazı arkadaşlarımız Koronavirüs'ün bize bazı insani değerlerimizi hatırlattığını, bitmek tükenmek bilmeyen hırs ve zevklerimizden uzaklaşıp evlerimize döndüğümüzü, birbirimizden bu sayede haberdar olduğumuzu anlatmaya çalışıyorlar. Ben o kadar iyimser değilim. Daha acısını hissetmeden krizi fırsata çevirenleri görüyoruz, kriz bittikten hemen sonra virüs unutulacak, her şey eski haline dönecek. Hatırlayın geçmişteki deprem felâketlerini, günlerce tv'lerde yapılan konuşmaları, alınması gereken önlemlerden bahseden profesörleri... Birkaç hafta sonra bütün konuşulanların unutularak, sanki hiç yaşanmamış gibi olayın gündemden düştüğünü... Sonra yeni bir depremle aynı konuların tekrar tekrar konuşulduğunu. Koronavirüs de deprem gibi geldi, korkuttu, can aldı, canımızı sıktı, bir müddet daha bu sıkıntıyla boğuşacak insanlar, ta ki yeni bir virüs "Morana" kapımızı çalana dek...
   

22 yorum:

  1. 2 haftadır yoğun yaşıyoruz bu süreci. Biz italyanın siz de bizim 2 hafta gerimizden takip ediyorsunuz gibi geliyor bana, umarım yanılıyorumdur siz bu süreci daha iyi yönetir ve daha az kayıpla ve hasarla çıkarsınız.. Fakat son paragrafınıza global anlamda değil de yerel anlamda baktığımızda katılmıyorum. İnsanlar inanılmaz değiştiler, eskiden birbirini ayda yılda bir arayanlar neredeyse her gün sosyal medyadan konuşmaya, bir ihtiyacınız var mı diye birbirlerine sormaya ve hatta kişisel risk alarak gidip ihtiyacı olana alışveriş yapmaya, ilaç almaya ve tabii karşılığında hastalık bulaşır korkusundan da para almamaya :)) başladılar. Sokaktan geçenlerle laflaşıyor, komşularla el sallaşıyoruz ki bu Almanya için hakikaten "aşırı sosyallik" demek. Hiç tanımadığım insanlarla gülümseşmeye selamlaşmaya başladım çünkü sadece o an sokaktalar, ortak tek yönümüz bu. Yaşamak. Vallahi ne diyeyim bilemedim, böyle yazınca da post apokaliptik haller gibi oldu ama yaşadığımız zamanlar biraz öyle sanırım... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim değerli yorumunuz için. Ten ya da göz rengi veya gözlerin çekik olması gibi bazı ülkesel ya da millet olarak bazı farklılıklarımız olsa da sonuçta insanız. Bu yüzden pek farkımız yok birbirinden. Keşke diyorum felâketler bize bazı dersler çıkartmamızı sağlasa. Keşke kalıcı olsa selâmlaşmalar, yardımcı olmalar, hâl hatır sormalar. Lâkin göreceksiniz, göreceğiz hep birlikte virüs tehditi ortadan kalkar kalkmaz yine para hırsı, yine egoizm, yine lükse düşkünlük saracak dört bir yanımızı. Geriye baktığımda bunun hep böyle olduğunu gördüm. Umutlanmak güzel bir şey ancak gelecekteki beklentilerimizi göremezsek hayâl kırıklığı yaşarız. Umarım sizin öngörünüz doğru çıkar, ben yanılmış olurum. Bu konuda yanılmak öyle isterim ki, bilemezsiniz. Dileğim en az hasarla atlatalım bu günlerimizi.

      Sil
  2. İngiltere gelen tepkiler üzerine tutumunda değişikliğe gitti haberleri okudum ama ilk fikirlerinden bütünüyle de vazgeçmiş değiller.Toplumsal baskı olsa gerek

    Daha fazlası var mıdır? mümkün,zaten söyleniyor bu,gizlenmiyor,şu an için dış ülke bağlantılı kişiler ve yakın çevresi üzerinde odaklanılıyor .Koca bir ülkeye bir anda yetebileceklerini düşünmek fazla zorlama olur gibi.Fakat, yanlış anlamadıysam şimdi test yapılma kriterlerini biraz daha genişletme kararı alınmıştı.

    Bu iş atlatıldıktan sonra yine her şey eski tas eski hamam olacak bence de.Ahlak denilen şey,keşke corona gibi hızlıca bulaşan bir değer olsaydı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. Toplum baskısı etkili oluyor. Sadece insanların gazını alıyorlar, yoksa fikir değiştirdiklerini sanmıyorum. Zaten bu vakitten sonra onlar için çok geç. Bakalım, hangisi doğru göreceğiz. Bundan sonra çıkacak virüsler için güzel bir veri olur elimizde en azından.

      Elimizde yeterli kitin olmadığı söyleniyor test için. Daha önemlisi çok kısa zamanda herkese bu test yapılması gerekli. Bu da pratikte mümkün değil. Hali hazırda virüsü kimin taşıyıp taşımadığı test yapılmadan anlaşılmıyor. Her ateşli hasta Koronavirüs taşıyıcısı olmadığı gibi ateş veya öksürük şikayeti gibi herhangi bir belirti vermeyen ama virüsü taşıyan insanlar olabiliyor aramızda.

      Çok doğru söylüyorsunuz Hocam:)

      Sil
  3. Çok güzel özetlemişsiniz durumu...

    YanıtlaSil
  4. Yılmaz Özdil'in yazısını okudum biraz önce, Güney Kore'nin yaptıklarından bahsetmiş, inanılmaz. Bizde ortalıklarda yaptık diye söylenen çok şey var da aradaki gediklerden pek su alıyor. Yani ha yapmışlaar ha yapmamışlar. Az önce sağlık ocağından bizi doktor arıyor, yurtdışından gelmiş eşiniz diye. Buraya kadar iyi. Ama adam geleli üç gün olmuş. O üç günde neler neler olmuştur. Zaten pilot olup sürekli gittiğini hiç saymıyorum tabi.

    Bu yine sakin bir dönem, çocuklarla gençlere bişeyler olaydı, o zaman seyresinlerdi bizdeki halleri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, Türkiye'de güya önlem alınıyor. Güney Kore daha önce yaşadıklarından ders alıp takdire şayan bir yol izlemiş. Buna rağmen düşük oranda da olsa ölümle sonuçlanan vakalar var. İnanıyorum ki bir sonra gelecek virüs atağında daha da geliştirecekler kendilerini. Ne var ki ülkemiz için bu bir hayal. Teknik açıdan sorunu çözdük diyelim, Güney Kore insanların devletine güveni var ve ona yardımcı, bireysel olarak üzerine düşeni yapıyorlar. Asıl problem de bu sanırım.

      Türkiye'nin halleri:))

      Sil
  5. Sınav sırasında sorduğu soruya "hocam bu konu kitapta yazmıyordu" der gibiyiz. Bilmediğimiz yerden yerden geldi bu kez. Umarım ülkemizde ve tüm dünyada en kısa zamanda aşılır. Sağlık ve sevgi dileklerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belli ki dersimizi iyi çalışmıyor, bu sebeple bahane üretmek zorunda kalıyoruz. Çok teşekkür ederim:)

      Sil
  6. Dün Kanada Başbakanı açıklama yaptı. Diyor ki vatandaşlarına "sakın parayı düşünmeyin. O bizim işimiz. Siz sadece sağlığınıza dikkat edin"
    Başka diyeceğim yok...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sosyalizm bizim ülkemize gelse korkup geri kaçar. Adamlar kapitalist fakat sosyalizmi yaşıyorlar:)

      Sil
  7. Ben de bugünlerde evde kalmak-koronavirüs yazıları yazıyorum hep, ne olacak böyle bilmiyorum... :( Evde olduğumuz bugünler, blog'ları keşfetmek için güzel bir fırsat olabilir... Bir de bol bol kitap okuyorum tabii :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım belli bir süre bu şekilde geçecek, daha sonra unutacağız. Krizi fırsata dönüştürmek için en güzel yol okumak ve yazmak tabii:))

      Sil
  8. Ağaç ev sohbetlerini ben de yapayım. Çok ilginç bir dönemden geçiyoruz. Hiç kimsenin bir şey yapamadığı , küçücük bir virüs bizi evlere kapattı, korku dağları sardı.Umarım en kısa zamanda aşısı bulunur, tedavisi bulunur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapın tabii:) İlginç tartışmalar oluyor. Biz bu sayede genç kuşağın fikirlerini öğreniyoruz onlar da bizim. Münazaranın yazılısı gibi. Yorumlarda da çok güzel tartışmalar oluyor. Herkes birbirini kırmadan fakat düşüncelerini cesurca dile getirebiliyor. Ayrıca siz de haftanın konusunu önerebilirsiniz. Deep Tone'a bildirmeniz yeterli:)
      Aşı da çözüm değil, zira bu tür virüsler kısa zamanda mutasyona uğrama kabiliyetine sahip. Böyle olunca aşı etkisiz kalıyor.

      Sil
  9. "Aslında biliyorlar ki böylesine etkili küresel bir tehdit karşısında insanoğlunun yapacağı çok fazla bir şey yok. İngiltere modeli çözüm ilk bakışta sorumsuzluk gibi gelse de bu yöntemin üzerinde durulması, düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. Zira adamlar ülke imkânlarına, mevcut sağlık malzeme stoklarına, personel ve hasta yatak sayısına bakıyorlar önce. Sonra dönüp Corvid-19'ün yayılma kapasitesini, virüsün kabiliyet ve zayıf noktalarını yatırıyorlar masaya. Çıkardıkları ilk sonuç, bu virüsün yayılmasını önlemenin mümkün olmadığı ki buna ben de sonuna kadar inanıyorum. "

    %100 katılıyorum. Bence doğanın en temel kuralı olan "survival of the fittest" işleyecek. Yakalanıp atlatanlar ya da yakalanmadan -yakalandığını fark etmeyenler- kurtulanlar devam edecek yollarına. Virüs öyle ya da böyle zayıf olanların en azından bir kısmını götürecek giderken yanında.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benimle aynı görüşü paylaşan birini buldum sonunda:)) Daha da ekzantrik görüşlerim var bu konuda. Güncel olayları herkes yeterince konuşup yazdıkları için Corona konusunda yazmayı düşünmemiştim aslında. Fakat aykırı düşüncelerimi paylaşacağım bir yazı daha yazmak farz oldu artık. Bakalım ona katılacak mısınız?:))

      Sil
    2. Ben de 2 yazı yazdım, birini yayınladım, diğerini (Ağaç Ev için) yedeğe aldım ama kesmedi daha da yazabilirim :)

      Sil
    3. Ok:) Henüz bilgisayarımın başına geçmedim. Yazınızı okurum bu akşam:) Ağaç Ev için yazmanızı bekliyordum ben de:)

      Sil
  10. bakalım önümüzdeki günlerde nolcak durum. bu gece de vaka sayısında artış olduğu açıklanacak mı? genelde twitırda henem çıkıyor haberler, bakan gece açıklıyor. biraz da doğayı bozmaktan herhalde bunlar, yani örneğin dimates doğal yetişiyodu, şimdi hormonlu, çok üretip çok satmak amacıyla doğa bozuluyor, plastik de çoğaldı, insan bedeni de kolay alışmıyor buna ve belki de yeni virüslere, şehirler kalabalıklaştı, yine her şey sonunda bu vahşi kapitalizme bağlanıyo yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçek vaka sayısının açıklananın çok üzerinde olduğuna inanıyorum. Paniğe yol açmamak için saklıyor olabilirler fakat daha önemlisi gerçek sayının tespit edilmesindeki zorluk, hatta imkânsızlık. Çevreyi kirletmemizin sağlığımızı olumsuz etkilediği aşikâr. Virüsler genellikle vahşi hayvanlardan insana geçiyor. Onların yaşam alanları olan ormanları yok etmemiz bu virüslerle tanışmamızı tetiklemiş olabilir. Vahşi kapitalizm her bakımdan can almaya devam ediyor evet, aynı zamanda teknolojik gelişmeler sayesinde olan bitenin biraz daha fazla farkına varıyoruz sanki.

      Sil