Bugün artık dönüyoruz evimize. Kızım en erken kalkanlarımızdan biri . "Babişko, hadi çıkıyorum ben." deyip yanağımdan öpüyor yattığım yerde . İki gün süren hafta sonu tatilinden sonra nöbet tutacak bu gece. "Güle güle kızçem." Çocukluğundan beri o bana "Babişko", ben ona "kızçem" derim.
Güzel günler çabuk geçiyor. Eşim ve oğlumla neşeli bir kahvaltıdan sonra kızımızın evinden çıkıyoruz. Hatay poligon durağındaki şarküteriden lor peynirimizi alıyor ve yolumuza devam ediyoruz. İzmir'e her geldiğimizde buradan lor peyniri almadan yapamaz eşim. Gerçekten bu peynirin tadına doyum olmuyor.
Yaylanın masa ve sandalye işini bugün sonuçlandırmak istiyoruz. Karabağlar'a yaklaştığımızda sandalye masa imalatçılarına son bir kez daha bakıyoruz. Bölgedeki mağazaları üç ya da dört kez teker teker dolaşmıştık daha önce. Artık gerek fiyat gerekse kalite ve model konusunda söylenenlerin hepsi birbirine karışmaya başladı. Hangi modeli nerede gördüğümüz, ne fiyat verdikleri bir tarafa bizim hangilerini uygun bulduğumuz bile net değil zihnimizde. Sadece bir yer vardı ki hem model, hem sağlamlık hem de fiyat bakımından diğerlerinden bir adım önde. Bir iki yer daha gezip doğrudan oraya gidiyoruz.
Mağazadaki yetkili üçüncü kez karşısında görünce bizi, gülerek yanımıza geliyor. İçerideki masanın başında oturan iş yeri sahibini görüyoruz. Hemen yerinden kalkıp o da ilgileniyor bizimle. Oturmamız için yer gösterip çay söylüyor. Sıkı bir pazarlıktan sonra teras ve salon için oturma gruplarını belirleyip peşinat bırakıyoruz. Oradan ayrılırken karar vermiş olmanın rahatlığı yüzümüze yansıyor.
Evden çıkarken bütün eşyalarımızı yanımıza almışız ama bir süre sonra bir eksiklik fark ediyoruz. Dün sabah halden aldığımız balığı kızımın evinde unutmuşuz. Mecburen geri dönüyoruz. Öğlen vakti oldu. Yoldan geçerken Torbalı İlçe Emniyet Müdürlüğünden kaza raporunu alacaktık. Öğle tatilini geçirmek ve karnımızı doyurmak için biraz daha oyalanıyoruz.
Yemeğimizi yedikten sonra İzmir'den ikinci defa yola çıkıyoruz. Kısıkköy'ü geçip Oğlananası mevkii yakınlarında prefabrik ev imalatı yapan bir yerde duruyoruz. Bakıcılık ve bekçilik için devamlı yaylada kalacak genç bir çift almak var kafamızda. Elbette onların kalabileceği bir yer de lazım. Ayrıca yağ, kuru gıda, ceviz ve kestane gibi ürünleri depolayacağımız bir de konteyner gerekecek. Örnek binaları gezdiriyorlar bize, fiyatları öğreniyoruz.
Torbalı'ya geldiğimizde şehir içinde birilerine Emniyet Müdürlüğü'nün yerini soruyoruz. İç kısımlarda bir yerdeymiş. Neyse ki Emniyet kaza raporunu hazırlamış. Bayan polis memuru "Maddi hasarlı zincirleme kaza mıydı?" diye soruyor. Böyle ufak yerlerde öksürsen herkesin haberi olur zaten. "Evet, o" diyerek onaylıyorum. Fotokopi çekmek dışında yapacağı başka bir şey yok aslında yan odada. Ancak hanımefendinin gevezeliği yüzünden iki dakikalık iş yarım saati aşıyor. Arkadaşlarından birinin doğuya tayini çıkmış. Bu yetmezmiş gibi talihsiz karısına da kanser teşhisi konulmuş. Efendim, eşiyle araları çok iyiymiş. Anlatıyor da anlatıyor... Fotokopi çekeceği kağıtları makineye koyuyor koymasına ama bir türlü düğmeye basmak aklına gelmiyor. Teker teker salonda oturan her memurun yanına gidip arkadaşının başına gelenleri "Yazık, ya" diye diye iç çekerek anlatırken çevresindekilere cep telefonundan onlara ait resimleri göstermeye başlıyor. "Hanım, hanım sen ver şu kağıtların fotokopisini bana, daha sonra istiyorsan sabaha kadar anlat arkadaşının başına gelenleri bütün arkadaşlarına." diyemiyor, sabırla sıranın bana gelmesini bekliyorum.
Cep telefonuma bir mesaj geliyor, merak edip bakıyorum. Mesajda son iki aylık internet ücretini ödemediğimi hatırlatarak üç gün içinde ödeme yapmazsam bağlantıyı keseceklerinden bahsediliyor. Daha önce eşimin telefonu kesildiğinde yaşadığımız şaşkınlığı yaşamadık bu sefer. Bütün ödemeler verdiğimiz talimat üzerine banka tarafından yapılıyordu. Kredi kartının kaybolması üzerine bir önlem olarak ödemeler durdurulmuş, eskisi iptal edilip yeni kredi kart verilmişti. Bu durumla karşılaşınca otomatik ödeme için bankaya yeniden talimat verilmesi gerekiyormuş. Tire'ye varır varmaz servise kaza raporunu bırakacağım. Daha sonra internet faturasını ödemeyi koyuyorum kafama.
Eşimi ve oğlumu evde bırakıp hemen servise gidiyorum. Servise yanımda getirdiğim kaza raporunu ve kasko sigorta poliçesinin bir kopyasını bırakıyorum. Ehliyet, trafik sigortası, banka iban numarası gibi ilave bazı belgeler istiyorlar. Yarın bir ara bırakacağımı söylüyorum. Kaza yaptığımız arabanın içinde kalan eşyalarımızı alıyor ve oradan ayrılıyorum.
Çarşıda uğradığım bütün ödeme noktalarının ya kotaları dolmuş, internet fatura ödemelerini kabul etmiyorlar ya da erkenden kapatıp gitmişler. Yarına kalıyor bu iş ister istemez.
Alışveriş faslından sonra pazartesi günleri evimizin yanında kurulan toplu konut pazarına uğruyorum. Yarın salı pazarı olduğundan burada fazla oyalanmama gerek yok aslında. Yine de bir baştan bir başa yürümek, pazarı solumak hoşuma gidiyor.