Bu sabah biraz keyif yapmayı düşünürken eşimin sesine uyandım. "Biraz daha uyursan geç kalacağız!" Gözlerimi açmaya çalıştım. Bu sabah balık haline gidecektik ama çoktan unutmuşum bunu. Aslında çok daha erken çıkmak gerekirdi ama daha pazar günleri halin açık olduğundan bile emin değildik. Hemen hazırlanıp çıktık evden. Yolun başında çektim arabayı kenara, internetten halin pazar günleri açık olmadığına dair bir bilgi aradım. Balık halinin resmi sitesinde bu konuda bir bilgi göremediysem de balık çeşitlerinin gün bazında asgari ve azami satış birim fiyatlarını gösteren bir liste buldum. Geçen hafta pazar gününün tarihini girdim. Eğer pazar günü kapalı ise listede fiyat yazmaması gerekirdi. Neyse ki geçen haftanın pazar günü balık satışı varmış halde. Liste öyle gösteriyordu. O halde pazar günleri hal açıktır deyip yolumuza devam ettik.
Otoyol girişinde, tam gişelerin bulunduğu yerde hali uzaktan görürdük. Bir keresinde oradan hale geçmeye bile çalışmıştık ama etraf çitle çevrili olduğundan içeri girememiştik. Pasaport durağındaki çocukluğumun balık halini hatırlıyorum. Orası şimdi Pasaport Pier adında güzel bir alışveriş merkezi oldu. Yeni balık hali Buca Kaynaklar'da. Daha önce Güzelbahçe Balık Haline gitmiştik ama buraya ilk gidişimiz.
Otoyoldan çıktığımızda su ürünleri ve balık haline gitmek için yeterli sayıda yönlendirme levhası mevcut. Halin kapısına geldiğimizde kararsız bakışlarımız nizamiyedeki görevlilerin dikkatini çekiyor. Kızımın arabasını aldığımız için Ankara plakası taşıyoruz. Biraz da plakanın etkisi ile olsa gerek hemen bariyer kaldırılıyor ve sıcak bir ilgi görüyoruz. Araçla hal binasının önüne kadar gelinebiliyormuş. Arabayı binanın yanına park ediyoruz ancak girişi bulmakta zorlanıyoruz. Meğer park ettiğimiz yer halin arka cephesiymiş. Sonradan Ağrı'lı olduğunu öğrendiğimiz orta yaşlı ve doğu şivesi ile konuşan temizlik işçisine soruyoruz hale nereden gireceğimizi. Adam işini gücünü bırakıp gidene kadar bize mihmandarlık ediyor. Saat 07.30 olmasına rağmen balıkların çoğu sahibini bulmuş. İnce bir kasa kaya barbunu alıyoruz. Yanımızdaki adam yine kasayı bana taşıttırmıyor ve arabaya kadar getiriyor kasayı. Bir yandan terörden dert yanıyor. "Kardeşiz biz, kız alıp kız vermişiz ne bu düşmanlık..." diye söyleniyor. Hak veriyoruz ona. Verdiğim bahşişi zor kabul ettiriyorum. Almamakta çok ısrar ediyor. Düzgün adamlardan biri işte. Hala varlar, tek tük de olsa.
Balıkları ayıklayıp temizlemek benim ihtisas alanım oldu emeklilikte. Zevkle temizledim ama üç dört saat ayakta kaldım. Akşama kızımın mezeleri ile güzel gidecek. Ben balıklarla ilgilenirken eşim ve çocuklar alışverişe çıktılar. Döndüklerinde güzel bir masa kuruldu, hep birlikte keyifle balığımızı yedik. Kalan balıklar derin dondurucuya yerleştirilecek.
Yemekten sonra bir blogger arkadaşımızın tavsiyesi üzerine güzel bir film izlemeye başlıyoruz. Yarın nöbeti olduğu için kızım erken yatıyor. Oğlum ise daha önce aynı filmi seyrettiğinden dolayı odasına çekiliyor. Onun seyretmediği film çok az. Eşimin uyku saati yakın. Tek başıma oturup filmi sonuna kadar seyrediyorum. Filmin adı "Gurur ve Önyargı". 2005 yılında çevrilen filmdeki Bay Darcy'yi pek yakışıklı bulmadım. Ama 1995 yılında dizide oynayan hakikaten yakışıklıymış. Bu arada beni bu filme çağıran "Bücürük ve Ben" e bir selam göndermiş olayım.
Deniz ürünlerinin hepsini, özellikle de balığı çok seven bir insan olarak içten bir "afiyet olsun" demek istiyorum. Sevgiler ;)
YanıtlaSilHer gün yesem bıkmam. Teşekkür ederim:)
Sil