19/05/2016 Perşembe, Tire
Verilen sözler bir kez daha buharlaştı! "Yarın sabah sekiz gibi yaylada olur, çıkmadan önce sizi ararım." demişti. Arayacak ki ben de çıkıp kapıları açayım ona. Saat 9.00 oldu hala sabırla telefon bekliyorum. Kendi haline bıraksaydım acaba kaç yıl sürerdi bu iş. Elektrikçi Kamil'in gelmeyişinin olası sebepleri ne olabilirdi? Düşünmeye başladım. Belki onunla plan yapmak hataydı ama o da bana "Ben bilemem, patronumla konuş." demedi ki! Eleman göndersin diye her gün elektrikçi Ali'yi mi arayacağım?
Verilen sözler bir kez daha buharlaştı! "Yarın sabah sekiz gibi yaylada olur, çıkmadan önce sizi ararım." demişti. Arayacak ki ben de çıkıp kapıları açayım ona. Saat 9.00 oldu hala sabırla telefon bekliyorum. Kendi haline bıraksaydım acaba kaç yıl sürerdi bu iş. Elektrikçi Kamil'in gelmeyişinin olası sebepleri ne olabilirdi? Düşünmeye başladım. Belki onunla plan yapmak hataydı ama o da bana "Ben bilemem, patronumla konuş." demedi ki! Eleman göndersin diye her gün elektrikçi Ali'yi mi arayacağım?
Canımı sıkan bu durumu içimde eriterek oğlumla Ali'nin dükkanına gittik. Çırağı karşıladı bizi. Patronunun nerede olduğunu sordum. "Arazide" dedi. Daha fazla bilgi alamayacağımı bildiğim halde laf olsun diye sormaya devam ettim. "Ne zaman dönecek?" Hayır demeye üşendiği için başını iki yana sallamakla yetindi. Telefonla ulaşmak istedim bu kez. Şanslı günümdeyim. Kısa bir süre sonra açtı telefonu. Hal hatır faslının ardından "Bitirelim artık şu işi Ali Bey, bak bütün malzemeleri aldım getirdim. Eksik bir şey yok. Güya Kamil gelecekti bugün, yine gelmedi." diye döktüm içimi.
"Tamam," dedi alttan alarak "Yarın sabah gelir toparlarız." Sanki kendisi gelecek. Hep böyle deyip Kamil'i gönderiyor. Kamil de "Ne iş olursa yaparız abi!" türünden. Her işi yaparım diyenin hiç bir işini beğenmem ama burada bulup bulacağımın en iyisi.
Elektrikçi Ali'nin dükkanından çıkıp Yeni Sanayi'ye, Ünal'ın işyerine çevirdik yönümüzü. Selim Usta telefonlarıma cevap vermemişti dün. Üstelik sonradan dönüş de yapmadı. O ana kadar ne zaman aradıysam karşımda bulmuştum. Acaba hoş olmayan bir durum mu var başında? Atölyede Ünal'ı göremiyorum ama içeride büyük bir hareketlilik var. Bir yandan makinalar gürültülü sesler çıkararak ağaçlara şekil vermeye çalışırken işi bitenler kapıdaki araca yükleniyor. Ünal Usta'yı soruyorum çalışanlara. "Yukarıda, ofisinde çalışıyor." diyorlar. Bir yandan yukarı doğru seslenerek geldiğimi patronlarına haber verirlerken ben beklemeden ahşap dar merdivenden iki kat çıkıp küçük bir odaya ulaşıyorum. Ünal kendisinin yaptığı masanın başında hesaplara gömülmüş. Beni görünce yerinden fırlıyor. Karşısındaki sandalyeye oturmaya hazırlanırken pencereden oğlumu görüyorum. Belli ki girdiğim yeri fark etmemiş oraya buraya bakıyor. Hadi aşağı inelim diyorum. Oğlumla birlikte üçümüz işyerinin bahçesindeki masaya çöküyoruz. Selim Usta'ya ulaşamadığımı söylüyor ve yapılmasını istediğim işleri bir solukta sıralıyorum. "Dün Selim Usta ile birlikteydik." diyor. Ünal'ın "Selim Usta ile birlikte yarın gelelim." önerisini cumartesi gününe erteliyoruz.
Derken günün sürprizini öğlen saatlerine doğru karşılıyoruz. Son günlerde işlerin yoğunluğundan dert yanan Sezai Usta'yı arıyorum. Daha düne kadar Baki Usta'yı kesinlikle gönderemeyeceğini söylüyordu. Ben yine de telefonda alttan girip üstten çıkıyorum. "İşin sonuna geldik bak, sadece boya işlerimiz kaldı, başka bir eksiğimiz yok, mutfak montajı bile yapıldı." Nefes almadan dil döküyorum. "Dur bakalım, Baki Usta'nın işi öğlene kadar biterse öğleden sonra onu göndermeye çalışayım." diyor. Arkasından Baki Usta'ya telefon ediyorum. Sezai Usta'nın kendisini aradığını, yemek yedikten sonra yola çıkacağını söylüyor. Pazartesi gününden önce başlanmasına ihtimal vermediğim bir iş aniden başlamış olacak.
Ön panelde arabanın ikaz ışıklarından biri yanıyor. Usta bu ikazın belli bir süre yanıp daha sonra söneceğini söylemişti. Uzun süre sönmeyince ne olur ne olmaz diye bir göstermek istedim. Oğlumla gidip eşimin arabasını aldık ve benim arabayı sanayiye bıraktık. Bakım ve yağ değişim zamanı da gelmiş. Küçük yerlerin avantajı da bu. Eve gitmek, oradan sanayiye geçmek, daha sonra yaylaya çıkmak yarım saati bulmuyor. Ankara'da bir günün gider. Diğer arabayla yukarı çıkıp kapıları açtık. On dakika sonra geldi Baki Usta. Önce tuvaletlerdeki tadilat işine başladı. Tadilat ve tamirat işleri yenisini yapmaktan daha zor. Akşama kadar sökülen seramiklerin altı oyuldu yenilerini yapıştırmadan önce. Anladığım kadarıyla pazartesiye kadar bütün işleri bitirmeyi kafaya koymuşlar. Bu sebeple uzun zamandır ilk kez pazar gününü de çalışarak geçirecekler.
Baki Usta çalışırken oğlum şehre indi, annesini bir hasta ziyaretine götürdü. Ben ufaktan temizlik işine giriştim. Taş evin içindeki inşaat artıklarını topladım. Verandayı süpürüp yıkadım. Henüz şebekeye su bağlantısı yapılmadığı için kovayla su taşımak zor oldu biraz. Boya için gereken malzeme listesini aldım Baki Usta'dan. Oğlum geldiğinde topladığımız çimento torbaları, inşaat artıklarını yaktık, daha sonra boya malzemelerini almak üzere çarşıya indik birlikte.
Boya malzemelerini hazırlattıktan sonra malzemeleri benim arabaya yükleyeceğimiz için sanayiye gittik. Arabanın işi bitmek üzereymiş. Oğlumu annesini almaya gönderip ben orada kaldım. Araba servisten çıkınca çarşıya uğrayıp boyaları arabaya yüklettim. Onları yarın sabah yukarı yetiştirmek zorundayım. Daha sonra yine İzmir. Bu sefer bir akrabamızın düğünü var akşama. Aşağı yukarı iki günde bir İzmir'e gidiyoruz bu aralar.
http://dansedenkralicee.blogspot.com.tr/2016/05/bugun-benim-dogumgunum.html
YanıtlaSilBu arkadaşımızın doğum günü varmış Sizin yazacağınız bir mesajdan belki çok mutlu olacak. :)
Happy birthday Dancing Queen:)
YanıtlaSilUstalar her yerde aynı galiba. Hiç sozlerinde durmuyorlar.. ömür törpüsü ☺
YanıtlaSilUfak yerlerde daha da kötü sanırım. Allah ellerine düşürmesin bir kere:) Ankara'da böyle değildi mesela...
YanıtlaSil