Uzunca bir aradan sonra nihayet Tire'deyiz bu salı. Her seferinde bir işimiz çıkıyor, pazarı kaçırıyorduk. Artık iyice özletmişti kendini. Bu nedenle pazar alışverişini listenin başına koyup günlük planımızı ona göre yaptık. Servisin eksper çağırmak üzere istediği ehliyet, trafik sigorta poliçesi, ruhsat fotokopileri ile banka iban numarasını hazırlayıp pazar sokaklarını dolaşmaya başladık. Pazar her zamanki pazar, rengarenk, cıvıl cıvıl. Ah, bir de park sorunu olmasa...
Yurdumuzun en büyük pazarlarından biri olan Tire Salı Pazarı, geniş bir alana yayılan sokak aralarına kuruluyor. Yakın bir yere araba park etmek imkansız. Çarşının dar arka sokaklarında biraz ilerledikten sonra fazla uzağa düşmeyen bir park yeri bulabildik kendimize. Alınacak bir şey olmasa dahi bu pazarın sokaklarında dolaşmaktan büyük zevk alıyorum. Tezgahlarda sergilenen baklalar artık iyice iç vermiş, arakalar bollanmış. Derin dondurucuya atmak için yirmi kiloya yakın bakla aldık. Oğlumun çarşıda birkaç işi daha vardı. Ben de elektrikçi Ali'ye uğradım. Birkaç gün ayrılınca benim arkamdan Kamil de bırakmış çalışmayı. Hidroforu kurup suyu şebekeye bağlaması gerekiyordu şimdiye kadar.
Pazar alışverişinden sonra servise bıraktık belgeleri. Yaylada kiraz ve erikler toplanmaya başlandı. Gel gelelim yevmiyeler ağaçlar kadar yüksek olunca hasadın hiçbir anlamı kalmıyor. Tesis bir açılsa gelen misafirlere satarız ya da ikram ederiz. Çarşı pazar işlerini bitirdikten sonra aldıklarımızı eve bırakıyoruz. İnşaat malzemelerini tedarik ettiğimiz yerden süs havuzuna döşenecek cam mozaikleri alıyor, arabaya yükleyip yaylaya çıkıyoruz. Baki Usta bugün çalışacağını söylemişti. Bahçe kapısı açık. İçeride çalışıyor olmalı...
Yağmurun damar damar oyduğu toprak yolda arabanın altını sürtmemek için olabildiğince dikkatli bir şekilde taş eve kadar içeri sokuyoruz arabayı. Baki Usta bizi karşılıyor ve cam mozaik kutularını içeri taşıyor. Boya işleri hala devam ediyor. İkinci kat kirişlerinin dış yüzü ile salon söveleri boyanacak daha.
Yarın çalışmayacak, bir arkadaşlarıyla tekneyle denize açılıp balık tutacakmış. Dönünce birkaç gün içinde boya işlerini tamamlayacağını söylüyor. Boyanacak yüzeyler oldukça ustalık isteyen dar yerler olduğundan her ustanın harcı değil. Ortalığı batırmadan, boyayı ahşap yüzeylere bulaştırmadan yapılması lazım. Öte yandan tek kişi çalışınca işin süresi de uzuyor tabii.
Ustayı işiyle baş başa bırakıp bahçeye, kiraz ağaçlarının bulunduğu yere yöneliyoruz. Ağaçlar bol kiraz vermiş bu sene. Oradan erik ağaçlarına geçip biraz da erik topluyoruz. Saat beşte geçen sene oturduğumuz evin mutfak dolaplarını yapan Ünal Usta ile buluşulacak. Aynı dolabın bir benzerini yayla evine yaptıracağız.
Dönüş yolunda bir sürü sincap çıkıyor önümüze. Her biri fare kadar, minnacık. Her yıl bizim cevizleri yiyerek kedi kadar oluyor. Fotoğrafını çekmeye çalışıyorum ama hemen gözden kayboluyorlar. Birini kaçırınca diğeri çıkıyor ama bir türlü istediğim pozu yakalayamıyorum. Zaten küçücük şeyler...
Şehre inince Alaybey parkında bir çay içelim diyoruz. Parkın havuzunda yüzen ördekler güzel görüntü veriyor. Ustaya yetişeceğimizden tavla oynayacak zaman kalmıyor, hemen kalkıyoruz. Evde Ünal Ustayla buluşuyor aynı dolaptan bir tane daha yapmasını istiyoruz. Yaylada yapılacak başka işler daha var Yarın Selim Ustayı yanına alıp yukarı gelecek. Orada buluşup detayları konuşacağız.