Konumuz Kitap - İrem Can hazırlamış olduğu bir mim ile beni epey eskilere götürmüş olacak şimdi. Bu nostaljik mim hafta sonu derin konulara dalmadan cevaplayabileceğim sorulardan oluşuyor. O zaman deep'in yorumunda söz verdiğim üzere hemen cevaplamaya başlayayım.
1) İlkokulda nasıl bir öğrenciydin?
Sanırım normal bir öğrenciydim. Sınıfın en çalışkanı olmasam da iyilerinden biriydim yani. Sessiz, sakin, sorumluluk sahibi, iyi arkadaş seçmesini bilen, derslerini çalışıp ödevlerini yapan biri işte. İyi bir öğrenci olmak için ne yapılması gerekiyorsa onu yapardım.
2) Dostluk kavramına inanır mısın?
Hayır. Eskiden inanırdım ama. Dostluk, yaşam mücadelesinde koşulların değişmesiyle çoğu zaman hatıralarda kalacak bir kelime olmaya aday bence. Özellikle şehir yaşamında ve hatta kırsalda komşuluk bile anlamını kaybetmişken dostluk diye bir şeyin neredeyse kalmadığına inanıyorum. Dostlar arasında olması gereken güven, yardımlaşma gibi duygular azalırken herkes kendi yaşam derdine düşümüş durumda. Dostluk deyince anlaşılan şey birlikte oturup sohbet eden, birlikte hahaha hihihi gülüp eğlenen insanlar topluluğu aklınıza geliyorsa ayrı. Belki de içimizi en acıtan hareketleri dost bildiklerimizden alıyoruz. Dost kazığı diye bir terim boşuna girmemiş dilimize. Bence en iyi dostunuzdan dahi bir beklentiniz olmasın. Gerektiğinde her zaman yardımcı olun, o da size olsun ama sakın dost olduğunuz için yapmayın bunu. Aksi takdirde hiç kimsenin üzmediği kadar dost sandıklarınız üzer sizi.
3) Okul hayatınızda en çok zorlandığınız ders veya dersler ya da önerileriniz var mı?
İlkokulda zorlandığım bir ders olduğunu hatırlamıyorum. Ortaokuldan itibaren en severek yaptığım ders matematik, en zorlandığım ders ise Türkçe olmuştu. Ortaokulun birinci sınıfında ilk kez tanıştığım İngilizce dersinde ilk başlarda çok zorlandım ama birinci sömestrenin sonunda sınıfta tam not alan tek kişiydim, olayı çözmüştüm ondan sonra, hep iyi gitti. Lisede Edebiyat dersinden hoşlanmazdım, matematik ve fizik dersleri en sevdiğim derslerdi. Bir dersi sevmek ya da sevmemek, zorlanmak veya zorlanmamak tamamen öğrenci-öğretmen arasındaki iletişime bağlı. Her zaman söylediğim gibi ne yazık ki benim iyi Türkçe ve Edebiyat öğretmenim olmadı öğrencilik hayatımda ne yazık ki. Sonradan kader ağlarını ördü ve Türk Dili ve Edebiyatı mezunu iyi bir öğretmen olan eşim sayesinde bu eksiğimi öğrencilik yıllarımdan çok sonra kapattığımı düşünüyorum.
4) Öğretmeninizle yaşadığınız komik bir olay var mı?
Öğrencilik yıllarıma dair üç bölümlük bir yazı dizisi hazırlamıştım. Hoca Camide - İz Bırakanlar başlığındaki dizinin ilk bölümünde öğretmenimle yaşadığım komik bir olayı detaylı olarak anlatmıştım. Tekrara düşmemek için o yazımı burada referans gösteriyorum.
5) Hiç sınıf başkanı veya başkan yardımcısı oldun mu?
Hayır. O zamanlarda bu görevi başarının sonucunda elde edilen bir makam olarak görmüyordum. Sınıf başkanlığı bir özgüven, bir sorumluluktu benim gözümde. Daha önemlisi sınıfın disiplinini sağlayabilecek kudrette olması gerektiğini düşünürdüm başkanın. Ben daha ziyade sessiz, sakin bir yaradılışta olduğum için hiç heveslenmemiştim bu işlere. Bir de kolay mıydı onca haydutu susturmak.
6) Hiç öğretmen olmayı düşündün mü?