Ağaç Ev Sohbetlerinin altıncı haftasına girmiş bulunuyoruz. Sevgili Taha Akkurt, yoğun işlerinin arasında bu güzel etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Geçen haftanın konusu hakkında sohbete katılan tüm yazarların bloglarını ziyaret edip değerli düşüncelerini öğrenmek fırsatını buldum.
Bu haftanın konusu üzerine yine farklı görüşler dökülecek satırlara. Benim için ilginç tarafı oğlumun da bu ay içinde evlenecek olması. Evet, işte haftanın konusu:
Söz, nişan, çeyiz alışverişi, kına gecesi, fotoğraf çekimleri, düğün salonları ve hepsinin arkasındaki şatafat düşkünlüğü... Ülkemizdeki düğün adetleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizin hayalinizdeki düğün nasıldır?
Zaman geçtikçe toplumun adet, gelenek ve görenekleri ve değer yargıları değişiyor. Çocukluğumun geçtiği yıllarda anneler, kızları daha bebekken başlarlardı çeyiz hazırlığına. O marifetli ellerden düşmeyen tığlar, gökkuşağının bütün renkleriyle bezenmiş iplikleri yutar, her biri ayrı sanat şaheseri olan türlü desenlerdeki dantel ve oyalar masa, sehpa ya da yatak örtülerini süslerdi. Henüz örgü makinelerinin olmadığı o dönemlerde her bir ilmek ayrı bir göz nuru, ayrı bir anıydı. Hani derler ya, silâh icat oldu, mertlik bozuldu, o güzelim adetlerimiz de teknolojik gelişmelere yenildi, yok olmaya yüz tuttu. Şimdilerde ne anneleri ne de anneanneleri görüyorum evlenecek kızlarına çeyiz işi yapan. Her şeyin hazırı var artık, el işi deyip sattıkları, emeksiz, ruhsuź.
Evlilik insan yaşamının en önemli dönüm noktalarından biri. Önce söz kesilir, sonra nişan ve nihayet düğünle dünya evine girilir. Nişan tepsileri düzülüp kız tarafına gönderilir, müstakbel gelinin hediyeleri salonlarda ziyaretçilere gösterilir. Nişanlı iken araya kurban bayramı girmeye görsün. En irisinden bir koç alınıp süslenir, üzerine elbiselik kumaşlar ve bir sürü hediyeler iliştirilerek hediye babından kız evine yollanır. Bütün bu işler olurken evlenecek çift heyecan içinde olan biteni izler. Çünkü anne ve babaların evlâtlarına karşı son görevleridir onları başgöz etmek. Maddi, manevi ellerinden gelenin en iyisini yaparlar. Lâyıkıyle üstesinden gelmek dosta düşmana duyurmak isterler bu mutlu olayı. Nişanı kız tarafı, düğünü oğlan, yatak odası, salon takımları ve beyaz eşyaların hangi tarafça karşılanacağı kesin çizgilerle bellidir.
Düğün arefesinde kına gecesi olur hanımlara. Çalgı çengi içinde bütün kurtlarını döker davetliler. Gelinin eline merasimle kına yakılır.
Düğünden sonra evli çift evlerine girerken ağzına bir parmak bal çalınır gelinin, dili tatlı olsun diye. Bozuk paralar savrulur, çoluk çocuk üşüşüp toplar bir anda. Bir bardak süt, bir lokma ekmek verilir geline. Her biri farklı anlamlar barındırır içlerinde. Bir de bıçak ya da makas bırakılır haneye, yanlış anımsamıyorsam, aralarında çıkabilecek anlaşmazlıklar bıçak gibi kesilsin diye.
Peki bugün neler değişti? Çok şeyler değişti. Eskiden bir yatak, bir yorgan üç beş kap kacağı bulan evlenebiliyordu. Artık nişan, düğün yapmak, ev düzmek kolay değil. Pek çok genç ailelerinden destek alamıyor, evliliğe ilk adımlarını borçlu atıyorlar. Bu sebeple geçim sıkıntısı sinirleri geriyor ve birkaç ay geçtikten sonra çiftler boşanma kararı alıyor.
Maddi koşullar bir yana, gençler artık ailelerini karıştırmıyorlar işin içine günümüzde. Evlilik ile ilgili kararları kendileri alıyor. Nezaketen ailelerle tanışma faslından sonra adet yerini bulsun diye dile getirilen ve anlamını bilmedikleri bir çift söz. Önce "Allah'ın kavli..." sonra kız tarafından gelen "Madem çocuklar birbirlerini sevmişler, bize düşen ..." cevabı.
Oğlum da dahil olmak üzere bazı çiftler düğün dernek istemiyor. Nikâhın ardından sadece ailelerin birinci derece yakınlarına verilecek bir yemeği yeterli görüyorlar.
Gençleri kararlarında özgür bırakmak gerekir. Neticede hayat onlarındır çünkü. Kendi hâyâllerimizi çocuklarımız üzerinden gerçekleştirmek pek adil gelmiyor bana.
Şatafatı oldum olası sevmem. Özellikle doğu kültüründe kırk gün, kırk gece süren düğünlere ermez aklım. Geline ve damada takılan takıları anons ederek davetlileri galeyana getirmeye çalışan çığırtkanların "Gelinin dayısından geline burma bileziiiik..." görgüsüzlükleri ne yazık ki kültür olmuş bazı yörelerimizde. Bir de çalgıcılar bahşiş toplasınlar diye ha babam, de babam damadın ve gelinin yedi sülalesini teker teker oyuna davet etmelerine ne buyrulur? İfrit eder beni böyle düğünler. Eskiden bu kadar değildi, sonradan yozlaştı her şey yozlaştığı gibi.
Bugünkü birikim ve duygularımla geriye dönebilseydim eğer, yakın akraba, dost ve arkadaşlarımızın davetli bulunduğü bir açık hava partisi ile kutlardım bu özel günümü. Gençlik çağlarımın ölümsüz müzik parçalarından oluşan bir repertuar eşliğinde kâh hayâllere dalar, ķâh dans ederdik sevdiklerimizle. Yaklaşık iki hafta önce yakın arkadaşlarımdan birinin oğlunun düğünü aynen böyleydi. İşte dedim, işte benim hayâlimdeki düğün. Aslında o da bir kutlamaydı. Amerika'da evlenmişti çocuklar. Anne babalarınin hatırına yapılan bir organizasyondu. Güzeldi, çok güzel... Ne nişan isterdim, ne söz. Ne silâhlar patlasın şerefimize. ne de paralar saçılsın orta yere. Evet, hepsi bu kadarcık. Sonra yeniden merhaba hayat!
Gençleri kararlarında özgür bırakmak gerekir. Neticede hayat onlarındır çünkü. Kendi hâyâllerimizi çocuklarımız üzerinden gerçekleştirmek pek adil gelmiyor bana.
Şatafatı oldum olası sevmem. Özellikle doğu kültüründe kırk gün, kırk gece süren düğünlere ermez aklım. Geline ve damada takılan takıları anons ederek davetlileri galeyana getirmeye çalışan çığırtkanların "Gelinin dayısından geline burma bileziiiik..." görgüsüzlükleri ne yazık ki kültür olmuş bazı yörelerimizde. Bir de çalgıcılar bahşiş toplasınlar diye ha babam, de babam damadın ve gelinin yedi sülalesini teker teker oyuna davet etmelerine ne buyrulur? İfrit eder beni böyle düğünler. Eskiden bu kadar değildi, sonradan yozlaştı her şey yozlaştığı gibi.
Bugünkü birikim ve duygularımla geriye dönebilseydim eğer, yakın akraba, dost ve arkadaşlarımızın davetli bulunduğü bir açık hava partisi ile kutlardım bu özel günümü. Gençlik çağlarımın ölümsüz müzik parçalarından oluşan bir repertuar eşliğinde kâh hayâllere dalar, ķâh dans ederdik sevdiklerimizle. Yaklaşık iki hafta önce yakın arkadaşlarımdan birinin oğlunun düğünü aynen böyleydi. İşte dedim, işte benim hayâlimdeki düğün. Aslında o da bir kutlamaydı. Amerika'da evlenmişti çocuklar. Anne babalarınin hatırına yapılan bir organizasyondu. Güzeldi, çok güzel... Ne nişan isterdim, ne söz. Ne silâhlar patlasın şerefimize. ne de paralar saçılsın orta yere. Evet, hepsi bu kadarcık. Sonra yeniden merhaba hayat!
nasıl olsa boşanacaklar neden evleniyorlar :D sadece çocuk için evlenilebilir onun dışında bence evlilik aşkı öldürüyor
YanıtlaSilÇocuk için evlenmek şart mı? Evlilik aşkı öldürüyor hipotezine ben de inanıyordum eskiden ama artık aşkın delilik olduğuna inanıyorum:)
SilBak buradan ne çıktı şimdi. Demek ki evlilik deliliği öldürüyor, uslandırıyormuş insanı:)))
ahahah bu denklemi çözeyim ben hocam yatana kadar :)))
SilAslından tahmin ettiğinden de öte zor bir denklem. Delilik sanılanın aksine kötü bir şey değil kanımca. O zaman aşk belki de iyi bir şey. Evlilik aşkı öldürdüğü varsayımına göre kötü olan evlilik. İmza: Aristoteles:))
Silçığlık attım :D
Sil:))))
Silderler ya aşk kavuşamayınca büyür gerçek aşk olarak kalırmış diye. keşfedecek bi şey kalmayınca, özel alanlara tamamen girilince her aşk bitmeye mahkumdur. en basiti iki haftalık ilişkide birbirine sosyal medya şifrelerini verenler farkında mıdır heyecanı bitirmeye doğru koştuklarının.
Sil"aşk = delilik"
Sil"evlilik = aşk katili" ise
"evlilik = deliliğin ilacı" denklemleri iyi de işte "delilik", "iyi", "kötü" ve "normal" kümelerini tanımlamak zor :)))) evlilik hazırlıkları ile işler sarpa sarmaya başlıyor. Sonra heyecan terkediyor evi, yerine çeşit çeşit sorumluluk, yük, konu komşu, akraba, aile yumağı geliyor. Oooo... Yazarken bile zor :D
Burcu;
SilNişan, düğün derken yine geldik aşka bağladık. Bu aralar sağım solum, önüm arkam aşk. Aşka dair bir şeyler yazsam mı acaba?
Evet haklısın aşk kavuşamayınca büyür, gerçek aşk olarak kalır sözünü kim söylemişse doğru söylemiş. Aşk, aşkım sözcükleri hikaye. Tarafların aynı anda birbirlerine aşık olması milyonda bir olasılık bence. Evlilikte aşk dersen milyarda bir:)
Yazın bari de hepimiz dökülelim, ağlama duvarına dönsün blogunuzu :p
SilManxcat;
SilHangisi daha zor? Evli olmak mı, aşık olmak mı yoksa deli olmak mı?
Evlenmek: İstediğimiz zaman gelir, istersek gider. (İstisnalar kaideyi bozmaz:))
Aşık olmak: O gelir bizi bulur, istesek de gitmez.
Delilik: İstemeden gelir, istesek de gitmez.
Sonuç evlilik devam ediyorsa ya aşk, ya delilik ya da biraz aşk, biraz delilik vardır:)))
Manxcat;
SilOk. Ağaç Ev Sohbetlerine konu olursa elimde hazır olur:)
Sizce hiç görmeden aşık olmak mümkün mü
SilMümkündür. Ancak bu aşkı sürdürmek için hiç bir zaman görmemeniz gerekir. Gördüğünüz an o aşk bitmeye mahkumdur:)
SilYa siz yazın, ben kendim yazmış kadar olcam galiba :) yukarıdaki cevabınıza bayıldım ama biraz eksik sanki. Evlilik içinde sevgi de var. Sevgi öyle pat diye gelip pat diye gidemiyor. Yıllar içinde yavaş yavaş ama sağlam yer ediniyor kendine. Aşk giderken biz de kalkalım desek, Sevgi "Otur ya! Daha yeni yerleştim ben, burası İYİ" diyor :)
SilSanırım aşk ile sevgiyi birbirinden ayırmak gerekir. Sevgi daha rasyonel ve ağır hareket eder. Zaman ister sevmek. Sevgi alışkanlık yaratır, öyle kapıyı çarpıp bir anda gitmez. Aşk öyle mi ya. Bir anda çarpar adamı. İlk gördüğünüz andan itibaren hız kesmez, aslında o hiç eksilmez. Aşk tehlikelidir. Sevgide karşılık aranır. Eğer seni sevmediğini düşünüyorsan senin sevgin de azalır. Aşkta şartlar ne olursa olsun duygusal bir eksilmeden bahsedilemez. Sevgi tatlı aşk acıdır diyelim ve daha fazla ahkâm kesmeyip haddimizi bilelim:)))
SilAşk! Ne konu ama! Zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış misali konuştukça konuşmak istiyor insan :))))
SilDi mi?:)) Ne destanlar, ne romanlar yazılmış aşk üstüne. Konuşmaya gelince; dipsiz bir kuyu, derinlere indikçe çıkman imkânsız:))))
SilYa burası ne olmuş böyle. Kaystros her cevabınızda altı çizilmelik sözler var gerçetken :) haftaya bu konuyu derince konuşalım bari :D yazınız hakkında da bir şey söylemek istiyorum: Adeteler tamamen hava atmaya yöeneldi diye düşünüyorum. Bu da şimdiki gençleri soğutuyor bence. Son paragraftaki düğün tasvirinizi çok beğendim. Kesinlikle ben de böyle bir hayali isterim.
SilHaklısın biraz karıştı ortalık:))) Düğün dernek, nişan, evlilik derken aşka demir attık:)
Silİyi olur, aşk çağırıyor, gitmezsek olmaz:)
Düşününce kim kime hava atıyor, hava atınca ne kazanıyor, inan ki bilmiyorum, belki bu da bir tür tatmin.
Umarım hayâliniz gerçek olur:)
Biz sahilde çıplak ayak başı kabak evlenenlerdeniz ;) Ama şimdi yazsam anlatsam gösteriş olabilir o bile, çünkü o zaman da "farklı olsun" diye yaptık sanılabilir. Bu işler zor işler..
YanıtlaSilPardon birden gitti yorum, devam ediyorum..
SilTek başımızaydık. Nikah şahitlerimizi bile tanımadan.. Birkaç fotoğraf, bol hatıra kaldı :) Yine olsa aynı şekilde evlenirim. Tavsiye ederim yani. Tek sorun, aileler bazen "ille bi de bizimleyken evlenin" falan diye ikinci bir düğün yaptırabiliyor, ona dikkat :D
Bir de buradan belirteyim. Öyküleriniz süper:) Eşime okudum az önce, kim yazmış diye sordu. Şakadan ben yazdım dedim, inanamadı.
SilAileler işin içinde olduğu sürece o evlilikten hayır gelmiyor zaten. Evlendiklerine göre kendi yaşamlarına, kendi tercihlerine saygı göstermek gerek. Düğün dernek ailelerin talebi oluyor daha ziyade. İki genç birbirini seviyorsa eğer, bir an önce kurtulup başbaşa kalmak istiyor.
I love weddings!
YanıtlaSilI love simple weddings. Here some traditional weddings are just showing off.
SilO kadar masraftan sonra 1-0 yenik başlıyorlar evlilik hayatına.
YanıtlaSilBunu nasıl görmüyor insanlar anlamıyorum. Dünya gözüyle görülmesi gereken mürüvveti göstereceksin aile büyüklerine başka yolu yok. Doğduğun günden beri bunu bekliyorlar:)
Silgözlerim parıldadı valla ne kadar bilgilisiniz...
YanıtlaSilYok canıım, abartıyorsunuz;)
SilHiçbir şeyimizi özgün halde bırakmıyoruz ki. Bir gösteriş tutkusu, bir elalem ne der kuşkusu bütün güzelliklerimizi yerle bir ediyor. Bir neden de tüketim toplumuna doğru evrilmemiz. Yeni icat edilen yenilikleri, adetleri bilmek gerek. Eksikliğini hissetmemiz lazım bir şeyin. Adetler o kadar değişti ki. Son modaya göre evlilik hazırlıkları nelerdir, nişanda düğünde ne hazırlıklar yapmalı eşim yakında çocuğunu evlendiren arkadaşlarından öğrendi. Nazik dileğiniz için teşekkürler:)
YanıtlaSilEski adetleri okumak çok keyifliydi. Sanırım eskiden her şey daha bir kıymetli ve küçük şeylerin büsbüyük anlamları vardı. Ama şimdi o adetleri yerine getireceğiz diye bambaşka bir şey yapıyorlar. Gösteriş yapmak için var oldu düğünler. Sırf düğün sahibi değil oraya gelen misafirlerde bunun derdinde. Ne giymiş, ne takmış, nasıl oynamış? Çok yorucu benim açımdan öyle bir ortamda bulunmak. Sanırım ben de dahil gençler bu yüzden düğün istemiyor. Hatta kendi açımdan evlenmek bile istemiyoruz .
YanıtlaSilBütün gençlerin düğün olayına bakış açısı negatif.Bu kadarını beklemiyordum doğrusu. Aslında düğün çocuklar için değil deanne babalar içinmiş meğer. Artık gelenek göreneğin yerini moda alıyor. Aşırıya kaçan düğün ve nişan törenleri gösterişten başka bir şey değil. Diğer aileler, çocuğum ezik kalmasın, milletin diline düşmesinler diye katılıyorlar yarışa. Zamanı gelince evlilik demode olacak.
SilEskiden ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar için bir sığınma kapısıydı evlilik.
Ben de böyle düğün seromonisini pek sevmiyorum.Yorucu sanki.Bekarım ama çocukluğumdan beri sade bir nikah töreni isterdim.
YanıtlaSilAklı olan senin gibi düşünür. Keşke aileler de bu konuda biraz anlayış gösterseler. Hoş, evlendikten sonra eş dost akrabayı topla, birlikte eğlen istersen. Ama herkes hesabını ödeyecek kendisi diyeceksin. Bak bakalım o zaman kaç kişi toplanacak?
SilGelenek görenek, etraftan karışanlar falan olmasa, iki insanın birlyikteliği bir imzayla belirlenmemeli bence. O imza ne saygıyı getiriyor ne sadakati. Ama günümüz şartlarında imza şart gibi. O zaman basit, sevdiklerinle sade bir tören en güzeli sanırım. Hele o şatafat için yapılan borçlar yeri geliyor evlilikleri bile bitiriyor.
YanıtlaSilO imza bir hukuki sözleşmeye atılıyor. Onu geçtim, şahitler var bir de. Sanki anlaşmazlık durumunda kendilerine başvurulacak. "İyi günde, kötü günde, sağlıkta, hastalıkta..." Şahit gel, görüyorsun di mi, söz verdiği halde beni doktora götürmüyor. Hepsi yalancı şahit:))
SilEvet bence de. O imza olmadan mahalle baskısı çok olur. Millet kendi işine bakmaz başkalarıyla uğraşır.
En doğru şekilde özetlemişsiniz düğün dernek olayını ve evet ben de son verdiğiniz örnekteki gibi bir evlilik merasimi yapmıştım, çokta mutluydum kararımdan :)
YanıtlaSilOğlunuz ve kızınıza mutluluklar diliyorum şimdiden :)
Çok teşekkürler:)
Silha haaa yorumlaşmalar komiktiiii :) aşk evliğiliğ öldürer daha çok ha haaa :) amerikda evlenmek de iyiymiş orda evlenip burda kutlamak :)
YanıtlaSilEvet konu nerelere geldi:) Aşk evliliği değil evlilik aşkı öldürür nşa (normal şartlar altında). Ama başkasına aşık olursan o zaman evlilik ölür tabi:)))
YanıtlaSilAmerikada ayrı, burada ayrı kutlama:)) Gelin Amerikalı olunca iki taraf istiyor kendi kültürlerine göre:)