KATEGORİLER

21 Ekim 2019 Pazartesi

MIM DE İREM CAN

Konumuz Kitap - İrem Can hazırlamış olduğu bir mim ile beni epey eskilere götürmüş olacak şimdi. Bu nostaljik mim hafta sonu derin konulara dalmadan cevaplayabileceğim sorulardan oluşuyor. O zaman deep'in yorumunda söz verdiğim üzere hemen cevaplamaya başlayayım.

1) İlkokulda nasıl bir öğrenciydin?

Sanırım normal bir öğrenciydim. Sınıfın en çalışkanı olmasam da iyilerinden biriydim yani. Sessiz, sakin, sorumluluk sahibi, iyi arkadaş seçmesini bilen, derslerini çalışıp ödevlerini yapan biri işte. İyi bir öğrenci olmak için ne yapılması gerekiyorsa onu yapardım. 

2) Dostluk kavramına inanır mısın?

Hayır. Eskiden inanırdım ama. Dostluk, yaşam mücadelesinde koşulların değişmesiyle çoğu zaman hatıralarda kalacak bir kelime olmaya aday bence. Özellikle şehir yaşamında ve hatta kırsalda komşuluk bile anlamını kaybetmişken dostluk diye bir şeyin neredeyse kalmadığına inanıyorum. Dostlar arasında olması gereken güven, yardımlaşma gibi duygular azalırken herkes kendi yaşam derdine düşümüş durumda. Dostluk deyince anlaşılan şey birlikte oturup sohbet eden, birlikte hahaha hihihi gülüp eğlenen insanlar topluluğu aklınıza geliyorsa ayrı. Belki de içimizi en acıtan hareketleri dost bildiklerimizden alıyoruz. Dost kazığı diye bir terim boşuna girmemiş dilimize. Bence en iyi dostunuzdan dahi bir beklentiniz olmasın. Gerektiğinde her zaman yardımcı olun, o da size olsun ama sakın dost olduğunuz için yapmayın bunu. Aksi takdirde hiç kimsenin üzmediği kadar dost sandıklarınız üzer sizi. 

3) Okul hayatınızda en çok zorlandığınız ders veya dersler ya da önerileriniz var mı?

İlkokulda zorlandığım bir ders olduğunu hatırlamıyorum. Ortaokuldan itibaren en severek yaptığım ders matematik, en zorlandığım ders ise Türkçe olmuştu. Ortaokulun birinci sınıfında ilk kez tanıştığım İngilizce dersinde ilk başlarda çok zorlandım ama birinci sömestrenin sonunda sınıfta tam not alan tek kişiydim, olayı çözmüştüm ondan sonra, hep iyi gitti. Lisede Edebiyat dersinden hoşlanmazdım, matematik ve fizik dersleri en sevdiğim derslerdi. Bir dersi sevmek ya da sevmemek, zorlanmak veya zorlanmamak tamamen öğrenci-öğretmen arasındaki iletişime bağlı. Her zaman söylediğim gibi ne yazık ki benim iyi Türkçe ve Edebiyat öğretmenim olmadı öğrencilik hayatımda ne yazık ki. Sonradan kader ağlarını ördü ve Türk Dili ve Edebiyatı mezunu iyi bir öğretmen olan eşim sayesinde bu eksiğimi öğrencilik yıllarımdan çok sonra kapattığımı düşünüyorum. 

4) Öğretmeninizle yaşadığınız komik bir olay var mı? 

Öğrencilik yıllarıma dair üç bölümlük bir yazı dizisi hazırlamıştım. Hoca Camide - İz Bırakanlar başlığındaki dizinin ilk bölümünde öğretmenimle yaşadığım komik bir olayı detaylı olarak anlatmıştım. Tekrara düşmemek için o yazımı burada referans gösteriyorum. 

5) Hiç sınıf başkanı veya başkan yardımcısı oldun mu?

Hayır. O zamanlarda bu görevi başarının sonucunda elde edilen bir makam olarak görmüyordum. Sınıf başkanlığı bir özgüven, bir sorumluluktu benim gözümde. Daha önemlisi sınıfın disiplinini sağlayabilecek kudrette olması gerektiğini düşünürdüm başkanın. Ben daha ziyade sessiz, sakin bir yaradılışta olduğum için hiç heveslenmemiştim bu işlere. Bir de kolay mıydı onca haydutu susturmak. 

6) Hiç öğretmen olmayı düşündün mü?

Hayır derken sorulara üçüncü kez hayır cevabını verdiğimi düşündüm. Öğretmenlik kabiliyet işi. Bir şeyi çok iyi bilirsin de karşındaki kişiye bunu anlatamazsın bir türlü. Öğretmenlik çok sevdiğim bir meslek olmasına rağmen doktorluk gibi benim yapmakta zorlanacağım bir branş olarak kalmış aklımda. Şimdi düşünüyorum da eskiden daha çok bir kadın mesleğiydi sanki öğretmenlik. Erkek doktor olsun, subay olsun, mühendis olsun çok para kazansın. Kızlar hiç olmazsa bir öğretmen olsun yeter gibi bir anlayış vardı. Bunun benim üzerimde etkisi de olmuş olabilir, dürüst olmak gerekirse. 

21 yorum:

  1. ben de cevaplayayım bunu :) yahu siz bir hikaye anlatırdınız en afilisinden susarlardı haydutlar ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cevaplayın tabi:) Hababam sınıfı hikaye dinler mi?:))

      Sil
    2. abov (= o derece diyorsun, valla ben de acıdım başkana...

      Sil
  2. En çok dostluk mevzu yaralıyor insanı. Şu an candan ötem dediğim dostlarım var. Ama hayat öyle bir şey ki her şeyi kırıp döküyor. İnsanı değiştiriyor, dün olan dünde kalıyor. Bazen elden bir şey gelmiyor. Umarım almaz bu kez hayat candan ötelerimi benden demekten başka yapacak bir şey yok. Bir de ben çok uğraşıyorum dostlarımdan kopmamak için, onlar bıraksa ben bırakmıyorum ucunu. 33 yıllık, 21 yıllık ve 15 yıllık, 6 yıllık, 4 yıllık şahane dostlarım var. Umarım yıllanmış şarap gibi değerleniriz hep birlikte :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dostluk konusunda ayrı bir post gerekebilir:) Nedense kelimelere ya gereğinden fazla anlam yüklüyorum ya da bende herkesten farklı çağrışımlar uyandırıyor. Mesela "dostluk" da onlardan biri. Bu zamanın dostluklarına dair altına imza atabileceğim bir alıntıyla yetineyim şimdilik. Sayın Prof. Dr. Yıldız Batırgaygil Habertürk gazatesinde yazmış.


      "...sakın dost falan demeyin. Hele ki bu zamanda. Onlara sadece arkadaş denilir. Dostluklar sadece babamın döneminde vardı, şimdi maddi bir dünyanın acımasız çarkında ezilip gidiyoruz. İnsanlar gençken herkesi dost sanırlarmış ama yaşlanınca tek dostun kendileri olduğunu anlarlarmış. Diyeceksiniz ki, artık insanlara güvenmeyelim mi? Dostum dediğimiz zaman bir bakıma bu insanı senelerdir tanıyorum, ona kefilim anlamına gelen bu kelimeyi kullanmayalım mı? Yine de siz bilirsiniz. Herkesi dost bilip onca kazık yemiş birisi olarak artık ilişkilerimde daha temkinli ve daha dikkatli oluyorum. Yine insanları çok seviyorum, yine herkesin yardımına elimden geldiğince koşuyorum ama artık kendimi manen ve maddeten yıpratmadan, risk almadan bunları yapmaya çalışıyorm. Riskleri kaldıracak gücümüz kalmadı, hayat da bir kumar değil ki blöfleri görelim."

      Bence arkadaşlık da güzel bir ilişki ama dostluk başka. Aradaki fark sevgi ve aşk kadar:)

      Sil
    2. Neden hep aynı ikileme geliyor işler? Hayat neyi öğretmeye çalışıyor acaba bize :) arkadaşlar iyidir ama ben "dost" olmaktan vazgeçmek istemiyorum. karşı taraf için sadece arkadaş olduğum ilişkiler de var ama ben yine de elden bırakmak istemiyorum "dostluk"u :)

      Sil
    3. Bilmiyorum, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Dost altın değerindedir. Elbette ayarına göre değerlenir. Kaybettiğinizde üzülürsünüz. Dostluk karşınızdakine karşılık beklemeden elinizdekini verebilmek, kendinizden çok onu düşünmektir.

      Örneğin elinizde on bin lira paranız olsun. Dost bildiğiniz kişi ihtiyacına binaen sizden o parayı istedi diyelim. Eğer bir an tereddüt etmeksizin parayı hemen çıkarıp ona verebiliyorsanız, onun da sizin dara düştüğünüzde aynı şekilde davranacağından eminseniz, böyle bir ilişki dostluktur.
      Yok, bu benim elimdeki son param, ne olur ne olmaz, hastalık veya acil bir durumla karşılaşabilirim, eğer paramın hepsini verirsem yarın sıkıntıya düşebilirim deyip önce kendinizi güvende hissedebilecek bir parayı ayırıp ona ancak şu kadar var elimde, sana onu verebilirim diyorsanız, onun adı arkadaşlıktır bana göre.

      Vaktiyle gerçek dost bildiğim Kayserili biri benden maden işine yatırım yapacağını söyleyip borç istedi. Miktarı sorunca ne kadar verebilirsen dedi. İnanın kenarda 100.000 dolarım olsa düşünmeden verebilirdim. Yoktu Allah'tan. Sadece bin dolarım var dedim. Tamam, gönder dedi. Gönderdim. Yıllar geçti, salladı, sonra telefonları açmamaya başladı. En sonunda bir bardak soğuk su içtim üzerine.
      Dostlukta para, turnusol kâğıdı misali ortaya çıkarır kimin ne olduğunu. O günden beridir, dost olarak görmedim çevremdeki hiç kimseyi.

      Keşke dostumuz, dostluklarımız olabilse...

      Sil
  3. Mimi yanıtladığın için çok teşekkür ederim ☺️

    YanıtlaSil
  4. İşin içine para girince herkes bozuluyor maalesef. Kardeş kardeşe düşüyor miras davasına. Hiç öyle büyük meblağlar ile sınanmadı dostluklarım ama cebimizdeki ufacık paraları son kuruşuna kadar birleştirip ayakta kaldık zor zamanlarda. Bir de ne zaman ölüm olsa, hastalık olsa küs bile olsak yetiştik birbirimize. En azından elini tutmaya çalıştık. Çok zor zamanlarımı geçirmeme yardım eden dostlarım var, keşke ben de daha iyi biri olabilsem dedirten dostlarım var, iyi ki tanımışım dediğim dostlarım var. Mazide kalmış ama hâlâ yeri gönlümde saklı dostlarım var. Böyle düşününce baya şanslı olduğumu hissettim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, şanslısın:) Gıpta etmediğimi söyleyemem. Umarım hep öyle devam eder dostluklarınız.

      Sil
  5. Öğretmenlik kesinlikle zor meslek :) beni de korkutur hala

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem zor, hem de yetenek gerektiren bir meslek. Bana göre öğrencilerin sevgi ve saygısıni kazanabilen öğretmen iyi öğretmendir.

      Sil
  6. seninki faydalı evlilik olmuş :) ağaç ev 8 de geldii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen:)) Ağaç Ev 8'i bekliyordum:)

      Sil
    2. yprumlarda senden söz edildi de la yorum de ağaç ev :)

      Sil
    3. mim d'irem olcak. iki sesli olduğu için :)

      Sil
    4. Teşekkürler, haklısın. Mim d'irem can:))

      Sil
    5. okumuşmuydun bendeki adadeniz yorumunuuu, bu sohbeti en güzel sen dapmışııın :)

      Sil
  7. Ağaç Ev yazınızı niye kaldırdınız acaba? Okuyamadım :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlış bir düğmeye mi bastım yoksa kendiliğinden mi oldu bilmiyorum ama taslağa düşmüş. Şimdi düzewlttim. Teşekkürler:)

      Sil