Yazar: Bedri Ruhselman
Yayınevi: MTİAD1950
Sayfa Sayısı: 319
Türü: Metafizik
Böyle bir kitap okuyacağım aklıma gelmemişti. Kapının önünden geçen bir hanımefendi, her daim kitap okuduğum dikkatini çekince ilgime mazhar olacağını düşündüğü bu kitabı hediye etmişti bana. Kitabın yazarı meşhur metafizikçi, dahiliye mütehassis doktoru ve müzisyen. Metafizik derneklerinin fahri başkanı. İlginç olan kitabın ilk yayınlanma tarihi olan 2013 yılından çok önce yazılmış olması. Yazar yukarılardan aldığı talimat gereği noter huzurunda bir bankanın kasasında tam 54 yıl saklandıktan sonra yayınlanmasını istemiş kitabı. Bu süre zarfında kendisi bu dünyadan göçmüş tabii.
Yine vasiyetin gereği kaliteli kâğıda basılıp güzel bir şekilde ciltlenmiş kitap. Ayrıca altmış yıl öncesinin dili kullanılmış olsa da cümle yapıları sağlam ve yazım hataları yok denecek kadar az. Kitabın yazım tekniği bakımından belki tek kusuru bölümlere ayrılmamış olması. Bunun doğal sonucu olarak bölüm başlıklarını gösteren bir dizin mevcut değil.
Yazar henüz on dört-on beş yaşlarındayken Çanakkale Savaşına katılmak üzere Ankara'ya geldiği, tam vagona binerken Atatürk tarafından fark edilerek alıkonulduğu, ülkenin bilim adamına da ihtiyacı olduğundan bahisle tıp mektebine gönderildiği ayrı bir rivayet konusu.
Öncelikle şunu söylemek isterim ki, kitabı bütün önyargılarımdan arınmış bir şekilde okudum. Farklı düşünceler her zaman ilgimi çekmiştir zaten. Son söylemem gerekeni baştan söyleyeyim. Tek kelimeyle rahmetli kafayı sıyırmış. Çok üzüldüm kendisine. Yazık, yazık. Cepheye gitseymiş keşke diyesim geldi. Çünkü bütün yazdıklarına kendisi inanıyor en başta. Kitabı okuduktan sonra aklımda kalan bazı bilgileri (bilgi denirse) paylaşmam yazar hakkında fikir vermesi bakımından faydalı olur sanırım.
* Kâinat ve varoluş konusunda en önemli sorulara "İnsan idraki bunu anlamaya muktedir değildir, ayrıca buna lüzum da yoktur" diyerek geçiştiriliyor. Tanrı, Allah, ilâh gibi sözcükleri kullanmaktan kaçınılırken bunun yerine asli nizam vs gibi terimler kullanılıyor.
* Kainatın ilk maddesinin hidrojen atomu olduğu ve zaman içinde inkişaf ve tekâmül evrelerinden geçerek insanın bugünkü haline evrildiği iddia ediliyor. Varlıklarda asıl olanın beden değil ruh olduğu, insan ruhunun farklı bedenlerde vasati 500-700 kez yaşayıp öldükten sonra tekamül edeceği varsayılıyor.
* Mu kıtası yaklaşık 70.000 yıl önce battığında orada, şimdiki insanlığın eriştiği medeniyetten çok daha ileri düzeyde insan topluluklarının bulunduğu ifade ediliyor ve şu anda yaşadığımız dünya hayatının da büyük tabii afetlerin neticesinde 100 yıl sonra yok olacağı söyleniyor. (Bu arada kaldı kırk yılımız)
* Düalite prensibi, değer artışı, vicdan mekanizması, vazife bilinci, nefasiyet gibi bir takım tanımları getirirken, kötü olarak bilinen işkence, adam öldürme, savaş gibi etkenlerin aslında mükemmel birer tekâmül vasıtası olduğu iddia ediliyor.
* Dünyanın sonunu getirecek uzaklardan gelen yer küreden 400 kat daha büyük bir gezegenin manyetik alanımızı etkileyeceği ve dünya eksenini 16 derece kaydırıp kutupların ve ekvatorun yerlerini değiştireceğinden bahsediliyor.
* Cinler, melekler, medyumlar vs demiyor da onlara vazifeli varlıklar diyor. Medyumlar bu vazifeli varlıklarla iletişim kurabiliyorlarmış. Zaten bu kitabı yazara yazdıranlar da üç medyum arkadaşıymış yazarın.
Bunun gibi deli saçması bir sürü şey işte. Meraklısına ilginç gelebilir belki ama benim açımdan zaman kaybı.