Evet, Ağaç Ev Sohbetlerinde bir yılımızı devirdik. Bu konuda en büyük teşekkürü Deeptone hak ediyor. Fikir Taha ve Edischar'a aitti, onları da böyle güzel bir etkinliğe start vermeleri bakımından kutlarım. Daha sonra İrem Can ve Kedi Mırıltısı yaptıkları moderatörlük göreviyle sohbetlerimize önemli katkılarda bulundular. Pek çok konu tartıştık, pek çok şey öğrendik bu sohbetlerden. Bazen güncel olaylara değindik bazen derin felsefi konularda ahkam kestik. Ve ben, gururla ifade edeyim ki, hiç bir sohbeti kaçırmadım, her hafta yeni konuyu dört gözle beklerken üç beş kez de haftanın konusunu belirledim. Ağaç Ev Sohbetlerinin uzun yıllar devam etmesini ve kendini geliştirmesini arzu ediyorum. Adını andığım ya da anmadığım, sohbetlerimize destek veren bütün arkadaşlara sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
Gelelim bu haftaki konumuza; Yine
Deeptone'dan geliyor bu haftanın soruları. Her zaman olduğu gibi, yine ilginç ve düşünmeye zorlayan sorular. İşte, konumuz:
"Çok kişi, TV ve İnternet'te fazla miktarda şiddet olduğunu düşünüyor ve şiddetin miktarı ve türünü kontrol etmek için yasalar olması gerektiğini düşünüyor. Bu tür yasalar gerekli midir? Ne kadar kontrol olmalıdır?"
TV ve İnternet ortamında aşırı miktarda şiddet unsurunun olduğu fikrine katılıyorum ancak bunu yasalarla kontrol altına alınabileceğini tahmin etmiyorum. Çünkü yasalardan kasıt, yasak getirilmesi olacağı için (ya da ilk akla gelen tedbirin yasaklamak olacağından) böyle bir kararın yanında olmayacağımı belirtmek isterim. Çünkü, yasağın her türlüsüne karşı bir insanım. Yasak, özgürlüğü kısıtlayıcı, cezbedici ve kontrol altında tutulması zor bir önlemdir.
Peki, bırakalım isteyen istediğini yapsın mı? Elbette, hayır. Bazı düzenlemeler illa ki yapılabilir. Konumuz şiddet olduğuna göre, bu tür yayınlardan en fazla etkilenen kişilerin çocuk ve ergen yaştaki insanlar olduğunu söylemek için pedagog ya da psikolog olmak gerekmez. O halde şiddet içeren yayınlardan çocuk ve ergenleri korumak için neler yapabiliriz, ona bakmak lazım.
Öncelikle TV'yi ele alırsak, şiddet içeren yayınları geç saate almak faydalı olacaktır. Diğer taraftan ailelere büyük sorumluluk düşmektedir. Burada şiddetin ne olduğu ve şiddetin miktarı ne olmalıdır soruları akla geliyor tabii.
Şiddet: Bir kişi veya gruba yönelik; mağdurun bedensel bütünlüğüne, mallarına veya simgesel ve kültürel değerlerine zarar verecek şekilde her türlü davranıştır. Mala zarar verme, yakma, cinayet, yaralama, dayak, tecavüz, rehin alma gibi fiziksel saldırılar, tehdit, küfür, ayrımcılık, hakaret gibi duygusal baskı altına alan bireysel eylemler, sistem tarafından uygulanan savaş, terör, ve işgaller şiddet örnekleridir.
Şiddetin bu tarifine göre, TV ve İnternet'ten önce meclisi kapatarak ve siyaset adamlarımızın ağızlarını bantlamak suretiyle başlayabiliriz mesela işe. Demek istediğim, kolay iş değildir şiddeti kontrol altına almak. İzlediğiniz hemen her filmde, hemen her kitapta yukarıda sayılan şiddet unsurlarını az ya da çok bulmak mümkün.
Belki, şiddet içermeyen ve topluma fayda sağlayan, kültürel ve bilgilendirici programları teşvik ederek bu tür yayınların sayısını arttırmak akla gelebilir. Ancak, hangi program topluma faydalıdır sorusuna bile ortak cevap veremediğimiz ülkemizde bu da çözüm olamayacaktır.
TV'deki filmlerde sigara ve içkinin perdelenmesi ne kadar absürd geliyor bana. Çocuklar dumanı görüyor, sigarayı hayal ediyor. Neyin şiddet neyin şiddet olmadığına karar veren RTÜK, belli bir siyasi görüşün kontrolünde olduğu için bilimsellikten uzak bir kurum.
Açıkçası bu hafta cevabı olmayan bir soru sormuş Deep. Sayfalar dolusu yazılabilir bu konuda ama somut bir netice almak imkansız görünüyor. İnternet, şiddet içeren öğeleri bakımından kontrol edilmesi daha da zor bir araç. Sanırım yine çözüm, çıkarılacak yasakçı yasalarda değil yukarıda belirttiğim gibi ailelerin çocuklarını yönlendirmesinden geçiyor.