Kitabın Adı: Askerin Dönüşü
Yazar: Ernest Hemingway
Çeviren: Mehmet Harmancı
Sayfa Sayısı: 160
Yayınevi: Oda Yayınları
Ernest Hemingway (1899-1961) Nobel ödüllü, Amerikalı bir yazar. Oldukça hareketli bir yaşam süren yazarın en tanınmış eseri İspanyol İç Savaşını konu eden "Çanlar Kimin İçin Çalıyor". Gönüllü olarak Birinci Dünya Savaşına katılan Ernest Hemingway, İtalya'da Avusturyalılara karşı mücadele ettiği sırada ağır şekilde yaralanır. Savaş sonrasında uzun yıllar gazeteci olarak Türkiye dahil pek çok Avrupa ülkesini gezmiş. Toplam dört kez evlenen yazar sadece Avrupa'da değil seyahatlerini Afrika ve Küba'da sürdürdüğü sırada öykü, roman, otobiyografi ve anı türünde pek çok eseri mevcut. Uçak kazası dahil başından birçok ölümcül olay geçmesine rağmen hayatta kalmayı başaran yazar yaşamına intihar ederek son vermiş.
Hemingway, kitaplarında oldukça sade ve anlaşılır bir dil kullanmış. İyi bir gözlemci olduğunu yarattığı karakter tasvirlerinde gösteriyor. Bu yönüyle en sevdiğim yazarlardan biri olan Jack London'a benzemekte. "Askerin Dönüşü", içinde on dokuz kısa öykünün bulunduğu bir kitap. Bazı öykülerinin başına kısa epigraflar eklemiş. Öyküler genel olarak Orta Avrupa ve İtalya'da Birinci Dünya Savaşının hüküm sürdüğü topraklarda geçiyor.
Yazarın okuduğum bu ilk kitabı olması sebebiyle üslûbu karşısında biraz şaşırdığımı itiraf edeyim. Basit şekilde anlattığı olay, mekan ve karakter aktarımlarında süslü cümlelere gerek duymamış yazar. Diğer taraftan özellikle diyaloglarını gerçekçi buldum. Savaş yıllarında toplumun içinde bulunduğu koşulları yarattığı karakterler üzerinden gayet güzel yansıtmış. Okuduğum kitabın basım yılı 1983. Yeni baskısı yapılmadığı için temin etmek zor. Çeviriyi yapan Mehmet Harmancı hakkında bazı olumsuz değerlendirmeler yapılmış olsa da fazla rahatsız olduğumu söyleyemem. Zira biraz farklı bulduğum üslûbun yazardan mı yoksa çeviriden mi kaynaklandığı hususunda bir hüküm verecek durumda değilim. Bu konuda bir şey diyebilmem için Hemingway'in en az bir eserini daha okumalıyım. "Askerin Dönüşü" yazarın fazla tanınmış kitaplarından biri değil fakat öyküleri hem kurgusal hem de üslûp bakımından başarılı buldum. Zevkle okuduğum bu güzel öyküler ne yazık ki akılda pek kalıcı olmuyor. Che Ti Dice La Patria? (Vatan sana ne der?) öyküsünün başında yer alan epigrafta, arenada boğanın boynuz darbesine maruz kalan Matador Maera'nın son anları şöyle anlatılıyor:
"... Doktor, pikador (*) atlarına dikiş yaptığı ahırdan geldi koşa koşa. Önce ellerini yıkadı. Yukarı tribünlerde kıyamet kopuyordu. Maera her şeyin önce büyüdüğünü, büyüdüğünü sonra küçüldüğünü daha küçüldüğünü hissetti. Sonra her şey hızla çevrilen sinema filmi gibi daha hızlı, daha hızlı dönmeye başladı. O sırada öldü Maera."
(*) Matador sahne alıp boğayı öldürmeden önce boğayı yoran kimse