Yazar: Hakan GÜNDAY
Sayfa Sayısı: 368
Yayınevi: Doğan Kitap
Zamir, yazar Hakan Günday'ın okuduğum ikinci kitabı. Daha önce ilk romanı Kinyas ve Kayra'yı sevmiştim. Yeraltı edebiyatının kuvvetli kalemlerinden biri olan yazar, bu kitabında sömürüye, savaşların sebep olduğu acı sonuçlara, insanlar üzerinde oluşturulan algılara gerçekçi bir şekilde değinerek zihinleri zorlamış. Yazarın dile getirdikleri, geçmişin acı gerçeklerini ortaya döken bir distopya aslında.
Henüz altı günlükken Türkiye sınırına yakın, Suriye'nin El Aman kentindeki bir mülteci kampına bırakıldıktan sonra meydana gelen patlama nedeniyle yüzü ciddi şekilde hasar gören Zamir'in hikâyesini öğreniyoruz. Zamir'in sıra dışı yaşamının tohumları hayata gözlerini açtığı Türkiye topraklarında atılmış. Onu çocuk yaşında dünyaya getiren Zerre'nin çektiği acılar ise bulunulan coğrafyada kadının toplumdaki yerini gösteriyor.
Yazarın üslûbu, kelime seçimlerindeki ustalığı ve benzetmeleri takdire şayan. Bunların yanı sıra toplumsal sorunlara gerçekçi yaklaşımı ve sorunların kaynağına ilişkin makul tespitleri dikkat çekiyor. Bazı okurlara sıkıcı gelebilecek ancak benim son derece ilgimi çeken siyasal ve felsefi düşüncelerinin yanı sıra zekice plânlanmış bir kurgu, romanı sürükleyici hale getiriyor. Yazar, Kinyas ve Kayra'dan farklı olarak insanların bireysel hikâyeleri dışında birçok toplumsal soruna ışık tutmuş kitabında.
"Bu dünya öyle bir yer ki... Sizi barıştıran her kimse, savaştıran da odur ve sizi kim doyuruyorsa bilin ki aç bırakan da odur!"
Hakan Günday, dünyaya farklı pencereden bakan bir yazar. Bir röportajında insan neden yazar sorusuna cevaben yazmak bir bakıma düşünmektir diyerek niyetini ortaya koymuş. Sadece yazarken değil yazarın kitaplarını okurken de bilmediğimiz, bize acı vermesi nedeniyle bildiğimiz halde görmekten, öğrenmekten kendimizi alıkoyduğunuz gerçekleri bir bir önümüze seriyor.
"Sadakayla sadakatin kökeni aynı... Birilerinin sana sadık kalmasını istiyorsan onlara sadaka vereceksin. Ama bunun için de ilk yapman gereken şey, insanları sadakaya muhtaç hâle getirmek!"
Eser, bir yandan yakın tarihe ışık tutarken diğer yandan siyasi konulara, uluslararası yardım örgütlerinin bilinmeyen yüzlerine dair sır perdesini aralıyor. Elbette, bunu kurgusal bir dille yapıyor, herhangi bir kanıt göstermiyor ama şahit olduğu olaylarla, gözlemlerine dayanarak bağlantı kuran okur için yazarın anlattıkları hiç de şaşırtıcı değil. İç siyasete ilişkin tespitleri, gerçekleri tokat gibi insanın yüzüne vuruyor. Özellikle Milli ve Yerli liderimizin insanları etkilemek için uyguladığı yöntemlere ilişkin dile getirdiği gerçekler, yazarın cesaretini gösteren en çarpıcı örneklerden biri.
Günday, okuru görünenin dışında görünmeyeni düşünmeye zorlarken onun asıl hedefi sürekli barışın sağlanması. Aslında böyle bir şeyin olmayacağını kendisi de biliyor. Kitabın başkahramanı Zamir'in tek amacı dünyada daha az insanın ölmesi. Bunun için silâh kullanımı dışında, sahtekârlık yapmak, yalan söylemek dahil etik olsun ya da olmasın her türlü davranış ve araçtan yararlanıyor.
"Belki de insanın dışı suya, içi de toprağa yansıyordu... Dünyanın bütün gölgeleri bu yüzden kapkaranlıktı."
Romanın içeriğinde bir miktar küfür, pornografi, şiddet, alkol, uyuşturucu gibi öğeler söz konusu ki bunlar zaten yeraltı edebiyatının olmazsa olmaz öğeleri. Bazı okurlar, kitabın bir yerinde, dünyada yapılan katliamları sayarken "Türklerin Ermenileri katletmesi" ifadesinden çok rahatsız olmuşlar ve yazara kızıp bundan sonra hiçbir kitabını okumayacaklarını ifade ederek tepki vermişler. Aklını kullanan, dikkatli her okur, bu tepkinin nedenlerini kitabın içeriğinde gayet kolay bulacaktır. Millet olarak ne kadar katı kurallarımız var, ne kadar tahammülsüz olduğumuz bu vesileyle bir kez daha ortaya çıkıyor. Önemli olan kitabın vermek istedikleri. Benim olumsuz olarak eleştireceğim kitabın final bölümü oldu sadece. Elbette bir insanın çıkıp dünyada barışı getirmesi pek inandırıcı olmazdı. Rasyonel bakış açısıyla, bütün gayretine rağmen insanı yola getiremeyen Zamir'in intihar etmesi beni şaşırtmayacaktı. Oysa yazar, güzel bir mesaj içerse de biraz aceleye getirdiği kanaatine vardığım sonuç bölümünü basit bir şekilde bitirmiş. Ben severek okudum, yazarı ve türü sevenler için hafızada iz bırakacak kaçırılmaz bir eser.