"Özveri ve fedakârlık, TDK sözlüğüne göre eş anlamlı sözcükler olmasına rağmen bazıları bu iki sözcük arasında önemli bir farkın olduğunu iddia etmekteler. Bu insanlara göre fedakârlık, çıkar ve karşılık beklemenin, özveri ise sevginin ürünüdür. Peki bu iki sözcük sizde hangi duyguları çağrıştırıyor? Kendinizi ne kadar fedakâr ve/veya özverili buluyorsunuz?"
İnsan, yaratılışından gelen ya da sonradan kazandığı bazı kötü özelliklere sahip bir varlık. Nedir bunlar? Başta egoizm, yani bencillik, sonra devam edelim, kibir, kıskançlık, güvensizlik, cehalet, samimiyetsizlik, riyakârlık vs. Bu yüzden özveri ve fedakârlığın sadece sözde ya da kağıt üzerinde kendini gösteren, gerçekte birkaç istisnai durum dışında hiç var olmayan iki kavram olduğuna inanıyorum. TDK'da özveri ya da fedakârlığın; bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçme olarak anlamlandırıldığını görüyoruz.
Sözgelimi anne çocuğuna kızmıştır: "Senin için saçlarımı süpürge ettim, bunca yıl yemedim, yedirdim" Bugüne kadar annemden ve eşimden asla duymadığım ve hiçbir koşulda ağızlarından çıkabileceğine ihtimal vermediğim sözler bunlar. Ama böyle anneler yok mu? Elbette var. Eskiden, geleneksel olarak, ailelerin çocuk sahibi olma nedeni, yaşlılık döneminde kendilerine baktıracak birilerinin bulunmasıydı. Bu düşünceye sahip insanlar, ne yazık ki, çocuklarını bir nevi yatırım aracı olarak görmektedirler. Evet, fedakârlık yaptıkları doğru. Ancak yapılan onca fedakârlık boşuna değilmiş demek! Eğer fedakârlık buysa benim gözümde tüm kıymetini yitirmiştir zaten. Fedakârlık, yapılan bir iyiliğin yüze vurulmama halidir fedakârlık, şartlar ne olursa olsun yaptığın iyilikten pişmanlık duymamaktır. Bazılarının dediğinin aksine hiçbir çıkar ve karşılık beklemeksizin kendinden bir şeyler eksilten ve karşındaki insanın hayrına aşkla yapılan icraatlardır fedakârlık. Ben çocuklarıma çok fedakârlık yaptım diyen bir anne ya herhangi bir nedenle yaptıklarından pişmanlık duymaktadır, ya da beklediği karşılığı alamamıştır. Böyle bir anne fedakâr değildir. Çocuğunun dünyaya gelme sebebi kendisi olduğuna göre onu en iyi şekilde hayata hazırlamak asli görevidir. Fedakâr anne çocuğuna yaptığı iyilikleri söz konusu etmez, onun fedakârlığını çocukları ve çevresindekiler bilir. Yani bir nevi aşktır annenin çocuğuna olan karşılıksız sevgisi. Fedakârlık aşkın en olmazsa olmazıdır. Çocukların ebeveynleriyle olan ilişkisi tamamen çıkara dayandığı için onlardan fedakârlık beklemek genel olarak nafile bir çabadır.
Peki dostlarla, arkadaşlarla ya da tanıdığımız herhangi biriyle fedakârlık temelinde sağlıklı bir ilişki kurmak mümkün mü? Eğer onlarla fedakâr bir annenin çocuğuna olan karşılıksız sevgisine benzer bir bağ kurmayı başarabilirsek olabilir elbette. Böyle bir ilişkinin adıdır aşk. Kısa sürelidir. Parıltılı günler çabuk geçer. Sonra ikiye bölünür. Bir aşık olan kalır geriye bir de olunan. Aşık olan fedakârdır, olunan keyfini sürer. Böyle bir ilişkide alan da memnundur satan da. Kimse kimseye saçımı süpürge ettim demez. Ta ki aşık olanın aklı başına gelinceye dek. Sonra biter...Yani anlayacağınız dost, arkadaş, komşu, akraba vs. üçüncü şahıslarla kurulan ilişkilerin tamamı çıkara dayanır. Al gülüm, ver gülüm. Eğer yoksa verecek gülün, o zaman başka kapıya.
Bir de kutsallar uğruna yapılan fedakârlıklar vardır ki onu da görmezden gelemeyiz. "Vatan sana canım feda" diye bağırırlar sokakta, sonra bir torpilini bulup askerlikten yırtmak için çürüğe çıkartırlar kendilerini. "Kanını yerde bırakmayacağız" derler, on yıllarca o kan yerlerde kalır. Vatanın gerçek fedakârları, Kurtuluş Savaşında memleket topraklarını emperyalizmin uşaklarına karşı savunan ve bu uğurda canlarını veren Mehmetçikler. Diğerleri, Kore'de, Afganistan, Somali, Libya, Irak, Suriye vs. yabancı ülkelerde ve tabii 15 Temmuz yerli ve milli senaryosunda kirli siyasi hesaplar sonucunda can verenler ise, bana göre, sadece kader kurbanları. Başkaca hamasete hiç gerek yok.
Özveri, güzel bir Türkçe sözcük. Tam olarak fedakârlığın yerini tutar mı, emin değilim ama yukarıda belirttiğim üzere bazılarının dediği gibi "özveri sevginin ürünüdür." cümlesine de katıldığımı söyleyemem. Zira, beni bilen bilir, aşk ne kadar tek taraflıysa sevgi çift taraflıdır, derim her zaman. Aşk ne kadar karşılık beklemezse, sevgi karşılık ister derim. O zaman buradan çıkan sonuç, eğer özveri sevginin ürünü, sevgi de karşılık beklerse, özveri ile fedakârlık arasındaki fark otomatik olarak ortadan kalkmış olur. Oysa ben özveriyi ayrı bir yere oturtmak isterim. Ama istediğim her şey olmaz. Çünkü yazımın başında sözünü ettiğim, insanın fıtratından gelen bazı kötü özellikler, onu çıkarcı bir kılığa sokar. "Yazdığım bu yazı büyük bir özverinin sonucu" dediğimde ne düşünürsünüz sözgelimi? Evet, emek harcadım, zamanımı harcadım, okunması ve eleştirilmesi hoşuma gidecektir. Bütün bu emeği, zamanı kendime daha yararlı olabilecek başka şeyleri yapmaktan vazgeçip de mi harcadım? Şüphesiz Hayır. En azından kendimi tatmin ettim, yazmaktan keyif aldım. Yani yaptığım bu gönüllü eylem sadece okurun yararına mı? Değil. O halde geldiğim noktada fedakârlık eşittir özveri.
Bu ahval ve şerait dahilinde fedakâr olduğumu iddia etmek, fedakâr olmadığımı kanıtlayan bir duruma yol açmakta. Evet, evet, ben ne özveriliyim, ne de fedakâr...