KATEGORİLER

26 Aralık 2015 Cumartesi

26/12/2015 Cumartesi, Tire

Bugün dinlendim artık. Diğer günlere göre biraz geç kahvaltı ettik. Atilla beyin komşusu traktörcü Ali aradı. Kibarca bana dönüşte geç kaldığı için başka birini bulduğumu söyledim. Zeytin topladıklarından dolayı işin durumuna göre gelip gelmeyeceğini bana söyleyecekti. Traktör için görüştüğüm diğer kişinin adı da Ali olduğundan ikincisine damat Ali diyeceğim. Artık ben de işi kaptım galiba. Tek kişiye bağlanmayacaksın; aksi takdirde ortada kalman söz konusu. Damat Ali'nin çift çeker traktörü getireceğini söylemesi kararımda etkili oldu.. Akşama kadar kaç sefer yaparız göreceğiz. En az on sefer taş yüklesek 20-25 m3 taş yapar. Çok daha fazla ihtiyacımız olacak gibi.

Kızım dişinden rahatsız olduğu için yumuşak ve sıvı gıdalar alabiliyor. Bu sebeple dışarıya çıkmak istemedi. Öğlene doğru eski işyeri arkadaşlarımdan Yozgat Demiryolu Şantiyesinden Proje Müdürü Mustafa Bey aradı. Yanında Irak'ta ENKA şirketinde birlikte çalıştığımız arkadaşım Ömer Bey varmış. Kendisiyle İstanbul'da üniversite yıllarından arkadaş olduklarını söyledi. Ömer Bey Yozgat - Sivas bölgesinde görev yapıyormuş. Her ikisiyle uzun uzadıya sohbet ettik. Kimse benim meslekten uzaklaşacağıma inanamıyor ancak ziraat işlerine öyle bir girdim ki şimdilik bırakmam mümkün görünmüyor. Eskisi kadar para kazanamasam da bu işlerden zevk alıyorum. Halen hayatımdan şikayetçi de değilim. Bir de düzeni kurabilirsek daha keyifli olacak.

Öğleden sonra yaylaya çıkıp taş evin son durumunu gösterdim bizimkilere. Bu arada Ercan telefonla arayarak yarın gelip gelmeyeceğini sordu. O da gelecek, Yakup Usta da. Bir de Kadir yanında dayısının oğlunu getireceğine göre ben dahil altı kişi olacağız. Taş taşıma işine Yakup Ustayı da görevlendirirsem ben daha ziyade Ercan'ın ağaç budama işini takip etmek isterim. Ne yapıp yapamayacağını merak ediyorum. Göreceğiz bakalım.  

25/12/2015 Cuma, Tire

Saat 8.15'te yarım kalan su deposu temel kazısıyla başladık güne. Yarım saat sonra makinenin işi bitmişti. Parasını verip gönderdim. Kadir'le birlikte ağaç budama işinden önce dün söktüğümüz kestane, kiraz ve gül fidanlarını yeni yerlerine dikip can suyu verdik. Ağaçların budanması, çıkan odun ve dal parçalarını ayrılması şeklinde devam etti çalışmalar.

Pazar günü için römorkuyla bir traktör ayarladım. Gün boyunca çalışacak traktör, sınır boylarındaki duvar taşlarını yükleyip binanın çevresinde kazı şevlerinin önüne ve fosseptik yapacağımız yere taşıyacak. Verimli çalışması için Kadir yanına bir yakınını daha getirecek. Yakup Usta iyileşmiş ama ona da yarından sonra Pazar günü gelmesini söyledim. Aynı gün Ercan, kestane ağaçlarının üst kısımlarını budamak ve kuruyan ağaçları kesmek için gelecek sözünde durursa. Mimar Gökhan'ın balkon camı montajı için Pazartesi gününden önce gelmeleri benim için sürpriz olur.  

Kızım azı dişini çektirdi ve bizde istirahat ediyor. İstirahat günü olarak ayırdığım yarın onunla birlikte bir gün geçireceğim için çok mutluyum. Akşam 16.30 gibi işi sonlandırdıktan sonra eve döndüm. sevgili kızımla birlikte arapsaçı pişirdik. Kuzu eti yerine tavuk döner kullanıyoruz. İkinci kez denediğim bu usul çok lezzetli bir yemek çıkarıyor ortaya. Değişiklik sadece tavuk dönerle değil tabi. Yemeğin malzemeleri arasında pırasa, soğan, domates, salça, patates de var. Bol zeytinyağı ile pişirdiğimiz yemek o kadar lezzetli oluyor ki anlatamam. 

25 Aralık 2015 Cuma

TAVERNA

Latince "Taberna" kelimesinden türemiş bir kelime "Taverna". "Taberna"nın kelime anlamı tek odalı geniş giriş kapısı olan, genellikle çatısı kubbe şeklinde ve gün ışığı alsın diye tepesinde bir penceresi bulunan dükkan ya da kulübeymiş. Eski Roma'da MS I. yüzyılın başlarında "Taberna"lar ticaretin yoğun olarak yaşandığı yerler olarak biliniyor. Yunanca "Taverna", Yunan mutfak kültürünün sunulduğu ufak lokanta anlamına geliyor. Türkiye'de adı taverna olan mekanlardan henüz hayal ettiğim tadı alamadım.

İnternette gezerken Alpha TV'yi keşfettim. Web TV olarak canlı yayın yapıyorlar. Yunanca bilmediğim için tam olarak ne olduğunu anlayamadığım "stinigiamas" etiketiyle Facebook'ta çokça paylaşılan bir tavernanın müzik görüntülerini ben de sıklıkla izliyor ve zaman tünelimde paylaşıyordum. "Stinigiamas" ya tavernanın adı ya da sahibinin adı olmalı derken bir üçüncü ihtimal ise Alpha TV kanalının sahibi olması  şeklinde belirdi kafamda. Program esnasında kamera sık sık 50'li yaşlarda sakallı bir adama dönüyor. Büyük bir ihtimal bu Stinigiamas Efendi olmalı. İşte dedim benim hayalimdeki taverna budur. Sakallı Stinigiamas Efendi, her zaman eğlenceye büyük bir içtenlikle katılır, bazen kalkar oynar, bazen şarkılara yerinde alkış tutarak eşlik eder. Yüz ifadesinden tam bir keyif adamı olduğu belli.



Favorim olan bu tavernanın özelliklerinden biri de çoğumuzun Türkçe bildiği parçaları Yunanca seslendirmeleri. Genellikle bizde tarihe mal olan ve unutulup giden güzel parçalar farklı bir dille seslendirilse dahi büyük zevk alıyorum. Taverna müziği olarak adlandırabileceğimiz bu türün sözleri arasında "çiftetelli", "aman aman", "yandım ben" gibi bir çok Türkçe nidalar var. Bazı programlarda tamamen Türkçe parçalara yer veriyor, Fide Köksal ve benzeri Türk solistleri de konuk ediyorlar.

Tavernada orkestranın karşısına son derece basit ahşap masalar yerleştirilmiş. Misafirler masaların sadece ortadaki piste ve orkestraya dönük tarafında oturuyorlar. Müzik hareketlendikçe ayağa kalkıyorlar ya da yerlerinde şarkı sözlerine eşlik ediyorlar, bazıları piste çıkıp dans ediyor, piste tabak fırlatıyor, ya da karanfil atıyorlar. Kimi zaman hızını alamayan hatunlar masanın üzerine çıkıp orada oynamaya başlıyor. Eğlencenin sınırı yok. Öyle ki masayı üzerinde tabak ve bardaklarla piste ters çevirenleri bile gördüm.

Tuhaftır taverna müşterilerinin neredeyse tamamı Yunanistan'ın en güzel bayanları. Hepsinin giyimleri ve dansları harika. Asla bir taşkınlık görmedim. Kadınıyla erkeğiyle herkes birbirine son derece saygılı. Bu yazıyı yazarken "http://www.alphatv.gr/webtv/live" adresinden Alpha TV yi canlı dinliyorum. Şimdi olduğu gibi bazen ezgiler Karadeniz'e kaçıyor. Müziğe kemençe benzeri bir çalgı eşlik ediyor ve pistte horon tepiyorlar

Alpha TV'nin bir benzeri yayınlar Kanal ERT World'de oluyor. Bazı.konser filmlerini Youtube da bulabilirsiniz.



Ankara'da Meandros tavernaya giderdik. Ümit Besen'den parçalar çalardı. İlk uzoyu orada içtim. Genellikle kalabalık gruplar yan yana dizilmiş masalara uzunlamasına oturur sarhoş olana kadar içerlerdi. Fakat taverna kültüründen çok uzak bulurdum ben orayı.

İmkan olsa da Sakallı Stinigiamas Efendi'nin tavernasına en az ayda bir gidip kurtları dökebilsek. Düşünüyorum da, acaba müşterilerin hepsi özel seçilmiş de TV programına dekor mu oluyorlar. Bütün Yunanlılar manken değil ya!

24/12/2015 Perşembe, Tire

Uzun zamandır yağmur yağmıyor. Geceleyin ve sabah saatleri soğuk olsa da öğlenden akşama kadar geçen zaman diliminde adeta bahar havası hüküm sürüyor. Saat 10'a doğru beklediğim iş makinesi yaylaya ulaştı. Kadir ve ben dokuza çeyrek kala gelmiştik zaten. Kadir ağaç budama işine devam ederken ben onu bırakıp makineye iş verdim ve çoğu zaman başından ayrılmam mümkün olmadı. Önce taş evin önünü açtık. Bir gün önce koyduğum işaretler isabetli olmuş. Tam düşündüğüm şekilde çıkan hafriyat dolguya denk düştü. Yaklaşık 5 tonluk paletli bir back-hoe ama oldukça güçlü. Önündeki bıçağı tesviye için bayağı kullanışlı. Kazı şevlerini dik kestirdim. Dökülmeleri önlemek için mecburen  taş duvar öreceğiz.
Öğlen operatörler için Tire'ye inip yiyecek bir şeyler aldım. Döndüğümde kazı devam ediyordu. Makine ufak cüssesine rağmen iri kayaları zeminden söküp traktör römorkuna rahatlıkla yükleyebiliyor. Öğlen yarım saat kadar yemek molası verildi. Daha sonra  eski tuvaletlerin olduğu yere doğru  kazı alanını genişlettik. Bir kaç gül ağacı ve bir adet kiraz fidanını  başka yere dikmek üzere köküyle birlikte sökmek zorunda kaldık.

Saat 15.00 civarında makineyi fosseptik çukuru için bahçenin alt kısmına yönlendirdim. Yaklaşık dört metreye dört metre genişlik ve iki buçuk metre derinlikte bir çukur açtık. Bu büyüklükte bir çukur olunca büyük olasılıkla boşaltmaya gerek kalmayacak. Makine dönerken bir traktör yolu oluşturmasını istedim. Bu yolda traktör fosseptik yapısı için taş ve inşaat malzemeleri taşıyacak. Bazı bölgelerde ağaç dalları oldukça alçak. Yeni diktiğim ceviz fidanlarına zarar vermeksizin ağaçların arasından yolu teşkil ettik. Sık ağaçlı yerlerde yapılan çalışmalar için buna benzer küçük paletli makineler tam biçilmiş kaftan. Kadir bir ara yanımıza gelip makinenin çalışmasını seyretmeye koyuldu. <<Ne oldu bitti mi işin?>> diye sorduğumda yanında olamadığımdan budanacak ve kesilecek dalların tespitinde zorlandığını söyledi. Birlikte ağaçların arasına daldık. Kuruyan bir elma ağacını benim olurumu aldıktan sonra kökünden kesti. Yerlere kadar eğilen alçak dalları da temizledik. Ben madem makine başından ayrılamıyorum, sen de git biriken ince dal, çalı ve yaprakları yak ortalık temizlensin dedim.

Yarın Yakup usta işe başlayacaktı. O gelmeden taşı ayarlamamız lazım diye düşünürken onu bir arayım bakalım gelecek mi diye telefon ettim. Hastalıklı bir sesle rahatsızlığından dolayı yarın gelemeyeceğini söyledi. Been de taş için bir gün kazanmış oldum.

Son olarak makineyi havuzun yanına getirdik. Su deposu temel kazısına başlandı. Saat beşi geçtiğinden az sonra hava kararmaya başlayacaktı. İşin bugün tamamlanamayacağı anlaşıldı. Kadir'i göndereli yarım saat kadar olmuştu. Operatör Recep ile konuşup yarın sabah devam etmeye karar verdik. Makine ve traktörü yaylada bırakıp Tire'ye doğru yola çıktık. Recep'in dayısı belediyenin bir işinde bize uygun taş çıktığını haber vermiş. Eğer attıkları bu taşı alabilirsek iyi olacak. Çevre çitinin içindeki çevre duvarlarındaki taş hem miktar yönünden yetersiz hem de çit boyunca yolumuz olmadığından bu bölgelere kolaylıkla erişilmiyor. 

24 Aralık 2015 Perşembe

PENGUEN DANSI

23/12/2015 Çarşamba, Tire

Dünkü yoğunluktan sonra bugün sakin bir gün geçirdim denebilir. Kaplan köy meydanına vardığımda saat 08.30'u biraz geçiyordu. Kadir'i yanında babası ve bir başka adamla bekler buldum. Her üçü de arabama binerek yaylaya doğru hareket ettik. Bizim bahçeye yaklaşık 200 metre kala Kadir'in babası ve yanındaki adamı yol kenarında bıraktık. Girişteki ağır kapıyı açıp kapamak iyice zorlaştı artık. Neyse ki artık Kadir var yanımda. İlk işimiz yeni aldığım ağaç motorunu çalıştırmak oldu. İlk kullanımda yağını, benzinini koyup depo bitene kadar boşta çalıştırmak gerekiyormuş. Motor yakıtı için benzinin 5 litresini bir plastik bidona ayırıp 1 litre için 40 gr. 2T yağ gelecek şekilde karıştırdık. Motoru çalıştırdıktan sonra bir ağaca asıp rölanti durumunda bıraktık.

Bugün hava biraz daha kırılmış sanki. Oysa Şubat ayında bir hafta, hatta on gün kadar yayla yolunun kapandığı söylendi. Hem aydınlansın hem de havalansın diye taş binanın alt kat pencere ve kanatlarını açtım. Bir yandan Kadir iş makinesinin çalışma alanındaki inşaat malzemelerini taşırken ben de odanın içindeki malzemeleri boşalttım. Daha sonra odanın kaba temizliğini birlikte yaptık. Taban döşemesine laminat parke düşünüyorduk ama oraya da seramik mi döşesek acaba...    

Saat 10'a doğru telefon trafiği başladı. Önce iş makinesi için Hakan'ı aradım. Makinenin işinin uzadığını ancak yarın sabah saat 9.00 da bende olacağını söyledi. Bunu bekliyordum zaten. Daha sonra Nevzat ustayı birkaç kez aradım. Yine telefona cevap vermedi. Buna canım sıkıldı. Nail Beyi arayıp işleri rahatsa su deposunda çalıştırmak üzere Nizamettin Ustayı almak istediğimi söyledim. Maalesef onların da çok yoğunmuş işleri. Nizamettin ile görüşüp bana döneceğini söyledi.

Bu arada yakıtı biten motor susmuştu. Tekrar deposunu doldurduk. Önce taş binanın önündeki havuzun çevresini temizledik.  Hem kirazı hem de ceviz ağacını bir örümcek ağı gibi sarıp gelişmelerine engel olan asma ağacını kesip dallarını sökmekle başladık işe. Binaya doğru gelişen dallarını budadık kiraz ve kayısı ağaçlarının. İnşaat esnasında epey bu kirazın çok meyvesini yemiştim ama kayısı ve erik olmadı hiç bu bölgede.

Havuzun etrafını ve tabanını saran sarmaşıkları temizledik. Makine üzerinden geçip de zarar vermesin diye bina önündeki su borusu için hendek kazıp içine gömdük. Düzenleyeceğimiz bahçeyi ölçüp biçip iş makinesinin çalışacağı alanı belirledim. Tuvaletler hariç bahçede yaklaşık 100 m2 bir alan kalacak sanırım. Çıkan hafriyatı yükleme imkanım olmayacağı için bayır tarafı boyunca örülen taş duvar seviyesine kadar çukuru dolduracağım. Bu şekilde bina önündeki alanı bir miktar genişletip bina tretuvar seviyesine indirmeyi düşünüyorum. Elbette havuz ile birlikte kiraz, kayısı ve ceviz ağaçlarını koruyacağım.

Mimar Gökhan beyi arayıp sözleşmeye göre sürenin dolmak üzere olduğunu söyledim. Yarın camların geleceğini ondan sonraki gün profillerin boyadan çıkacağını falan anlattı. Anlaşılan sözleşmeye göre Cuma tamamlanması gereken balkon cam işlerine sıkı takibim sayesinde ancak Pazartesi günü başlayabilecek.

Öğleden sonra Aydın DSİ den arkadaşım eski Barajlar ve HES Şube Müdürü Salih bey aradı. Uzun zaman görüşmemiştik. Tire'li eşini uzun zaman önce kaybetmişti. Bu arada oğlunu evlendirmiş.

Kadir Mayıs ayında askere gidecekmiş. Temiz bir çocuk. Tam aradığım gibi birini buldum derken ne yazık ki çabuk kaybedeceğim. Çalışırken aşırı terliyor. Guatr hastası olduğu için çok terlediğini söylemişler. Babası da genç yaşta gırtlak kanserinden vefat etmiş. Şimdiden onun gibi düzgün birini ayarlamam lazım ama buralardan çok zor çıkar.

Budama işlerine devam ettik. Çok yüksek dallara çıkamasa da Kadir işin önemli kısmını hallediyor. Zor işleri Pazar günü gelecek Ercan'a bırakıyoruz. Deli ve kuruyan dalları motorlu testere ile budarken ben de aşağıda orakla ince ve kalın dalları ayırıp istifliyorum. Her ikimiz de sigara içmediğimizden ateşimiz yoktu. Bu nedenle ince dalların yakılıp temizlenmesi işi yarına kaldı.

Bir ara yoldan avcıların silah sesleri geldi. Siyah bir Amaroc pikabı girişte benim arabanın yanına park etmişler. Dışarıda yol kenarında iki kişiyi ellerinde av tüfekleriyle gördüm. Çukurköy'den gelmişler. İki karatavuk dışında bir şey vuramamışlar.

Akşam eve döndüğümde güzel bir ot kavurması yaptım. İşte Tire'nin güzelliklerinden biri de bu. Sırada dün pazardan aldığım hardal ve turp otu var. Bu arada hanım evde misafir ağırladı. Ev pasta börekten geçilmiyor. Kendimiz zor tutuyorum.

Yemekten sonra koltuğumda sızıp kalmışım.  
 



23 Aralık 2015 Çarşamba

22/12/2015 Salı, Tire

Havalar iyice soğumaya başladı artık. Gündüz vakti o kadar olmasa da geceleri Kaplan sıfırın altına düşüyor sanırım. Sabahları arabamın camlarını buz tutmuş buluyorum. Bugün de arabayı on dakika kadar çalıştırıp buzların erimesini beklemek zorunda kaldım. Bu esnada Demirci Ali telefonla arayarak beni sanayideki dükkanında  beklediğini söyledi. Camdaki buzlar önümü görecek kadar  çözülünce Gökçen yolundan Yeni Sanayi Sitesine gittim. Saat tam 8.30 da dükkana vardım. Ali'nin daha önce verdiği kataloğu iade ederken seçtiğimiz kapı ve korkuluk detaylarını gösterdim. Ali bunların üzerinde çalışıp fiyat teklifini bir-bir buçuk saat kadar sonra bildireceğini söyledi. Oradan ayrılıp inşaat malzemelerini aldığım Kadıoğlu'na uğradım. İşyeri açık ancak sahibi henüz gelmemişti. Sekreter kız Mehmet beyin beş dakikaya kadar geleceğini söyleyip telefonla benim için bir adaçayı istedi.

Pazartesi günleri benim ödeme günüm. Eskisi kadar yüklü alımlar olmadığı için ufak alımları bir kaç gün geciktirebiliyorum. Mehmet Bey geldikten sonra biraz sohbet ettik. Hesabı kapattım. Bir ara çalıştırdığım ama aradan zaman geçince adını unuttuğum inşaat ustasını sordum Mehmet Beye. Çünkü o bana  tavsiye etmişti. Nevzat Usta der demez hatırladım hemen tabi. Telefonumda numarası da kayıtlıydı. Kadıoğlu'ndan ayrılmadan evvel Nevzat'ı aradım. Çayırlı köyünde iş almış ama bir haftaya kadar benim işimi görebileceğini söyledi. Daha önce konuştuğumuz üzere 40-50 tonluk betonarme bir su deposunu ona yaptırmak istiyorum. Nevzat Usta, öğlene doğru yeri tekrar görmek üzere kendisini Çayırlı'dan alabileceğimi söyledi. Önceden telefon edeceğimi söyledim.

Bir kez daha Kaplan yokuşuna vurdum arabayı. Saat dokuzu geçmesine rağmen güneşin değmediği yolun bazı kısımlarında buzlar çözülmemişti. Anlaşılan erken saatlerde daha dikkatli araba kullanmak lazım bundan sonra. 

Yaylaya vardığımda demir işi için Torbalı'da görüştüğüm Cumhur ustayı aradım. Saat 11.00 gibi Tire'ye doğru yola çıkacağını söyledi. Nevzat usta ile çakışacak gibi ama olacakları kendi akışına bıraktım.

Yaylaya vardığımda ağaçtan geçici olarak yaptığımız kapıyı zorlukla açtım. Çünkü iki taş duvar arasına üstün körü dayatılmış üstelik ağırlığı da en az iki kişinin kaldırabileceği kadardı. Taş binadan iki büyük sele ve bir sırık alıp zeytine başlamanın iyi bir fikir olacağını düşündüm. Sırığı arabanın bagajından ileriye doğru itekleyip indirdiğim ön camdan dışarı uzattım. Sağ dikiz aynasının üzerine yerleşince bağlamaya bile gerek kalmadı. Yine de kayması halinde bağlamak üzere yanıma biraz ip aldım.

Zeytinlik yayladan Tire'ye iniş yolu üzerindeki Kaplan köyü girişinde. Bu sene yok yılı ama çevrede herkes zeytin topluyor. Ceviz, kestane, muşmula, inşaat işleri derken zeytinliği ihmal ettim. Henüz yeşil iken kendimize yetecek kadar bir miktar dalından toplamıştım. Hakikaten ağaçların pek çoğunda tane yok bu sene. Birkaç ağaç epey meyve vermiş ama yağa gidecek kadar değil. Yok yılında ne kadar zeytin çıkar bu yıl öğreneceğim son konu olacak.


Zeytinlikten girenleri ilk olarak karşılayan  ağaçlardan biri bayağı yüklü. Artık onu tanıdım. Zeytinler henüz kararmadan en fazla yeşil zeytini de bu ağaçtan almıştım. Sırıkla silkelemeye çalıştım. Tahminimden daha yüksekmiş üst dalları. Ağaca çıkmadan hepsini düşürmek mümkün değil. Bazı kısımları Kadir ile halletsem iyi olacak.

Öğlene doğru işe ara verip Tire'ye doğru yola çıktım. Güya Nevzat ustayı Çayırlı'dan alacaktım. Ama benim için en iyisi bir taşla iki kuş vurmak. Nevzat Ustayı alıp Cumhur Usta ile birlikte yaylaya çıkmaya niyetlenmiştim ama bu planım işlemedi. Kesikbaş'ın kahvesine gelmeden Cumhur usta telefon etti. <<Biz Tire'ye geldik.>>



Neyse birkaç telefondan sonra Torbalı ekibi ile buluşabildik. Kaplan yolu girişindeki kahvelerden birine arabalarını park ettirdim. Hani <<Bekleyin de Nevzat Ustayı da alayım>>  denmezdi artık. Cumhur Usta, oğlu Ali ile gelmiş. İki günde bu dördüncü Ali. En azından Kaplan Köyüne kadar çıkmalarını isteseydim keşke diye aklımdan geçirdim. Nevzat Usta işi yattı gibi. Neyse yarın makine gelmeden ona yeri gösteririm artık.

Cumhur Usta, oğlu ile birlikte  yapılacak iki bahçe kapısı, veranda ve teras korkuluklarının yerine baktı, ölçülerini aldı. Çıkarken ağaç kapının kapatılmasında bana yardım ettiler. Kaplan yolu girişinde arabalarını bıraktıkları yerin yanındaki kahveye oturup onlara çay ısmarladım. Cumhur Usta, defterini çıkarıp verdiğim katalog modeli üzerinde yapacağı değişikliklerle ilgili benden onay aldı ve işin bana maliyetini çıkardı. Kendisini akşam arayacağımı söyleyip yolcu ettiğimde saat 13.30 a geliyordu. Bundan sonra Nevzat Ustayı kaç defa aradım saymadım ama her seferinde telefonu kapsama alanı dışında mesajıyla son buldu. Yarın sabah ilk olarak yine onu arayacağım.

Bu arada telefonum çaldı. Telefonun ekranından arayanın üniversiteden arkadaşım Benzer olduğunu gördüm. Umman'da 70 milyon USD lik bir işe girmek istediklerini söyledi ve Umman'da çalışma şartları hakkında bilgi vermemi rica etti. Ona detaylı bilgi verdim. Ankara'da eski şirketimdeki yöneticilerle görüşmelerini tavsiye ettim. Umman diğer Arap ülkelerine nazaran pek çok bakımdan tercihe şayan. Bir kere başkentleri Muscat, Singapur'dan sonra dünyanın en temiz kenti seçilmiş. Sadece Arap ülkelerini değil ülke idaresi söz konusu olduğunda Türkiye'yi de sollar. Sultanlıkla idare edilen ülkede yönetim sözde demokrasi ile yönetilen Türkiye'den daha üst düzeyde. Arap baharının teğet geçtiği ülkelerden biri. Ülkenin bazı bölgelerinde nümayişler söz konusu olduğunda asgari ücreti arttırıp çalışma saatlerini düşürdüler ve olaylar anında sona erdi. Avrupa'da eğitim görmüş Sultan Qaboos halk tarafından da çok seviliyor. Suudi Arabistan'a, Yemen'e komşu bir ülke düşünün ki başkent caddelerinde bayanlar mini şortla dolaşılabilsin. Beş yıldızlı otellerde zengin Araplar "Cellabiye" denilen beyaz elbiseleri içinde viskilerini yudumlarken otelin yüzme havuzlarında bikinili turistler güneşleniyor. Zaten dinin fakirler için geçerli olduğu açık. Başkentte çok az cami var. Olan camiler de tam bir sanat şaheseri. Yüzbinlerce Hintli, Pakistanlı, Filipinli hizmet sektöründe çalışıyor. Hırsızlık diye bir şey yok neredeyse. Yapılar kaliteli, sağlam ve estetik. Son olarak şunu anlatayım da kafanızda bir fikir oluşsun: Şantiyede işçi koğuşlarında ranza kullanmak yasak dediklerinde inanamadım. Gerçekten de işçi yatakhanelerinde ranzaya müsaade edilmiyormuş. Sebebini öğrendiğimde çok şaşırdım. Meğerse üç-beş yıl kadar önce ranza serbestmiş. Ranzanın üst yatağında yatan işçi uykusunda dönüp aşağı düştüğünde kolunu kırmış. Bunun üzerine Çalışma Bakanlığı işçi yatakhanelerinde ranzayı yasaklamış. İnsana verilen değere bakın. Bizde ise işçi çadırlarında yangınlar çıkıyor, onlarca kişi can veriyor, madenlerde insanları ölüme gönderiyorlar. Olumsuzluk mu? Sadece yazın çok sıcak oluyor. Onu da kapalı mekanlara klima  koyarak çözmüşler.

Eşimi arayarak <<Tire klasiklerinden birini daha yaşadım>> dedim. Az önce telefon geldi. Arayan bir ay önce kestane ve ceviz ağaçlarını budamak üzere anlaştığımız ve yarın işe başlayacak olan Güme Köyünden Ali. Olamaz bu beşinci Ali!
<<Abi>> dedi.
<<Hee>> dedim.
<<Senin kestane ağaçları yüksekmiş>> dedi.
<<Eee>> dedim.
<<Abi, ben yüksek ağaca çıkamam>> dedi.
<<Peki bunu bana daha önce niye söylemedin? Ben senin yerine başka birini bulurdum.>> dedim.
<< Kusura bakma abi, ben daha önce ağaçtan düştüm bana 1.000 Tl versen yine çıkmam>> dedi.
<< Ağaca çıkmadan kestane nasıl budanacak Ali?>> dedim.
<<Ben yerden budarım ancak abi, kusura bakma>> dedi.
<<Hadi sana uğurlar olsun>>  dedim.
Budama konusunda konuştuğum başka biri daha vardı. Ona telefon ettim. <<Ancak Pazar günü başlayabilirim>> dedi. Mecburen <<Peki>> dedim.

Yeniden yaylaya çıkmadan önce bidona 25 lt. benzin aldım ve arabanın deposunu doldurdum. Aile dostumuz Atilla bey yaylayı ve yenilediğim taş evi görmek istermiş. Telefonla arayarak kendisini almaya gelebileceğimi söyledim. Saat 15.30'dan sonra müsait olabileceğini söyledi. Saatimi 15.15'e kurarak yukarıda zeytin toplama işine devam ettim.  Alarm çaldığında paydos edip Tire'ye doğru yola çıktım. Bu arada Nevzat Usta'yı bilmem kaçıncı kez aradım. Yine telefon kapsama alanı dışında ya da kapalı olduğu sinyalini verdi. Atilla beyin telefonunu da çaldırıp durdum ancak cevap yok. Tireye indiğimde tekrar aradım yine yok. Bugün Salı Pazarı. Hazır şehre inmişken pazar alışverişi yapayım dedim. Pazar güzel ama arabayı yakın yere park etmek imkansız. Pazara yakın cadde ve sokaklarda iki tur attıktan sonra Orta Park'a geri döndüm. Ümitsiz gözlerle bakarken beyaz bir otomobilin Kaymakam Evinin önünden çıktığını fark edip oraya yöneldim. Günün mutluluğu buydu benim için. Oraya bugün park etmek mucize gibi bir şey.

Bol bol ot aldım. Pazarcı Ahmet dostumuzdan arapsaçı, pırasa kereviz buldum. Kerevizi yaprak ve saplarıyla birlikte çok sevmeye başladık. Eşim de çok güzel pişiriyor. Ankara'da sadece kellelerini bulabiliyorduk. Kestaneler 6 TL ile 10 TL arasında satılıyor. Ceviz 18-20 TL. Pazarda hala muşmula bulunuyor. Bunları seneye inşallah bizim yayladaki dükkanda satacağız. Arapsaçını sevmeyen eşim, kuzu eti yerine tavuk dönerle yaptığım alternatif çalışmayı pek beğenmişti. Migros'a uğrayıp alışverişe orada devam ettim.

İş makinesi için Hakan'ı aradım. Çalıştığı yerde işi bitirip bitirmeyeceğini ancak akşam söyleyebilirim dedi. Ferforje işi için sabahın köründe sanayideki dükkanına uğradığım Ali'yi aradım. bahçe kapısı için verdiği fiyat Torbalı'dan gelen Cumhur Usta'nın verdiği fiyattan % 60 fazla, korkuluk için verdiği fiyat ise tam üç katıydı. Ben bu memleketin insanlarını çözemedim!

Alışveriş bittikten sonra eve döndüm. Eşim misafirlerini ağırlamış çoğu da evlerine dönmüştü. Kısaca demir işlerinden bahsettim. Hemen arkasından Cumhur Ustayı arayıp iki kapı ve korkuluk işleri için teklifini kabul ettiğimi ve hemen işe koyulmasını istedim. Yeni yılın ilk haftası montaja başlayacağına dair söz verdi. Yarına taş evin cephe camı için Mimar Gökhan Bey'i tekrar aramalıyım. Zira sözleşme gereği ayın 25'ine kadar bu iş tamamlanmak zorunda. Son olarak Kadir'i arayıp sabah saat 8.30 da kendisini Kaplan Köy Meydanından alacağımı söyledim. Onunla ne mi yapacağız? Yeni alındığında ağaç testeresi bir depo benzin harcayana kadar boşta çalıştırılmalıymış.  Önce benzinin yağını koyup motorlu testereyi çalıştıracağız. Daha sonra ufak ufak alçak dalları budamaya başlayabiliriz. Taş binanın içini temizleyebiliriz. İş makinesinin gelip gelmeyeceği yarın sabah 10.00 da kesinleşecek. Eğer işi bitmezse bir sonraki gün gelecek. O zaman Kadir'le birlikte zeytin silkip toplayabiliriz. Fosseptik çukurunun teşkilinde kullanılacak taş için çevre duvarlarından taş çıkarabiliriz. Yani yapılacak iş çok.

Bu arada bizim Goethe Roma'ya geldi ve bir haftadır Roma'da.  İnşallah onun seyahat günlüğünü benimkinden önce bitirebilirim.

Çok kötü bir alışkanlığımı değiştirmem lazım. Yazmayı seviyorum. Yazdıkça daha çok seviyorum. Ancak yazdığımı kontrol amacıyla da olsa dönüp bir kez dahi okuyamıyorum. Bu geriye dönüş çok zor geliyor bana. Kabiliyetli gördüklerinden olsa gerek mesleki hayatımda İngilizce olsun Türkçe olsun resmi yazışmalar hep üzerimde kalmıştır. Bundan hiç de şikayetçi olmadım. Diğer taraftan yazdığım yazıları okuyup basit hataları görecek birinin eksikliğini her zaman hissetmişimdir. Bazen dönüp baktığımda basit ama çok vahim hatalar yaptığımı görüyorum. Dün ilk kez yazdığım yazıyı okudum ve gördüğüm hataları alelacele düzelttim. Bugün biraz uzun kaçtı ama bunu da kontrolsüz yayınlamayacağım. İlerde bu işi emekli Edebiyat Öğretmeni olan eşim üstlenecek umarım.