Dünkü yoğun trafikten sonra gecenin uzamaması tek dileğim. Önce Hüseyin'i gönderdim. Terastaki masa serin havaya rağmen sigara içmek uğruna daha oturacağa benziyor. İki arkadaş rakılarını tamamlamış, birayla devam ediyorlar. Çok mutlu olduklarını, Taş Ev'i çok beğendiklerini söylüyorlar ama bir şeyi eksik buluyorlar. Ne olduğunu soruyorum. "Terası kapatsaydınız, rahat rahat rüzgardan korunurken sigaramızı içerdik."
Salonda iki çift aynı masada hallerinden memnun görünüyor. Servisler yenilenmiş fazla yapılacak bir şey kalmamış. Hadi siz de gidin diyorum oğluma. Şener benimle konuşmak istediğini söylüyor. "Ben emekli adamım, hergün bu tempoda çalışamam" diyor. "Hafta sonları ya da ne zaman ihtiyaç olursa telefon edin, gelirim." diyor. Onunla bu işi yürütmenin zor olduğunu biliyorum ama suçlamıyorum da kendisini. Elinden geleni yapıyor, bu da yetmiyor.
Sürpriz bir şekilde terastaki masa hesap istiyor. Çok geçmeden salondaki masa onları izliyor . Bu çok hoşuma gidiyor. Işıkları söndürüyorum onlar çıkarken. Bahçe kapısını kapatmaya üşeniyorum. "Değişiklik olsun, bu geceyi Tire'deki evimizde geçirelim." diyoruz. Masalar toplanıyor, kapılar, pencereler kapatılıyor. Son kontrolleri yapıyoruz. Tam çıkmaya hazırlanırken karanlık bahçe hareketleniyor. İkisi bayan üç kişi iniyorlar arabadan. "Açık mısınız?" diye soruyor bir tanesi. "Maalesef kapalıyız, elemanları gönderdik." diyorum. Aslında Aşkın Şef içeride temizlik yapıyor. "Saat kaça kadar açıksınız?" diye bir soru daha geliyor. Servisimizin saat onda bittiğini kibarca söylüyorum. Tavsiye üzerine gelmişler. Hadi madem buraya kadar geldiniz, "Size Taş Ev'i bir göstereyim." diyorum. Bir market zincirinde çalışan elemanlarmış. Taş Ev'i gördükten sonra sözlerini burada yapmak akıllarına yatıyor. Niyetlerinin Taş Evi bir geceliğine kiralamak olduğu anlaşılıyor. Böyle bir hizmetimiz olmadığını izah ediyoruz. Onlar çıktıktan sonra biz de arkalarından yola koyuluyoruz.
Sabah kalkar kalkmaz halden başlıyoruz alışverişe. Bir kasa domates alıyoruz tarla malı. "İçleri dolgun olur bunların." diyor halci. Neredeyse hergün görüyoruz artık halciyle birbirimizi. Sera domateslerinin içi boş olurmuş dediğine göre. Kapya biberler tablo gibi karşımızda. Bir kasa da ondan alıyoruz. On beş kilo geliyor. Artık bundan sonra zor bulunur bunlar.
Çerez bitmiş. Her zaman alışveriş ettiğim yerden alıyorum. Eşimle kızım market alışverişini yapıyorlar. Elimdeki çerez torbasıyla markete gidiyor, eşyaları naylon poşetlere koyuyorum. Çıkarken az önce elimdeki çerezi kasiyerin yanında unutmuşum. Yukarı, yaylaya çıktıktan sonra eşyaları boşaltırken geliyor aklıma. Oğlumu arıyorum. Markete uğramasını, bıraktığım çerez torbasını sormasını istiyorum. Oğlum telefon ediyor. Arkamdan seslenmiş kasiyer. Sonra görevini ve benim çerez torbasını kendinden sonra gelen görevliye bırakmış. Benim çerez torbasını tanıdıkları bir müşteri almış, "İki gün sonra gelin alın demiş." oğluma mağazanın müdürü. Müdür kendine ait olmayan çerez torbasını kimin aldığını biliyor demek. Buna rağmen göz yumması ne demek. Garip insan bunlar. İki saat bile sabretmesini bilmiyor, başkasının malına el koyabiliyor.
Hava rüzgarlı. Yağmur getirecek gibi bu rüzgarlar. Tuvaletlerin önüne kuru yapraklar doluşmuş. Temizledikçe yenileri geliyor. Evin yanındaki ağacın dibi ceviz dolu. Rüzgar dallarda kalan son taneleri de düşürmüş yere. Şule Ablalar geliyor, kuzenleriyle. Terasta, renkten renge giren ağaç yapraklarının arasında devamlı esen ama üşütmeyen bir rüzgara karşı oturuyorlar. Sabahtan Zeytin'i çözmüş Hüseyin. İlk kez cesaretimi toplayıp elimi ağzına, artık kocaman olmuş dişlerinin arasına sokuyorum. Isırmıyor. İstese çenesini kapatıp sıkar ver elimi parçalar ama yapmıyor. Dişleri bembeyaz, bakımlı. Oldukça sivri ve keskin. Farkında olmadan keskin dişlerini elime geçiriyor. Meydana gelen kesikleri keskin dişlerin sürtünmesinden. Yoksa ısırmıyor kesinlikle.
Güneş hiç yok. Yağmur da yağmadı. Gani Ustayı arıyor, traktörüyle kum ve çimento getirmesini istiyorum. Yarın da duvar için taş getirecek. İki günlük bir taş işim olacak demir kapının önünde. Araç girişinde tehlike yaratmaya başlamıştı giriş. Hafta sonuna kadar Şaban Usta Hüseyin'i de yanına alarak tamamlayacak işi.
Öğleden sonra geliyor traktör. Kumu ve çimentoları indiriliyor girişi kapatmadan. Kızımızı uğurluyoruz nöbete. Oğlumla yolda karşılaşıyorlar. Aklım vitrindeki kuzu etli arapsaçında... Hani satılmasa da yesem diye bekliyorum. Sezonun ilk arapsaçı. Ben bulamamıştım pazarda. Aşkın Şef alacağı yeri bildiği için almış gelmiş.
Elektrikçi Ali'ye söyledim. Fan bağlantı yerinden koptu. Acil dedim. Duman altı oluyor millet dedim, nafile. Gelmedi bugün.
Bugün erken kapatmak istiyorum sayfayı. Hava iyice soğudu. Enteresan bir gelişme olursa söz, yarın yazarım.
Fotoğraf internetten alıntı Polaris yani Kutup Yıldızı.
Elektrikçi Ali'ye söyledim. Fan bağlantı yerinden koptu. Acil dedim. Duman altı oluyor millet dedim, nafile. Gelmedi bugün.
Bugün erken kapatmak istiyorum sayfayı. Hava iyice soğudu. Enteresan bir gelişme olursa söz, yarın yazarım.
Fotoğraf internetten alıntı Polaris yani Kutup Yıldızı.
Kutup yıldızı yönünüzü tayin eder. Yıldızlar ne efsunludur iyi bilirim. Bazen bir yıldız kayar o zaman içim titrer birden.
YanıtlaSilKasvetli bir hava vardı bugün burada. Kutup yıldızını hatırlamam belki de ondandır.
SilÇok emek ve bir o kadar da insanlarla iletişim istiyor Taş Ev2in misyonu.
YanıtlaSilBöylesi misyonların iletişimi zor zanaat :)
Sabır ve tahammül gücünü ekleyelim mi:)
Sil:) ne zor sizin iş yaa herkes başka şeyler istiyooo :)
YanıtlaSilMisafir bulduğunu yiyor son tahlilde;)
YanıtlaSil