Yazar: Gülseren Budayıcıoğlu
Sayfa Sayısı: 383
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Türü: Anı - Psikolojik
Yazarın kurmuş olduğu özel klinikte kabul ettiği hastalarıyla yapmış olduğu psikoterapi seanslarını ve tedavi sürecinde su yüzüne çıkan birbirinden ilginç yaşanmışlıkları ele alan bir psikoloji kitabı. Hasta ile kurduğu iletişim tekniklerinin yanı sıra hasta hakkında düşünceleri ve hastalığın olası sebeplerine dair bilimsel değerlendirmeleri herkesin anlayabileceği bir dilde ele alıyor yazar. Bu yönüyle tür bakımından okumuş olduğum diğer iki kitabından farklı bir çizgide.
Öncelikle hastalarından her birinin öyküsünü ara-başlıklar altında toplaması ve görüşme sırasına göre numaralandırıp kitabın içine serpiştirmesi okurun ilgisini bir miktar azaltıyor. Bunun yerine olaylar aynı başlık altında toplanmış olsaydı konu bütünlüğü daha iyi korunabilirdi.
Gerçek hikayelerden yola çıktığını ifade eden yazarın olay ve kişilerin davranışlarını bir miktar abarttığı ve kurgusal öğelere fazlasıyla yer verdiği izlenimi edindim. Değişik sosyal sınıflardan kabul ettiği hastalarla yaptığı diyaloglar hasta - doktor arasında olabilecek diyaloglardan uzak. Bu durum sorulara verilen cevapların bazılarında doğallığın dışında, terapist tarafından uydurulmuş hissi bırakıyor.
Yazım dili, ele alınan konular ve verilen mesajlar dikkate alındıırsa yazar hayli başarılı. Panik atak, şizofreni gibi ciddi rahatsızlılarla baş etme yollarını sade bir dille aktarıyor hastalarına. Seçilen kahramanlar genellikle ağır travma geçirmekte olan sıra dışı insanlar. En uzun psikoterapi seanslarını verdiği çöp apartmanın sahibi üç kızkardeşe göstermiş olduğu alaka, bütün randevularını iptal etmek pahasına haftada iki kez evlerine gidip en az iki saat yanlarında kalması ülkemizde ve dünyada karşılaşılmayacak cinsten. Bu yüzden inandırıcılığını zorluyor. Böyle düşünmemin sebebi yazarın bütün öykülerinin gerçek yaşam öyküsü olduğunu iddia etmesi olabilir mi? Kim bilebilir...
Yazım dili, ele alınan konular ve verilen mesajlar dikkate alındıırsa yazar hayli başarılı. Panik atak, şizofreni gibi ciddi rahatsızlılarla baş etme yollarını sade bir dille aktarıyor hastalarına. Seçilen kahramanlar genellikle ağır travma geçirmekte olan sıra dışı insanlar. En uzun psikoterapi seanslarını verdiği çöp apartmanın sahibi üç kızkardeşe göstermiş olduğu alaka, bütün randevularını iptal etmek pahasına haftada iki kez evlerine gidip en az iki saat yanlarında kalması ülkemizde ve dünyada karşılaşılmayacak cinsten. Bu yüzden inandırıcılığını zorluyor. Böyle düşünmemin sebebi yazarın bütün öykülerinin gerçek yaşam öyküsü olduğunu iddia etmesi olabilir mi? Kim bilebilir...
Diğer taraftan kitapta anlatılan olaylarla ilgili detayları hafızamızda uzun süreli misafir edemesek de aklımızda kalan yazarın çıkarımları kitaba değer katıyor. Her davranışımızın bir sebebi olduğunu, haksız yere kendimizi suçladığımızda yalnızlık hissedeceğimizi ve bu durumun ileride ne kadar büyük problemler yaratabileceğini yerinde ve dozunda aktarmayı başarıyor.
Artık yazmıyorsunuz diye düşünüyordum, okuma listesinde sizi görmediğimden beri.
YanıtlaSilKitap tanıtımlarınız çok iyi olmuş. Bu kitabı duymuştum. Okumak isterim.
Çok teşekkürler.
:)
Epey ara verdim bir süreliğine. Mazereti yok, tembellik diyelim:) Teşekkürler görüşleriniz için.
Sil