KATEGORİLER

14 Şubat 2021 Pazar

REZONANS KANUNU - PIERRE FRANCKH


Kitabın Adı: Rezonans Kanunu

Yazar: Pierre FRANCKH

Sayfa Sayısı: 208

Yayınevi: Koridor Yayıncılık

Çeviren: Bengisu AKİPEK

Türü: Kişisel Gelişim

Termodinamik, rezonans, kuantum fiziği konularının ilgimi çektiği dönemde kitapçının birinde görmüştüm bu kitabı. İlk önce ilgimi çeken adı oldu. Sayfalarını karıştırdığımda tamam dedim, işte aradığım kitap! Zira, fizik, kimya ve uzay bilimin ilgi alanına giren rezonansın, felsefe, psikoloji ve sosyoloji dallarında da kendine yer bulduğunu fark etmiş, bu konu üzerinde yazmaya devam edeceğimi belirtmiştim. Doğrusunu söylemek gerekirse "Rezonans Kanunu" kitabını alırken türünün kişisel gelişim olduğunu bilmiyordum. İlgi alanım dışındaki kitabın ilk yarısını kendi adıma tatmin edici bulsam da kalan kısmına farklı bir gözle baktığımı ifade edeyim.

Önce biraz yazardan bahsedeyim. Pierre Franckh, önceden adını duymadığım, 1953 doğumlu bir Alman. Aslında tam bir sahne adamı. 6 yaşındayken çıkmış sahneye. 1963 yılında, yani henüz on yaşındayken, "Das Haus in Montevideo - Montevideo'daki Ev" adında uzun metrajlı bir filmde rol almış. 350'den fazla TV yapımında imzası var, tanınmış kanallarda iz bırakan sunuculuk deneyimleri olmuş. Aslında Franckh, 2004 yılına kadar bir aktör, seslendirme sanatçısı, yönetmen, yapımcı. "Aşkta Mutluluk Kuralları" adıyla dilimize çevrilen kitabıyla yazarlığa ilk adımını atıyor ve kitap, Stern dergisinin en çok satanlar listesine girmeyi başarıyor. Bundan sonraki döneminde kişisel gelişim, motivasyon koçluğu ve yazarlığı ön plana çıkıyor. Benzer konularda birçok kitabı var yazarın. Bugüne kadar iki milyonu aşkın baskı sayısıyla ezoterik alanda en başarılı Alman yazarlarından biri olarak gösteriliyor. 

Milyonları etkileyen yazarın aldığı eğitime dair hiçbir bilgiye rastlamadım. Bu arada çeviriyi başarılı bulduğumu belirtip kitaba döneyim. 

Pierre Franckh, "Rezonans Kanunu" adlı eserini yazmadan önce dünyada pek çok bilim adamıyla görüşmüş. Kitabın kısa bölümlerinden her biri farklı yazar, düşünür ve bilim adamlarının veciz sözleriyle başlıyor. Daha önceki yazılarımdan birinde "rezonans" olayını dıştan gelen herhangi bir etkinin (fiziki ya da manyetik kuvvet, dalga, ses, rüzgar, duygu, düşünce) frekansı ile nesnenin doğal frekansının uyumu olarak tarif etmiştim. Canlı, cansız her maddenin sürekli titreşim halinde, birer enerji yığını olduğunu biliyoruz. Bütün maddeler, kendilerine has bir titreşim kimliğine, yani doğal frekanslara sahip. Kainatı oluşturan bütün atomlar, hücreler birbiriyle etkileşim halinde.

Yapılan bilimsel deneylerden elde edilen sonuçlara göre, kalbimizde (EKG - Elektrokardiyogram) yöntemiyle ölçülen elektrik dalgalarının gücü, beynimizin yaydığı (EEG - Elektroensefalografi) yöntemiyle ölçülen elektrik dalgalarının gücünden  60 kat, kalbimizin yaydığı manyetik enerji ise beynimizin yaydığı manyetik enerjinin tam 5.000 katıymış. Buradan hareketle yazar, eğer insan türünün kainatta gelmiş, geçmiş her şeyi değiştirebilecek kudrete sahip olduğunu savunuyor ve inandığı takdirde bu gücünü rahatlıkla kullanabileceğini belirtiyor.

Yazar bu gücün pozitif enerji yayarak, isteklere odaklanarak ve onlarla etkileşim kurarak kullanabileceğini belirtirken hızını alamayıp bir de bunun formülünü açıklıyor! Mesela 8.500.000.000 kişilik dünya nüfusunun tamamını etki altına almak için transandantal meditasyon yapan ya da dua eden 9.220 kişinin kafi geleceğini iddia ediyor. (Formül şu: Etkilenmesi istenen toplam nüfusun yüzde birinin kare kökü) 

Ben insanın kendisi ve çevresi üzerinde etkisi olan yegane organın beyin olduğunu düşünüyorum. Yazarın, düşünce ve sorgulama merkezi olarak beyni, duygu ve inancın merkezi olarak da kalbi görmesi beni ikna etmedi. İçinden çıkamadığı ruhsal sorunları olanlar, kendine olan güvenini kaybedenler kitabı okuyarak hayata bakış açılarını değiştirebilirler belki. Fakat "Rezonans Kanunu" kitabının bana kişisel gelişim adına bir katkı sağlamadığını söylemek isterim. Diğer taraftan, hiçbir eğitimi olmayan eski oyuncu, sunucu, programcı yazarımızın bu tür konulara el atarak kendini ziyadesiyle geliştirmiş! olduğu gayet iyi anlaşılıyor!    

16 yorum:

  1. Aklıma Olasılıksız ve Empati adlı romanlar geldi yazıyı okuyunca. Yalnız onlardaki kurgu bayağı bir akla yatkındı. Sizin tanıttığınız kitap kurgu olmamasına rağmen bana da biraz uçuk geldi. Ancak yine de, ateş olmayan yerden duman çıkmaz, aşkı temsil etmek için kalp figürünün kullanılmasında bir hikmet var demek ki 😂. Beynimizle sevdiğimizi düşünüyorum ben de ama baksanıza, kalp beyinden güçlüymüş. Belki de ta eski zamanlardan beri bunu bilen birileri varmış ve aşkı temsilen kalbi seçmişler çünkü sevme eylemini kalp yapıyormuş. Öte yandan; kalbi temiz insan var ama beyni temiz insan duymadım 😂. Birleri bir şeyler biliyor bay Kaplan 😂😂. Şaka bir yana, değişik bir bakış açısı sunmuş yazar, ne doğru diyebilirim ne de yanlış, zira bunları söyleyebilecek bir bilgiye sahip değilim. Çok selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 😂 emojisini çok kullanıyorsunuz:) Merak edip önce ona baktım ve öğrendim:) Ben o kadar mahir değilim. Gülümseyince :), kahkahamın yoğunluğuna bağlı olarak kapa parantez ekliyorum that's all:)))

      Kitap hakkında yorumlara da baktım, nadir olumsuz eleştirilerden birini de sanırım ben yaptım:))) Haklısınız aşık olmanın hangi organla alakası var bilmiyorum ama bu kesinlikle beyin değil:))) Ama sevgi beynin işi, çünkü hesap kitap yapıyor, sevilirsen seviyor, seversen seviliyorsun:)

      İnsanın diğer canlı türlerinden tek üstünlüğü düşünme kabiliyeti. Bu yüzden diğer canlılara hükmedebiliyor. Bunu sağlayan organ da beyin. Kalbin etki gücü daha fazla olsaydı, hayvanlar aleminde onun bu hakimiyetini elinden alabilecek pek çok hayvan türü olabilirdi. Heyecan, öfke, sevinç gibi duygularımızın açığa çıkması durumunda kalp atışlarımız hızlanabilir ama bu talimatı veren yine beynimizdir bence. Eskiden beyin ve sinir sistemimizin nasıl çalıştığı yeterince bilinmiyordu, hala tam olarak anlaşılmış değil. Bu yüzden kalbimize bazı vasıflar eklenmekte. Bu bağlamda kalbimize, iyi, kötü, temiz gibi sıfatlar eklenmiş. Cesur insanlara yürekli denmiş. Bütün bunların yanlış algılar olduğunu düşünüyorum.

      Ben de bu konularda yeterince bilgi sahibi değilim Sevda Hanım ama kalp bana göre vücudumuza kan pompalayan bir organdan fazla bir şey değil. Evet, bazı titreşimler yaydığımızı ve bu sayede çevremizle etkileşime geçtiğimiz konusunda tereddütüm yok ama bunu yine beynimiz sayesinde yapabildiğimizi düşünüyorum. Beyin ve sinir sistemimiz, bizim ana komuta merkezimiz, nefes almak, kalbin kanı pompalaması gibi istemsiz hareketleri, hatta duygularımız gibi düşünmeye gerek bırakmayan davranışlarımızı yöneten tek organımız. Kalbe yüklenen diğer vasıfların büyük kandırmaca olduğunu ve nihayetinde aklı yetersiz göstermeye çalışan inanç sistemlerinin nafile çabaları olduğunu düşünüyorum. Kuran’da kalp kelimesi düşünme organı olarak vurgulanmakta. Kutsal kitapta beyin sözcüğü hiç geçmezken kalp sözcüğü 132 kez tekrarlanmakta! Selamlar:))

      Sil
    2. Konu dönüp dolaşıp aşk ve sevgi kavramlarına geliyor ya bayılıyorum :)) Ah bir netleşse şu aşk ve sevgi mevzuları!

      "... beynimizin yaydığı (EEG - Elektroensefalografi) yöntemiyle ölçülen elektrik dalgalarının gücünden 60 kat, kalbimizin yaydığı manyetik enerji ise beynimizin yaydığı manyetik enerjinin tam 5.000 katıymış."

      İlginçmiş :)

      Sil
    3. Gerçekten de öyle:))) Pek çok kişinin tanımladığı şekildeki aşkı ben sadece efsane ve filmlerde görüyorum. Bu yüzden sevgiyi daha gerçekçi buluyorum:)
      Bu bilgi doğruymuş sanırım. Manyetizma duyguları ve inançları harekete geçiren bir parametre ise mıknatısın şampiyonluğunu ilan etmesi gerekir:)))

      Sil
    4. Tabii ki beyin konusunda ve kalp konusunda yazdıklarınıza katılıyorum. Ben olayı birazcık ti’ye almak istedim. Konuya sarkastik bir açıdan bakıp gülelim istedim 🤗. Emoji kullanmayı seviyorum çünkü yazıyla veremediğim hissiyatı emojiler tamamlıyor. Yukarıda bu (😂) emojiyi olayın aksini düşündüğümü ve o tarz düşünceyi komik bulduğumu ifade etmek için kullandım örneğin. Frekansı ne olursa olsun, vücudumuzdaki herbir faaliyet beyin tarafından yönetilir, sapasağlam bir organ beyin emir vermedikçe çalışamaz ve işe yaramaz bir organ olur çıkar. 1986’dan beri tıbbın içindeyim, daha farklı bir işleyişe şahit olmadım 😁. İnsan ya da hayvan vücudu inanılmaz karmaşık bir oluşum. İkinci sınıfta Anatomi derslerinde bir vücudu kat kat açmaya başladığımızda, yapının muhteşemliği ve imkansızlığı karşısında dehşete kapılmıştım, o dehşet hala devam ediyor. 1992 yılında mezun oldum, mezun olduğumda bildiğim pek çok şey bugün geçerli değil. Vücut dipsiz bir kuyu, hakkında öğreneceğimiz daha çok şey var. Kuran hakkında yazdığınız bileği ilginçmiş. Yalnız, orada geçen kalp sözü belki de beyini de kastediyordur. Yüzyıllar önce yazılmış bir kitaptaki dille günümüzdeki dil aynı olamaz. Bunu size değil, Kuran’dan açıklamalar yapanlara söylüyorum. O çağın dili ve yaşam koşullarına göre yazılmış bir kitabı, bugünün koşullarına birebir monte etmek imkansız ama bunu görmek işlerine gelmediği için yok farzediyorlar. Ay, konu buraya nasıl geldi anlamadım bay Kaplan 😁😂😂🤗. Çok selamlar 😃

      Sil
    5. Biliyorum:) Gerçekten de gülmeye çok ihtiyacımız var. Ben yazılarımda emoji kullanmıyorum ama yorumlarda bolca kullanıyorum. Bazı yazıları ve yorumları okuyunca yüzümdeki gülümsemeyi hemen yoruma yansıtıyorum. Bazen resmen güldürüyor yorumlar, kahkaha bile atıyorum, o zaman şiddetine göre parantez sayım artıyor:)) Ama daha fazlası yok bende, emoji, yeni nesil yabancı bir dil gibi. Bu konuda pek iyi değilim:)

      İnsan mekanizması dediğiniz gibi muhteşem. Organların birbirleriyle irtibatı ve büyük bir sessizlik içinde işleyişini sürdürmesi büyüleyici. Beyin bu organların başında geliyor ama henüz tam olarak keşfedilmiş değil. Yeni şeyler öğrendikçe şaşkınlığımız daha da artıyor.

      Biliyor musunuz, Kuran'ın indirildiği yıllarda dünyanın tepsi gibi düz olduğu, gökyüzünün görünmez direklerle havada asılı olduğu düşünülüyordu:)) O zamanlar insanların kalpleriyle düşünmelerini anlayabiliyorum ama günümüzde hala böyle düşünenlerin olması dehşete düşürüyor beni. Benim dini konulara olan merakım neye inanılıp inanılmadığı noktasında değil. Merak ettiğim tek şey insan nasıl oluyor da bunca bilimsel ve teknolojik gelişmeden sonra kalbini beyninden üstün tutuyor. Madem vücudumuzdaki organlar ihtiyaca göre gelişiyor zamanla, evrimleşme sürecinde, milyonlarca yıl sonra beklediğim manzara; bir kısım insanların kocaman kalplere sahip olması, diğerlerinin ise kocaman kafalarının olması. Algıya bakın Allah aşkına:))) Şimdi sorsan kocaman kalpli mi olmak istersin yoksa koca kafalı mı diye, herkes birinciyi tercih eder:)))) Saygılar, selamlar olsun:)

      Sil
  2. Aslında bende beynin tamamen her şeyin merkezi olduğunu düşünenlerdenim. Beyindeki enerji ya da dalga dediğimiz olayın çok güçlü olduğunu okumuştum. Pozitif enerji dediğimiz ya da bu enerjiyi nesnelere yüklediğimiz durumda aslında tamamen beyin dalgalarının kontrolünde olduğunu biliyorum.
    Kitap değişik ve tartışmaya açık bir konuyu ele alıyor aslında ve aktör olan yazarın kendini bu alanda geliştirip kitap çıkarması da ilginç geldi... Eğitimi hakkında bir bilginin bulunamaması da...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beynin enerji yaydığını, çevreyle etkileşim içerisinde bulunduğunu kabul edebilirim ama kalbin bu tür özelliklere sahip olduğunu sanmıyorum. Meditasyon ve kişisel gelişim alanında liyakatsiz pek çok kişi bu işi meslek haline getirmiş. Aralarında dikkate alınacak kişiler vardır belki ama çoğunun şarlatan olduğuna inanıyorum. Evet sinema ve tiyatro dahil hiçbir dalda eğitim durumuna ait bir bilgiye rastlamadım:)

      Sil
  3. İrade beynin, inanç kalbin işi.Yazar tamamen kalbe odaklanip , beynin enerjisini yok mu sayiyor ? Bu kısmı anlamadım.

    Biz de okulda hesap makinası ile zelzele için kaç insan lazım hesabı yapıyorduk:) şöyle ki , dünya üzerinde 1 244 244 kişi 3 kez ziplarsa ne olur? Çarp ve hesap makinasını baş aşağı çevir:) Yazarın kişi hesabı böylesi olmuş sanki :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya da akıl beynin, inanç kalbin işi demeye getiriyor. Ben her ikisinin de beyinle alakalı olduğunu düşünürken, yazar kalbin, yani inancın akıldan, yani beyinden daha üstün olduğunu anlatmaya çalışıyor. Beyni tamamen dışlamıyor tabii.

      Evet, onun gibi bir şey:)))

      Sil
  4. sondan bi önceki paragrafta söledikleri doğru sanıyorum. toplu reiki yapıp şifa verenler var örneğin hastalara, yani uzaktan beyin ve enerji gücüyle yapıyolar bunu, veya toplu hipnoz da var, trans med ve dua ile evet büyük toplulukları olumlu etkileyenler de var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deep enerji gücü ve etkileşim bana ters gelmiyor. Bana saçma gelen kalbin inanç ve duygu merkezi olarak görülmesi. Beyin gücü, mekanizması ve çalışma şekli bilinmediğinden eskiden beri inanç ve duyguların komuta merkezi olarak kalp görülmüş. Kalp nakli yapılabiliyor artık, insan inancı, duyguları, anıları değişmeksizin başkasının kalbiyle yaşayabiliyor. Beyin naklini düşün şimdi, gerçekten buna beyin nakli mi demek lazım, yoksa beden nakli mi? İnsanı insan yapan tek organ beyni o halde:))

      Sil
  5. Dünyanın ve içindekilerin -kabaca söylersek- manyetik alan olduğu gerçeğini geç gören biri olarak bu meseleleri çok merak ediyorum son zamanlarda. Endüstri mühendisiyim ama bizim eğitimimiz daha çok işletme üzerineydi. Yani temelde bir şeyler var ama çooook okumam lazım. Bir video serisine başladım, basit ve iyi bir anlatımı var profesörün. Ama bana kitap lazım, neyle başlayabilirim acaba, önereceğiniz kitaplar var mıdır? Bilimsel temellerini sorguladığım çok şey var artık günümüzde, herkes bir tür gizemci, kadim şifacı vs olup çıktı. Bu tür şeyleri de değerlendirebilmek istiyorum. Beyin ve psikoloji, derya gibi alanlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mühendislik eğitimi gören herkesin mutlaka termodinamik dersi alması gerektiğini düşünüyorum. Okumanın sınırı yok, okudukça insan bilgi sahibi olduğunu sanıyor. Oysa tam aksine okudukça ne kadar çok bilgi eksikliğimiz olduğunun farkına varıyoruz. Ben de internet üzerinden video ve farklı makalelerden yararlanıyorum. Kitap ve muhtelif kaynakları okuyup akıl süzgecinden geçirmek önemli. Zira piyasada oldukça şarlatan da mevcut. Bilim temelli çalışmalara yönlenmemiz gerektiğine inanıyorum. İnsanın varoluş serüveni, içinde bulunduğu evren hakkında çok az şey biliyoruz. Size kitap öneremesem de daha önce kaleme aldığım "entropi" yazısı (https://kaplandiary.blogspot.com/2020/11/entropi-cennetin-sicakligi.html) ilginizi çekecektir sanırım. Farklı kitapları okuyup mantığımıza uyan ya da uymayan konuları blog ortamında tartışabiliriz.

      Dediğiniz gibi kadim, şifacı, gizemci vs. olarak insanları maddi manevi sömüren insanlar var piyasada. Bir çoğunun bu konuda kitapları da var. Bazıları kişisel gelişim adı altında atıp tutuyor. Ancak insan dahil ve canlı, cansız her maddenin enerjiden müteşekkil olduğunu ve her birinin kendine has doğal frekanslarının olduğuna, bunların her birinin birbirleriyle etkileşim halinde bulunduğuna inanıyorum. Bunun tam olarak sırrı çözülmüş değil. Derine inince insan hayrete düşüyor. Benim de ilgimi çeken konular. İnsan yaratılışı gereği çözemediği bazı güçlere sahip ve bu beni hayrete düşürüyor. Teşekkürler:)

      Sil
    2. O yazınızı biliyorum, yer işaretlerine alıp tekrar okuyacağım, sağolun.

      Sil