KATEGORİLER

5 Aralık 2021 Pazar

Mrs. DALLOWAY - VIRGINIA WOOLF

Kitabın Adı: Mrs. Dalloway

Yazar: Virginia WOOLF

Çeviren: Tomris Uyar

Sayfa Sayısı: 192

Yayınevi: İletişim Yayınları 

Türü: Roman 

Virginia, kendimi yakın hissettiğim bir yazar. Onun bilinç akışı tekniğiyle yazdığı en tanınmış eseri olan Mrs. Dalloway romanını herhangi bir ön bilgim olmadan okumaya başladım. Dili, üslûbu ve tekniğini bilmeme rağmen zorlandığımı itiraf etmek durumundayım. Bunun nedeni dilinin anlaşılmazlığı ya da konusunun sıkıcılığı değildi. Modern edebiyatın öncülerinden olan yazar, romanı klasik yönteminden tamamen sıyrılıp eserine şiirsel bir atmosfer ve flash back yöntemiyle filimsel bir zaman oluşturmuş eserinde. Yıllar önce izleyip hiçbir şey anlamadan salonu terk ettiğim, Virginia Woof'un hayatını anlatan "The Hours" filmi geldi aklıma. Bu filmi ikinci kez izlediğimde kafamda bir şeyler canlanmış ve yazarı anlamak hususunda biraz mesafe kaydettiğimi düşünmüştüm. Meğer işin henüz çok başındaymışım!

Mrs. Dalloway, sıradan bir roman değil. Yanılıp bir olay örgüsü aramaya kalkarsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Olayın baş karakteri Clarissa (Mrs. Dalloway) ellili yaşlarda, bir yaz günü akşamı malikanesinde Londra'nın seçkin konuklarına parti verecek yüksek sosyeteye dahil bir hanımefendi. Roman, Mrs. Dalloway'in evi süslemek için çiçek almak üzere sabah evden ayrılışından başlayıp gece partinin sona ermesiyle beraber konukların dağılmasına kadar geçen yaklaşık 12 saatlik bir zaman dilimini kapsıyor.     

"Mrs. Dalloway, çiçekleri kendi alacaktı."

Kitabı iyice sindirdikten sonra şu ilk giriş cümlesinin bile çok şey ifade ettiğinin farkına varıyorsunuz. Roman hakkında ne kadar yazılsa, ne kadar okunsa az geleceğini düşünüyorum. Yukarıda belirttiğim gibi yorucu, yer yer sinir bozucu, bazen karakterler arasında ilişki kurmakta zorlandığım bir roman oldu benim için. Bununla birlikte okuması bir o kadar zevkli. Devamlı bir şeyler kaçırdığınızı hissediyor, aradaki ilişkiyi bulmak için sayfaları geri çeviriyorsunuz. Kitabı bitirdiğimde kararımı vermiştim. Evet, bu kitabı derhal, hem de hiç ara vermeden bir kez daha okumalıyım demiştim kendime. Ama bundan önce yorumlara bakmak istedim. Önce ekşi sözlük, arkasından 1000 Kitap yorumlarını okudum. Birçok yorum yapılmış; bazı okurlar sıkıcı bulmuş, bazıları ise yere göğe sığdıramamış. Beni en çok ilgilendiren kitabın içeriği hakkında yapılan yorumlardı. Genellikle "spoiler" vermek pek hoş karşılanmaz romanlarda. Fakat bu durum Mrs. Dalloway için hiç de geçerli bir durum değil kanımca. Zira kitap hakkında okuduğunuz her yorum zihninizi açıyor, atladığınız detayları size hatırlatıyor. Çünkü romanın her cümlesi derin bir anlam taşıyor, bir insanın tek başına bu büyük işin altından kalkması zor. Bu bana yetti mi? Hayır. "Mrs. Dalloway" adında çok güzel bir de film çekilmiş 1997 yılında, romana bire bir sadık kalınmış üstelik. Oturup filmi izledim, roman bir kez daha taçlandı gözümde. 

Big Ben'in her vuruşu zamanı hatırlatıyor okura. Romana giren bütün karakterlerin kendine has özellikleri var. Sözgelimi I. Dünya savaşı kahramanı Septimus, en yakın arkadaşı yanı başında ölünce, kendini suçlu hissediyor ve aradan yıllar geçtikten sonra hayatı sorgulamaya başlıyor. Hayatı sorgulamak ruhsal dengesini yitirmesine yol açıyor ve bu dünyadan kurtulmak için kendini öldürmekte buluyor çareyi. Peter'de aşkın ölümsüzlüğünü görüyoruz. Clarissa karakterinde, yaşama dair korkuları, güvensizliği ve bunların sonucunda aşkı terk edip mantık evliliğine yönelişi ve pişmanlığı fark ediyoruz. Clarissa'yı özünden koparan eşi Mr. Dalloway, toplumsal statüyü gösteriyor bizlere. Septimus'un İtalyan asıllı eşi Lucrezia Smith ise bağlılığı temsil ediyor. Bütün bu karakterlerin adeta beyinlerine girerek geçmişten bugüne neler hissettiklerini öğreniyoruz. 

Mrs. Dalloway defalarca okunması gereken bir roman. Sayfa sayısı fazla değil. Fakat içinde bir dünya var. Psikoloji, felsefi çözümlemeler, savaşın izleri, yirminci yüzyılın başlarında İngiltere'nin sosyo-ekonomik ve kültürel durumu, aşk, cinsel tercih, karakter analizleri edebi bir dille aktarılıyor okura. Yazarın romanı son haline getirene kadar birkaç kez yeniden yazdığını biliyoruz, bu dev eser hakkında şunları söylemiş:

"Kimine göre zor, kimine göre kolay, kimine göre hiç bitmeyen, elinde okurken büyüyen, ne kadar zor anlaşılıyor ya da böyle kitap olur mu dedirten cinsten yazılarımın olduğunun farkındayım. Çoğu bilinç akışı tekniği ile yazılmış diyor, kitaplarımı yazan ben isem hayır diyorum, iç seslerin dışarıya yansıması en kolay açıklaması..."

Romanı anlatmak için bundan daha iyi bir ifade şekli beklemek yersiz. Her okur sayfaları çevirirken kendinden birer parça bulacaktır, bazı karakterleri kendisine oldukça yakın hissedecek. Yorumlarda çoğu okur kendini Septimus'un yerine koyuyor sözgelimi. Ben kendimi ve aklı başında benim gibi düşünen pek çok insanı Mrs. Dalloway olarak gördüm. Çünkü yaşadığımız dünyada topluma aldırmadan özümüze dönmek, gönlümüzün istediğini yapmak mümkün değil. Topluma uyduğumuz vakit konforlu bir hayat yaşadığımızı sanıyoruz ve güvende hissediyoruz kendimizi. Fakat ruhumuzu, özümüzü, arzularımızı kaybediyoruz bu tercihimizle. Toplumu boş verip dilediği gibi yaşamak isteyenler ise kendi iç dünyalarına, yalnızlıklarına gömülüyorlar ve bu durum onları deliliğe hatta intihara sürüklüyor. Bu nedenle Mrs. Dalloway bizden biri. Topluma kendini uydurmuş, dışarıdan rahat görünen ama huzursuz... 

Tomris Uyar çevirisi fena değil. Kötü çevirilerin olduğunu da öğrendim araştırmalarım sonucunda. Uyar'ın çevirisinde eleştirilen tek husus uzun cümleleri anlaşılması için onları kısaltarak değiştirmesi. Bu durum yazının orijinalliğini bozuyor diyenler var. Bir bakıma çevirmene hak verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira romanda okunması, verilmek istenenin kavranması zaten oldukça güç ve yorucu. Roman hakkındaki düşüncem son derece olumlu. İnsanın ayağını yerden kesecek güzellikte. Evet Virginia'nın diğer kitaplarında bu kadar zorlanmamıştım. Çektiğim zorluklara sonuna kadar değdi ve şimdiye kadar okuduğum kitaplar arasında en özel yerlerden birini aldı Mrs. Dalloway. Fakat şunu söylemeden geçemeyeceğim, kitap, normal bir roman gibi okunmamalı, her cümlesini ayrı ayrı düşünmeli. İlk kez Virginia ile tanışmak isteyen okur, önce bilinç akışı yöntemi hakkında bilgi edinmeli, sonra yazarı tanımalı ve bence roman hakkında bol bol yorum ve inceleme yazısı okumalı. Bir de linkini verdiğim filmi oldukça başarılı bulduğumu söylemek isterim.

16 yorum:

  1. Kitap tanıtım yazılarınız dolu dolu oluyor hep. Yazarı merak ediyorum. Kitap da ilgimi çekti. Değişik tarzdaki anlatımları severim, o yüzden not alayım bunu. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Psikolojik bir roman. Bence belirttiğim gibi önce yorumları okuyun, sonra kitabı ve nihayet filmini izleyin. Önce bir kayaya çarpıyor sonra okyanusun derinlerine dalıyorsunuz. Üzerinde uzun uzun tartışılabilecek bir sürü konu barındırıyor bu roman:)

      Sil
  2. Okuduklarım arasında en zorlandığım romanı bu oldu, ama ben de tekrar ve hiç elden bırakmadan okumayı düşünüyorum, çünkü elden bırkaınca ipin ucu kaçıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Handan Hanım, bence elden bırakmayla ilgisi yok. Konular zaten bir süreklilik arz etmiyor. İstenirse yüzeysel okunabilir, yazarın dilinden, duygu ve düşüncelerinden haz alınabilir. Fakat roman bu bu kadarla sınırlı değil. Defalarca okunsa her seferinde farklı bir fikre, farklı bir duyguya kapılıyorsunuz. Kitabı yeniden okumayı düşünüyorsanız özellikle kafanızda bir şey olmaması gerekiyor. Derin bir kitap, farklı bir roman. Teşekkürler:)

      Sil
  3. Anladığım kadarıyla okuması yorucu, anlaması zor bir kitap. Gidişatını tahmin edemediğim, önünü sonunu yakalayamadığım şeyler beni strese sokuyor Mr.Kaplan. "Acaba bir şeyler mi kaçırdım, ne oluyor, bu da kim, bu noktaya nereden geldik" gibi sorular soracaksam hiç bulaşmayayım söz konusu kitaba/filme/diziye/mevzuya diye bakıyorum son yıllarda. Tabi ki belli bir merak unsuru olmalı ama ileri geri yapmadan, okuduğum sayfalara geri dönüp tekrar bakmak zorunda kalmadan, mümkünse geri değil, ileri doğru okumaya devam edeceğim kitaplara daha yakın hissediyorum kendimi :) Sizin kitap incelemerinizi seviyorum, bana çok net bir fikir veriyor kitap hakkında. Teşekkürler paylaştığınız için :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu romanı depresyon halinde iken okumamak lazım zaten. Kafanın sakin, zihnin açık olduğu bir zamana denk gelecek. Evet, yorucu; hem yazım tekniği hem de içerik olarak. Fakat hayatı anlatan onu sorgulayan bir eser. Kitabı okurken bir şeyler kaçırdım hissine kapılmaya gerek yok. Çünkü illâ ki bir şeyler kaçıyor. Zira her cümlesi bir anlam yüklü. Bu yüzden defalarca okunması gerekiyor ve her seferinde yaşamı sorgulatıyor insana.

      Yukarıda yazmayı unutmuşum Mrs. Kedi. Romanda beni şok eden sahne Septimus'un intiharıydı. Böyle bir sonuç beklemiyordum. Fakat filmi izlerken sonucu bilmeme rağmen aynı sahnede göz yaşlarımı tutamadım. Yaşam ve varoluş üzerine mükemmel bir eser bu. Aslında üç günde okuyup bitirmiştim fakat daha sonra Mrs. Dalloway üzerine yazılan yazıları, yorumları, yapılan incelemeleri okudum. Onlardan çok yararlandım. Okuması zor da olsa uygun bir zamanda özellikle sizin bu kitabı okumanızı isterim. Üzerinde tartışacağımız o kadar çok mevzu var ki romanda. "Hayatımızı belirleyen seçtiklerimiz değil, vazgeçtiklerimizdir." Hadi gelin şimdi bunu bir düşünelim bakalım:) Ben teşekkür ederim, ne demek:)

      Sil
    2. "Hayatı belirleyen seçtiklerimiz değil, vazgeçtiklerimizdir." sözü nasıl da 12'den vuran bir tespit! Her seçim bir vazgeçişi beraberinde getiriyor gerçekten. Madem mutlaka okunması gereken bir kitap diyorsunuz, size güveniyorum. Listeme ekledim, ilk fırsatta okuyacağım.

      Sil
    3. Bu konuda söyleyeceğim son söz, kafanız sakin iken okuyun ve asla vazgeçmeyin. Sizin gibi sorgulamasını bilen bir insanın pişman olacağını sanmıyorum Mrs. Kedi:)

      Sil
  4. Woolf'dan okuduğum ilk ve tek kitaptır. Yazarın üslubunu da kitabı da sevmemiştim (blogumda yorumu var) sadece Septimus'un anlatıldığı bölümleri iyi bulmuştum ama o da o kadar azdı ki, velhasıl bana uymadı. Keyifli okumalar, elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmiyorum:) Virginia ile hayata aynı pencereden bakıyorum, belki de bu yüzden çok sevdim. Eşimin de yarım bıraktığı bir kitaptı bu. Bazı yazarlar ve onların yazdığı kitapların etkisinde kalırım. Okuma sürecinde hatta kitabı bitirdikten sonra bir müddet devam eder bu. Eşime Virginia'dan, Mrs. Dalloway ve diğer karakterlerin düşüncelerinden bahsederim zaman zaman o dönemde. Yemek yerken, o mutfakta iken, ya da günün herhangi bir vaktinde konu yine gider dayanır aynı yere. Eşim, yine mi Virginia der ve bundan rahatsız olduğunu söyler. Ben ise okuduklarımı saatlerce konuşmak, tartışmak isterim. Elbette tercih meselesi ama sizin Virginia'yı sevmemiş olmanız beni şaşırttı gerçekten. Çünkü eminim ki benden çok çok daha fazla okudunuz, zihniniz daha genç. Bir on sene önce okusaydım sizin gibi düşünürdüm muhtemelen. Varoluş üzerine yazılan her kitap fazlasıyla ilgimi çekiyor bu dönemde. Septimus bildiğiniz gibi Mrs. Dalloway'in gıpta ettiği bir karakter. Sonunda onunla aynı yerde buluşuyorlar nitekim. Hemen blogunuza gidip bakacağım, teşekkürler:)

      Sil
  5. Başlığınızda Mrs. Dalloway ve Virginia Woolf isimlerini görünce heyecanlandım. Üniversitede iken Virginia'nın Deniz Feneri'ni okumuştum, o tarihten sonra bütün kitaplarını zaman içinde okudum. Mrs. Dalloway benim için özel bir romandır. Anlattıkları, zorlu bir döneme tanıklığı, tekniği, bilinç akışını ustaca kullanması hayranlığımı artırmıştır. Sonra Virginia'nın yaşamı hakkında da okudum, eşiyle ilişkisi, intiharı, hepsi etkileyiciydi.
    Mrs. Dalloway'i ilk okuduğumda muhtemelen Tomris Uyar çevirisiyle okumuştum, yakın zamanda İlknur Özdemir çevirisiyle tekrar okudum. İ. Özdemir'in İngilizceden yaptığı tüm çevirilerini beğenirim, her iki dile hakimiyeti nedeniyle başarılı bulurum. Bu çeviri 2015 tarihli, kırmızı Kedi yayınevinde çıkan bir kitap.

    Michael Cunningham'ın Saatler isimli romanı, Virginia Woolf'un hem yaşamına hem Mrs. Dalloway romanına göndermelerle dolu bir roman. Çok sevdiğim ve okurken keyif aldığım bir roman oldu. Sonradan aynı isimle yapılan ve sizin ilk seyrettiğinizde yarım bıraktığınız The Hours/Saatler filmi, bence, romanın çok iyi bir uyarlamasıydı. Oyuncuları da müthişti, hayranlıkla izlemiştim. Onu da sinemadan sonra bir kez de televizyonda izlemiştim.

    Linkini verdiğiniz BBC uyarlaması filmi izlemiş miydim, hatırlayamadım. Eminim ilk fırsatta zevkle izleyeceğim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben her ikisini de yakın zamanda okudum ve çok sevdim. Mrs. Dalloway, tekrar tekrar okuyabileceğim bir roman. Özellikle varoluş üzerine değerlendirmelerini beğeniyorum. Flash back yöntemi başlangıçta bana ters gelmiş ve hoşlanmamıştım. Bu yüzden The Hours/Saatler'i ilk izlediğimde sinir etmişti beni, bir türlü konuya girememiştim. Fakat olayı çözdükten sonra büyük zevk aldım. Anladığım kadarıyla siz romanı okumuşsunuz, ben ise filmini izlemiştim. Virginia Woolf flash back yöntemini kullanmadan yazamaz sanırım.
      Linkini verdiğim film romanı okuduktan sonra bana büyük zevk verdi, duygulandığım anlar oldu. Tamamen romana sadık kalınarak çekilmiş. Oyuncular da çok iyiydi. İzlemenizi öneririm. Teşekkürler:)

      Sil
    2. İzledim, teşekkürler. :)

      Sil
  6. tomris uyar ne yapsa doğru yapar :) dalloway da nefis de deniz feneri daha keyifli :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, ben de çok başarılı buldum. Ben Deniz Feneri'ni de sevmiştim ama Mrs. Dalloway'e bayıldım:))

      Sil