Öyküde ilk cümlenin önemli olduğunu okumuştum bir yerde. Yazacağım öykünün planını kurdum, olayları, kişileri yerli yerine oturttum. Ne var ki o ilk cümle çıkmıyordu bir türlü. Saatler akıp gidiyordu. Gerildikçe geriliyordum. O kadar abartmaya gerek yoktu belki ama kafama takmıştım bir kere.
Ekimin ortasına doğru yol alırken sıcak, nemli bir hava bunaltıyordu zaten. Efendim, ilk cümle okuru öykünün içine çekermiş, yok konuyu açan bir anahtarmış, neler neler... Bu sıcak havaya inat "Soğuk bir kış günüydü." diyerek başlıyorum. Çok sıradan bir başlangıç geliyor gözüme. Çiziyorum üstünü. Bir şeyler daha karalıyor, yazdığım cümlelerin hiçbirini beğenmiyorum. Zihnimi bu ızdıraptan kurtarmak için kararımı veriyorum daha önce üstünü çizdiklerimden birini seçiyorum. Sırtımdan büyük bir yük kalkmışçasına hafifletiyor beni bu kararım. Artık gerisi kolay diyorum, zoru başardın. Devamı çorap söküğu gibi gelir nasıl olsa.
Ekimin ortasına doğru yol alırken sıcak, nemli bir hava bunaltıyordu zaten. Efendim, ilk cümle okuru öykünün içine çekermiş, yok konuyu açan bir anahtarmış, neler neler... Bu sıcak havaya inat "Soğuk bir kış günüydü." diyerek başlıyorum. Çok sıradan bir başlangıç geliyor gözüme. Çiziyorum üstünü. Bir şeyler daha karalıyor, yazdığım cümlelerin hiçbirini beğenmiyorum. Zihnimi bu ızdıraptan kurtarmak için kararımı veriyorum daha önce üstünü çizdiklerimden birini seçiyorum. Sırtımdan büyük bir yük kalkmışçasına hafifletiyor beni bu kararım. Artık gerisi kolay diyorum, zoru başardın. Devamı çorap söküğu gibi gelir nasıl olsa.
* * *
Karmakarışık duygular sarmıştı bedenini. Boş gözleri geniş salonu dolaşıyor, nefes almakta zorlanıyordu. Boyun bağını gevşetti, oturduğu koltuktan kalkarken etrafındaki eşyaların hızla dönmeye başladığını fark etti. Kapattı gözlerini, bir süre öylece kaldı. Hafifçe göz kapaklarını aralayıp durumunu kontrol etti. Tansiyonu düşmüş olmalıydı. Bu yöntemi kendi keşfetmişti. Ne zaman tansiyonu düşer, başı döner, gözleri kararırsa hemen kapatıverirdi gözlerini.
Bir iş seyahati nedeniyle yurt dışında bulunan çocukluk arkadaşı Mehmet'in evindeydi, üstelik o çok sevdiği arkadaşının karısıyla birlikte! Koltuk takımları, yemek masası, sehpa ve sandalyelerin hareketi iyice yavaşlayıp nihayet sabitlendiğinde karşı duvarda asılı büyük tablodaki portre ile göz göze geldi. Muzipçe gülümsüyordu ona Mona Lisa.
Gözlerini alamadı karşı duvardan, çakılmış kalmıştı yerinde. Yok artık, bu kadarı olamazdı. Tablodaki donuk kadın resmen kendisine şantaj yapıyordu. Sanki Mehmet gözcü bırakmıştı onu. "Neler çevirdiğinizden haberim var, canımı sıkarsanız gördüklerimi Mehmet'e bir bir anlatırım" der gibi tehditkardı bakışları. Üstelik o kadar kanlı canlı görünüyordu.
Bir iş seyahati nedeniyle yurt dışında bulunan çocukluk arkadaşı Mehmet'in evindeydi, üstelik o çok sevdiği arkadaşının karısıyla birlikte! Koltuk takımları, yemek masası, sehpa ve sandalyelerin hareketi iyice yavaşlayıp nihayet sabitlendiğinde karşı duvarda asılı büyük tablodaki portre ile göz göze geldi. Muzipçe gülümsüyordu ona Mona Lisa.
Gözlerini alamadı karşı duvardan, çakılmış kalmıştı yerinde. Yok artık, bu kadarı olamazdı. Tablodaki donuk kadın resmen kendisine şantaj yapıyordu. Sanki Mehmet gözcü bırakmıştı onu. "Neler çevirdiğinizden haberim var, canımı sıkarsanız gördüklerimi Mehmet'e bir bir anlatırım" der gibi tehditkardı bakışları. Üstelik o kadar kanlı canlı görünüyordu.
Bakışını duvardan alıp pencereye doğru yürüdü, perdeyi araladı. Kaldırımın kenarındaki aydınlatma direğinin sarı ışıkları, kelebek gibi uçuşan kar tanelerini yıkıyordu. Kalabalık caddenin insanları telaş içinde evlerine ya da yılın son gecesini karşılayacak eğlence yerlerine akın ediyordu. Ama o bunları hiç farketmiyordu bile. Ne bir rövanş ne de zaferdi yaşadıkları.
Beş yıl önce Mehmet'e kaptırmıştı sevdiği kadını. Yıllarca kalbinden atamamıştı o sevdayı. Keşke cesur davranıp zamanında açılsaydım diye ne çok dertlenmişti ama neye yarar. Ya aşkıma karşılık vermezse korkusu ölümden beterdi. Bu korku sebebiyle treni kaçırmış, atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmişti. Korku yerini tarifsiz duygulara bırakmıştı o zaman. Onsuz yaşamanın ne anlamı olabilirdi. Arkadaş toplantılarında, birlikte yenen yemeklerde deliler gibi sevdiği kadını başkasıyla birlikte görmekten kahredici ne olabilirdi başka.
Aysel, niye yaptın bunu bana? diye sormak istiyordu onu her gördüğünde. Oysa bunu sormaya hiç hakkı yoktu. Yüzündeki buruk bir gülümseme içini acıtırken göz göze geldiklerinde, bir kor düşüyordu yüreğine. İstese de istemesede Mehmet'in karısıydı artık Aysel.
Bir araya geldiklerinde birbirlerine attığı kaçamak bakışlarda teselli ararken bir yandan Mehmet'ten hislerini gizlemeye çalışıyorlardı. Akan su yolunu bulacaktı er ya da geç. Zamanla karşılıklı bakışmalar alevlenirken Mehmet, karısı ve en yakın arkadaşının arasında bir şeyler döndüğünü sonunda fark etmişti.
Arkadaşının karısına göz diken biri durumuna düşmek hiç de istediği bir şey değildi ancak o da sevgilisini elinden almıştı. Düşündüklerinin adil olmadığını biliyordu ama bir kez daha sessiz kalıp aynı acıları çekmek niyetinde değildi bu sefer. Mehmet'le açık açık konuşmak Aysel'e açılmaktan daha zor olacaktı. Ne diyebilirdi ki? Kim arkadaşına gidip de senin karını seviyorum diyebilirdi. Akla uygun olan bunu Aysel'in yapmasıydı.
Arkadaşının karısına göz diken biri durumuna düşmek hiç de istediği bir şey değildi ancak o da sevgilisini elinden almıştı. Düşündüklerinin adil olmadığını biliyordu ama bir kez daha sessiz kalıp aynı acıları çekmek niyetinde değildi bu sefer. Mehmet'le açık açık konuşmak Aysel'e açılmaktan daha zor olacaktı. Ne diyebilirdi ki? Kim arkadaşına gidip de senin karını seviyorum diyebilirdi. Akla uygun olan bunu Aysel'in yapmasıydı.
Üst kattaki giyinme odasında ne giyeceğine karar veremiyor, gecenin en şık kadını olmak için çırpınıyordu Aysel. Mehmet'e durumu anlattığını ve evliliklerini sonlandırma kararı aldıklarını söylememişti henüz aşağıda kendisini sabırla bekleyen genç adama. Tuvalet masasına oturup özenle tamamladı makyajını. Uzun sarı saçlarını taradı, en sevdiği parfümü cömertçe sıktı kulak arkalarına. Göz kamaştıran güzelliği, dantelli beyaz elbisesiyle bir kuğu misali süzülüp inmeye başlamıştı döner merdivenin basamaklarından.
- Nasıl, güzel olmuş muyum? diye sordu, kendinden emin bir şekilde, gülümseyerek.
Karşısında gördüğü peri kızına doğru ilerledi genç adam. Birbirlerine uzanan eller buluştu. Kadının tahrik edici parfüm kokusu genç adamın aklını başından alırken Aysel'in kulağına fısıldadı.
- Evet, sevgilim, bu gece harika görünüyorsun.
Geç kalmışlardı, hemen yola koyuldular. Arkadaşlarının evine vardıklarında bütün gözler Aysel'in üzerinde toplanmıştı
Koluna taktığı dünyalar güzeli, uğruna canını vereceği kadının ona güzel olmuş muyum diye sorması hayli şaşırtmıştı genç adamı. Yıllar sonra muratlarına ermişti. Davetliler çoktan havaya girmiş, yiyor, içiyorlar çılgınca dans ediyorlardı. Arkadaşlarını selamladıktan sonra tenha bir köşe buldular kendilerine. Genç adama sürprizini açıklamanın zamanı gelmişti Aysel'in.
- Mehmet'le konuştum dedi. Genç adam heyecanlanmıştı. Güzel kadının gülen gözleri güzel haberler müjdeliyordu. Bir süre müziğin sesini yalnız bıraktılar. Aysel anlatmaya devam etti.
- Zaten anlamış, her şeyi. Benden önce davrandı, ilişkimize ara vermeyi kendisi önerdi.
Umduğundan daha kolay sonuçlanmıştı. Genç adam şimdi daha mutlu hissetti ama bir yandan arkadaşını düşündü. Nasıl yüzüne bakacaktı şimdi onun. Aysel genç adamın dalıp gittiğini görünce konuyu dağıtmak üzere birkaç adım geri çekildi. Ellerini iki yana açarak seslendi sevdiğine.
"Beni güzel buluyor musun?" Cevap gecikmedi.
- Mehmet'le konuştum dedi. Genç adam heyecanlanmıştı. Güzel kadının gülen gözleri güzel haberler müjdeliyordu. Bir süre müziğin sesini yalnız bıraktılar. Aysel anlatmaya devam etti.
- Zaten anlamış, her şeyi. Benden önce davrandı, ilişkimize ara vermeyi kendisi önerdi.
Umduğundan daha kolay sonuçlanmıştı. Genç adam şimdi daha mutlu hissetti ama bir yandan arkadaşını düşündü. Nasıl yüzüne bakacaktı şimdi onun. Aysel genç adamın dalıp gittiğini görünce konuyu dağıtmak üzere birkaç adım geri çekildi. Ellerini iki yana açarak seslendi sevdiğine.
"Beni güzel buluyor musun?" Cevap gecikmedi.
- Evet sevgilim çok güzelsin, muhteşem duygular içindeyim bu gece. Çünkü gözlerinde aşkın pırıltılarını görüyorum. Seni ne kadar çok sevdiğimi bilemezsin diye cevap verdi genç adam.
Zaman su gibi aktı, eğlence çabuk bitti. Eve dönme vakti geldi. İçkiyi fazla kaçırmış, başı ağrıyordu. Aysel'e uzattı arabasının anahtarını. Aysel yardım etti ona, usulca yatağına yatırdı. Genç adam ışığı söndürürken kulağına fısıldadı sevgilisinin.
- Bu gece harikaydın aşkım.
* * *
- Bir öykü yazdım dedim
- Konusu ne? diye sordu.
- Okuyunca anlarsın dedim.
Bir solukta okudu baştan sona. Gözlerini dikti bana. Ne diyeceğini merakla bekliyordum. Konuşmadı.
* * *
- Bir öykü yazdım dedim
- Konusu ne? diye sordu.
- Okuyunca anlarsın dedim.
Bir solukta okudu baştan sona. Gözlerini dikti bana. Ne diyeceğini merakla bekliyordum. Konuşmadı.
- Nasıl, güzel olmuş mu ? diye sordum heyecanla.
- Aysel kim? diye soruya soruyla karşılık verdi.
- Bilmem, öykü kahramanlarından biri işte dedim, önemsememiş görünerek.
- Yaşanmamış şeyleri yazamazsın, söyle şimdi bana bakalım. Aysel kim?
- Mehmet'in eski karısı dedim, sırıtarak.
- Aysel'in sevgilisi kim, niye onun adı geçmiyor? Yoksa o sen misin?
- Sence, o ben olabilir miyim? Gülmeye başladım.
- Aysel'in sevgilisi kim, niye onun adı geçmiyor? Yoksa o sen misin?
- Sence, o ben olabilir miyim? Gülmeye başladım.
- Dalga geçme benimle kim bu güzel Aysel, söyle, merak ettim.
- Hani dün sana Eric Clapton'un "wonderful tonight"** şarkısından bahsetmiştim ya.
- Eeee,
- Bu öyküyü o şarkının sözlerinden kurguladım.
- Aç bakayım sözlerine.
- Buyur bak işte.
- Ha, tamam. Ama dediğim gibi değil mi. Yaşanmış bir şey bu da.
- Haklısın, her zaman olduğun gibi, dedim. Seviyorum ben bu kadını.
* Yukarıdaki öykü Eric Clapton'un besteleyip seslendirdiği bir şarkıdan kurgulanmış olup onun yaşamından gerçek bir kesit sunar. Partiye gitmek üzere üst katta hazırlanmakta olan Pattie Boyd, Eric'in sevgilisi, Eric Clapton'un yakın arkadaşı Beatles'ın ünlü gitaristlerinden George Harrison'un karısıdır. Eric salonda üst kattaki Pattie'nin süslenmesini beklediği esnada gitarını eline alıp "Wonderful Tonight" şarkısını bestelemiş. Öyküdekinin aksine Eric, George'a "Ben senin karına aşık oldum" deme cüretini göstermiş, daha sonra evlenecek olan Eric ve Pattie çiftinin nikah törenlerine George Harrison, yeni eşi ile birlikte teşrif etmişler.
** Şarkı düğün merasimlerinde evlenen çiftlerin ilk dans müziği olarak ün kazanmıştır.
** Şarkı düğün merasimlerinde evlenen çiftlerin ilk dans müziği olarak ün kazanmıştır.