Hatırlar mısınız, bir zamanlar İnci Baba vardı. Mafya babasıydı! Adaletin olmadığı bir ülkede yasadışı yollardan kendi yasalarına göre adalet dağıtırdı. Suç olarak tanımlanan pek çok işe bulaştı, buna rağmen başta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olmak üzere birçok üst düzey siyasetçi ve bürokrat, iş adamıyla yakın dostluklar kurmuştu! Arkasından kötü laf eden pek yoktu, çünkü devletin işlemeyen adalet sistemine biraz olsun nefes aldırıyordu. Adını duyan herkes ondan hem korkar hem de ona hürmet ederlerdi. Aslen Urfalıydı, Ankara'da müteahhitlik yapmaya başladı. Yaptıkları yasal olmasa da hiç kimse onu kötü bir adam olarak görmezdi, siyasetçisinden bürokratına, müteahhidinden sıradan vatandaşına kadar herkes ona korkuyla karışık saygı, sevgi beslerdi.
İnci Baba Ankara'ya geldikten sonra ihale mafyasının tartışmasız tek lideri oldu. Koca şirketler devlet ihalelerinde ondan habersiz teklif vermiyorlardı. Elinde büyük işleri olan firmalara, "Senin elinde işin var, bırak işi olmayan falanca firma alsın." der ve sözünü dinletirdi. Her ihaleden yüzde on civarında bir komisyonu vardı. Durumu iyi olmayan şirketleri, borcunu bir an önce ödemesi için sıkıştırmazdı. İki müteahhit aralarında bir anlaşmazlığa düşse İnci Baba'ya danışır, onun verdiği karara göre davranırlardı. Evinde iki panter beslerdi, erkek olanın adı JR, dişi olanın adı ise Sue Ellen idi. Espritüel bir kişiliği vardı.
Uzan'ların Star TV'sinde kendisinden "yer altı dünyasının ünlüsü" diye bahsedilmesine bozulmuş, Cem Uzan'ın babasına gönderdiği mektupta "zamanında sana teminat mektubu bulup, ihale bağlarken böyle demiyordun." diye seslenmişti. Hakkında çok şeyler söylenmiş, kitaplar yazılmış bir kişiydi İnci Baba. Dönemin Cumhurbaşkanı Washington'a gidip Meçhul Asker Anıtı'na çelenk koyması üzerine İnci Baba bu ritüeli kendi hayat görüşü doğrultusunda devam ettirmiş ve ABD'ye gidip Al Capone'un mezarına gösterişli bir çelenk bırakmıştı. Reuters'ın "Türk Robin Hood'u" olarak tanımladığı İnci Baba 4 Aralık 1993 tarihinde korumasının tabancasından çıkan bir kaza kurşunu neticesinde hayatını kaybetmişti. İşte arkasında bıraktığı bir kaç veciz sözü:
"İmansız bir toplum yaşar fakat adaletsiz bir toplum yaşayamaz."
"Dünya kurulduğundan beri bizim gibi insanlara ihtiyaç var."
"Peygamberler de bir anlamda babadır, biz halkımız için çalışıyoruz."
"Adaletsiz bir baba olacaksam, Allah benim canımı alsın."
İnci Baba'nın mezarına çiçek bıraktığı Al Capone'un filmlere konu olmuş hayatı ve hayat görüşü de oldukça ilginç. Fakat şu sözlerini asla unutamam:
"Çocukken her akşam yatmadan önce ve aklıma geldiği her an Tanrı'ya bana bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim ve kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim."
Eşim sordu: Şimdi niye böyle mafya babaları yok? diye. Düşündüm, gerçekten niye yok. Dünyaya adalet mi geldi yoksa dünyayı yönetenler mi mafya babalarına pabucunu ters giydirmeye başladı? Tanrım, halimize bak mafya babalarından medet umar hale geldik adalet dağıtmaları için.
Evet, konu yine deprem. Cumhuriyet'in ilanından bu yana ülke idaresinde her kademede görev alan, görevlerini menfaat karşılığı kötüye kullanan, liyakatsiz yandaş kadroları yetkili görevlere atayan, olmadık yerleri imara açan, yanlış ve eksik projelere onay veren, inşaat esnasında denetlemeyen, kalitesiz malzeme kullanımına göz yuman, siyasal getirisini düşünerek çürük binalara imar affı çıkaran, depremde yıkılma riski taşıyan binalarda oturulmasına müsaade eden, malzemeden çalan, bütün bunları yaparken onca can kaybına rağmen birbirlerini suçlayıp aynı şekilde işlerini yürütmeye devam eden kişilere lanet olsun.
İzmir depreminde yıkılan binalarla ilgili yedi kişi, müteahhit ve fenni sorumlu tutuklanmış! Bunun adı "toplumun gazının alınması" dır. Konu gündemden düşer düşmez hepsi delil yetersizliğinden serbest bırakılacak. Hayır, bütün suçu onlara yüklemek de doğru değil. Onlar sadece seçilen birkaç gariban. Zurnanın son delikleri... Marmara Depremi'nde 195 kişinin ölümüne sebep olmakla suçlanan ve 18 yıl 9 ay hapis cezasıyla istendikten sonra yedi buçuk yıl yatıp yine müteahhitlik işine geri dönen bugünün Veli Göçer'leri. Bu birkaç kişinin kurban seçilip bir süre hapsedilmesi deprem sorununu çözecek mi? Asla!
Süleyman Demirel'in de epey bir günahı var ama zamanında doğru bir laf etmişti:
"Fırat kıyısında, çobanın iki koyunundan biri kaybolsa sorumlusu ülkenin başbakanıdır."
Siyasiler hiçbir bedel ödemezler. Sorumlu olduklarını söyleseler bile. Demirel yine insaflıymış, böyle bir laf çıkabilmiş ağzından. Ama diğerleri öyle mi? Birbirlerini suçlamaktan başka ne yapıyorlar? Yahu darbe oldu bu memlekette. Darbeyi yapanları en etkili devlet makamlarına siyasiler getirdiler, ben değil, siz değil. Devlet ABD'ye resmen satıldı, kozmik odalarımıza kadar girdiler. Tek bir siyasi sorumlu yok, siyasilerden tek bir gün bile ceza alan yok! Daha ne beklerim ki ben bu ülkeden. Yeminle söylüyorum, şu İnci Baba sağ olsaydı, onun cumhurbaşkanı olmasını isterdim. Al Capone diyecektim ama yerli ve milli olsun, dedim. Yöntemleri farklı olsa da, en azından adaletin ne olduğunu biliyor... Demokrasi falan bizim gibi ülkeye gelmez arkadaş. Yöneticilerimiz adil olsun, adalet sistemimiz işlesin de hangi tür idare sistemi olursa olsun...