"Kitapçılara, sahaflara ne sıklıkla gidersiniz?"
Kitapçıları periyodik olarak ziyaret etmem söz konusu değil. Fakat herhangi bir nedenle karşıma kitapçı çıktığında hemen kapısında içeri girer, gezerim. Emekli olduğumuzdan bu yana genellikle eşimle birlikte dolaşırız. İlgi alanlarımız farklı olduğu için kitapçı raflarını dolaşırken birbirimizden ayrılır, eğer hoşumuza giden bir ya da birkaç kitap bulabilirsek satın alırız. D&R gibi büyük kitapçıları gezmekten zevk alırım. Raflara dizilmiş binlerce kitabı görünce, kendimi bir masal ülkesindeymiş gibi hisseder, her bir kitabın içindeki fikirleri, olay ve kişileri düşünür, onların hepsini okumak için müthiş bir istek duyarken bunun mümkün olmayacağı gerçeği üzerine hüzünlenirim.
Diğer taraftan evimizde her zaman okuyabileceğim türden kitaplar bulunur. Eşimin daha önce okuduğu kitaplara başlamadan önce kitap hakkında düşüncesini sorarım. Onun değerlendirmesi ne olursa olsun alıp okurum yine. Kitabı okuduktan sonra bazen kendisine hak verirken bazen onun hiç beğenmediği bir kitaptan büyük haz aldığım da kayda geçmiştir. Çok ev değiştirdiğimiz için güzel bir kütüphanemiz olmadı. Daha önce oturduğumuz, içinde çok sayıda kitabın bulunduğu bir odasını kapatıp o şekilde kiraya verdiğimiz bir evde henüz okumadığım çok sayıda kitabımız olduğunu biliyorum. Bir ara gidip o kitaplardan bir kısmını alma hayalini kuruyorum. Çok geniş evlerde oturduk, yer sorun değildi ama iki kişi kalınca daha küçük evleri tercih etmeye başladık. Bu bakımdan kütüphane kurulabilecek bir kitap okuma ya da çalışma odasına sahip değiliz. Bu yüzden diğer evden kitaplarımızı alıp halen yaşadığımız eve yığmak pek olası görünmüyor.
Zaman zaman kızımın ve özellikle oğlumun kütüphanesinden yararlanıyorum. Oğlumun tercih ettiği kitaplar (Harry Potter kitapları dışında) bazen fazlasıyla ilgimi çekiyor. Yine eşimin ilgi alanına giren polisiye, cinayet türü romanları ara sıra okurum. Aynı türde film ve dizileri de pek sever eşim. Bazen üzerimde gizli plânları olduğunu düşünür ürperirim!
Yeri geldiğinde internetten, sokak sergilerinden ya da kitap fuarlarından kitap satın alırız. Ancak yayınevi ve yabancı kitaplar için çevirinin önemli olduğunu düşünüyorum. Dizgi ve baskı hataları, kötü çeviri en az kitabın konusu ve yazarı kadar önemli. Bazen ucuza aldığımız kitaplarda sayfa atlamaları, boş sayfalarla karşılaşınca neden doğru dürüst bir yayınevinin kitabını almadığımız için kızarım kendime. Hakkını vererek isim yapmış yayınevleri tarafından basılan ve usta çevirmenlerin elinden çıkan kitapları okumak büyük bir zevk elbette.
Sahaf konusuna gelince durum biraz farklı. Eşimin bana göre aşırılığa kaçan bir titizliği var. İkinci el eşya asla kullanmaz. Temizlik ve hijyen konusunda inanılmaz derecede tutucu. Bu bakımdan sahafları karşıdan severiz biz. Eşimin eski kitaplar hakkında neler düşündüğünü artık bilecek kadar tecrübe sahibiyim. O kitabı acaba kim okumuş daha önce, tuvaletten çıkıp elini yıkamadan kitabı eline almış olabilir mi, okurken bir yandan burnunu karıştırmış mıdır, yoksa o sarı lekeler çocuğunun çiş izleri mi, daha neler neler gelir aklına. Bu yüzden emin olduğumuz bir dost, arkadaş, akraba dışında kitap alışverişi olmaz bizde. Sanki onlar yukarıdaki şeyleri yapamaz, Allah Allah. Neyse, işte bizdeki sahaf durumları böyle. Sahi sizde durumlar nasıl?