"Günümüzde insan yaşamı gittikçe uzamaya başladı. Sizce, bunu nelere borçluyuz?"
Mevcut istatistiklere bakıldığında dünyada ortalama yaşam süresinin 20. yüzyılın başından itibaren lineer bir hızla arttığını görüyoruz. 1900 yılında 40 yılın altında beklenen yaşam süresi günümüzde neredeyse iki katına çıkmış! Bu durumu tıbbın gelişmesine paralel olarak bebek ölümlerinin önüne geçilmesine, salgın hastalıklar nedeniyle kitlesel can kayıplarının azalmasına, teşhis ve tedavi yöntemlerindeki ilerlemelere borçluyuz sanırım.
Aslında teknolojik ve bilimsel gelişmelerin insan yaşam süresi üzerinde hem olumlu, hem de olumsuz etkileri olduğunu düşünüyorum. İnsanlık tarihi boyunca yaşamı tehdit eden ve kitlesel ölümlere yol açan pek çok hastalığın aşılarla önü alınmıştır. İçme sularının klorlanması ve çevre temizliğine dikkat edilmesi bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemiştir. Tıp dünyasındaki ilerlemeler insanların ortalama yaşam süresinin uzamasında etkili olmuştur. Diğer taraftan, insan nüfusunun artmasıyla birlikte gıda üretimini arttırmak ve maliyetleri aşağı çekmek için GDO'lu ürünlerin, raf ömürlerini arttırmak için yoğun bir şekilde sağlığa zararlı kimyasal madde kullanımının, başta kanser olmak üzere muhtelif hastalıklara ve erken yaşta ölümlere neden olduğu bir gerçek.
Yaşam süresinin insandan insana değiştiği ve birçok faktöre bağlı olduğu bilimsel açıdan kanıtlanmıştır. Bunlar arasında genetik faktörler, cinsiyet, eğitim durumu, bölgesel ve ekonomik seviye farklılıkları sayılabilir. İnsanın maruz kaldığı olumlu ya da olumsuz koşullarla birlikte ortalama yaşam süresinin arttığı yadsınamaz.
Çocukluğumdan hatırlıyorum, 55-60 yaşına gelen insanları ihtiyarlamış, sanki yaşamlarının son evrelerindeymiş gibi görürdük. Nitekim o yaşlardan sonra birer birer aramızdan ayrılırlardı. Şimdi aynı yaşları neredeyse orta yaşlı olarak kabul ediyoruz. Çevre kirliliğinin, GDO'lu gıdaların, tarım ilâçlarının kanser başta olmak üzere erken ölümlere neden olduğu söylenirken yaşam süresinin özellikle son yüz yılda ciddi oranda artması oldukça şaşırtıcı geliyor. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, ortalama yaşam süresi uzamış görünse de sağlıklı yaşam süresini kısalttığına inanıyorum. Dünyanın en büyük üçüncü sektörü olan ilâç sanayi, faydasının yanında belki çok daha fazla zarar veriyor insanlara. Kullanılan her ilâcın birçok yan etkisi bulunuyor. Gerekli gereksiz ilâç kullanımı insanı bir hastalıktan diğerine sürüklüyor. Böbreğinden rahatsız olan aldığı ilâçla iyileşiyor ancak aynı ilâç midesine zarar veriyor. Bu kez mide ilâcı alıyor, o da başka bir organına dokunuyor. Bu süreçte yaşamımızda en önemli yere oturttuğumuz sağlık, en büyük ticaret sektörlerinden biri haline geliyor ve bu işten tek kazanan küresel sermaye oluyor. Gelişmiş toplumların, uygulanan sağlık politikaları sayesinde, eğitim ve sağlık hizmetlerinin daha kaliteli olduğunu, yanlış ve gereksiz ilâç kullanımından kaçındıklarını, bunun sonucunda daha sağlıklı, daha uzun ve daha kaliteli bir yaşam sürdüklerini biliyoruz.
Yukarıda belirttiğim üzere bilim ve teknolojinin yaşam süresi üzerinde hangi ölçüde etkili olduğunu kesin olarak belirlemek hayli güç. Zira yaşam süresini etkileyen faktörler, kişiden kişiye değişiyor. Sözgelimi anneannem yoğun sigara dumanı altında yaşadığı küçücük bir odada yüz yaşını gördü. Buzdolabı yiyecekleri koruyup bozulmalarını önlerken caddelerde daha fazla egzoz gazına maruz kalıyoruz. Sularımız klorlanıyor, bulaşıcı hastalıklardan korunup en kritik tıbbi operasyonlarla hayatlarımıza geri dönerken sağlığımızı tehdit eden radyasyona maruz kalıyoruz. Sağlıklı gıdaya ulaşmamız gittikçe zorlaşıyor. Adaletsiz gelir dağılımı, yaşam için gerekli ürünlerin geniş halk kesimlerine ulaşmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor. Nüfusun en az % seksenini oluşturan halk artık daha sağlıksız besleniyor. Bütün bu olumsuzluklara karşın ortalama yaşam süresinin artması hayli ilginç değil mi?
Kaç yıl yaşadığımızın önemi yok aslında. Uzayan, sadece yaşlılık dönemi; hastalıklarla, eski gücünü kaybetmiş bedenimizle geçen, büyük ihtimalle başkalarının desteği ile sürdürebileceğimiz yıllar... Düşünün ki, yüz yaşına kadar geldiniz ve kırk yılınız yaşlılığın getirdiği olumsuzluklarla geçecek. Yaşamın uzamasına sevinmeli miyiz, pek emin değilim.