Gelecekte insanın nasıl bir hayat süreceği hepimizin merak konusu. Fütürizm 1909-1920 yıllarında ilk kez ortaya İtalya'da çıkmış bir akım. Bu hareketin kurucusu İtalyan şair Marinetti'ye göre "sanat şiddet, zulüm ve adaletsizlik dışında hiçbir şeydir. Çalışma, zevk ve isyanla coşan kalabalıkların şarkısı söylenmelidir." Marinetti, faşizm yanlısı ve İtalyan Faşist Partisinin ilk üyelerinden biriydi. Ona göre müzeler ve kütüphaneler dahil geçmişi hatırlatan ne varsa hepsini yok etmek gerekirdi.
Elbette bu akım sadece edebiyatla sınırlı kalmadı, diğer tüm sanat dalları ile birlikte özellikle de mimaride ilgi çekici tasarımlarla kendinden hayli söz ettirdi. İtalyan fütürist mimar Antonio Sant'Elia önderliğinde başlayan fütürist tasarımlarda dinamizm temalı birçoğu ilgi çekici ve uçuk kaçık projeler geliştirildi ve geliştirmeye devam etmekte.
Fütürizmin felsefi boyutu transhümanizm olarak çıkıyor karşımıza. "Transhümanizm zeki yaşamın mevcut insan formu ve kısıtlamaların ötesinde sürdürülebilmesi ve evrimleşmesinin hızlandırılmasının yaşamı yücelten prensip ve değerler ışığında, bilim ve teknoloji vasıtasıyla sağlanmasını öngören felsefeler bütünüdür." diyor İngiliz filozof ve fütürist Max More. Öncelikli hedefleri, insanlar arasında ayrım gözetmeden yaşam süresini uzatmak, insan zekasını yüceltmek ve sağlık kalitesini arttırmak.
Gerek edebiyat, gerekse mimari dahil diğer sanat dallarının tamamında fütüristik yaklaşımlar hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Pek çok yönüyle eleştirilerime hedef olabilecek ürünler ve tasarımlar çıkıyor karşıma zaman zaman. Diğer taraftan tamamen katılmasam da transhümanizm düşüncesini önemsiyorum. Zira bu düşüncenin tam aksi olan "slow living" yani yavaş yaşam etkisinden de kurtulmuş hissetmiyorum kendimi. Bir tavernada Akdeniz mezeleri ve Yunan müziği eşliğinde rakımı yudumlamak yerine bir hap yutup karnımı doyurmak asla istemem.
Geleceği hayal etmek, insanın sağlık ve refah düzeyini yükseltecek her türlü araştırma ve geliştirme beni heyecanlandırıyor elbette. Bazen geleceğin insanlara ne getireceği ve ne götüreceği konusunu düşünürüm, ütopik tasarımları ilginç bulur, olası olumsuz ve olumlu durumlarını değerlendiririm.
Gelecek konusunda endişelerim ve umutlarım başa baş gidiyor. İnsanın türünün tasarımında bile nedenini çözemediğim bazı hataların olduğunu düşünüyorum. Kin, nefret, yalan, egoizm gibi bazı kötü huy ve duygulardan kendimizi arındıracak bir duruma gelecek miyiz acaba? Eğer bunu başaramazsak dünyanın sonunu görmeden insan nesli tükenecek gibi geliyor bana. Yani işin doğrusu uçan araba beni o kadar heyecanlandırmıyor. Yerdeki trafiği halletmeden havadaki trafikle uğraşmak niye? Yapay zekanın insanı ne ölçüde mutlu edeceğini de kestiremiyorum. Bütün bunlar adaleti, eşitliği, huzuru sağlayacak mı insanlar arasında, savaşları, işkenceleri, tecavüzleri, cinayetleri önleyebilecek mi?
Gelecek hakkında pek umudum olmasa da tek hayalim şu: Öyle bir aşı, cihaz ya da her ne ise bulunsun ki yalan, sahtekarlık, kötü niyet cascavlak çıksın ortaya. Çünkü artık öyle bir hale geldik ki insanlar ne kötülük yaparlarsa yapsınlar yüzleri kızarmıyor. Hiçbir kötülüğün cezası öbür dünyaya kalmasın istiyorum. Örneğin siyasetçinin niyeti ülke çıkarına hizmet etmek değil de sadece kendi menfaatini düşünecek olursa yüzü yeşile dönsün. Mahkemede işlediği bir suçu inkar edenin yüzü kapkara olsun. Yalan söyleyen, birinin hakkını yiyen, başkasını kandıranın yüzü kan kırmızısı olsun. İnsanlar görsün dost bildiklerini, kime inanıp kime inanamamaları gerektiğini. Yöneticilerini seçerken yüzü boyasız, lekesiz olanları tercih etsinler. Yüzlerini örtenler ya da maske takanların yüzüne bakılmasın.
Yakın dönemde en büyük teknolojik sıçrama internet ve bilişim teknolojisi sanırım. Büyük faydalarının yanı sıra zararlarını da tartışabiliriz belki. Ama benim için önemli olan internet insanlığa ne kadar fırsat eşitliği verdiği, sömürüyü ne kadar azalttığı, toplumun geniş kesimlerinin refah payını ne ölçüde yükselttiği. Belki eski bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz ışınlanma olayı bir devrim yaratacak. İnsanlık bunu da başarabilecek belki. Eşya ve yolcu taşımacılığı, yollar, havaalanları, demiryolları tarihe karışacak. Yollarda trafik ve park sorunu ortadan kalkacak. Bir kabine gireceksiniz mesela, gideceğiniz yerin koordinatlarını yazıp, düğmeye basar basmaz bir anda başka bir şehirde yaşayan Mehmet dayınızın evindesiniz. Bu konuda yıllar önce "Sinek" adlı bir film izlemiştim. Kabinin içine habersiz giren bir sinek adamın genleriyle karışıp onu yarı sinek yarı insana dönüştürüyordu. Tabii o zaman gelince bu tür aksiliklerin önüne geçilir, kabinin içi dezenfekte ettirilmiş olur önceden. İyi güzel de bu ve buna benzer ütopik icatlar insanı yine de mutlu edebilecek mi? Sanmıyorum.