Yazar: Madeline MILLER
Sayfa Sayısı: 404
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviren: Seda Çıngay Mellor
Mitolojiye fazla aşina olmadığımdan ötürü Madeline Miller'in kitabını okumaya başlarken tereddüt etmiştim. Homeros'un destanlarından yola çıkıp güzel bir kurgu oluşturan yazarın dilini çok beğendim. Kurduğu kısa cümlelerle okuru sıkmadan, Yunan mitolojisinin karmaşık halini anlaşılır bir hale getirerek Titanların, Olympos'un Tanrı ve Tanrıçalarının, Nympha'ların dünyasına sürüklüyor bizi yazar. Özellikle yazım dilindeki ustalık takdire şayan. "Ben, Kirke", okunması kolay, oldukça sürükleyici bir roman.
Kirke, ilk kuşak Yunan Tanrılarından güneş Tanrısı Helios'un bir Nympha olan Perseis'ten doğan dört çocuğundan biri. Nymphalar diğer bir deyişle periler, Tanrıların yanı sıra ölümlülerle de evlilik yapabiliyor. Nymphalar da ölümlü ancak Tanrıların sonsuz hayat sağlayan "Ambrosia" adı verilen nektarı içtikleri için yüzlerce yıl yaşayabiliyorlar. Kirke de bir Nympha olarak doğuyor ancak bu perilerin Tanrı ve Tanrıçalardan farkı, onlar gibi sıra dışı büyük güçleri bulunmaması ve insana benzer özelliklere sahip olmaları. Kirke'nin doğumundan itibaren sesinin güzel olmaması ve sarı gözleri nedeniyle özellikle annesi Perseis tarafından horlanıyor, dışlanıyor. Titan Tanrısı Prometheus, Olympos Tanrılarının en büyüğü Zeus'un gözüne girmeyi başaran ama ilâhların yaptığı zulme baş kaldırmasının yanı sıra ilk insanı balçıktan yaratarak ona ateşi öğreten merhametli bir Tanrı. Elbette bu durum Zeus'un ve Helios'un hoşuna gitmiyor ona cezalar verip ağır işkence uyguluyorlar. Ölümsüz olduğu için her türlü işkenceye dayanabilen Prometheus'a Kirke elini uzatıyor. Bu durum Tanrılar tarafından hoş karşılanmıyor, Kirke, ceza olarak ıssız bir adaya, Aiaie'ye sürgüne gönderiliyor. Yıllar sonra adaya gelen bir balıkçıya aşık oluyor Kirke. Ancak balıkçı, başka bir periye gönlünü kaptırıyor. Bu arada adada kaldığı süre boyunca Kirke, otlardan türlü sihirler, büyüler yapmayı öğrenmiştir. Tabiatı değişerek dik kafalı, kendine güvenen ve cesur bir cadı olarak nam salmıştır. Sevgilisini elinden alan Nympha'ya büyü yapıp onu altı kafalı bir deniz canavarına dönüştürür.
Kirke, o dönemde bile erkek egemenliğine baş kaldıran, kadının kendi gücüne güvenerek pek çok zorluğun üstesinden geleceğini gösteren romanın baş kahramanıdır. Bütün romanı baştan sona onun ağzından dinliyoruz. Bu arada Athena, Hermes gibi Tanrılarla mücadelesine tanık oluyor, Truva savaşında olan bitenden haberdar oluyoruz. Satır aralarında güzel mesajlar var. Çeviri muhteşem, adeta orijinal dilinden yazılmış bir roman okuyor hissine kapılıyorsunuz. On on beş kadar harf hatası var ama affedilmeyecek cinsten değil. Kitabın arkasında mitolojik kahramanlar, Titan, Olympos Tanrıları, ölümlüler ve canavarlar hakkında kısa bilgiler var. Ben bunu romanı bitirdikten sonra fark ettim ama böylesi daha iyi oldu. Kahramanlara ait bilgileri sonradan okuyunca daha anlaşılır oldu benim için.
"Görünenlerin pürüzsüz, tanıdık yüzü altında, dünyayı ikiye ayırmak üzere bekleyen bir başka yüz var."
43 yaşındaki Amerikalı yazar Madeline Miller'in mitoloji üzerine başka bir kitabı daha varmış, "Akhilleus'un Şarkısı" Yazar, Latince ve Yunanca öğretmeni. Son on beş yılını mitolojik araştırmalara vermiş. Kitabın bir başka özelliği mitolojiye karşı soğukluğu gidermesi ve bu yönde ilgiyi arttırması. Mitolojiye merak salanlar için güzel bir başlangıç. Fantastik konulara pek yüz vermeyen bir insan olarak, beni bile cezbettiğini söyleyebilirim. Başta mitolojiye ilgisi duyanlar olmak üzere herkesin okumasını rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir kitap Ben, Kirke.