Küçük pazar alışverişi için biraz erken iniyorum şehre. Kapya biberler geçen haftalardaki gibi iri değil. İki ayrı yerden güzellerini seçiyorum. Kışa hazırlık olsun diye ağaç motoru için benzin alırken arabamın deposunu dolduruyorum.
Sabah gelirken personelle birlikte Erdal'ı alıyorum. Kocaman ceviz ve kestane kütüklerini kesmekte zorlanıyor. Kışa girmeden şömine sobamızda keyifle yakacağımız odunların şimdiden hazırlanması gerek.
Tanıtım filmimiz için bugün ANKA Prodüksiyon'u ağırlıyoruz. Dört kişilik ekip saatlerce emek veriyorlar güzel bir şey ortaya koymak için. Dün drone kullanarak çektikleri filmi gösteriyorlar. İnsanın ulaşamayacağı her noktadan fotoğraf ve film çekmek bambaşka bir güzellik çıkartıyor ortaya.
Film çekimleri başlayınca eşimle ızgara başında kimin poz vereceği konusunda tatlı tatlı çekişiyoruz. Misafirlerimiz gönüllü olarak çekimlerde rol alıyorlar. Ekiple birlikte adeta bütünleşiyorlar. Akşama doğru İzmir'den bir beyefendi arıyor. Bir arkadaşı sevgilisine evlenme teklif edecekmiş. Demek ki ünümüz ilçe sınırlarını aştı. Web sitemizde gördüğü menüler hakkında görüşüyoruz.
Artık çok sevdiğim haber programlarını izleyemiyorum. Haberleri bile yolda giderken arabamın radyosundan dinleyebilirsem ne ala. Kalkınma Bakanı Çin ve Hindistan'dan sonra dünyada en çok büyüyen ülke olduğumuzu açıklıyor ve ilave ediyor: Bütün dünyanın bize karşı durmasına, teröre, bölgenin ateş çemberi olmasına rağmen... Sadece bir de üç milyon Suriyeliye kapılarımızı açtık demeyi unutuyor. Gelişmiş ülkeler sıralamaya giremiyor. Çünkü onlarda gelir dağılımında adalet var. Bizde birileri servetlerini büyütüyor sadece. Onlar büyüdükçe bizi de kendilerinden sayıyor olmalılar.
30/09/2017 Cumartesi, Tire
Sabah erken saatlerdeki serinlik hoşuma gidiyor. Eşimle lafa dalınca biraz geç çıkıyorum. Kaplan Köyünün dar ve virajlı yokuşları beynime çizildi artık. Yabancı olanlara ürkütücü gelen yol benim için adeta bir otoban. Biberleri közlemek için mangalı hazırlıyorum. Öğlen yemeği benden bugün. Hanımlar salonun camlarını silmekle meşgul. Eşim irmik helvasına yoğunlaşmış.
Telefonum çalıyor. Arayan tanıdık biri, bende kayıtlı. Bir tur getirmiş İzmir'den. Kahvaltıdan sonra kahve içmeye gelmek, Taş Ev'i göstermek istiyormuş beraberindekilere. Tamı tamına yirmi dokuz kişi. Burası bir restaurant, diyorum. "Yarım saat sonra oradayız." diyor. "Cafe tarzında çalışmıyoruz, zaten rezervasyonsuz o kadar kişiyi ağırlayamayız." diyorum. "Daha yarım saatiniz var ama." diyor. Özür dileyerek geri çeviriyorum taleplerini. Eşime takılıyorum. "Restaurant yerine müze yapsaydık Taş Ev'i kararımız daha mı isabetli oldurdu acaba?"
Saat bire geliyor. Eşim soruyor, "Didim'den buraya kaç saat sürer?" 1,5 saat falan diyorum. Kdz. Ereğli'den tanıdığımız Zeynep Hanım, arkadaşı Neşe Hanım ile birlikte ziyaret edecekler bizi. Beş yılımızı geçirdiğimiz Karadeniz'in en güzel ilçesinden sohbeti tatlı Zeynep Hanım dün telefon edince çok sevindirmişti bizi. Beklediğimiz misafirlerimiz geliyor. Güzel bir hava var bugün. Onları verandaya alıyoruz. Eski günleri, arkadaşları konuşuyoruz. Neşe Hanım, eşim gibi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni. Zeynep Hanım'ı anlatmaya kelimeler yetmez. Kdz. Ereğli'de nerede bir sanatsal etkinlik varsa orada karşınıza çıkar. Oyunculuk performansı hala hatırımda. Rahmetli Leyla Hanım ile birlikte sergiledikleri doğaçlama yöresel köylü kadınlarının şiveli repliklerinden örnekler veriyor aradan otuz sene geçmesine rağmen. Eşim türlü mezeler ve Tire şiş köfte ikram ediyor misafirlerine. Eşimi bu kadar mutlu görmemiştim uzun zamandır. Sohbet esnasında Narköy ve geçenlerde ziyaretimize gelen sahiplerine geliyor konu. Nar Hanım ile Zeynep Hanım tanışıyorlarmış meğer. Hemen arıyor onu "Bil bakalım ben neredeyim?" Nereden bilsin iki gün önce o paha biçilmez tohumları getirdiği Taş Ev, bu kez arkadaşı Zeynep Hanımı ağırlayacak. Bu ara Acemi Demircinin isteğini yerine getirip tohumların bir kısmının fotoğrafını çekiyorum.
Onca sıkıntı çekmesine rağmen çevresine neşe saçan Zeynep Hanımı uğurladıktan sonra gelen misafirlerimiz genel olarak fazla alkollü içki sipariş etmiyor. Bugün mezelerimiz vn bisin e keşkek revaçta. Mangalımız tam kapasite çalışıyor.
Aniden bir patlama sesi, ardından eşimin ve çalışan kadınların bağrışmaları ile irkiliyorum. İlk aklıma gelen birini elektrik çarptığı. Ses çay ocağından gelmiş. Yan tarafındaki elektrik bağlantı kutusu alev almış, kıvılcımlar çıkıyor. Hemen fişi prizden çıkarıyoruz. Eşimin ilk düşündüğü şey yarın kahvaltıda çay veremezsek ne olacağı. Ben kimsenin zarar görmediğine seviniyorum. Hemen elektrikçiyi arıyorum. Yeni elektrikçimiz sözünün eri, düzgün biri. Durumu anlatıyorum. Hemen gelip arızayı gideriyor.
Verandada ağırladığımız sanatçı kimliği olan genç dostum hocasıyla birlikte derin sanat sohbetlere dalıyorlar içkilerini yudumlarken. Trafik kontrolünde polise ehliyetini kaptırmış altı aylığına. O yüzden uzun zamandır yolu düşmüyormuş Taş Ev'e. Hem kendisinin hem de hocasının zarafeti, nezaketi etkiliyor bizi. Eşim onlara irmik helvası ikram ediyor. Biz onlardan, onlar bizden hoşnut kalıyorlar.
Bugünün bir diğer özelliği gelen misafirlerimizin çalınan müzikle ilgili beğenileri. Müzikleri kimin seçtiklerini soruyorlar bana. Kim olabilir ki?
Droneler çıkınca artık kuşbakışı çekimler pratiklik kazandı. Keçikaya villa arsalarının çekimine katılmıştım. Helikopterle yapılan bir çekimdi. Kayalar villaların denizi görmesini engelliyor. Biz de böyle bir yol bulduk. Hiçbir manüplasyon yapmadan havardan denizle villa arsalarını buluşturduk. Teknolojinin geldiği yer adeta insanı ürkütüyor doğrusu.
YanıtlaSil.....
Drone'lar havadan çekim gerektiği hallerde helikopterin pabucunu dama attı. Üstelik çok daha ucuza mal edebiliyorsunuz.
Sil