27-28/09/2017 Çarşamba, Perşembe Tire
27/09/2017 Çarşamba
Yeni elemanlar her geçen gün işe ısınıyorlar. Personeli getirdikten sonra rutin işlerimi yapıyorum. Terasta cevizlerimiz kurudu. Onları özenle toplayıp çuvallara dolduruyorum. Eskiden beş kilo yük ağır gelirken elli kiloluk çuvalları sırtlayıp depoya götürmekten büyük haz duyuyorum. Yerinden kalkmayan ağır çuvallar sırta vurulunca tüy gibi hafifliyor. Yukarı yayladaki ceviz ağaçlarından bu sene hiç verim alamadık ama aşağı yaylada topladığımız ceviz geçen senekinin iki katı. Kestane hasat mevsimi yaklaştıkça beni yine bir korku sarıyor. Bir ortakçı bulmak en iyisi.
Sakin bir gün geçiyoruz ama yine de başımızı işten kaldırmıyoruz. Akşam yemeğine gelen misafirlerimiz rezervasyon yaptırmadan şanslarını denemişler. Onlardan biri eski müdavimlerimizden. Arkadaşları geldiğinde onca rakıya bana mısın demeyen beyefendi bu kez ailesiyle birlikte geliyor. Eşinin başı kapalı. İçecek siparişlerini alırken en azından ellilik ister diye düşünürken meşrubat sipariş etmesi güldürüyor bizi. Belli ki eşi hanımefendi dizginleri almış eline.
Personeli evlerine bıraktıktan sonra dönüş yolundayım. Biraz yorgun ama misafirlerimizi memnun ettiğimiz için mutlu. Taş Ev'e iyice yaklaşırken son virajda gecelerimin sadık yoldaşı ayın parlaklığı dikkatimi çekiyor.Hemen durup bir kare alıyorum.
28/09/2017 Perşembe, Tire
Elemanları yaylaya getirdikten sonra yapacağım işleri sıraya koyuyorum kafamda. Günün ilk sürpriz misafirleri geliyor. Bu sayfaların eski okurları onu gayet iyi hatırlayacaklardır. Bizim eski şef Aşkın yanında bir arkadaşı ile birlikte geliyor. Mutfağımızın eski sihirbazı halen Bodrum'da çalışıyor. Verandada biralarını yudumlarken samimi bir sohbet başlıyor. Eşim de işini bırakıp katılıyor bizlere.
Az sonra genç bir çifti konuk ediyoruz. Bahçede buz gibi biralarını yudumlarlarken mezelerimiz ve keşkeğimizin tadına varıyorlar keyifle. Yeni işletmeye açıldığımız zamanlarda gelmişler ilk kez. Bu aralar "Senede bir gün" cüler çoğalıyor. Ne zaman mutfakta işe koyulsam mutlaka bir gelen oluyor. Etlerin hazırlanması benim işim. Yapmadığım bir bu iş kalmıştı zaten. İlginç bir şekilde yaptığım her işten zevk alıyorum.
Akşam saatlerinde içeri bir araba girdiğini haber veriyorlar. Gelenler Bayındır'dan. Arkadaşları "Gidin, Taş ev'i bir görün." demiş. Avukatlık yapan beyefendiyi gezdirirken faaliyetlerimiz hakkında bilgi veriyorum. Hayran kalıyor, en kısa zamanda rakı içmeye geleceğini söylüyor.
Üç beyefendi geliyor. Biralarını içerken asıl amaçlarının nikah sonrası davetlilere verecekleri yemek hakkında görüşmek olduğunu söylüyorlar. Elli kişilik bir menü hazırlamamı rica ediyorlar. Salonumuz elli kişilik ama kırk kişiye daha konforlu hizmet verebileceğimi söylüyorum. Yarın arayacaklarını söylüyorlar.
Akşamın büyük sürprizinden habersiz tanıtım filmimizi çekecek genç arkadaşları davet ediyorum. "Bu akşam sakin olur, rahat rahat konuşuruz yapılabilecek ne varsa." Son aşçımızın hünerli (!) ellerinden yediği bonfile soteden sonra uzun bir ara vermişti saygıdeğer konuğumuz. Şehrimizin en büyük sanayi kuruluşunun bir numaralı ismi ile Ticaret Odası Başkanı ve saygıdeğer eşleri ile birlikte bizi onurlandırıyor. Misafirlerimizin sipariş ettiği ana yemek değişmiyor. Belli ki bize bir şans daha vermişler. Bu kez mutfakta eşim var. Onlara hünerli elleriyle bir mantarlı bonfile sote çıkarıyor. Misafirlerimiz mest oluyor. Mezelere bayılıyorlar. Sadece onlar mı?
Bayındır'dan gelen özel misafirlerimizi ben ilk kez görüyorum. Daha önce babamın cenazesi nedeniyle İzmir'de olduğum gün kahvaltıya gelmişler. Eşim hatırlıyor onları. Yanlarında kızları ve aslan parçası şirin mi şirin bir torunları var. Asker emeklisi konuklarımızı güzel bir şekilde ağırlıyoruz.
Dün müteahhit aynı zamanda meslektaşım bir dostumu üçüncü kez aramıştım. Bahçedeki park yeri büyük sorun haline geldi artık. Alçak lüks arabaların altı taşlara sürttükçe içim cız ediyor. Çoktandır gelmesi gereken bu dostum yanında konukları ile birlikte misafirimiz oluyor. Bir müddet sonra çekim ekibindeki arkadaşlar katılıyor onlara. Çekimi yapan genç arkadaşım ile müteahhit meslektaşım kardeş oluyorlarmış meğer. Bir yandan çekim yapılırken keyifle yiyor, içiyorlar. Yemeğin sonuna doğru bahçede yapmayı düşündüğüm araç park yeri düzenlemesi ile ilgili görüşüyoruz.
Keyifli bir akşam oluyor. Personeli evlerine bıraktıktan sonra dönüş yolundayım. Biraz yorgun ama misafirlerimizi memnun ettiğimiz için mutlu.
Keşkek yemeğe gelmek isterim bir gün :)
YanıtlaSilBekleriz:)
YanıtlaSilİşini severek yapanlar yaşlanacağı yerde daha da zindeleşiyor ve gençleşiyor. İşin bir ucunda maheret, diğer ucunda hizmet yatıyor. İşin başında işin kurucuları olunca çalışanlar da aynı tempoya uyum göstermeleri ister istemez kaçınılmaz oluyor. o zaman yapılan bütün işlere kalben dokunulursa yaşanan her şey masalımsı oluyor ve etkin bir büyü içeriyor...
YanıtlaSilAynen katılıyorum. Teşekkürler...
Sil