KATEGORİLER

17 Nisan 2020 Cuma

BİR GARİP KİTAP MİMİ

Numan / Histasyon arkadaşımızın özel davetiyle katılıyorum bu mime. Bu etkinlik, kitap okumaya ilişkin hazırlanmış sekiz  sorunun cevaplandırılmasından ibaret. Buna benzer mimler, doğaları gereği, hem kendimizi, çevremizdeki blogdaşlarımızı daha iyi tanımak hem de düşüncelerimizi mukayese etme imkanı sunuyor bizlere. Örneğin Numan, kaleme aldığı yazısında aynı anda 14 kitap okuduğunu, hatta her an bu sayıyı 15-20'ye çıkarabileceğinden bahsetmiş. İki, bilemedin üç kitabı aynı anda okuyanı gördüm fakat bu sayıların bana epey sıra dışı geldiğini söyleyebilirim. Neyse şahsi fikirlerimi aşağıdaki soru başlıklarının altına saklayayım yazımı çorbaya çevirmeden. 

1. Neden Kitap Okuyorsunuz?

Çocukken adam olmak için okumak gerektiği kazınmıştı kafamıza. Okumak tahsil yapabilmenin, iyi okullar bitirmenin ve yaşamı kolaylaştıracak birer meslek sahibi olmanın tek şartıydı. O yıllarda müfredatla sınırlı ders kitapları dışında bir dünyanın olduğunu söyleyecek, bana kitap okuma sevgisi aşılayacak tek bir öğretmenim olmadı desem yeridir. Şimdi düşünüyorum da, eğer bana okumayı sevdirecek bir öğretmenim olsaydı fen bilimleri yerine muhtemelen sosyal branşlara yönelirdim. Her yaşamda önemli dönüm noktaları vardır. Benim için en önemli dönüm noktalarından biri oldu Türk Dili ve Edebiyatı mezunu eşimle yollarımızın kesişmesi ve akabinde onunla evlenmem. Evlendikten sonra okumayı öğrendim ve dünyam değişti. Kitap okumamın ilk nedeni bildiklerimden emin olmak, yanlış bildiklerimi düzeltmek ve bilmediklerimi öğrenmek. Elbette bir kitap okumakla olmuyor bu iş. Ne kadar çok kitap okursam o kadar güçleneceğimi hissediyorum. Okuduğum kitabın konusu önemli değil, yeter ki bana bir şeyler kazandırabilsin. Kitapların öğretici yanı dışında bazen edebi yönü, ifade tarzı büyüler beni. Yeni şeyler öğrenirken müthiş bir haz kaplar içimi. Bazen düşünce denizinin derinliklerinde bulurum kendimi, bazen hayal aleminin içinde. Kitap derken genel anlamda okumaktan bahsediyorum, bir gazete, dergi, ya da İnternet üzerinde bir makale ve elbette blog yazılarını da kitaplardan farklı tutmuyorum.

2. Ne Sıklıkla Kitap Okuyorsunuz?

Bu sorunun bende net bir cevabı yok aslında. Koronavirüs karantina döneminde pek çok insanda gözlediğim, okumaktan uzaklaşma davranışını maalesef ben de yaşıyorum bu günlerde. Oysa tam aksi olması gerekmiyor mu? Zaman geçmiyor diye şikayet ettiğimiz bu dönemden daha uygun bir dönem olabilir mi kitap okumak için? Yok, doğrusunu isterseniz benim durumum biraz farklı. Boş zamanımın çok olmasından, zamanımın geçmek bilmediğinden şikayetçi olmadım hiç. Çünkü hala boş zamanım olmuyor. Fakat kızıyorum kendime, "Al eline kitabını oku." Nasıl geçtiğini bilmiyorum zamanın bu aralar. Aslında fazla yaptığım bir şey de yok. Ama geçiyor işte zaman ve ben kitap okumakta zorlanmaya devam ediyorum. Biliyorum nedenini, biri başımda dikilmiş "Oku, oku, oku" diyor. Ben de hayır, dediğini yapmayacağım diye diretiyorum. Kendimle savaşıyorum yani. Hangisi benim, hangisi alt benim karışıyor birbirine. Eskiden sabah erken kalkmam gerekirken geç vakitlere kadar ayakta kalıp uyuyacağım süreyi azaltırken zorlardım kendimi aynı şekilde. "Bak uykunu alman lazım, hiç olmazsa bir iki saat uyu." derdim alt benime. İnatçı alt benim inadına açardı gözlerimi cin gibi, uyutmazdı beni. Korona günlerinde kitap okuma hikayem de aynı bu hesap. Bunun dışında dönem dönem çok yoğun kitap olduğum zamanlar olmuştur. Bazen de aylar boyunca elime bir kitap almadığım dönemler... Ortalama bir okuyucudan daha yavaş benim kitap okuma hızım. Bu bir dezavantaj. Beni yavaşlatan nedenlerden biri de, kitapta gözüme ilişen, bilgi eksikliğimin olduğu konular hakkında başka kaynaklardan detaylı araştırma yapmış olmam. Düzenli okuma periyoduna geçtiğim zamanlarda günde okuduğum sayfa sayısı ortalama 150. Yoğun kitap okuma dönemlerimde okumaktan daha büyük zevk alıyorum. Soruya cevap vermek gerekirse, duraklama dönemlerim dışında ayda en az 2, en çok 8 kitap okuyabildiğimi söyleyebilirim.  

3. En Sevdiğiniz Kitap Hangisi?

Sevdiğim çok sayıda kitap oldu. Bazılarının türü, bazılarının konusu, sanatı ön plana çıktı. Rus klasikleri beni derinden etkiledi mesela. Fakat benim için en değerlisi, dolayısıyla en sevdiğim kitabın farklı bir özelliği var. Bu kitap, yedek subaylığım sırasında satın alıp kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım okumakta başarılı olamadığım, okumaya çalışırken en çok on-on beş sayfa ilerleme kaydettiğim Andre Brink' in 1982 yılında yazdığı, Sesler Zinciri adlı roman. Evlendikten sonra aynı kitabı okuyup bitirmek o kadar basit, o kadar güzel gelmişti ki bana, ilkokul birinci sınıf öğretmenimin okumayı sökmem münasebetiyle göğsüme kırmızı kurdele taktığı andaki yaşadığım sevinci yaşamıştım yeniden! 

4. Bitiremediğiniz Kitap veya Kitaplar Nelerdir?

Okumaya başladığım kitap önceleri hoşuma gitmese de ileride durum değişir umuduyla sonunu getiririm genelde. Fakat bir kitap vardı ki, ne yaptım, ettim bitirememiştim bir türlü. Hoş, çok yıllar geçti bu mücadeleyi yaptığım  zamanın üzerinden. Belki şimdi okuyabilir, hatta okumaktan zevk bile alabilirim. Evet, bahsettiğim kitap meşhur Milan Kundera' nın "Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği". Uzun yıllar herkesin hayranlıkla göklere çıkardığı bu kitabın bitiremediğim tek kitap olmasından dolayı kendimden hala utanırım.

5. Aynı Zamanda En Fazla Kaç Kitap Okuyabildiniz?

İşte bu soru bana sorulmamalı. Ben ki yürürken sakız çiğneyemeyen adam, nasıl böyle bir sorunun muhatabı olur? Bazen iş yerimde bir kitap ve evde yatağımın baş ucunda bir kitap olmak üzere aynı zamanda okuduğum iki kitap olduğu doğrudur. Ancak bu bile huzursuz etmeye yetmiştir beni. Çünkü bir kitabı okurken, hele bir de sevmişsem onu, adeta içine girer, yaşarım. Tek kitaba konsantre olurum genelde. Bu özelliğim sadece kitap okumaya has değil. 

6. Kendinizi Bulduğunuz Kitap ve Nedeni?

Yazmanın kolay yolu kurgulamak değildir, öncelikle bildiklerini, yaşadıklarını kaleme almak işini kolaylaştırır, demişti eşim bir keresinde. Yıllar önce Orhan Pamuk'un Cevdet Bey ve Oğulları romanını okurken yazarın olayları aktarmadaki rahatlığını hissetmiştim. Çünkü kendi ailesini, bildiği, yaşadığı şeyleri anlatıyordu. Bu konu derinden etkilemişti beni. Yaşanmış olayların yanında kurgu çok yapmacık kalıyordu artık gözünde. Orhan Pamuk diğer kitaplarında aynı etkiyi yaratamamış olsa da, sözünü ettiğim romanını okurken onun görünmez bir kahramanı olmuştum adeta.  

7. Kitap Ayracı Haricinde Kitap Arasına Ne Koyarsınız?

Herhangi bir şey koymam. Kitaba olan saygımdan değil bu. Çünkü kitaba özel bir kutsallık yüklemem şahsen. Kitabın içeriğidir önemli olan, kağıdının kalitesi değil. Bazılarının bayıldığı kitap kokusunu da aramam, koku duygularım kuvvetli değil zaten. İlginç bulduğum satırların altını çizmem fakat bu karşı olduğum anlamına gelmez. Kitap okurken kaldığım yerde, sayfanın sağ üst kısmını üçgen şeklinde kıvırırım. Ön tarafa doğru kıvırmışsam o sayfa okunmamış, yok arkaya doğru kıvırmışsam sayfayı tamamlamış arka sayfaya geçmişim demektir. 

8. Bir Yazarla Arkadaş Olma Fırsatınız Olsaydı, Hangi Yazar Olmasını İsterdiniz?

İşin doğrusu bu tür soruları garip karşılıyorum. Issız bir adaya düşseniz yanınıza almak istediğiniz üç şey nedir gibi sorulara verilecek cevaplar havada kalmaya mahkumdur bana göre. Yazarları kitaplarından tanıyoruz. Kitaplarını sevmek onlarla arkadaş olmamıza imkan verir mi emin değilim. Yok, klasik çağlardan bahsetmiyorum. Örneğin Elif Şafak diyelim, onun yazdığı kitabı sevmemin onunla arkadaş olmamda ne kadar etkili olduğu tartışılır. Sonra, arkadaşlık karşılıklıdır. De ki ben istedim, acaba o benimle arkadaş olmak ister mi acaba? Ama bu soruyu "En çok etkilendiğin yazar hangisidir?" şekline çevirirsem, tereddütsüz Jack London derim. 

Bu güzel Mim'i dileyen arkadaşlar yapabilirler.

30 yorum:

  1. Bir zamanlar bitiremediğim tek kitap Honoré de Balzac'ın Vadideki Zambağı idi ama şu Corona hayatımıza girdi gireli elimi attığım tüm kitaplar yarım. Bitiremiyorum hiç birini :( Bir yazarla arkadaş olma imkanım olsa kimi seçerim diye düşündüm. Düşündükçe zaten bir çok yazarla ve şairle arkadaş olduğumu fark ettim. Arkadaş olmak için illa yüz yüze görüşmek gerekmiyor bence. Yazdıklarıyla bana destek olan, yeni kapılar açan, hayatımda devirler kapatan yazarlar ve şairler var ki bence çoğu arkadaştan daha fazlasını yapmışlar. Bu arada blog yazarı bazı "arkadaşlarım" var ki nice best seller kitap yazarlarına değişmem onları :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadaş olmak için illa yüz yüze görüşmek gerekmiyor bence de. Fakat arkadaş bir karşılık bekler diyeceğim. Arkadaş olduğunuz kişilerin (yazar, şair, isterse blog yazarı olsun fark etmez) size destek olmuş, yeni kapılar açmış, hayatınızı önemli derecede etkilemiş olabilirler. Onlara karşı minnet duygusu içinde hissedebilirsiniz. Fakat eğer bu kişilerle gerçekten arkadaş olduğunuzu düşünüyorsanız, şundan emin olun ki, farkında olmadan, bir şekilde onlara destek olmuş, hayatlarında yeni kapılar açmış olmanız muhtemeldir.

      Sil
  2. Yorumu yazarken acele ettim, son sorunun cevabını eksik okumuşum ama kendi yorumumu yazarken şimdi Mr. Kaplan kesin "Arkadaşlık karşılıklıdır" diyecek diye geçti içimden. Sonra bir daha baktım yazıya, çoktan demişsiniz :D Evet arkadaşlık karşılıklıdır aslında ama bazen bir kitap en yakın arkadaşı oluverir insanın hatta bir arkadaşın yapabileceğinden daha fazla değiştirebilir düşüncelerimizi ve kimliğimizi. Eh benliğimde böyle bir etki yaratan kitabın yazarını da az buçuk arkadaş sayabilirim sanki :)) Yoksa yanılıyor muyum? Kabul olmaz mı böylesi bir arkadaşlık Mr. Kaplan?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, bildiniz:))) Ben yine aynı telden çalacağım.
      Bana göre arkadaşlık, dostluk karşılıklıdır yine. Zaman içinde aradaki bağlar kuvvetlenir, bazen de aniden kopuverir:) Hatırlarsanız bir Kitap Mimi yapılmıştı. Orada "Kitap arkadaş mıdır sizce?" sorusuna cevabım, "Kitap, hayat yolunda sevdiğim ve onu anlamaya çalıştığım bir nesnedir." şeklinde olmuştu. Arkadaştan farklı olarak kitap, karşılık beklemeksizin bilgi dağıtır herkese. Bunu yaparken hiçbir beklentisi yoktur. Aslında kitabı arkadaşlıktan daha yüksek bir değer vererek yüceltiyorum. Kitap daima vericidir, tabii almasını bilene. Bu ilahi bir özelliktir aynı zamanda.

      Kitabın yazarıyla arkadaş olabilme mevzusu tamamen farklı bir pencere açacaktır tartışmaya:) Düşünelim ki, yazar öyle bir yazmış ki içimizi okumuş, bütün kanayan yaralarımıza parmak basmış, okudukça kendimizi bulmuşuz satırlarında. Olabilir mi, elbette. Peki, yazar, okuru düşünerek mi yazmıştır yazdıklarını? Sanmıyorum. O kendini yazmıştır aslında. Yazar ya da yazarın kahramanları, okurun yaşadığı ya da yaşaması muhtemel benzer şeylerle karşılaşmış, bunlardan doğan tepkileri, duyguları, düşünceleri ve karakteri okurda karşılık bulmuş, ruhları bütünleşmiştir. Diyeceğim Mrs. Kedi, bu öyle bir ilişkidir ki, arkadaşlıktan çok daha öte bir hale karşılık gelir. Son yazınızda "Ben varsam ölüm yok, ölüm varsa ben yokum" durumu işlemez burada yani:) Ben varsam arkadaşlık, dostluk var; ben yoksam, arkadaşlık, dostluk yok. Arkadaş, iyi günde gösterir yüzünü daha çok. Dost bir adım daha ileridedir, kötü günde de yanında biter. Fakat bir kez arkanı dönmeye kalk; anında onların her ikisini de kaybedersin.
      Arkadaşlık anlık bir olay değil. Yani benliğinde sadece bir kez güçlü etki yaratan kitabın yazarıyla az buçuk arkadaş sayılmazsın bence:) Devamlı beslemek zorundadır arkadaşlar birbirini. Yoksa soğur ilişkiler. Dedim ya "Arkadaşlık karşılık bekler.":)))

      Sil
    2. Peki deyip ikna olacağım bu kez Mr. Kaplan :) Arkadaşlık karşılıklı bir şey gerçekten. Sizin düşünce akışınızı takip edip devam edersem ulaştığım nokta çok net aslında. Ben kitapların bende bıraktığı etkiye göre yazarını/şairini arkadaşımmış gibi görmek istesem de benim onun hayatında bir etkim olmadığı, dahası benden bi'haber olduğu için yazar/şair için ben bir hiç sayılırım. Böyle arkadaşlık mı olur hiç? Tanışsak, konuşsak, bir şeyler paylaşsak belki benim de bir etkim olur ama işte orası da kesin değil zaten :) Kısacası haklısınız Mr. Kaplan :)

      Tanışmak istediğim bir yazar var mı diye sorsalar... Konu üzerinde detaylıca düşününce sonunda hayal kırıklığına uğrama ve yazdıklarının hayranı olduğum kişiden soğuma ihtimalim olduğu için tanışmak istemem. Bırakalım hayalimizdeki gibi kalın her şey :)

      Sil
    3. Her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatmışsınız, bana söylenecek bir söz kalmamış:)

      Kesinlikle, böylesi hem yazarın hem okurun menfaatine:))

      Sil
  3. Açıkçası lisede edebiyat hocamı çok beğendiğim için ve adamın konuşması çok etkileyici olduğu için edebiyata çok bağlanmıştım. Kitap okumaya da bu şekilde başlamıştım:D Okul kitaplarını saymadığımız sürece ben de bir kaç kitap okuma taraftarı değilim hiç... Okul kitaplarını bile önce birini bitirip diğerini baştan sona okumaya çalışırım olabildiğince...
    Sayfanın üçgen kıvırılması demek kitabı biraz zedelemek demek, ben kitaplarıma zarar vermeyi çok sevmiyorum açıkcası.
    Aynı anda 14 kitap okumak mı? Bana da çok sıra dışı geldi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şanslıymışsın o zaman:) Gerçekten zarar verdiğimi düşünmüyorum. Üçgenlerin kenar boyu ortalama bir cm. Sürekli yer değiştirdikleri için zamanla eski izler kayboluyor zaten.
      Ben onu yapmaya kalksam konular birbirine girer, hiçbirinden bir şey anlamam herhalde:)

      Sil
  4. Gerçekten çok güzel bir yazı ortaya çıkarmışsınız, tebrik ederim. Burada kitap sayfalarını katlamanıza gıcık olduğumu söyleyebilirim. Ben de küçükken kitap sayfalarını ucundan minicik katlardım ama o zamanlar hiç ayracım olmadı. En az 7-8 yıldır ise hiçbir kitabın sayfasını katlamadım. İnsanların kendi kitabını katlamasına anlam verebiliyorum ama kütüphaneden aldığı kitabın sayfasını katlayanlara anlam veremiyor. Umarım o kitap sizindir ��

    Aynı anda 14 kitap meswlesine gelirsek ben bunu detaylıca bir araştıracağım. Çünkü bu sayı büyüyebilir. Benim okuma düzenimde bir sorun var galiba. Bu açıdan sizin 1-2 kitabı aynı anda okumanızın doğru olduğunu kesinlikle söyleyebilirim.

    Yazarlarla arkadaş olma meselesinde ise ben edebi açıdan kendimi geliştirebileceğim bir yazar hangisi olabilir diye düşünmüştüm. Bir usta çırak ilişkisi yani. Bu yüzden Tolstoy dedim. Jack London da iyi bir seçimdi.

    Teşekkürler bu güsel yazı için. Umarım eğlenerek yazmışsınızdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah, teşekkür ederim:) Elbette gıcık olabilirsiniz:) Ben de ayraç kullananlara gıcık olduğumu söylersem bana darılmayacağınızı ümit ederim:) Evet, okuduğum tüm kitaplar bana ait. Bu nedenle de seslerini çıkartamıyorlar, ne de olsa efendileri benim:)

      14 gerçekten uçuk bir rakam. Sizde üstün bir yetenek olmalı, cidden bu konuyu bir araştırın derim:)

      Anladım demek istediğinizi şimdi. Meramınız bunu öğrenmek ise ben biraz daha genişletmek durumundayım cevabımı. Bütün yazarlardan, şairlerden, filozoflardan başlayarak sokaktaki temizlik görevlisine varıncaya kadar düşünmesini, tartışmasını, sınırsızca sorgulamasını bilen geçmişten geleceğe her yaştan, her sınıftan tüm adem oğlu ve adem kızlarıyla arkadaşlık edip kendimi geliştirmek isterdim.

      Ben teşekkür ederim efendim, hem üzerinde güzel düşünülerek hazırlamış olduğunuz sorularınız, hem de nazik davetiniz için. Evet, soruları cevaplarken kendimi biraz daha tanımış oldum sayenizde, eğlendiğimi de söylemeliyim:)

      Sil
    2. Ah ne mutlu öyleyse bana. Size gıcık olmak gibi bir durum yok ortada, kitap katlamanıza gıcık olduğumu yukarıda söyledim. Aşağıdaki yorumda olduğu gibi kitap katlayanı görünce içim cızzzz ediyor;) Yoksa burada yazdıklarınızı okumaktan oldukça memnun olduğumu söyleyebilirim.

      Sil
    3. Ya şu kitap katlama, gıcık olma durumlarını ciddiye almayın:) Espri hepsi:)

      Sil
  5. Kitap yaprağı katlamak deyince böyle biz cızzzz ediyor içim, hahahaha :D

    YanıtlaSil
  6. Ben kitabı kıvırmayı sevmeyenlerdenim. Eskiyor, yıpranıyor. Kelimelerin altını çizmeyi de sevmem. Benden sonra okuyacak kişiyi etkileyebilir. Kütüphaneden aldığım kitaaplarda çok denk geliyorum. Gözüm direkt oraya gidiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kütüphaneden ya da arkadaşlardan ödünç aldığım kitaplara özellikle dikkat ediyorum elbette. Onları, katlayıp kıvırmıyorum. Fakat bunun dışında sayfa kıvırma ve katlama hususunda tutucu olduğumu söyleyemem. Elbette bu işten zevk aldığım, severek yaptığım doğru değil. Lakin her hangi bir yıpranmaya yol açmadığı sürece, sayfa üzerinde önemsiz bir katlama çizgisi bulunmasını da kafama takmıyorum doğrusu.

      Sil
  7. Ben en çok son soruya takıldım galiba. Düşünüyorum da gerçekten dediğiniz gibi biz o kitabın yazarıyla arkadaş olmak istesek bile o bizle arkadaş olmak isteyecek mi? Ayrıca ben şöyle düşünüyorum; çok sevdiğim bir kitap serisinin yazarı var, kadın müthiş kitaplar yazmış, hayatımı etkisi altına alan türden kitaplar bunlar ama gerçek hayattaki haliyle onunla arkadaş olmak isteyeceğimi sanmıyorum. Kitaplarına hayran olabilirim ama bu onunla arkadaş olmak isteyeceğim anlamına gelmiyor.

    Herhalde okuduğum en güzel mim'lerden birisiydi. Akıp gitti okurken. Düşüncelerinize sağlık, çok mantıklıydı zira. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanıyorum ki kendini yazıyla son derece güzel ifade eden bazı insanlar iki kelimeyi bir araya getirip konuşamıyor. Yazarla arkadaş olabilirsiniz elbette. Fakat onunla olan arkadaşlığınızın sebebi onun yazar olması değildir muhtemelen.

      Teşekkür ederim. Genellikle mime katılmaya ismen davet etmiyorum. Çünkü insanları özgür bırakmaktan yanayım. Konu hoşunuza gittiyse, zamanınız da varsa benden daha güzel yapacağınıza şüphem yok:)

      Sil
    2. Estağfurullah. Konu gayet güzel ama mim yazmakla pek aram yoktur. Okuması daha keyifli. Teşekkürler. :)

      Sil
  8. Haklısınız, teşekkür ederim:) Arkadaş olma meselesine gelinceye kadar düşüncelerimiz aynı. Yazınızın devamını okuyunca da farklı bir düşünceye sahip olmadığımızı gördüm. Doğru, yazdığı kitaba göre arkadaş seçersek duvara toslamamız da muhtemel:)

    YanıtlaSil
  9. Güzelmiş ya mim :) bakalım ben de yaparım belki, iyi geldi sizi okumak :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, genç yaşına rağmen gerçekten güzel sorular hazırlamış arkadaş. Teşekkür ederim, Hadi siz de yapın o zaman:)

      Sil
  10. Kitap kenarı kıvıranlardanım.Eskiden ayraç yoktu zaten,şimdi bulursam araya ayraç koyarım.Kıvılmış kitaplar hoşuma gider.O kitabın okunduğunun en güzel belirtisidir.Satır altlarını hiç çizemem.Ders kitapları hariç.
    Yazarlarla bir kaç kez karşılaşma fırsatım oldu, söyleşilerine katıldım.Arkadaş olmak ister miyim? Zülfü Livaneli ile olsam fena olmazdı:) Severim kitaplarını okumayı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ohh be! Allah razı olsun:) Ağzınızdan bal damlıyor:)) Satır altlarını çizmem ben de ama oradan oraya taşınmaktan kütüphane diye bir kalmadığı için. Kitap yazmak gibi bir niyetim olsaydı ve tabii özel bir de kütüphanem satır altlarını da çizerdim sanırım. Ohh, Tanrım neler diyorum ben, ne kadar kötü bir insanım:)

      O sizinle arkadaş olmak ister miydi acaba? İşte bütün mesele bu:))

      Sil
  11. Elimin altında ayıraç olmadığında küçük üçgenler yapıyorum ben de :)

    Hayat karşısında yara bere almak yaşamak ile eş değer, küçük çizgilere sahip olan kitaplar da bir nevi yaşam denilen şeyi tecrübe ediyor.Satırları çizmek adetim değil , küçük notlar alıyorum sadece :)

    Yazar ile arkadaş olmak fikri bana göre de uzak bir kavram, isteyebileceğim bir şey değil.Ben kitapta yazılıp çizilen karakterler ile bağ kuruyorum.Orada ki atmosferi soluyor ve hissediyorum.Yazar kendi hayatından bir şeyler kattıysa bile , artık ondan bağımsızdır olanlar.O değildir artık kitapta anlatılan.


    Aynı anda birkaç kitap okumayı hiç düşünmedim,yapmadım,yapanı da anlamadım:) Bilginin peşindeysem tamam ama bir roman,öykü vs ise bana kendi dünyasını açan ve hikayesini anlatmaya cesaret eden kitaba , sen dur ben bi bakıp geleceğim demek doğru gelmiyor.Tuhaf görünüyorum muhtemelen :) ama durum bu.Başladığım kitabı bitirmeden bir diğerine asla geçemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel, üçgengiller olarak sayımız artıyor:)
      Kitabı okurken yazarını düşünmek pek benim aklıma gelmiyor doğrusu. Çok, çok kötü bir huy bu biliyorum fakat, okuduğum kitapların önemli bir kısmının yazarını bile unutabiliyorum çoğu zaman. Ailemizin diş hekimiyle arkadaş olma olasılığım, okuduğum kitabın yazarı ile arkadaş olma olasılığımdan daha fazla:)

      Aynı şeyleri düşünüyoruz:)

      Sil
  12. varolmanın dayanılmaz hafifliği'nin filmini izlesene süper film :) var nette :) hadi karantinada da okuyabilirsin, haydi şampiyon, haydi rocky :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))))))) Senden iyi Coach olur valla. Acayip dolduruşa geldim şimdi:)) Bugün değişik bir şeye başladım, çeviri:) Üç yılımı falan alır herhalde:))

      Sil
  13. güzel mimmiş cevaplarını da keyifle okudum :) aynı anda en fazla iki kitap okuyabilirim ben kafam karışır okuduğumu unuturum yoksa :D kitapları okurken hassas davranırım ben ama herkes kendi kitabına istediği gibi davransın tabi ki kendi kitaplarıma karşı benim takıntım :D bir defasında bir arkadaşıma kitap ödünç verdiğimde kapaksız şekilde geri gelmişti o zamandan beri tedirgin olurum :) en son bir arkadaşıma okuması için sevdiğim romanı verirken içgüdüsel olarak altını çizmezsin değil mi okurken demiştim söylmeseydim çizerek okurmuş benim çizmeyi sevmediğime de çok şaşırmıştı :D kendi kitabını çizmeyi düşünmesi beni ilgilendirmez de başkasından aldığını çizmeyi doğal bulması tuhaftı :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Bana göre iki kitabı aynı zamanda okumak bile meziyet. Başkasına ait bir kitabı çizmek ya da hor kullanmak asla uygun bir davranış değil. Gerçekten tuhaf insanlar var, haklısınız.

      Sil