KATEGORİLER

14 Aralık 2020 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 69


Ağaç Ev Sohbetlerinin 69. Hafta konusunu Uçun Kuşlar / Makbule Abalı belirlemiş. Sevgili Deeptone tarafından organize edilen bu etkinlikte bu hafta iyi başlayıp kötü biten ilişkilere, evlilikte ayrılık ve boşanmalara değineceğiz. Bu konuda benim düşüncelerimi aşağıda okuyabilirsiniz, diyecek sözü olanların fikirlerini özgürce ifade edebileceği Ağaç Ev Sohbetlerine katılımlarınızı bekliyoruz.

*** Evlilikte Boşanma ve Ayrılıklar ***

Çok sayıda düşünür ve yazar evlilik üzerine bir çok özlü sözler sarf etmiştir ama içlerinde bana en anlamlı geleni Jane Austen'in

"Evlilikte mutluluk, tamamen bir şans işidir."

sözüdür. Bazı çiftler evleninceye kadar kendilerini olduklarından farklı gösterirler. Önceleri kaybetmek kaygısıyla birbirlerine karşı son derece saygılı, ilgili ve dikkatli davranırken evlilik cüzdanını ceplerine koyduktan sonra gerçek yüzlerini çıkartırlar ortaya. Ruh ikizimi buldum diyerek rüya aleminde gezen bu insanlar, geçim derdine düşüp üzerlerine aldıkları sorumluluklarla yüzleştikleri vakit, büyük hayal kırıklığına uğramakta ve kısa bir süre sonra yollarını ayırmak zorunda kalmaktadırlar. Bu yüzden doğru bir beraberliğin tesisi için ilk şart dürüstlük ve karşılıklı güvendir.  

Evliliğin sürdürülmesinde diğer bir husus çiftlerin bu kurumdan ne beklediğidir. Eskiden beri toplumun kadına ve erkeğe yüklediği, aynı zamanda bütün dini inançlar tarafından da desteklenen bazı sorumluklar var. Erkek evin geçimini ve güvenliğini sağlar, kadın ev işlerini ve çocukların bakımını üstlenir. Ne yazık ki aynı düşünce birçok kesimin zihninde hala büyük yer işgal ediyor. Bu tür köhneleşmiş algıların esiri olan toplum kesimlerinde taraflardan birinin sorumluluğunu yerine getirmedeki yetersizliği doğrudan ya da dolaylı yollardan boşanma nedeni olabilmekte. Çağdaş toplumlarda eşler evin idaresinde iş bölümünü kendi aralarında yaparken bunu bir görev anlayışı içinde sürdürmeksizin karşılaşılan sorunlara el birliğiyle katkı sunmaktadırlar.

Ayrılık ya da boşanmayla sonuçlanan evliliklerin muhtelif nedenleri vardır. Ataerkil aile düzeninde özellikle kadının ekonomik özgürlüğe sahip olmadığı hallerde evlilik kurumu devam etse de kadın için bu birliktelik işkenceye dönüşmekte. Toplumun eğitim seviyesinin yükselmesiyle birlikte kadının iş hayatına daha büyük oranlarda katılması, kadına kendi malı gözüyle bakan cahil erkeğin gurunu kırmakta ve bu durum, kadına şiddet olaylarına, cinayetlere sebebiyet vermektedir. "Davul dengi dengine" diye bir sözümüz vardır. Eğitimli bir kız eğitimsiz ağanın oğluyla evlenmemelidir. Evlenseler bile bu evlilikten hayır gelmez. 

Evlilik teraziye vurulduğunda artısıyla eksisiyle, her şeye rağmen iyi bir şeydir. Yeter ki çok fazla beklenti içine girilmesin. Çiftler bu kurumda aynı karakter yapısında olmak zorunda değil. Hatta farklı becerilere sahip olmaları birbirlerini tamamlamak adına daha iyi sonuç verir. Büyüklerimden birine sormuştum, bunca yıllık evliliğinizin sırrı nedir, diye. Birimiz sinirlenip söylendiğinde diğerimiz susar onu dinlerdi, demişti. Gerçekten ilişkilerde önemli bir noktadır bu. Günlük hayatımızda işimize, arkadaşımıza ya da kendimize kızarız bazen. Evde eşimizden acısını çıkartmaya kalkar, durduk yere huzursuzluk çıkarırız. İşte böyle bir durumda karşılık vermek yerine susmak, alttan almak altın değerindedir. Bir süre sonra hatasını anlayan eş yaptığı yanlışı fark edecek gidip karşısındakinin gönlünü alacaktır.

Sonuç olarak ayrılma ve boşanmaya sebebiyet veren daha pek çok nedenden söz edilebilir. Bunlardan biri de aile büyüklerinin çiftler arasındaki ilişkinin içine burnunu sokmasıdır.  Sanılanın aksine evlilikte aşkın önemi yoktur. Çocuk sahibi olmak evlilikte çiftleri birbirine bağlarken aşk dediğimiz şey bir saman alevi gibi yanar, ve kısa bir süre sonra sönüp gider. Evliliğin temelinde güven, saygı ve sevgi vardır. Bunlardan en az biri zedelenmişse kurum hasar görmüştür. Depremde hasar görmüş binaları güçlendirebilirsiniz ama dışarıdan gelen hiçbir kuvvet yara almış bir ilişkiyi düzeltemez. İyi bir evlilik mutluluk getirir, doğru kişiyi bulduğunuza inanıyorsanız ilişkiyi koruyabilmek için ona güveniniz, saygınız, sevgi ve hoşgörünüz eksik olmasın.

32 yorum:

  1. Dusuncelerinize katiliyorum ben de. Cok dogru tespitler. Bazilari babamin bana sıkça soyledigi nasihatler. Evlenmem yonunde bir umudu var benim boyle bir planim yok ne yazik ki. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Planlamayla olmaz bu iş sevgili Bonheur:) Zamanı gelince nasıl olduğunu anlamazsın bile. Her şeyin hayırlısı:)

      Sil
    2. Ailem de aynen böyle söylüyor. :) Hayırlısı diyeyim ben de o zaman. :)

      Sil
  2. Ben onu bilir onu derim olan çocuklara oluyor..Mutsuz evliliklerin mutsuz çocukları..
    Evlilik kesinlikle bir şans işi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya bu çocuk işi evliliklerde gerçekten büyük problem. Evet, boşanma ve ayrılık çocuklar üzerinde büyük travma yaratıyor ama ailede eşler arasında sürekli huzursuzluğun, kavganın olduğu bir ortamda o çocukların hali nice olur. Bir de çocuklar için huzursuz, mutsuz bir evliliği çekmek eşler için de çok büyük sıkıntılar doğurmayacak mı?
      Zor iş evlilik ve daha zoru çocuk sahibi olmak. Büyük sorumluluk. Ama kaç kişi bunun bilincinde? Esas sorun bu. Bu bilincin olmadığı sürece sorunlu bir topluma kucak açılıyor.

      Sil
  3. Güven saygı sevgi hoşgörü denklik ortak felsefe önemli gerçekten. Sonuçta bir kurum, kuralları olmalı.. Aşk bence de ilk başlar dışında çok gerekli değil ama biraz heyecan da kalmalı yahu :) Yoksa tam kurumsal ilişki, takım çalışması, iyi anlaşan ev arkadaşı muhabbeti oluyor ki o noktada insan farklı arayışlara girip sevgiyi de katledebilir.. Yazık olur.

    Boşanmayı en büyük günah kabul eden insanlara ne diyelim? Keşke öyle biri yazsa da fikirlerin iç yüzünü anlayabilsek..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim inancıma göre, aşkın taraflardan birinin diğerine duyduğu karşılıksız sevgi, tutku olduğunu ve bu durumu sağlıklı görmediğimi biliyorsunuz sevgili Sadece C:) Dikkat ediniz, burası çok önemli:)) "taraflardan birinin" kısmının altını çiziyorum. Çiftlerde aşık olan tek kişidir, diğeri onu sevebilir, hoşlanabilir, kullanabilir hatta karşı tarafın kendine aşık olduğunu düşünüp bu durumun hatırına ilişkiyi sürdürebilir. Yani aşık bir kişi için heyecanlı, aşık olunan için keyif verici bir ilişki olabilir aşk, fakat ben sağlıklı bir ilişki olarak görmüyorum.

      Heyecan olmalı tabii. Ancak aşk, mantığın sıfıra düştüğü, duygunun tavan yaptığı bir ilişki şeklidir. Sevgi ise akıl ve duygunun en ideal şekilde harmanlandığı bir karışımdır. Eşi bırakıp güzel/yakışıklı başka biriyle gönül eğlendirmek oldukça heyecan verici olabilir belki ama bu egoist bir yaklaşım olur, sevgiye ihanettir. Aşkı ne kadar marazi bir durum olarak değerlendirsem de iki durumda saygı duyarım. Birincisi annenin çocuğuna karşı duyduğu aşk (çocuğun annesine karşı duyduğu his asla aşk değildir), ikincisi (gerçekten inançlı kişiler için) Tanrı'ya duyulan ilahi aşk. Her ikisinde de karşı tarafta kusur görmez körü körüne bağlanır ve hatta kendi canının önemsiz kılabilirsin bu aşk uğruna. Neyse derin mevzulara daldık yine:))

      Hayır evliliği kurumsal bir ilişki, bir arkadaşlık ilişkisi olarak da görmüyorum. Cinsellik, ortak değerlere olan bağlılık (çocuk, aynı ortamda yaşamak, sosyal birliktelik, birlikte refah düzeyini yükseltmek, olumsuz durumlara karşı ortak mücadele vs) evliliği farklı kılar. Evlilik kurumunu kutsamıyorum. Hatta ona karşı bile sayılabilirim. Yani imamın ya da nikah memurunun, şahitlerin önünde verilen birlikte bir yaşam sürme sözünün hiçbir anlamı yok benim açımdan. Evlilik, birlikte ortak bir yaşam şekli. İsterseniz adına "birliktelik" deyin, fark etmez, imza, cüzdana gerek yok. Hem böyle olursa kaybetmek korkusundan dolayı ilişkide saygı daha da önem kazanır.

      Günahın ne anlama geldiğini anlamakta zorluk çekiyorum. Evliliğe inanç, Tanrı fikrini sokmanın ne anlamı var? Bana göre saçmalığın daniskası. Ha, boşanmaya, ayrılmaya da karşı değilim. Ne zaman ki, ilişkilerde güven, saygı, sevgi ve hoşgörü kalkar, birliktelik tahammül edilmez boyutlara gelir, o zaman yapacak bir şey kalmaz. İlişkiyi ısrarla sürdürmek taraflara acı vermeye başlar. O zaman ayrılıp yeni ilişkilere yelken açacaksın güzel kardeşim:)))

      Sil
  4. Mr. Kaplan, yanlış anlamadıysam, özetle beklentiyi yüksek tutmazsanız evlilik çok da kötü bir şey değil mi diyorsunuz :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle Mrs. Kedi:)) Evlilikte egoizmden ne kadar uzak tutarsak kendimizi, o kadar güzelleşir ilişki. Bir nevi alış veriştir evlilik. Ne kadar verirsen o kadar karşılığını alırsın. Bazen oturup artık benimle ilgilenmiyor diyebiliriz. O zaman kendimizi sorgulamamız lazım, ben onunla ne kadar ilgileniyorum diye. Akşam hiç beklemediği bir anda gidip saçını okşayın, güzel sözler söyleyin, göreceksiniz karşılıksız kalmayacaktır. Fakat bencil davranıp her şeyi karşı taraftan beklerseniz, kaybeden siz olursunuz. Diğer bir husus da içimize atıp sorunu büyütmemek önemli. İletişim, her şeyi karşılıklı açık bir şekilde konuşabilmek yanlış anlamaları önleyecektir. Benim için evlilik bir can yoldaşına sahip olmak, sorunlara karşı birlikte mücadele etmek ve birlikte olmaktan haz duymaktır. Başka ne beklentim olabilir ki?:)

      Sil
    2. Bence ihtiyaçları açık açık konuşmak en doğrusu evliliklerde. O hep ilgi istiyorum, ben sürekli ilgiden bunalıyorum. İkimiz de kendimize ait bir alan/zaman istiyoruz. O sakinlik istiyor, ben hareket istiyorum. Kısacası herkesin isteği farklı olabilir ama illaki ortak noktalar bulunur :) İstekleri sıraya koymak, ortak ve ayrı zamanlar planlamak işleri kolaylaştırıyor. Biraz onun istekleri, biraz benim :) Çoğunlukla ortak paydada buluşunca uymayan üçün beşin hesabı yapılmıyor zaten. Sizin de dediğiniz gibi uyum kabiliyeti hayat ve evlilik için mühim :)

      Sil
    3. Evet, mutlu bir yuva, huzurlu bir yaşam için evlilikte uyum şart. Yoksa yürümez bu ilişki:)

      Sil
  5. Birkaç dakikadır ekrana bakıyorum ne yazsam diye 🤗. Sanırım pas geçeceğim bu kez 🤗. Yorum yok 😂☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana öyle geliyor ki yazacak en fazla şeyi olanlardan birisiniz:) Bazen susmakla çok şey anlatır insanlar:) Bence de yorum yok:)))

      Sil
  6. Evlilik, zor gibi görünen ama basit
    Basit gibi görünse de zor bir denklem.
    Önemli olan galiba problem çözmeyi sevip sevmemek...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. X+Y+Z= Mutlu Evlilik. Bu denklemde bilinmeyen yok:)
      X= Güven; Y= Saygı; Z= Sevgi
      Bu bilinenlerden biri eksilirse eşitlik/denge bozulur. Haklısınız, biraz matematik bilgisi gerekiyor:)))

      Sil
  7. Ağaç Ev Sohbetlerinden uzun süre türlü nedenlerle haberim olmadı. Fikir alışverişlerinin yapıldığı bir ortamda bulunmak hep güzel gelmiştir bana. Katıldım. Önce Güven konusunu ele aldım. Sonra da evliliklerde boşanma ve ayrılıklar. Toplumun ve kişilerin genel sorunlarına yer vermeye çalıştım, güncel konulardan yola çıktım. Ama biliyorum ki hala yazsam sayfalarca yazarım...
    Cumhuriyet Türkiyesi'nde hala çok eşli evliliklerden, çocuk gelinlerden söz ediliyor. İstatistiklerde kadın cinayetleri, boşanmalar, Sığınma evleri giderek çoğalıyor.
    Yazarken hiçbirimiz kesin doğruları bilmiyoruz. Doğal olarak kişisel kanılarımız, kişisel tercihlerimiz de devreye giriyor. Ama bağışlayın, evliliğin %100 şans olduğuna ben inanamıyorum.
    Evlilikte mutsuz olanlar şanssız mıydılar? Küçük çabalarla çok güzel giden evlilikler var.
    Esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ağaç Ev Sohbetlerine başladığından bu yana her hafta katıldım. Hiç bilmediğim konular da önerildi. Araştırıp ne olduğunu öğrendim. Mesela K-Pop hakkında ne düşünüyorsunuz? diye bir konu önerdi genç bir arkadaşımız. İlk defa duymuştum böyle bir şeyi:) Fakat çok derin, felsefi konular da işlendi, yorumlarda tartışıp geliştirdik kendimizi.
      Biliyor musunuz, benim bu etkinlikte en çok sevdiğim taraf, kendimi tanıma fırsatını bulmak oldu. Daha önce detaylı düşünmediğim konularda kendimi test etmiş oldum. Öyle ki, konuya girmeden önce ne yazacağıma dair hiçbir fikrimin olmadığı durumlar yaşadım.
      Güven, evliliklerde boşanma ve ayrılık konularını tartışmak güzeldi. Sizin yazdıklarınızdan da faydalandım. Sorunlu evlilikler, çocuk gelinler, şiddet, cinayet, sığınma evleri ve benzeri konular hepsi ayrı sohbet konusu başlığı olabilir. Elbette her konuya değinme imkanımız yok, ya da hepsi birbiriyle ilgili deyip değinmeye kalksak sayfalarca yazabiliriz.
      Doğru olan nedir? diye sorsam bunun üzerinde bile uzun uzun tartışabiliriz:) Herkesin doğrusu çok farklı olabiliyor. Cinayet işleyen biri bile eşini öldürüp "Seviyordum, öldürdüm." deyip kendine bir doğruluk payı çıkarabilmekte. "Madem seviyorsun, başkasına yar etmeyeceksin" gibi bize sapıkça gelen önerme onun gözünde doğru olabilir. Dolayısıyla burada yazdıklarımız, elbette tamamen kişisel fikirlerimiz.

      Bağışlamama gerek yok. Görüşlerimden bazılarına katılmayabilirsiniz. Bu son derece doğal bir şey. Bilakis farklı düşünceleri duymak beni daha çok mutlu eder. Benim bildiklerim bir şey öğretmez bana ama farklı bir açıdan olayı göstermeye çalışanlar benim yeni şeyler öğrenmemi sağlar. "Şans" kelimesi, inancı kuvvetli insanların "kader" anlayışına denk gelir benim nazarımda. Evlilikte hüsrana uğrayanlar, evet bence şanslarına yenik düştüler. Fakat bir sonraki sefer yeniden şanslarını denemelerine engel değil bu durum. Evliliği yürütmek için mutlak surette çaba göstermek gerekir zaten. Eğer gösterilen çabalarla eşler arasında düzen ve huzur sağlanabiliyorsa, şanslı bir evlilikten bahsediyoruz demektir. Teşekkür ederim, özellikle farklı görüşlerinizle bana kattıklarınız için:)

      Sil
    2. Ben teşekkür ederim. Bu yorumda özellikle şunu vurgulamaya çalıştım; Birkaç elden konu işlenince konu dağınıklığı mı yaşanıyor.? Deep de farklı bir mizah anlayışıyla konuyu ele almış. Üç ayrı biogda 60 yorum ve yanıt olmuş. Mesela çocuk gelinlerden, sığınma evlerinden bu yorumda söz ettim. Evlenme ve boşanmalar geniş bir konu, hassas bir konu.
      Esenlikler dilerim.

      Sil
    3. Konudan sapmamaya çalışıyorum:) Yorumları da yazının en az kendisi kadar seviyorum. Belirlediğiniz konu oldukça geniş değerlendirmelere imkan veriyor. Ben dahil olmak üzere sohbete katılan arkadaşlar konu hakkında görüşlerimizi yazıya döktük. Çocuk gelinler boşanma ve ayrılığın nedenlerinden biri, sığınma evleri bir sonucu olabilir. Evlilik kurumundan başlayarak boşanma ve ayrılığın nedenleri üzerinde pek çoğunu bildiğimiz görüşler okuduk, kendimize göre sağlıklı birliktelikler için çareler aradık. Elbette, geniş ve oldukça hassas bir konu ve ne yazık ki ne kadar yazarsak yazalım soruna çözüm bulmuş olmayacağız. Çünkü insanın doğasını değiştirmek mümkün değil. Gelişmiş ülkelerde bile aynı sorunlar üzerinde kafa yoruluyor. Sağlıcakla kalın:)

      Sil
  8. Evlilik de hayat gibi. İyi tarafları, kötü tarafları var. Ama şöyle düşündüm de etrafımda uzun yıllardır süren ama çiftlerin mutsuz olduğu çok evlilik var. Boşanmak cesaret istiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel bir tanım:) Evlilik hayatın bir parçası, hayatla nasıl mücadele etmek gerekiyorsa, iyi ve kötü günler yaşanıyor, üzüntü ve mutlu anlar varsa, evlilikte de aynıları var. Mutsuz evliliklerde birlikteliğin sürdürülmesinin muhtelif nedenleri olabilir. Çocuklar bu hususta en büyük engel görünüyor. Ekonomik özgürlüğe sahip olmayan taraf için elbette cesaret işi. Ya da ailevi, dini engeller mutsuz evliliği sürdürmenin birkaç nedeni sadece:)

      Sil
  9. bu yazıdaaa eşinin payı var mı hiç :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. onun gözetiminde yazmış olabilirsin yayınlamadan önce de okumuş olabileeer :)

      Sil
    2. Her konuda olduğu gibi benden farklı düşünür muhtemelen. Her yazımı okumuyor, ilgisini çekmiyor bütün yazdıklarım. Çocukluğumun Komşularını okuyacağını söyledi, belki keyfi yerindeyse bu yazımı da okuyabilir. Ama biliyorum ki, bu konularda biraz muhafazakar:)

      Sil
  10. Evlilik çok uzun soluklu bir maraton. Evlendikten 10 yıl sonra, ne biz aynı biz, ne de eşimiz aynı eş olarak kalıyor. Zamana göre değişiyoruz ve uzun soluklu bir süreçte partnerlerin bu değişiklilige uyum sağlaması gerekiyor. Bu da tabi kolay olmuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne mutlu zoru kolay edene, değişikliklere ayak uydurabilene... Yorulmak nedir bilmeyenlere selam olsun:))

      Sil
  11. Çok kişisel ve çetrefilli bir konu seçilmiş bu hafta. Gelenekler, maddiyat, aile büyükleri, cinsellik, giyim tarzı, akadaşlar, anne-baba deme, hatta ev terliği bile boşanma nedeni olmuştur bu ülkede. Evlilik zor zanaat. Bunu yıllarca, hakkıyla yapanı kutlama lazım. Ki bir de evlenip çocuk yapma olayı var ki o daha önemli bence. Çünkü tamam evlenip beceremeyince o 2 kişi hür iradeleriyle etkilenmiş oluyor. Ya çocuklar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru diyorsunuz. Boşanma nedenleri saymakla bitmez. Boşanmayı kafaya koyan için neden bulmak çok kolay. Çocuklar bu durumlarda hem masum hem mağdur:(

      Sil
  12. Kendim de yazmak konusunda teredütte kaldım. Hayat boyu çevremizde o kadar çok evli o kadar çok boşanmış çiftle bir arada yaşıyoruz ki.Hepsi ayrı bir hayat hikayesi.Sonuçta biz de onlardan biri olup çıkıyoruz.İki olayı da yaşamış biri olarak evlilik ne kadar mutlu bir olaysa ,boşanmak da o kadar zor bir süreç özellikle kadın açısından. Evlilik şans evet ama aşık olmadan, fedakarlıkta bulunmadan, saygı olmayan evlilikler evet yürür ama bir takım zorunluluklardan yürür. Çocuk sahibi olmak için de evlenmek zorundasınız. Yani ortada toplum dayatması da var.Çocuklar içinde evliliği yürütmek zorundasınız.Yani ailevi ve sosyal dayatmalarda var. Eşimle üç yıl beraber 23 yıldır evli olarak yaşıyoruz,çok badireler atlattık, aşk ve sevgi varsa ,sonuçta herşey tatlıya bağlanıyor. Bir de kesinlikle birbiriyle konuşmanın ve birbirini gerçek anlamda ,can kulağıyla dinlemeyi öğrenmenin önemi olduğunu düşünüyorum. Bazı fedakarlıklarda bulunmak da şart. Ama tabi bunların hepsi yaşayarak öğreniliyor.Nasihat ile okumayla falan olmuyor.

    YanıtlaSil