KATEGORİLER

29 Mayıs 2021 Cumartesi

BENİM ADIM KIRMIZI - ORHAN PAMUK


Kitabın Adı: Benim Adım Kırmızı

Yazar: Orhan Pamuk

Sayfa Sayısı: 472

Yayınevi: İletişim Yayınları

Türü: Roman

Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un sıra dışı bir romanı "Benim Adım Kırmızı". Yazar uzun bir dönemi kapsayan araştırmanın ürünü olan eserinden "en renkli ve en iyimser romanım" diye bahsediyor. Toplam 59 bölümden oluşan romanın her birinde genellikle karakterler bazen de ölüm, köpek, at, şeytan, ağaç, para gibi figürler anlatıcı olarak olayların akışına girmekte. Roman, Sultan III. Murat döneminin İstanbul'unda, 1591 yılının karlı bir kış gününde işlenen bir nakkaş cinayeti ve bu olayın ardından yaşananları konu ediyor. Bununla birlikte kitap tam bir polisiye havasını vermekten uzak. Esasen İslamiyet'in yasakladığı resim ve heykel sanatı nedeniyle hattatlığa, nakkaşlığa ve minyatüre yönelen sanatkârların mükemmel eserler üreten batılı ressamlardan etkilenmesi sonucunda içine düştükleri durum ve birbirleri arasındaki husumet romanın ana eksenini oluşturuyor. Nakkaşlar arasındaki görüş farkları o kadar keskin bir hale dönüşüyor ki, sonunda bu durum, tarikatların da köpürtmesiyle çocukluk yıllarından beri bir arada yaşayan ve birbirlerini kardeş gören insanların canına mal oluyor.

Konunun derinliğine inemeyen okura sıkıcı gelebilecek bu eser betimlemeleriyle, sağlam cümle yapısı ve kurgusuyla övgüyü hak eden gerçek edebi bir eser. "My Name is Red" adıyla Erdağ M. Göknar tarafından İngilizceye çevrilen romanın aslından da daha güzel olduğu söyleniyor. Belki de bu yüzden 2003 yılındaki dünyanın en yüksek para ödüllü yarışmasında (IMPAC) Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülünü kazanan esere layık görülen 100.000 Euro para ödülünün % 25'i çevirmene verilmiş. Böylesine ün kazanmış, üstelik yazarı Nobel Edebiyat ödüllü bir eserde bazı yazım hataları bulmak mümkün. Ancak böyle bir yazara toz kondurmak gelmiyor insanın içinden. Böyle bir durumla karşılaşınca yazarı suçlamak yerine onu anlayamamış olmanın ezikliğini hissediyor insan. Pamuk eserinde sanki bunu önceden tahmin etmişçesine olası eleştirilere kapıyı kapatmış, eserinin bir yerinde "kusur üslûbun anasıdır" diyerek cevap vermiş dikkatli okurlarına.

Romanın göze çarpan diğer bir özelliği de yazarın karakterlerine verdiği isimler. Romanın en renkli karakterlerinden birisi olan Şekure, kocasını dört yıl önce askere göndermiş iki çocuk sahibi genç bir kadın. Şekure,  aynı zamanda yazar Orhan Pamuk'un annesinin ismi. Şekure'nin romanda geçen iki oğlundan küçüğünün adı Orhan, büyüğünün adı ise Şevket. Orhan Pamuk'un ağabeyinin adı da Şevket. Bu yüzden romanda Şekure'nin ağzından dökülen son cümleler oldukça ilginç bir hal almakta.

"... (Orhan) Her zaman asabi, huysuz ve mutsuzdur ve sevmediklerine haksızlık etmekten hiç korkmaz. Bu yüzden Kara'yı (Şekure'nin kuzeni) olduğundan şaşkın, hayatlarımızı olduğundan zor, Şevket'i kötü ve beni (Şekure) olduğumdan güzel ve edepsiz anlatmışsa sakın inanmayın Orhan'a. Çünkü hikayesi güzel olsun da inanalım diye kıvırmayacağı yalan yoktur."  

Romanda adı geçen dört nakkaşın doğu hat ve minyatür sanatı üzerine sürekli kendini tekrarlayan detaylı değerlendirmelerini biraz sıkıcı bulsam da romanı sevdiğimi söyleyebilirim. Bazı bölümlerin sürükleyici ve eğlenceli olmasının yanı sıra kitabın içinde yer alan pek çok konu düşünmeye sevk ediyor insanı. Her bölümde sadece kahramanların konuşması ve yazara anlatıcı olarak iş düşmemesi yazarın kendisine ayrı bir özgürlük kazandırmış. Belki bu yüzden bazı edepsiz konuşmaları çekinmeden nakletme imkanı bulmuş yazar. Sadece bu da değil. Bu özgürlük bazen ölüleri bazen de şeytanı dile getirmek suretiyle hayal dünyasını aktarma konusunda kendisine sınır tanımamış yazar. En sevdiğim bölümlerden biri olan "Ben, Şeytan" dan bir alıntı.  

"... Bu konuda son bir şey daha söylemek istiyorum, ama sözüm kafası kendini gösterme hevesleri, şehvet ve para düşkünlüğü ve abuk sabuk tutkuları yüzünden her zaman bulanık olan insanlara değil! Sınırsız aklıyla beni yüce Allah anlar ancak: Meleklerini insana secde ettirerek onlara mağrur olmayı sen öğretmedin mi? Şimdi de senin meleklerinden öğrendikleri şeyleri kendileri yapıyor, kendi kendilerine secde edip kendilerini alemin merkezine yerleştiriyorlar. Herkes, senin en sadık kulların bile, Frenk üstatlarının tarzında resmedilmek istiyor. Bu kendine hayranlığın sonucu, yakında seni unutmaları olacak. Bunu kendimi bilir gibi biliyorum. Üstelik seni unutmalarının bütün suçunu yine bana atacaklar."

Burada Şeytan, kafası bulanık insanları bırakıp Allah'a sitem ediyor.  

Roman dönemin sosyal yaşamına ve tarihsel olaylara da ışık tutmakta. Saray ve saraya hizmet eden sanat çevresinde oğlancılığın son derece yaygın olduğuna şahit oluyoruz. Doğu ve batı arasındaki felsefe farkı eserin başından sonuna kadar bütün çıplaklığıyla gözler önüne serilmekte. Bugün hâlâ gündemden düşmeyen iki farklı anlayış üslup ve göz temeline dayandırılıyor. Akıl gözü ve kalp gözü, gerçek ve mana üzerine tarafsız yorumlara yer verilen eserde Frenk üstatların resim sanatı Osmanlı nakkaşları tarafından inanç temelinde yerilirken Padişahın talebi üzerine hazırlanan kitabın süslemelerinde ister istemez Batılı sanatçıların etkileri kendini gösteriyor. Şark sanatkarları resimde bütün detayların gösterilmesini Allah'a şirk koşmak olarak görürlerken işi öylesine aşırılığa götürüyorlar ki, gözlerini sorguç iğnesiyle kör edip Allah'ın gözüyle gördüklerini nakşetmeyi ustalığın zirvesi olduğuna inanıyorlar. Bir kaç çizgiden, basit bir ağaç ya da at resminden inanılmaz manalar çıkarıyor zamane nakkaşları. Oysa eleştirdikleri batılı ressamlar gözleriyle gördüklerini en ince ayrıntısına kadar kağıda dökmekte ve sanatlarını zirveye taşımakta o dönemde. Nakkaşlığın yani Osmanlı dönemindeki ressamlığın bugünün muhalif gazeteciliği kadar zor bir meslek olduğu aşikar. 

Orhan Pamuk'un romanı, Benim Adım Kırmızı'yı okuduktan sonra yazara olan hayranlığımın bir kat daha arttığını söyleyebilirim. 

7 yorum:

  1. Tartışmasız enn sevdiğim Orhan Pamuk romanı. Kolay mı sevmek? Değil! Bir bağ oluşturulamazsa kendisiyle sevilmeme ihtimali de bir o kadar yüksek ki bir çok tanıdığım hiç beğenmemiştir, oysa beni ilk cümlede içine katmış ender romanlardandır ki ben elbette bir ölçü değilim. Sevenler kulübüne hoş geldiniz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette Orhan Pamuk'u anlamak önemli. Onu anlamadan sevmek mümkün değil. Okuduğum ilk Pamuk romanı Cevdet Bey ve Oğulları'ydı. Çok sevmiştim. Otuz beş sene falan oluyor onu okuyalı. Belki o zaman Benim Adım Kırmızı'yı okusaydım o erginliğe henüz erişmediğim için çok fazla hoşuma gitmeyebilirdi. Ben kitabı boş vakit geçirme aracı görmüyorum. Mutlaka bir şeyler vermesi gerekiyor okuduklarım. Yazım dili, konusu, kurgusu çok önemli. Orhan Pamuk bu bakımdan sevdiğim bir yazar. Hoş bulduk:)

      Sil
  2. Orhan Pamuk'un en sevdiğim romanıdır. Yıllar geçti okuyalı. Tekrar okumam için kütüphaneden ara ara göz kırpar bana:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, bu romanını ben de çok sevdim. Adam gerçekten roman yazmak için yaratılmış:)

      Sil
  3. orhan bey ve kitapları. bu isimde bir edebiyat eleştirisi kitabı yazıldı. orhan pamuk un dil ve türkçe yanlışları, kitaplarında tarihi gerçekleri nasıl saptırdığı, romanlarındaki çalıntı ve alıntılar üzerine bu kitap ve birçok da edebi makale var. orhan pamuku çok seviyorum, kendisini yani. evi de bana çok yakın. nişantaşında pamuk apartmanı. annesinin evi. kendisinin cihangir de de evi var şimdi orda oturuyor. edebiyat, aydın kişiliğini çok severim. kurgu dışı kitaplarını da. özellikle anıları ve istanbul kitapları. ama cevdet bey dışındaki romanlarını gözüm tutmuyor. kendisi efsane yazar umberto eco tarzı yazmak istiyor. eco da zaten pamuk romanlarını seviyor. eco, günümüzün en büyük entelektüeli. ama pamuk, en üstte sölediğim gibi hatalı, türkçede de, tarihte de. en önemlisi romanlarının çalıntı, alıntı dolu olduğu da kanıtlandı. metinlerarası iişki diye bir kavram var. julia kristiva adlı saygın yazarın buluşu. pamuk, bu kavramın ardına sığınarak hep alıntı yapıyor. ancak bu kuramda, hangi metinleri kullandığını söylemek gerekiyor, romanın önsözünde. pamuk söylemiyor ve kendine mal ediyor bütün alıntıları. bu yüzden edebiyat camiasında gözden düştü. ama seviliyor halk tarafından o başka. ben de romanlarını değil ama kendisini çok seviyorum.

    benim adım kırmızı bir tür kopya roman gibi. hem de cümle cümle. nette bu konuda araştırma inceleme çok. bu yazıdan bir ön giriş yapabilirsin :)

    https://odatv4.com/orhan-pamuk-nasil-intihal-yapti-30051826.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zihin açıcı yorumun için teşekkürler Deep:) Benim Adım Kırmızı benim açımdan yazarı kendi vicdanımda bir rahatlatma yazısıydı. Cevdet Bey ve Oğulları benim için önemli yeri olan bir romandı. Tam otuz beş yıl önce bana okumayı sevdiren ilk kitaplardan biriydi. Daha sonra bazı kitaplarını daha okudum, sevdiklerim ve sevmediklerim oldu. Yazdığın konuların bir kısmını duymuştum. Mesela Eco'ya benzemeye çalışması bunlardan biri. Romanlarının çalıntı olması konusuna inanmadım. Çünkü bunu yapan bir yazara Nobel Edebiyat Ödülü verilmesinin mümkün olmadığını düşündüm. Metinlerarası ilişki konusunu biliyordum. Julia Kristiva'nın bu kuramın mucidi olduğunu da o sıralar belki okumuş olabilirim ama adı aklımda kalmamış. Bu kurama göre bütün yazılar birbirinin kopyası zaten. Etkileşim mümkün ama birebir kopyacılık sahtekarlıktan başka bir şey değil sanırım. Eğer bu sahtekarlık değilse o zaman ben çevirisini yaptığım ve eşimin de çok değerli bulduğu Anadolu Hayaletlerini bir iki değişiklikle kendi yazmışım gibi bastırayım.

      Verdiğin linke ve bu alıntı konusuna bakacağım. Benim Adım Kırmızı'nın konusu, nakkaşlar, hattatların yaşamı çok ilgimi çekmese de kurgusu ve karakterlerin ağzından felsefi söylemleri çok hoşuma gitmişti. Eğer dediğin gibi kopya bir eserse Orhan Pamuk hakkında düşüncem etkilenir. Oysa Cevdet Bey ve Oğulları dışında yeni yeni sevmeye başlamıştım adamı:))

      Sil
    2. Linkini verdiğin yazıyı okudum ve intihalcilik iddialarına bir göz attım. Başta hiç hazzetmediğim Murat Bardakçı olmak üzere bazı insanların çekememezliği. Becerebilseler aynısını yaparlardı. Yazım hatalarını, ifade tarzını gerektirdiği yerde eleştirebilirim ama tarihi çarptırma ve intihal iddiaları bana göre gerçekleri yansıtmıyor. Özellikle tarih konusunu çarpıtmayan birinden bahsetmek mümkün değil. Aynı olayı herkes kendi kafa yapısına göre yorumluyor. Ondan alan bir başka biri yeni şeyler ekliyor. Tarihin bilim olmadığına inanıyorum. Nasıl olsa herkes bir tarafa çekiyor, varsın Pamuk da kendi düşündüğü tarafa çekip çarpıtsın. Neticede altı üstü bir roman ne tarih ne de bilim kitabı. Adam dışarıda ülkesinden daha fazla seviliyor, bu da onun doğru yolda olduğunu gösteriyor zaten:)

      Sil