KATEGORİLER

16 Mayıs 2021 Pazar

SON DANS BÖLÜM 31

Kemal’in morali bozulmuştu. Esther'in iyileşmesi için her şeyini vermeye hazırdı. Çaresizlik içinde gözlerini Doktora çevirdi.

- Peki, Doktor, ne kadar sürecek bu durum? Karım ne zaman sağlığına kavuşacak?

 Doktor iki elini birden "Allah bilir." dercesine havaya kaldırdı.

- Kesin bir süre vermem mümkün değil. Ancak daha önce belirttiğim üzere bu süreç içerisinde yeni bir şok yaşamaması için davranışlarımızda ona karşı daha dikkatli olmamız gerektiğini söyleyebilirim.

Kemal’in canı sıkılmış, sabah kliniği aradıktan sonraki neşesi kaybolmuştu. Cevdet Beyin sözlerinden durumun ciddiyeti anlaşılıyordu.  

- Doktor Bey, gereken her şeyi yaparım, yeter ki karım bir an önce normale dönsün.

- Sadece sizin değil, ilişkide bulunabileceği herkesin ve her şeyin önemi var burada, dedi Doktor. Derin bir nefes aldı. Nasıl söylesem bilmem ki, mesela kendini prenses olarak sanıyor ya, hayal ettiği ortamın dışında gördüğü her şey rahatsız edecektir onu. Sözgelimi Ortaçağda bir şatoda yaşıyor bilinçaltında, daha önce hiç görmediği, motorlu araçlar, insanların giyim kuşamları, asansör, radyo, televizyon, cep telefonu gibi daha sayamayacağım pek çok şeyle ilk kez karşılaştığında ne kadar şaşıracağını tahmin edersiniz sanırım.

Jale gözlerini açmış, dikkatle dinliyordu Doktorun dediklerini. Şaşkın halde Selma’yla birbirlerine baktılar. Kemal, işlerin sanıldığı kadar kolay olmadığını düşünüyor, endişeleniyordu.

- O dediklerinizle bir şekilde karşılaşmak zorunda ama, dedi Kemal. Umutsuzluk ve yüzündeki karamsarlık çizgileri iyice belirginleşti.

- Haklısınız, bunu sağlamanın çok zor olduğunu biliyorum dedi, Doktor. Fakat bu geçiş sürecinde mümkün olduğu kadar fedakarlık göstermek, onun yeni bir şok yaşamaması için elimizden geleni yapmak zorundayız. Aslına bakarsanız Esther Hanım’ın bu durumu bir bakıma bulunmaz bir fırsat sunuyor bizlere.

Kemal’in kafası iyice karışmıştı.

- Nasıl yani?

Cevdet Bey, elinde zarif bir şekilde tuttuğu altın kaplamalı kalemini kaldırarak sözcüklerin üzerine basa basa cevapladı soruyu.

- Şimdi, bakın dedi. Süregelen bir hipnoz halini düşünün. Esther Hanım, gördüğü kâbus ve sanrıların bilinçaltına yerleşmiş sebeplerini açığa vurmak için bize sınırsız bir imkân sağlamış oluyor bu sayede. Eğer iletişim sorununu çözersek, kısa zamanda işlerin yoluna gireceğine dair hiç şüphem yok. Başından geçen kötü olaylarla yüzleşmesi, onu olumsuz etkileyen koşulların ortadan kaldırılmasında yapacağımız telkinler çok daha etkili olacaktır. Yani...

Kemal, gönlünden geçen son cümleyi doktorun ağzından duyabilmek için sabırsızlanıyordu.

- Onun rahatsızlığına sebep olan sorunlarla yüzleştiğinde... 

Kemal'in sözlerini doktor tamamladı.

- Evet, Esther Hanım, aramıza dönecek, dedi gülümseyerek.

- Aman İnşallah dedi, Selma, ellerini ovuşturarak.

Cevdet Bey’in söylediklerinden pek bir şey anlamasa da ortaya saçılan umut dolu bakışlar, Esther Ablasının iyileşme ihtimali Jale’yi sevindirmişti. Peki, ruh çağırma seansında fincanın kendiliğinden yürümesi, rüyasında gördüğü sahnelerle Vatikan’da gördüklerinin bire bir uyuşması nasıl açıklanabilirdi? Ruhlara inanmadığını söyleyen Doktorun buna nasıl yorum getireceğini çok merak ediyordu. Bunu öğrenmese çatlardı.

- Doktor Bey, ben de size bir şey sorabilir miyim?

Selma dirseğiyle dürttü Jale'yi. Kulağına bir şeyler fısıldadı ama iş işten geçmiş, Doktor Jale'yi gülümseyerek cesaretlendirmişti bile. 

- Buyrun sizi dinliyorum.

Selma’nın sert uyarısıyla çark etmiş, soruyu değiştirmek zorunda kalmıştı, Jale.

- Esther Abla’ya nasıl yardımcı olabiliriz?

Selma, derin bir oh çekerken Doktor Jale'ye dönerek anlatmaya başladı.

-Sizleri konuştuğu dili anlamayan birer yabancı olarak göreceği için maalesef ona pek yardımınız dokunamayacak. Şüphesiz, bu konuda en büyük yardımı Martin Sándors şeften bekliyorum, tabii şayet Kemal Bey onu ikna edebilirse…

Jale’nin Selma’yı dürtmesinden sonra soruyu aniden değiştirmesi dikkatinden kaçmamıştı Kemal’in. Yine reenkarnasyon konusunu açacağını tahmin etmişti. Belki de bunun iyi bir fikir olabileceğini düşündü. Esther’in Türkçe yerine ana dili olan Almanca konuşmasını anlaşılabilir bir durumdu ama hiç bilmediği Macar dilini kullanması akıl alır şey değildi. Cevdet Bey, evet bu reenkarnasyon olabilir dese, hemen inanmaya hazırdı.  

- Martin'i ikna etmek için elimden geleni yapacağım, dedi Kemal. İçini kurt kemirmeye devam ediyordu. Peki, Esther’in Macarca konuşmasına ne diyorsunuz Doktor? diye sordu meraklı gözlerle. Benim kafama yatmayan tek husus bu.

Sıkıntıyla başını kaşıdı Doktor. Oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru birkaç adım attı. Gözlerini sabit bir noktaya dikerek,

- Bilimsel olarak nedeni anlaşılamayan binlerce konudan sadece biri de bu, dedi. Yaşadığı yüksek enerji seviyeleri, daha önce duymadığı bir dili konuşmasına sebep olabilir. Bugüne kadar tıbbi terminolojide "Xenoglossy" denilen bu olay, yani yaşadığı bir şoktan ya da hipnozdan sonra hiç bilmediği bir dili konuşmaya başlayan kişilerle ilgili ellinin üzerinde vaka ciddi olarak belgelenip kayda alınmış. Bunları açıklayamıyoruz ama reddetmemiz de mümkün değil. 1913’te Nobel Fizyoloji-Tıp Ödülü’nü almış Fransız Fizyolog Charles Richet tarafından ortaya çıkarılan "Xenoglossy" yi yok saymak gerçekten zor, ayrıca Esther Hanım’ın durumu ortada. Bu olay, reenkarnasyon ve parapsikoloji dalıyla uğraşanların yoğun ilgisini çekecek şüphesiz. Ayrıca dini çevreler de kendilerine göre bazı yorumlar yapacaklardır mutlaka. Ancak benim için önemli olan bu olayın bilimsel yönü. Bu nedenle müsaade ederseniz karşılaştığımız sıra dışı bu vakayı uluslar arası tıp araştırma merkezleriyle paylaşmak isterim.

- Bunun için acele etmeyeceğinizi düşünüyorum dedi, Kemal. Önce Esther'in durumunu bir görelim ondan sonra düşünürüz.

 - O halde bir an önce oteline gidip konuşun şu Martin’le dedi, Doktor.

Hep birlikte kalktılar. Kemal, Esther’i görebilmek için sabırsızlanıyor fakat onun yine üzerine yürümesinden endişe ediyordu. Özellikle çok sevdiği karısının gözünde düşman olarak görülmeyi kendine yediremediği için bu durumdan bir an önce kurtulmak istiyordu. Kalabalık caddeler boyunca arabaların arasında zorlukla ilerlemeye çalışırken bütün kırmızı ışıklara takılmışlar, konuşmak için bolca zamanları olmuştu ancak ne yanındaki koltukta oturan Selma’nın, ne de arka koltuktaki Jale’nin ağzını bıçak açıyordu. Yolculuğun sonuna doğru sessizliği bozan yine Kemal oldu.

- Önce hastaneye uğrayalım, sizi orada bırakıp Hasan’la beraber gideriz Martin’le görüşmeye.

***

Otelin girişinde valeye arabanın anahtarlarını bıraktıktan sonra döner kapıdan lobiye geçerken her ihtimale karşı kendini hazırlamıştı Kemal. Hangi görevde olursa olsun böyle bir otele kapağı atan birini ikna etmek kolay olmayacaktı. Yüksek tavandan sarkan muhteşem avizeden gözünü alamadı. Personelden kime sorsa Martin’i göstereceklerinden emindi. Doğrudan mutfak bölümüne gitmeyi geçirdi aklından. Lobideki oturma gruplarının birinde orta yaşlarda iki adam, sehpanın üzerindeki kahvelerini unutmuş derin bir sohbete dalmışlardı. Kendisini bir adım geriden takip eden Hasan, beyaz boyalı, dairesel yüksek sütunlara bakıyor, hayranlıkla etrafı inceliyordu.

- Hadi gel, danışmaya soralım, dedi, kardeşine Kemal. Bankonun arkasında duran üç kadından müsait gördükleri ilkine yanaştılar.

- İyi günler, Martin Sándors ile görüşmemiz mümkün mü acaba?

- Tabi efendim, sizleri bekliyor muydu?

- Evet, Kemal Bey derseniz. 

Önündeki dâhili telefonun tuşlarına bastı genç kadın.

- Alo, Martin, Kemal Bey sizi danışmada bekliyor, gelebilecek misin? Telefonu kapattıktan sonra Kemal’e döndü.

- Efendim, Martin sizi alt kattaki restoran bölümünde bekliyor, dedi danışmadaki kadın. Sağdaki merdivenleri kullanabilirsiniz diyerek eliyle gidecekleri yönü gösterdi.

Kemal teşekkür edip Hasan'la birlikte geniş basamaklı spiral merdivene doğru ilerlediler.

Üzerinde “Restaurant” yazılı geometrik desenlerle bezenmiş sürgülü cam kapı otomatik olarak açıldı önlerinde. Karşı duvara yaslanmış gösterişli barın sol tarafındaki kapı mutfağa açılıyor olmalıydı. Beyaz örtülü masaların ahenk içinde yerleştirildiği geniş ve aydınlık oval salonun dış cephesi, rengârenk çiçeklerin bulunduğu bakımlı bahçeyi görüyordu. Siyah papyonlu şef garson cam kenarındaki masada oturmakta olan orta yaşlı çifte deri kaplı menüyü bırakıp geri dönerken müşteri sandığı iki adamı karşıladı.

- Hoş geldiniz efendim, buyurun şöyle cam kenarına geçebilirsiniz derken, eliyle salonu gösterdi. Sonradan yapıştırılmış hissi uyandıran suni bir gülümseme belirdi asık çehresinde.

- Martin Sándors’la görüşecektik biz, dedi Kemal. Kendisinin haberi var.

- Biraz bekleyin, haber vereyim efendim dedi, şef garson. Gelenlerin müşteri olmadığını anlayınca yüzündeki suni gülümseme birden kaybolmuş, gerçek yüzü çıkmıştı ortaya.

Birkaç dakika sonra sarı saçlı, çelimsiz bir adam geldi yanlarına. Elini uzattı.

- Selam, Zsofia’nın bahsettiği Kemal Bey siz olmalısınız. Siyah pantolonun üstünde zayıf bedenini sıkıca saran beyaz bir gömlek giymişti. Işık saçan açık kahve gözlerinin içi gülüyordu. Kocaman ağzı, küçücük burnuna tam bir tezat oluşturuyordu.

- Evet, size nasıl yardımcı olabilirim? diye sordu Martin, iki elini yana açıp, alaycı bir gülüşle. Yerinde duramayan adamın yüzünden fırlamalık akıyordu.

Ayaküstü anlatılacak bir konu değildi bu. Nereden başlayacağını, nasıl konuyu açacağını bilemedi bir an için Kemal.

- Şey, zamanınız varsa, bir yerde oturup konuşalım isterseniz.

- Tamam o zaman bana beş dakika müsaade edin, içerideki işlerimi ayarlayayım. Siz şuradaki masaya geçebilirsiniz. Martin, barın yanı başındaki masayı işaret etti.

Devam edecek



8 yorum:

  1. Güzel gidiyor. Doktorun bilinmeyen bir dilin konuşulması hakkındaki açıklamaları güzeldi. Sonunda Martin' le buluştular. Adamın olumlu yanıt vereceğini düşünüyorum. Eğlenceli birine de benziyor. Kalemine sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Evet, Martin çok eğlenceli biri. Bakalım Kemal onu ikna edebilecek mi?

      Sil
  2. Çok ilginç! Sizden yeni bir şey öğrenmiş olduğum için teşekkür ederim. Araştırdım hatta şu linkteki yazıya takıldım: https://www.researchgate.net/publication/327776031_The_Xenoglossy_Analyzed_by_Linguists
    Gerçekten çok ilginç....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne demek, ben size teşekkür ederim. Sizin yazılarınız da ilham verici. Bu konuyu yazarken epey araştırma yapmıştım. Linke bakacağım, belki de daha önce gözüme ilişmiştir. Çok teşekkürler:)

      Sil
  3. Merakla okuyorum.. okurken bazen arada sanki bu iş çözülemeyecek hissine de kapılıyorum ama eninde sonunda hikayenin götürdüğü yerlere gidiyorum keyifle :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hikaye güzel yerlere götürecek:) Teşekkür ederim:)

      Sil
  4. bence önce kemal in iyileştirilmesi ve akıllanması gerekiyor, ne aptal adam bu yaa :) çok zayıf karakter, acınası :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle, sorun Esther'de değil. Bence Doktor aslında Kemal'i tedavi ediyor olmalı:) Kadını delirtti be ya:)

      Sil